Tatil yapmak akşama kadar denizin kıyısında güneşlenmek midir? Boş gözlerle gelene geçene bakma, günde üç defa bikini değiştirmek, 'şunu da gördüm, sen de bunu gör, şunu da yedim, bunu da götürdüm' diye sosyal medya hesaplarına fotoğraf postetmek midir?
Halikarnas Balıkçısı, 'En iyi dinlence uğraş değiştirmektir' demiş… Bunun birebir gerçekleşeceğine kanaat getirdim, uzun tatilin ilk iki gününde Küçükkuyu'nun Kazdağlarına yaslanmış eski bir okul binasında..
Adatepe, Taşmektep web sitesinde her yaz düzenlenen programlı seminerleri şöyle tanımlamış:
Adatepe Taşmektep, günlük hayatlarında uğraştıkları işlerin dışında farklı ilgi alanları olan, bilgilerini derinleştirmek ve deneyimlerine yenilerini eklemek isteyen, şehirlerin yorucu ve zaman tanımayan ortamından çıkarak, yeni bilgiler edinerek tatillerini verimli hale getirmek ve hayata yeni bakış açıları eklemek isteyen insanları bir araya getirir.
İlgi alanlarınıza yeni kapılar açmak ve bu konularda keyifli tartışmalar yapmak, günlük hayatın monotonluğunu katlanılabilir kılacaktır. Köy meydanından 5 dakikalık bir yürüyüş ile okula gidilir. Dersler çam ağaçları arasında konumlanmış okulun dersliklerinde veya dersin konusu veya katılımcıların tercihi doğrultusunda okul bahçesinde, ders içeriğine göre film, dia ve müzik eşliğinde yapılır. Ders aralarında anıtsal çam ağaçları altında çay ya da kahveler içilirken sohbet devam eder. Seminerler 18 yaş üstü herkese açıktır. Atölye çalışmaları ise günün her saatinde katılımcıların ve atölye hocalarının istekleri doğrultusunda programlanmaktadır.
2019 Yaz ayları boyunca son derece ilginç etkinlikler var Taşmektep'te. Web sitelerinden ayrıntılarını öğrenebilirsiniz.
***
Biz de sevgili kardeşim Dr. Ahmet Uhri ile geçen hafta sonunda pek keyifli iki gün geçirdik Adatepe Taşmektep'te… İlk gün ben Slow Food /Terra Madre anlattım. Slow Food'un Dünyayı iyi temiz ve adil hale getirmenin yolunu nasıl gösterdiğini anlattım. Ahmet Uhri de 'İncir ve Elma' meyvelerini kutsal kitaplardaki 'bilgi ağacı' temeli açısından değerlendirdi. 2019 Göbeklitepe yılı ya… İkinci gün Dr. Uhri'nin sunumu Göbeklitepe üzerineydi. Ben de yıllardır çeşitli yerlerde anlatmakta olduğum 'Mutfak ve Edebiyat' muhabbetlerini özetledim…
Çoğunluğunu İmalathane/İstanbul birliğinden dostların oluşturduğu Slow Food'a gönül vermiş arkadaşlarımızla paylaştık güzellikleri… Yepyeni insanlar tanıdık, yeni dostluklar edindik. İlk fırsatta yeniden gelmek üzere veda ettik Adatepe'ye… Çok keyifli çok heyecanlı bir zaman dilimi idi… Cemal Süreya'nın 'Dört Mevsim' şiirini Fazıl Say yorumundan bir an önce dinlemeye çalışmak için Selda Güleç'i bile farkına varmadan konuşturmamışım bu arada… Sonradan öğrendim.
İki gün çabucak geçti. Gündüzü ayrı güzel, gecesi ayrı güzeldi… Hilmi Yavuz'un Adatepe'yi tanımlarken söylediği sözlerin birebir tanığı olmak gibi bir şey: 'Geceleri, gökyüzü müstesna ve ihtişamlı bir görüntüyle, 'laciverdi bir bahçe' aydınlığıyla beliriyor. Çocukluğumdan bu yana ilk defa, Samanyolu'nu Adatepe gecelerinde gördüm yeniden; samanyolu'nu, Çolpan ve öteki yıldızları…'
***
Şimdi Bozburun'da karadan yolu olmayan nefis bir tesiste yeşilin ve mavinin göbeğindeyim… Lezzetlerin de zirvesinde… Bugün şu yazıyı tamamladıktan sonra 4 saat boyunca telefonu elime almayacağım. Uzun uzun yüzüp düşüneceğim.
Yaz aylarını 'gönül eğlensin biraz' diyerek geçirmek de mümkün, 'tembellik önemli bir insan hakkıdır' diyerek de… Ya da Balıkçı'nın deyimi ile 'uğraş değiştirerek' de…
Pazartesi görüşmek üzere… İyi tatiller