İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, Yayın Koordinatörümüz Muhittin Akbel'in sorularını yanıtladı.

İzmir Barosu'na bağlı 11 bin avukat, 10-11 Temmuz'da yapılacak genel kurulda yeni başkanını ve yönetim kurulunu belirleyecek. Bu seçim, son yıllardaki seçimlere göre çok daha çekişmeli ve renkli bir seçim olacak gibi. Başkan adaylarından biri, mevcut yönetim kurulunun Başkanı Av. Özkan Yücel...

Yasalara aykırı durumlarda sergilediği kararlı duruşu, söylemleriyle ve en önemlisi sergilediği tavırlarla Türkiye'nin tanıdığı biri haline gelen İzmir Barosu Başkanı Av. Özkan Yücel, yaptıklarını, yapamadıklarını, hayallerini, neden ikinci kez aday olduğunu, Egedesonsöz'e, Muhittin Akbel'e anlattı.

YARGIYA, ADALETE, HUKUK SİSTEMİNE GÜVEN YERLE BİR EDİLDİ

- Sevgili başkan, Türkiye'deki adaleti, hukukun işleyişini nasıl buluyorsun? Yargıya güven hangi seviyede? Bu konudaki değerlendirmelerini alarak sohbetimize başlayalım.

'Bir cümleyle ifade ediyorum, uzun süredir sınıfta kaldık, sınıfta kalmaya devam ettik. Maalesef toplumum yargıya, adalete, mahkemelere, hukuk sistemine güveni, ülkemizin hiçbir döneminde olmadığı kadar yerle bir edildi. Bunun sebepleri var. Yurttaş, yargıya güvenmek istiyor, mahkemeden çıkacak kararın adil olduğuna inanmak istiyor. Maalesef yargılama süreçleri, siyasi iktidarların mahkemelere el atması, yargının bağımsızlığının tümüyle ortadan kalkması nedeniyle, hiçbir zaman toplum vicdanında adaletin tesisine yönelik sonuçlar sağlamıyor. Örneklerini çok yaşadık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ihlal kararı veriyor, adil yargılama yapılmamış, yeniden yargılama yapılsın diye Türkiye'ye gönderiyor; bir bakıyoruz, mahkemeden evvel siyasi otorite, 'Biz bu kararı tanımıyoruz' diyor. Bizim B planımız var, mahkemelerimiz, ona göre hareket edecektir, gibi yaklaşımlarda bulunuyor. Hal böyleyken hiçbir yargı mensubu da çıkıp şunu söylemiyor, ya da söyleyemiyor; Biz yargı olarak bağımsızız, hiçbir merci, hiçbir kurum, hiçbir makam bize emir ve talimat veremez. Ne demek B planı? Ne demek İnsan Hakları Mahkemesi kararını kabul etmemek? Bunu diyemiyor yargı mensubu, bu cesareti gösteremiyor. Gerçekten de bir süre sonra B planları devreye giriyor. Mesela AİHM'den bir sanık için tahliye edilmesi gerektiği kararı çıkıyor. Bir bakıyorsunuz, Yargıtay'ın tozlu raflarından birinden, önündeki 3 bin dosyanın da önüne geçirilerek sıraya alınıyor ve orada bir mahkumiyet kararı alınmak suretiyle tutukluluğun devamı sağlanıyor. Yürütmenin temsilcileri, iktidarın temsilcileri, soruşturmaların başlatılması, davaların açılması ya da kapatılması noktasında talimatlar verebiliyorlar. Cumhuriyet savcıları, bu talimatları aynen uygular hale gelmiş. Tüm bunlar toplumun gözü önünde cereyan ediyor. Böyle olunca da yurttaş, adalet mekanizmasını, mahkemelere, mahkemelerden çıkacak kararların adil ve bağımsız olacağına hiçbir şekilde inanmıyor. O yüzden yargıya olan güven, en dip seviyelere inmiş durumda. Bunun elbette değişmesi lazım. Yargı bağımsızlığı diye ısrar ederken, bunu kast ediyoruz. İktidarların; iktidarın demiyorum, iktidarların, yargıdan elini çekmelerini sağlayacak mekanizmaların hayata geçirilmesi lazım. Yargıyı bağımsız kılmadığınız sürece, yargıya, adalete olan güvenin, hukuka olan güvenin yeniden tesis edilebilmesi mümkün değildir.'

