İzmir Müftüsü Salih Sezik, bayram öncesi kurban ibadetine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, muhabirimiz Menduha Ceylan’ın sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı kararıyla Nisan ayında Yozgat İl Müftülüğü görevinden İzmir'e atanan Salih Sezik, Yozgat'ta yardımseverliği ve dostane tavrıyla ile biliniyordu.
3 aylık görev süresince İzmir'deki 30 ilçeyi 2'şer defa gezdiğini bizlere anlatan Sezik, İzmir'de karşılaştığı enerji ve medeniyetten çok memnun olduğunu söyledi.
İzmir'de kendisini bir tek sıcaklıkların zorladığı belirten Sezik, muhabirimiz Menduha Ceylan'ın sorularını yanıtladı.
Sayın Müftüm, 1 buçuk yılı aşkın süredir tüm dünya olarak koronavirüsle mücadele ediyoruz… Vatandaşlar camilere gidemedi, sevdiklerimizin cenazelerine katılım sağlayamadık... Siz bu zorlu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? İzmir'de ne gibi manzaralarla karşılaştınız?
1 buçuk 2 yıldır belki insanlık tarihinin en zor günlerini yaşıyoruz. Bütün dünya çok büyük sıkıntı, stres ve bunalım içerisinde. Görev icabı Umre'ye gitmiştim, geldiğimizde Konya'ya yurda alındık ve o dönemde koronaya yakalandım, yoğun bakımda kaldım.
İzmir'e geldiğim için çok mutluyum, çok güzel bir şehir, çok yeşil, insanı çok medeni. Geldiğimden beri bütün ilçeleri 2 defa dolaştım. Dükkan dükkan gezerek ziyaretlerde bulunuyorum. Sürekli sahadayım, İzmir'i tanımak adına… Amacım kendi kurumumuzun ilkeleri çerçevesinde ve bir din adamına yakışır bir şekilde hiçbir ayrım gözetmeden, kardeşçe görevimizi yerine getirmek.
İZMİR HALKINA MÜTEŞEKKİRİM
Koronavirüs pandemisinde milletçe çok ağır süreçlerden geçtik. Zaman zaman daralıyor, bunalıyorsunuz; zaman zaman üzülüyorsunuz... Sokağa çıkma yasakları oldu, mecburen evlere kapandık. Bu süreçte ben bir şeye inandım; biz tedbirimizi alırız, takdir Allah'ındır. Sağlıkçılarımıza bu süreçteki gayretlerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Bizzat kovid geçirdiğim dönemde buna şahit oldum, sağlıkçılarımız çok ilgiliydiler. Aşılanmanın da son dönemde artmasıyla bir miktar rahatlama var. İzmir halkına da ben müteşekkirim, son dönemde pandeminin en az olduğu illerden biri, aşılama oranları yüksek. Bu konuda da duyarlı oldukları için ayrıca teşekkür ediyorum.
PANDEMİDE AİLEMİZE DÖNDÜK
Camiler kapandı, Cuma namazlarına gidemedik, kendi yakınlarımızın cenazelerine katılamadık ya da yıllardır süre gelen geleneklerimiz vardı; cenazeler camilerden kalkardı, yapamadık… Taziyelere sınırlamalar geldi ve bunların hepsi insanımızı çok üzdü, yordu. Bir acı yaşarken yanında bir de hastalıkla, kurallarla mücadele ediyorsunuz.
Bunlar bize şöyle bir şey gösterdi; aile olmanın önemi... Ailemize döndük bu süreçte. Sanırım biraz dünya meşgalesinden, hayatın zorluğundan, çalışma şartlarından, sosyal medyadan ve çeşitli çeldiricilerden ailemize vakit ayıramıyorduk. Bir parça evimizi, çocuklarımızı, yakınlarımızı ihmal ettik. Pandeminin en güzel yanının çocuklarımızı biraz daha çok keşfetmemizi sağlaması olduğunu düşünüyorum bir baba olarak. O noktada biraz eksiklerimin olduğunu gördüm, çocuklarımı ve ailemi bu güne kadar iş dolayısıyla ihmal ettiğimi fark ettim. Birçok zararı oldu bu sürecin ama en önemli katkısının da ailemize dönmemizi sağlaması olarak yorumluyorum.
NEFESİN NE DENLİ DEÐERLİ OLDUÐUNU ANLADIK
Koronavirüse yakalandığınızı söylediniz, biraz o süreçten bahseder misiniz?
Virüse yakalandığımda yoğun bakımda kaldım, zaman zaman ölümü de hissediyor insan. Hayatla ölümün arasında çok ince bir çizgi olduğunu hissediyorsunuz. Yoğun bakımda 7-8 kişi bir ortamdaydık, yanımda bir yaşlı amca çok nefes alamıyordu; öksürdükçe boğuluyor, boğuldukça öksürüyordu ve ağlamaya başlıyordu ölüm korkusu sebebiyle. Ölüm korkusu öyle bir şey ki bir nefesin ne kadar değerli olduğunu gösterdi bizlere bu pandemi süreci. Allah'ın bizlere bahşettiği birçok nimetler var, o kadar şükretmemiz gereken unsurlar var ki bir bir bunları keşfettik...
