Okurlarımız bilirler, Mübadele ve Göç olguları üzerine kafamızı yıllardır yoruyoruz, okuyoruz, yazıyoruz, değerlendiriyoruz…

1878-1912 yılları, Berlin Antlaşmasıyla kurulan yeni dengelerin oturtulmaya çalışıldığı, yeni sınırların çizildiği, Girit 'te süregelen Rum isyanlarının Balkanlar 'da bir Türk- Yunan savaşına yol açtığı dönemdir. Bu şartlar altında, Girit Adası'nda Müslüman Türklere karşı uygulanan siyasi, iktisadi ve sosyal baskılar ile Anadolu 'ya doğru bir göçmen akını başlamıştır.

1897 yılında Yunanistan'ın Ada'yı işgaliyle Girit'teki Türk fakat çoğunlukça Rumca konuşan Müslümanlar göçe başladılar. 1897' den itibaren Girit'ten hızla başlayan göç, Ege adalarına doğru yoğunlaştığı gibi Anadolu'nun batı ve güney kıyılarını da etkilemiştir. Örneğin, 1899 yılı Temmuz-Ağustos ayında İzmir , Antalya, Mersin ve Tarsus'a Girit'ten göçmenlerin geldiğini biliyoruz.

1899 yılında sayıları giderek artan Girit göçmenlerinin yerleştirilmesi ve üretici duruma getirilmesi başlı başına bir sorundu. İzmir üzerinden Anadolu'ya gelen göçmenlerin İzmir' de perişan olmamaları için Adana, Konya, Ankara, Halep, Beyrut, Suriye vilayetlerine sevki kararlaştırıldı6 • Ayrıca yeni gelen göçmenlerin karaya çıkarılmaksızın İskenderun ve Mersin limanlarına gönderilmeleri benimsendi. Yaşanan bu göç dalgası, etkisini 1899' da Tarsus' a Girit'ten göçmenlerin gelişiyle de göstermiştir. Giritliler için Melemez (İhsaniye) köyü kurulmuştur. Tarsus'a Girit'ten gerçekleşen bu göç hareketi, Tarsus'un olduğu gibi Adana Vilayeti'nin de demografik, toplumsal ve ekonomik çehresini etkilemiştir.

Bölgedeki göçler konusunda bilgilerinden yararlandığım Dr. Fahriye Emgili bölgenin iktisadi hayatı üzerine şu yorumu yapmıştı: Mersin ve çevresinde, Rumların bıraktığı arazilerin çoğu bağlıktı. Girit'ten gelenler, bu sayede Mersin'de bağcılığı ve pek yaygın olmayan zeytinciliği geliştirmişlerdi. Giritli göçmenlerin zeytincilikle ilgili tarımsal becerilerini Tarsus'a aktarmaları sayesinde Tarsus ekonomisinde zeytincilik, zeytinyağı üretimi daha da önemli bir hale gelmiştir

***

Geçen haftanın iki gününü Tarsus'ta Gastronomi Günleri kapsamında güzel anılar biriktirerek geçirdim.Mersin Büyükşehir Belediyesi, Tarsus Belediyesi, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Kent Konseyi, Tarsus Kent Konseyi işbirliği ile gerçekleştirilenTarsus Gastronomi ve Araştırma Günlerinde Kubat Paşa Medresesi içinde ve önünde sergilenen önemli tatların yanısıra çok değerli insanları tanıma şansımız oldu.

Nilhan Araseditörüm Tarsus'a davet ettiğinde açıkçası öncelikli niyetim Girit'ten kalma tüm mutfak deneyimini yaşattığını TanaşÇimbis dostumdan duyduğum Melemez Köyünde biraz vakit geçirmekti. Konuksever bir insan olan Tarsus Kent Konseyi Başkanı Ufuk Başer, gittiğim ilk akşam 'sizi Girit köyüne götüreyim mi?' diye sorunca pek sevindim. Köyde bizi bekleyen sürpriz Girit'ten gelip geleneksel yemekleri köylülere öğreten Heraklionluaşçı YorgoLazanakis'le karşılaşmak oldu. Başta Heraklionlu ortak dostumuz YannisTerzakis olmak üzere birçok güzel insanın kulaklarını çınlattık.