NÖBETÇİ YÖNETİM KURULU HATTI İLE SORUNLARI ÇÖZDÜK

- Göreve geldiğinizden bu yana üyeleriniz için neler yaptınız, satırbaşlarıyla anlatır mısınız?

'Göreve geldiğimiz günün hemen ertesinde, tüm meslektaşlarımızın ulaşabileceği bir nöbetçi yönetim kurulu hattı oluşturduk. Bugüne kadar 4500'ün üzerinde meslektaşımız, bu hattı kullanarak bize ulaşarak sorununa çözüm buldu. Meslektaşlarımıza, asla yalnız kalmayacaksınız, demiştik. Asla yalnız bırakmadık. 7 / 24 onların yanında olduk, her yerde yanlarındaydık. Karşılaştıkları tüm problemlerin çözümü için uğraştık. 4500 arkadaşımızın bu hattan yararlanmış olması, başarılı olduğumuzu gösteriyor. Avukatın özel alanları olması gerekir, demiştik. 11 bin avukat arkadaşımızın bağlı olduğu bir kurumuz. Avukatların bir lokalinin olmaması büyük eksiklikti. Bayraklı Belediyesi ile bir anlaşma yaparak, Bayraklı Belediyesi'ne ait bir işletmeyi devraldık, Baro Bahçe adıyla üyelerimize hizmet veriyoruz. İktisadi işletmelerimiz faaliyet gösteriyor. Baro kaynaklarını en iyi şekilde kullanacağımızı söyledik. Zarar ederken, kar eden, kaynak yaratan bir iktisadi işletme yarattık.

MAKAM ARABASI KULLANMAYARAK 400 BİN LİRALIK TASARRUF SAÐLADIM

'Mesela ben makam aracı kullanmıyorum. Ben zaten Avukat Özkan Yücel olarak her gün evden çıkıp, ofise, adliyeye, baroya gelecektim zaten. Bu benim günlük rutinim. Günlük rutinde makam aracını kullanmak kadar saçma bir şey olamaz. Makam aracını, resmi ziyaretlerde kullandım. Hesabını çıkarttım; ekim ayı itibariyle, 2 yıl içinde makam aracını kullanmadığım için İzmir Barosu'nun bütçesine 400 bin liralık fayda sağlamışım.

Adli yardım hizmetlerimizden söz etmek istiyorum. İki ay önce makbuzunu kesmiş arkadaşım, bugün yardım alıyor. Avukat tutmaya bütçesi yeterli olmayanlara hizmet veren arkadaşlar, adli yardımı artık kısa sürede alıyor. Gelen parayı hesabımızda hiç tutmuyorum, doğrudan arkadaşların hesabına aktarıyoruz. Eskiden ödeme süresi, 6 ayı buluyordu. CMK ödemeleri var; adli yardımın, ceza kısmı... İzmir Barosu'nun kendi raporlarını okuma süresi 3-4 aydan aşağı değildi. Biz bunu 15 güne çektik. İzmir Barosu'na raporunu veren bir avukatı, en kötü ihtimalle 15 gün sonra, gel raporunu imzala diyoruz. Bu süreyi öne çekerek, savcılıktan ödemenin de çabuklaşmasını sağladık. Hedefimiz, raporu bugün okuyup, yarın imzalatmak. Bunu da yapacağız.

Baronun kendi kurumsal yapısı içinde bir değişikliğe gitmeye çalıştık. Meslektaşlarımızın en çok şikayet ettikleri şey, telefonlara ulaşamamaktı. Santral sistemini yeniliyoruz. Bazı bilgileri meslektaşlarımız, sesli yanıta gerek kalmadan, sicil numaralarını yazmak şartıyla doğrudan sistemden alabilecekler. Şu anda testlerini yapıyoruz. Bir hafta 10 gün içinde hizmete başlayacağız. Bir yazılım programı geliştiriyoruz. Baroya başvuruda bulunacak bir arkadaşım, o yazılım üzerinden sisteme girip başvurusunu kolayca yapabilecek. Bunu da bir hafta, 10 gün içinde hayata geçireceğiz.'

