16 Nisan referandumu ile ülkenin rejimi değişti.

Yetkilerin tamamına yakını Cumhurbaşkanı'nda toplandı.

Üstüne üstlük TBMM'de 316 sandalyeye sahipti.

Ve değişikliğe o güne kadar olmayan bir madde eklendi:

'Yerel seçimler Mart 2019'da, Genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri de 3 Kasım 2019'da yapılacak…'

Yani Anayasa ile seçim tarihleri belirlendi.

Bugüne kadar pek çok erken seçim yaşadık.

Ama 17 ay öncesine alınan ve hem de çok iddialı bir referandum ile tespit edilen tarihten 17 ay öncesine taşınan bir erken seçim yaşamadık.

Şimdi Erdoğan, 'Millet tamam derse gideriz' diyor.

Oysa seçimleri 17 ay geriye alarak zaten sen, 'Tamam' demiş oldun.

Başkaca bir 'delil'e gerek var mı?

Bu açıkça 'Yönetemiyorum, beni bu dertten kurtarın; tamam…' demek değil mi?

Fikirlerini paylaşmadığımı herkes bilir. Bu hususu zaten yazdım konuştum.

Defalarca…

Ancak:

Siyasetteki 'enerjisi' ile eski deyimle 'belagat' yani 'hitabetini' bu işten az çok anlayan biri olarak hep takdir etmişimdir.

Ülkeyi bir baştan bir başa defalarca dolaşıyor ve kapalı açık hemen her yerde konuşuyor.

Dikkat edin son zamanlarda yorgundan öte bir Erdoğan var.

O eski enerjiden eser yok.

Elbette Erdoğan da tek başına kaldığında eminim ki, bir durum muhasebesi yapıyor. Ülkenin yönetimini aldığı 2002 ile getirdiği nokta arasındaki olumsuzluk devasa boyutlardadır. Sadece 'duble yol yaptım' ile bu iş yürümüyor. 16 yıldır Devlet'in bütçesini kullan, ne var ne yoksa sat ve milyarca dolar borrçlan ve sonunda 'duble yol yaptım' diyerek işin içinden çıkmaya çalış.

İşte bu iç muhasebe seçimi dahi 17 ay erkene aldırır.

'Beraber yürüdük biz bu yollarda' diyordu.

Şimdi…

Çok güzel bir şarkımız var:

'Hiç eser kalmamış eski halinden…'

Diye başlıyor.

Artık kendileri bile bir bakıma 'tamam' diyorsa milletçe bunu tasdikten öte yapacağımız bir şey yok.

Hukuk'ta buna 'tevilli ikrar' deniyor…

Bir de Meral Akşener ile Muharrem İnce'ye birkaç sözüm var:

Bu ortama rağmen seçimi kazanamazsanız 25 Haziran sabahı başkalarını bilmem ama benden çekeceğiniz var.

Bir güzel sözümüz var:

'Hiçbir mazeret başarının yerini alamaz…'

Ve bir tane daha:

'Biz geminin karşılaştığı fırtınalara değil limana girip girmediğine bakarız…'

Bir de Sayın İnce, size bir kravat hediye edeceğim lütfen takınız…

Lütfen…