Kuşkusuz humusun da,mamülün de, künefenin de alası Tarsus'ta yapılıyor. Tarsusi kahvesi, kaynar gibi lezzetler de çok önemli ama en hoş anılar Melemez köyündeki Mavi Yeşil Kritikaz ve Giritli Cemile'nin bahçesinde yaşandı açıkçası. Yine İhsaniye'deki dostlarımızın 'dakoz' başta olmak üzere sundukları yemeklere bayıldık…Ne kadar çok yeni Giritli dost edindim o ziyarette, hepsini saymaya sayfa yetmez. Açıkçası kendimizi Girit'te yani mutlu hissettik.Hissetmeyenlerin kendi hissizlikleri ne diyelim…

Pek yakında Tarsus'ta Yasmina Lokmanoğlu önderliğinde bir SlowFood Birliği kazandıracağız… Çok iyi olacak…

***

Tarsus kentinin mimari kültür zenginliğini oluşturan eserleri genellikle kent merkezinde. Hıristiyanlığın en önemli isimlerinden St.Paul Kuyusu ve Kilisesi, stoacı felsefenin doğduğu antik agorası, Roma'nın Tarsus Valisi Çiçero'nun yıkandığı hamamlar, Abbasi halifesi Me'mun döneminde inşa edilen Ulu Cami, Danial peygamberin gömülü olduğuna inanılan Makam Camii… Tarihsel merkezde antik yolda gezerken kısa bir zaman yolculuğuna da çıkarsınız…

Doğu Akdeniz'de yer alan Mersin, Adana ve Antakya'da Güney Doğu Anadolu mutfak kültürü ve Arap mutfak kültürünün etli ve yağlı yemeklerinin daha ağırlıklı olduğu bilinir. Ama Tarsus'ta bundan fazlası var. Mersin'e bağlı bir ilçe ama ne tantuni bulursunuz ne de cezerye…

Toprak tüm cömertliğini sunmuş Tarsus'a… O nedenle Anadolu'nun bir çok liman kenti gibi uygarlıklar beşiği olmuş… Her medeniyetten de bir şeyler kalmış Tarsus'un bugün yaşayan keyifli mutfağında.. Rumlar, Ermeniler, Araplar, Giritli, Türk – Osmanlı mutfağından izler var her yemekte. Başta da söylediğim gibi zeytinyağı kullanımı ve zeytinyağlı sebze yemekleri, kente yerleşen Giritlilerin hediyesidir. Arapların Tarsus mutfağına en büyük hediyesi tahinli çeşitlerdir. Tarsus kebabında çok az soğan var ve az yağlıdır, Tarsus'ta lahmacun gerçekten de fındık gibi…

Gastronomi turizmi adına çok keyifli anılarla döndük Tarsus'tan yolunuz Adana'ya, Mersin'e düşerse Tarsus'u atlamayın.

***

Uzun bir teşekkür listesi yayınlayacaktım. Bizim Selda Güleç instagramına yazmış oradan kopyaladım…

Şehrine, kültürüne, yemeğine, en çok da birbirine sahip çıkan emek dolu bir organizasyondan bir sürü bilgi, fikir ve dostlar biriktirerek geri döndük… Kadınların ellerine, emeklerine saygı duyan, onları işin içine katan, onlardaki gücü farkedip birlikte yürüyen, sahici bir yaklaşımla yerel hareket eden, bir o kadar da global düşünen insanlar tanıdık. Coğrafyanın özelliklerini ve adetlerini korumak, geliştirmek, tanıtmak ve sahip oldukları değerleri bulunduğu ortamda yaşatmak yolunda ne de güzel işler yapmışlar. Bu zorlu yolculuğun coşkulu yürekleriyle karşılaşmak harikaydı. KoloçitaPitasını annesinin elinden hazırlatıp hikayesiyle sunan Ezgi Biçer Uçar'a, Sarıulak zeytinini sıkmanın içinde yedirmeden bırakmayan @yiyen.adamın annesi Ayşe Hanım'a, çiftlikteki beş çayında benim yaptığım çöreklerden mutlaka yiyip bana beğenip beğenmediğinizi lütfen haber verin diyen @leyla_yoksulabakan 'a, sımsıcak ağırlamalarının da, künefelerinin tadına doyamadığımız @kunefecisadik ve ekibine, aynı gün kaçıncı kez humus yemek için gittiğimizde tezgahın arkasına geçmemize izin verip en ince ayrıntısına kadar nasıl hazırladıklarını anlatan @kervanhumustarsus 'a, bittiği halde bize özel ''mamül' pişirip ulaştıran Mamülcü Mümin'e, Kendimizi Girit'te hissettiren, tariflerini paylaşan Girit'in oğlu @mavi_yesil_kritimaz ailesine, Giritli Cemile'nin Yeri'nde ertesi günün yemeğine fırından çıkmış ekşi mayalı ekmeği bandırtan Cemile Abla ve ailesine, SG İmalathane'nin yeni bıçakları için özenle uğraşan @tufekci_karadayi Ali Bey'e, saymakla bitmeyecek, eliyle tattıran, kargoyla göndermek için adreslerimizi alan, yaptıkları işin aşkını aşlarına katmış güzel Tarsus insanlarına buradan selam olsun.