DEPREMZEDE ÜYELERİMİZ HİÇ YALNIZ BIRAKMADIK

'Korkunç bir deprem yaşadık. Hasar gören, yıkılan binalarda 1400 arkadaşımız mağdur oldu. Arkadaşlarımızı mağdur meslektaşlarımıza gönderdik. Yapacakları başvuruları, onların adına bizler düzenledik. Bağış kampanyası düzenledik. Toplanan paradan baroya tek kuruş ayırmadan, faiziyle birlikte evi yada ofisi yıkılmış depremzede arkadaşlarımıza dağıttık. Ofissiz kalan arkadaşlar için dayanışma ofisleri oluşturduk, konteynerler koyduk, çadır ofisler açtık, bilgisayarlar koyduk. Baro, yalnızca bir meslek örgütü değildir; aynı zamanda demokrasi mücadelesinin, insan hakları mücadelesinin, hukuk devleti mücadelesinin ayrılmaz parçasıdır. Çünkü hukuk söyler son sözü. Çevre, kadına şiddet, çocuk istismarı, hayvan hakları, cumhuriyet değerleri, demokrasi, hukuk devleti.. Bunları savunduk her zaman. Yalnızca söz söylemekle kalmadık, İzmir Barosu olarak... Aslında Türkiye'nin sözünü de söyledik. Göreve geldiğimiz günlerdeydi. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için 15 kişi gönderin, dediler. Olmaz öyle şey dedik. 500 arkadaşımla, cübbelerimizi giyerek, oradaydık. Oraya girdiğimizde vatandaşlarımızın gözleri ışıldıyordu. Size güveniyoruz, bir tek siz kaldınız, dediler bize. Cumhuriyet değerlerini ortadan kaldıracak, cumhuriyeti geriye götürecek her eylem karşısında biz vardık. Bayraklı Milli İrade Ortaokulunu İmam Hatip yapmak istediler, yurttaşlarla, velilerle birlikte eylem yaptık. Sonuçta vazgeçmek zorunda kaldılar. Ulusal bayramlara kısıtlamalar getirildi. Aslında art niyeti bildiğimiz için karşı çıktık. Bir bayramda İçişleri Bakanlığı çelenk koymayı yasaklamıştı. Gittik, çelengimizi koyduk.Arkamızdan çok sayıda STK oraya geldi, onlar da çelenk koydu. Hani derler ya, cesaret bulaşıcıdır. Bu cesareti, topluma bulaştırmaya çalıştık. Av hayvanları ihalesi yapılacaktı. Parayı veren, o hayvanları öldürme hakkını elde ediyor! Böyle bir şey kabul edilebilir mi? İdarenin bu ihaleden kazancı, 171 bin lira. İdarenin bu paraya ihtiyacı mı var? Tüm bunlara karşı dava açmak, bizim işimiz. Ramazanda alkol satışına yasak getirildi. Yaşam tarzına müdahaledir, dedik, dava açtık.'

EN BÜYÜK HAYALİM, BAROMUZA BİR BİNA KAZANDIRMAK

- Peki yapmak isteyip de yapamadıklarınız var mı, diye sorsam!

'İzmir, İnsan haklarının başkenti diye bir sloganla yola çıktık. Yerel yönetimlerle işbirliklerimiz var. Daha geçenlerde 'Adalet Yardım Aracı' projesini Büyükşehir ile hayat geçirdik. Adalete erişimde sıkıntısı olan vatandaşlara adaleti ulaştırmaya çalışacağız. Onlara avukat yardımı sağlayacağız. İzmir'den başka bir yerde böyle bir şey yok. Yurttaş, buradan bir hizmet aldığında, bedelini Büyükşehir ödeyecek. Bunu tüm ilçelere yayabilmek istiyorum. İzmir'i, insan haklarının başkenti olarak görmek istiyorum. Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum.

Bir baro binasına ihtiyacımız var. Bu dönemde yapamadık. İzmir barosuna yakışır, restoranı, etkinlik salonuyla, konferans salonuyla bir bina kazandırmak, en büyük hayalim.

Kreş, en önemli ihtiyaçlarımızdan biri. Bazı kreşlerle indirim anlaşması yaparak bu sorunu çözmeye çalıştık. Hatta bir tanesiyle, önümüzdeki yıl yalnızca İzmir Barosu'nun üyelerinin çocuklarını kabul etmesi yönünde görüşmelerimizi sürdürüyoruz. O kreş, baro kompleksi içinde yer alabilir mesela. Altında otoparkı, içinde toplantı ve gösteri salonlarının olduğu, kreşin olduğu bir bina arzu ediyoruz. Buradan meslektaşlarımızın servislerle adliyeye ulaşımını sağlamak istiyoruz. Avukatların adliyede otopark aramak zorunda kalmayacağı, oradan ücretsiz servislerle adliyeye ulaşabileceği bir baro hayal ediyorum. Hayal ediyorum diyorum, çünkü o hayal biterse, yapacaklarınız bitmiş demektir. O zaman burada kalmanıza gerek kalmadı demektir. En azından bu binanın temeli biz kazalım istiyorum.'

