16 Nisan 2016'da referanduma sunulan Anayasa maddeleri yeterince tartışılamadan geçti. Çünkü aklındaki kuşkuları gündeme getirenler terörden yana olmakla suçlandı!
Eleştiriler; Kandil'den, FETÖ'den, Almanya ve Hollanda'dan yana olmakla eş tutuldu.
Üzerinden henüz bir yıl geçmedi, o günlerde söylenenler hala milletin belleğinde.
Bugün konuşulması gerekenler ise 'ittifak' yasasının Türkiye'nin yakın geleceğine sunacağı olumlu-olumsuz gelişmeler olacak.
İlk değerlendirmeyi 'ülkücü siyaset' hakkında yapmak istiyorum:
Ülkücü camia ümitsizlik içinde kıvranırken, 'ittifak' yasasıyla önlerine altın tepside ilginç fırsatlar sunuldu.
Şöyle ki;
1-MHP; Ak Parti ile ittifak yaparak Meclis'e girecek.
2-İYİ Partili ülkücüler de 'ikinci ittifak' içinde iyi bir pazarlıkla güle oynaya Meclis'e girecekler.
3-BBP de Ak Parti-MHP ittifakına katılarak rüyada bile göremeyeceği maddi ve manevi desteklerle Meclis'e girmiş olacak.
***
Ülkücü siyaset için 'birbirlerini etkisizleştirdiler, hiçbiri Meclis'e giremeyecek' denirken 'ittifak'ın mucizevî dokunuşu onları Meclis'in kilit bloğu yapacak.
Yanlış anlaşılmasın, Ülkücü camianın Meclis'te firesiz tam temsilinden rahatsız değilim. Türkiye ve Türklük için her şeylerini feda etmeye hazır olan ülkücülerin paspas edilmelerini hiçbir zaman onaylamadım.
İttifak yasası kime yarayacak derseniz, öncelikle ülkücülere yarayacağını göreceğiz.
Bunun olası bir başka sonucu daha olacak:
Yeni dönemde Meclis aritmetiğinde ortaya çıkacak tabloya bakıldığında herkes şunu görecek ki, Ak Parti, yerini hangi siyasete bırakacağını da belirlemiş olacak.
'Ne alaka?!' mı diyorsunuz. O zaman bir adım daha atalım:
Böyle giderse, yakın gelecekte'Kızıl Elma İttifakı'na umulmadık katılımlar da olabilir. Örneğin 'Ulusalcılar' gibi!
Şimdiden şunu sormaya hakkımın olduğunu düşünüyorum:
16 Nisan öncesinde bu tablo öngörülmüş müydü?
Benim zavallı arkadaşlarımın olası gelişmeleri öngörme kabiliyetlerinin olmadığını biliyorum.
Kimse mi öngörmedi, derseniz, çok eminim ki, o günlerde, bugünleri gören birileri vardı. Kamuoyu saçmalıklarla oyalanırken, aynı ekip tarafından uyum yasalarının nasıl olacağına da o günlerde karar vermişlerdi.
Sen nereden biliyorsun?…
Gözünle mi gördün?… diyenlere de diyorum ki;
'Ben gözümle gördüğüme değil; aklımın gördüğüne inanan biriyim!'