İzmir'de bakir, cennetten bir kesit sunan Türkiye'nin en güzel kıyılarını barındırır Ildır Körfezi… Çeşme ilçesi sınırlarında Karaburun'a komşu, kültürü-coğrafyası-yaşam koşulları ile dikkat çeker. Şirin, güzel ve sessizdir. Bu yüzden çok uzaklardan gelerek kafa dinlemek isteyenlerin tercih nedenidir. Klasik, Helenistik ve Roma Dönemi'ne ait Erythrai antik kenti de buradadır. Antik çağda oniki İon devletinin önde gelenlerinden Erythrai, Ege denizindeki önemli liman yerleşimlerinden biridir.

Ildır Körfezi'nin Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇK) olması için uzmanlar 2016 yılında bir rapor hazırlayarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na da sunmuşlardır. Aralarında Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Dinçer Ayaz, Prof. Dr. Tuncer Katağan, Prof. Dr. Murat Kaya, Prof. Dr. Melih Ertan Çınar, Prof. Dr. Bilan Öztürk gibi isimlerin yer aldığı 14 kişilik bir ekip de bu rapora katkı koymuş, fikirlerini belirtmiştir.

Bu körfezde irili ufaklı birçok ada yer alırken ulusal ölçekte nesli tükenmekte olan deniz balığı türleri dikkat çeker. Hiçbir yerde bulunmayan türler buralarda kendine yaşam alanı bulur, barınır. Yine körfezin serin suları Akdeniz fokuna ev sahipliği yapar. İşte bu yüzden onlarca bilim insanı bir araya gelmiş, bölgenin korunmasını, denetlenmesini talep etmiştir. Geçtiğimiz yıl İzmir'e gelerek bu bakir alanları dolaşan, tekneden cennet koyları inceleyen, haritaları analiz eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin, 'Benden size tavsiye buraları çok iyi saklayın ve geleceğe dönük çalışmalar yapın. Bu bakir bölgenin iyi korunması gerekiyor' sözleri de halen hafızalarda yerini korur.

Gelelim meselenin önemli boyutuna… Ildır Körfezi'nin cennet sahillerini tabiri caizse cehenneme çevirecek bir hamle, doğal yaşamı tehlikeye sokacak bir proje uygulanmak isteniyor. Bu ise dev bir ORKİNOS ÇİFTLİĞİ projesi… Körfezin içinde, Toprak Ada Mevkii'nde. İlginç, sessiz sedasız, 'ben yaptım oldu' anlayışı hakim kılınarak. Hem de balıkçılık devi, ihracat rekortmeni ünvanlı 'Kılıç Deniz Ürünleri Üretimi Şirketi' tarafından. Bir de üstüne 2008 yılında bakanlık tarafından 'potansiyel su ürünleri yetiştirme alanları' belirlenmiş, netleştirilmiş, bölge alan dışında bırakılmış olmasına rağmen.

Bakanlık kayıtlarında 8 Temmuz 2008 yılında alınan bir karara göre hassas alan niteliğinde kapalı koy ve körfez alanları belirlenmiş. Balık ve orkinos çiftliği kurulacak yerler de belli. Dev orkinos çiftliğinin yapılacağı mevcut yerde daha önceden küçük bir alanda faaliyet gösteren Dardanel Su Ürünleri'nin tesisi var. İşte bu protokole göre bakanlığın kirlilik olmasın diye 'ya taşın ya da böylece küçülerek kal' teklifine, kalma yönünde karar verilerek açık denize gidilmemiş. Hatta bakanlık Dardanel A.Ş'den yeri satın alan Kemal Balıkçılık'ın yıllar sonra bile kapasite artışını kabul etmemiş. Konuyu yargıya taşıyan şirketin 'kazanılmış hakkım var' gerekçesi ise kabul görmemiş. Bakanlık, hem idare mahkemesinde hem de Danıştay'da iradesini tescilleyerek kapasite artışına onay vermemiş!

Şimdi soruyorum; hal böyle iken burayı Dardanel'den yeni satın alan Kılıç Deniz Ürünleri Şirketi'ne nasıl izin verildi? Araya hangi hatırlı kişiler girdi? Çevre ve Şehircilik İzmir İl Müdürlüğü'nün bilimsel raporlarla desteklenen 'olumsuz' görüşü olmasına rağmen nasıl ÇED olumlu kararı çıktı? Daha önceki sürecin sonlandırılması kararı burası için değil miydi? Aynı yerde başka bir firma için alınan mahkeme kararları, şartlar ve koşullar değişmemiş olmasına rağmen yeni şirkete neden uygulanmadı? Yoksa, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda izinler alındıktan sonra İzmir'de sadece prosedür mü işletildi? Karaburun Kaymakamlığı'nda askıdan yeni inen ve itirazları değerlendirilmeyen orkinos çiftliğine en baştan izni kimler verdi? Aylar öncesinden Ankara'da işleri kimler bitirdi, aracılık etti?

Burada en büyük sorumluluk İzmir ziyaretinde tekneye binip 'buraları koruyun' diye öneride bulunan Kayseri'de yıllarca belediye başkanlığı yapmış çevre duyarlılığına inandığım Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nindir. Bakanlığın bürokrasisi, içerideki bazı yapılar sayın bakanın sözlerinin altını boşaltmıştır. En büyük görev ise bugün Çeşme'yi Türkiye'nin değil Dünya'nın sayılı marka turizm bölgeleri arasına sokmayı başaran Çeşme'nin Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç'a düşmektedir. Komşusu, RES ve balık çiftlikleri savaşçısı Karaburun Belediye Başkanı Ahmet Çakır'ın da desteğini almalıdır. Yarımada Bölgesi'nin doğal güzellikleri ve özel ürünlerini festivaller yaparak tanıtan Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar ile orkinos çiftliği ile mücadele konusunda deneyimli Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'e de bu mücadeleye destek vermek yakışır.

Gözünü para hırsı bürümüş sermaye sahiplerinin doğal ortamlarda çevreye zarar vereceği belli olan projeleri hayata geçirmesine engel olunmalıdır. Vicdanlar, kalpler Çeşme Ildır Körfezi'nin cennet kıyılarının katledilmesine izin vermez, vermemelidir…