İSTEDİKLERİ ASLINDA, METİN FEYZİOÐLU'NUN ORADA KALMASINI SAÐLAMAK

- 10-11 Temmuz tarihlerinde yapılacak genel kurulda, İçişleri Bakanlığı'nın 300 kişi kriteri ne kadar uygulanabilecek? Sonuçta İzmir Barosu'nun 11 bin avukatı var.

'300 kişilik genel kurul şartı getirmek, saçmalıktır. Kapalı alanda kişi başı 6 metrekare alan istiyorlar. 66 bin metrekare kapalı alanı olan bir yer bul, bana ver, genel kurulu orada yapayım. Kısıtlama gününde yapılamazmış! Kısıtlama gününde olmalı ki, 11 bin avukat sokağa çıktığında, trafik karışmasın, pandemi ortamında yoğunluk olmasın. Alacağımız önlemleri saydık. Adliyeye gittiğinizde, HES kodu soruluyor, o kadar. Biz HES kodu soracağız, ateşini ölçeceğiz. Dezenfektanı, maskesini, mendilini vereceğiz, mesafeye de uyacağız. Bugüne kadar genel kurulumuzu yapamadık çünkü yer beğendiremedik. 6. başvurumuzda, tamam, yapın, dediler. Barolar genel kurullarını yapsınlar, zaten avukatlar, kısıtlama dışında, dediler. İçişleri Bakanlığı'nın genelgesinden önce İstanbul Barosu bir açıklama yaptı, 'Ben genel kurulu Ekim'de yapacağım' dedi. O zaman İçişleri Bakanlığı rahatladı. Çünkü biz tüm barolar genel kurulumuzu yaparsak, o zaman Barolar Birliği de genel kurulunu yapmak zorunda kalacak. İstedikleri aslında, iktidar yandaşı olan, iktidara bağımlı bir hareket tarzı sergileyen Metin Feyzioğlu'nun orada kalmasını sağlamak. Kapalı alanda 300 kişi olacakmış. Benim genel kurulu açabilmem için 1100 üyemin orada olması lazım. Bu şartın bir dayanağı yok. 300 kişilik sınır koymak, bana genel kurulu yapma demek anlamına geliyor. Kamuoyunda da yanlış algı yaratmaya çalışıyorlar.'

İZMİR'DE İKİNCİ BARONUN KURULMA İHTİMALİ, SIFIRDIR; ÇÜNKÜ...

- Sayın başkan, çoklu baroların kurulmasına yönelik atılan yasal adımlara karşı çıktınız, kararlı bir duruş sergilediniz. Sanırım sadece İstanbul'da ikinci baro kurulabildi. İzmir'de ikinci bir baronun kurulma ihtimali var mı sizce?

'Bana göre, İzmir'de ikinci baronun kurulma ihtimali, sıfır. Çünkü İzmir'in yurttaşı da avukatı da Cumhuriyet değerlerine, demokrasiye, insan haklarına bağlı insanlardır. İzmirli avukatlar, avukatlığın asla hiçbir siyasi iktidarın, hiçbir partinin, kuruluşun etkisiyle yapılamayacağı bilen, bağımsızlıklarına sonuna kadar sahip çıkan insanlardır. Niye bunu söylüyorum? İstanbul'un 2 Nolu barosunun açılışını gördük. Açılışta kimler vardı? Avukatlar yoktu orada. Parti temsilcileri, bakan yardımcıları vardı. Ankara'ya ikinci baroyu kurmak için gidenler, Barolar Birliği'ne başvuruda bulundular, baroyu kuruyoruz diye... Oradan çıktılar, bir siyasi parti liderini ziyaret ettiler. Sonrasında yaptıkları açıklama daha da vahimdi. Gelişmeleri bildirdik, onay ve icazetini aldık; emir ve talimatlarını öğrendik, dediler. Emir ve talimatla bir baro yönetilmez! O dönemde karşı çıkışlarımızın altında zaten şu vardı: Siz iktidara bağlı barolar yaratmak istiyorsunuz. Baroları siyasetle iç içe kılmak istiyorsunuz. O nedenle biz bu düşünceye karşıyız, dedik. O zaman bize şu yanıtı verdiler: Olur mu öyle şey. Siz zaten siyaset konuşuyorsunuz. İktidarın yaptığı her şeyi eleştiriyorsunuz. Hukuka aykırı bir şey yapıyorsan, eleştiririm tabii ki. Hukukçunun görevi budur. İktidarları, güç sahiplerini hukuka davet etmek bizim görevimiz. Özetle, emir ve talimatla kurulacak bir baronun, bu ülkeye, bu ülkedeki hiçbir yurttaşa faydası olamaz. '

ÇAÐDAŞ GRUP, YÖNETİM KURULU'NU ÖNSEÇİMLE BELİRLEDİ

- Yönetim kurulunda değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? Yeni isimler olacak mı listenizde?

'Yönetimdeki bazı arkadaşlar, kişisel sebeplerle yeni dönemde görev almak istemedi. Boşalan yerlere, Çağdaş Grup'un her zaman yaptığı gibi önseçim yaptık. Aday olan arkadaşlar ortaya çıktı, meslektaşlarımız oy kullandılar ve başkan dışında 10 yönetim kurulu adayı belirlendi. Listemiz bu şekilde belirlendi. Çağdaş Grup önseçimi yapıldı. En fazla oyu alanlar, yeni yönetim kurulu listesini oluşturdular. Mevcut arkadaşlar da oylandı. Bir nevi, güven oylaması yaptık. Yönetim kurulunda olup da yeni dönemde de çalışmak isteyen arkadaşlar, yeni gelecek arkadaşlarla birlikte sandığa gitti. Ben şanslı bir baro başkanıyım. Türkiye'ye damga vuran çok sayıda eylemi, bu genç yönetim kuruluyla yaptık. Yaş ortalamamız, beni çıkarırsanız, 36 oluyor.Bu kadar keyifli bir yönetim kuruluyla çalışmak, her başkanın arzusudur. Her zor zamanda kenetlenerek, her kararda kapının arkasında tartışa tartışa, sonuçta ortak aklı bulup harekete geçtik. Böyle bir dönem yaşadık. İzmir Barosunun en iyi yönetim kurullarından birine sahibiz.'

CUMHURİYETÇİ GRUP'UN TEK ADAYLA YARIŞACA GİRECEK OLMASI BENİ KORKUTMUYOR

- Çağdaş Avukatlar Grubu'nun başkan adayı olarak son seçimi, 235 oy farkla kazanmıştınız. Cumhuriyetçi Grup bölünmüştü. Bu sefer Cumhuriyetçi Grup tek adayla seçime katılacağını duyurdu. Bu birleşme, seçimi nereye götürür?

'Ben bu birleşmenin seçim sonuçlarına bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Birleşmiş görüntüsünün bir etkisi olacağını düşünmüyorum. Geçmiş dönemde de bugün de hangi gruba olursa olsun oy veren meslektaşlarım, meslek için daha çok çalışanı, baro için daha çok çalışanı, çaba harcayanı, özverili olanı, samimi ve içten olanı belirlemek için bunu yapıyorlar. Ben bu seçim döneminde şuna yürekten inanıyorum; önceki seçimlerde başka gruplara oy vermiş meslektaşlarımın, aslında bizim gösterdiğimiz çabayı, hukuk devleti adına ortaya koyduğumuz özveriyi, mücadeleyi göreceklerini ve takdir edeceklerini düşünüyorum. Çoklu baro süreçleri belli. İstanbul seçimlerinin yenilenmesinde ortaya koyduğumuz tavır belli. Tek grup halinde yarışa girecek olmaları, açıkçası beni hiç korkutmuyor. Sonuçta bu meslektaşlarımın teveccühü. İnanıyorum ki İzmir Barosu mensupları, çabamızı, özverimizi, çalışmalarımızı takdir edeceklerdir. Çağdaş Grup'un yönetim kurulu üyelerine oy vererek yeni dönemde de bu çabaları sürdürmelerini isteyeceklerine inanıyorum. Bunu söylerken çok rahatım, çünkü Cumhuriyetçi Grup'ta aktif olarak çalışan arkadaşım, açıkça bize 'Bugüne kadar Cumhuriyetçi Grup'a oy verdim, bu sefer size oy vereceğim' diyor. Bu ifadeyi defalarca duydum. Kanunun uygulanması, mesleğimizin yürütülmesi yönündeki çabalarımız, bence meslektaşlarımız tarafından görülüyor. Hiç korkmuyorum. Takdir meslektaşlarımın. Ne kadar oy alabiliriz, bunu söylemek afaki olur. Pandemi koşulları, katılım koşullarında bir eksilme yaratabilir. Yüzde 80-85 katılma oranı olurdu. Mümkünse 11 bini sandığa gelir. Kaç kişi gelirse gelsin, sandıktan çıkacak sonucun, Çağdaş Grup'un başkan ve yönetim kuruluna güvenoyu biçiminde çıkacağına yürekten inanıyorum.'

İKİNCİ DÖNEME DE TALİP OLMAMIN NEDENİ, METİN FEYZİOÐLU UNSURUDUR

- Bildiğim kadarıyla, bir dönem başkanlık yapmak istiyordunuz ama bugün yeniden adaysınız, ikinci dönem göreve talipsiniz. Sizi böyle bir karara sürükleyen sebep nedir sevgili başkan?

'Bir dönem başkanlık yapmak üzere aday olmuştum. Bir dönem başkanlık yapıp bırakacaktım. Ancak geldiğimiz süreçte Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun hukuk tanımaz tavrı, iktidara yandaşlığı, hukuk ayaklar altına alınırken ses çıkaramayan, söz söylemeyen bir Barolar Birliği'nin şu andaki halini, bizden önceki İzmir Barosu'nun haline benzetiyorum. Sesini kaybetmiş durumda! Yer yerinden oynuyor, Barolar Birliği en ufak bir şey söylemiyor. Sedat Peker'in iddiaları konusunda yargı yolunu açan da biz olduk. İsterdik ki Barolar Birliği, barolarla birlikte hareket etsin. İkinci dönemde de başkanlık yapma kararımda neden Metin Feyzioğlu etkili oldu? Bu süreç içinde barolarla, baro başkanlarıyla, yönetim kurullarıyla çok sıkı bir işbirliğimiz, diyaloğumuz oldu. İzmir Barosu'nun sözüne, duruşuna değer veriyor meslektaşlarımız... Önümüzdeki süreç, Barolar Birliği açısından da bir seçim süreci olacak. Şuna kesin olarak inanıyorum; Metin Feyzioğlu'nun karşısına tek adayla ve ortaklaşarak çıkmak zorundayız. Şu anki Barolar Birliği başkanı, Barolar Birliği'nin yapısı ve yönetim tarzı, ülkenin önünde engel durumundadır. Tek adam yönetiminin, Barolar Birliği'ne yansımasıdır Metin Feyzioğlu... Ben yaptım, oldudur, Metin Feyzioğlu. Hukuk teferruattır demektir, Metin Feyzioğlu. Normal koşullar içinde devam ediyor olsaydık, tekrar aday olmayacaktım ama bir muhalefeti örgütlemek ve Barolar Birliği'ndeki yapıyı değiştirmek için, ne yapılması gerekiyorsa yapmak, yarım kalan işleri tamamlamak, İzmir Barosu'na bina kazandırma hayalimi gerçekleştirmek için yeni dönem için de aday oldum. '

TÜM MESLEKTAŞLARIMI GENEL KURULA BEKLİYORUM, DESTEKLERİNİ İSTİYORUM

- İzmirli meslektaşlarınıza son olarak neler söylemek istersiniz?

'Avukatlık mesleği, bir mücadele mesleğidir. Hak arayan yurttaşın ulaşabileceği son merhaledir, avukatlık. Tüm bunlar, ülkede adil yargılamanın, yargı bağımsızlığının, hukuk devletinin hak ve özgürlerin tam olarak sağlanmasıyla mümkündür. Yoksa yargılamayı bağımsız kılmadığınızda, siz ne kadar deva bir avukat olursanız olun, istediğiniz sonucu almak o kadar kolay olmayacaktır. Yönetim kurulumuzla birlikte bir yanda avukatların sorunlarını çözmek, diğer yandan adalet, demokrasi için mücadele ettik. Tüm meslektaşlarımızdan yeniden bu değerleri İzmir Barosu'nda hakim kılmak ve bu mücadeleyi kesintisiz sürdürebilmek için, 10-11 Temmuz'daki genel kurula bekliyorum ve Çağdaş Grup'a desteklerini istiyorum.'

ÖZKAN YÜCEL'İN YÖNETİM KURULU LİSTESİ

* Perihan Çağrışım Kayadelen

* Ayşe Kaymak

* Elçin Kılınçer Ot

* Miray Sayman

* Şefika Yıldırım Sert

* Deniz Yılmazel

* Hüseyin Yıldız

* Mehmet Baran Selanik

* Sinan Balcılar

* Yakup Gül