YAŞARKEN GÜZELİ GÖRMEMİZ LAZIM
Yoğun bakımda 5'inci günümdü biraz artık rahatlamıştım, 35 yaşında genç bir arkadaşımız geldi yoğun bakıma… Bana da nefes terapisi öğretmişti hemşire hanım sağ olsun. Genç arkadaşımızın oksijen değerlerinin düştüğünü gördüm ekranı tam benim karşımdaydı; 'Ben sana doktorun bana öğrettiği nefes egzersizini yaptıracağım, bu gece uyumayacağım, sana yardımcı olacağım' dedim arkadaşımıza, kafasıyla 'olur' diye işaret etti o da. Değerleri çok düşüyordu, biz egzersiz yaptık o gece 4 saat boyunca, ara ara ve düzelmeler yakaladık, o sıralarda da 10'ar dakika uyuyabildi... Ve düşündüm dedim ki, 'Allah'ın bize verdiği o kadar çok nimet var ama sanırım en önemli nimet; önce sağlık sonra ailemiz, evlatlarımız, ülkemiz… Yaşarken güzeli görmemiz lazım, bardağın biraz boş tarafından baktığımızda hem psikolojimiz hem aile, iş hayatımız olumsuz etkileniyor. Ben olumlu olunmasından yanayım kendim de pozitif bir insanım bu manada. Yoğun bakımda kendimi daha çok dinleme fırsatı yakaladım, belki de iç temizlenmeydi bizim için; maddi ve manevi olarak...
GÜÇLÜ KALMAYI ÖÐRENMELİYİZ
Pandemi günlerinde psikolojik ve ekonomik olarak vatandaşlar ciddi sorunlarla karşılaştı. Zorlu şartlar altında kalan vatandaşlar intiharlara sürüklendi; İzmir'de de örnekleriyle maalesef ki karşılaştık… Vatandaşlar bu tip sıkıntılara düştüğünde ne yapmalı, siz sıkıntıya düştüğünüzde ne yapıyorsunuz?
Bizim dinimizde bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. İnancımız bize bunu öğütlüyor. Yaratılmışların en şereflisi insandır aslında ama Allah resulü diyor ki 'Biz Uhud'u severiz Uhud da bizi sever'. Bunu aktarırken aslında Allah resulü, bir dağa bile sevgisini ifade etmiştir. Bizler doğduğumuz topraklara da çok sevgi duyarız. Benim burnumda tütüyor, 3 yıldır gidemedim memlekete… Bütün her şeye rağmen sarılacağımız; rabbimiz, çocuğumuz, eşimiz var… Bu süreç geçicidir. İnsanlık tarihi böyle sınavlardan hep geçmiştir. Bu ilk değildir, belki son da olmayacaktır. Değerlerimize sahip çıkarak güçlü kalmayı öğrenmeliyiz.
Ben kardeşlerimize, 'Başınıza ne gelirse gelsin dua ile tövbeyle ulaşacağınız bir rabbiniz, tutunacağınız bir aileniz, güzel ülkeniz, değerleriniz var' diyorum. Biz zaten millet olarak tarihten beri hep zorluklarla mücadele ettik. Çok diyetler ödemişizdir. Bu ülke şehitlerin sayesinde ayaktadır. Ben şahsen kendim daraldığım zamanlarda abdest alıyorum. Çok rahatlatıyor beni. 2 dakika kendimi yalnız bir yere alıyor, rabbime yöneliyorum. Güzel şeyleri düşünerek kötü duygulardan nefsimi arındırıyorum. İnsan olduğumuz için zaman zaman umutsuzluğa, çaresizliğe düşebiliyoruz.
İnsanlar çok yakınlarını kaybediyor, hayatın bittiğini düşünebiliyor ama 3-5 gün sonra Allah ona öyle bir güç bahşediyor ki, anne babasız da yaşamayı alıştırıyor, evladı varsa ona tutunuyor. Tutunacağımız değerler var, bu dönemde bu değerlere tutunalım. Huzuru, mutluluğu ailemizde arayalım biraz da.
KURBAN İBADETİNİN TOPLUMSAL BİR YÖNÜ VARDIR
Kurban Bayramına çok kısa bir süre kaldı. Geçtiğimiz yıl gibi bu yıl da pandemi dolayısıyla bayramda alınacak önlemler belirlendi… Sizden bu zorlu süreçte kurban ibadeti hakkında bilgi almak istiyorum. Ekonomik olarak birçok vatandaş pandemide ağır yaralar aldı, bu dönemde en çok merak edilen şey ise kurban ibadetinin sorumlulukları… Bu dönemde kimlerin kurban kesmesi gereklidir bizlere bahseder misiniz?
Kurban bireysel bir ibadet fakat toplumsal yönü olan bir ibadettir. Bireyleri birbirine bir birine kaynaştıran, milletlerin geleneğini devam ettiren, kardeşlik duygularını yükselten, fakir ve zengin arasındaki irtibatı sağlayan çok önemli bir ibadettir. İzmirli kardeşlerime bu noktada, kurbanı usulüne uygun kesmelerini, çevre temizliğine mutlaka dikkat etmelerini, hayvanı incitmemelerini tavsiye ediyorum. Kurban Allah için kesilir ve kesince de etinin dağıtımı esnasının da bir ibadet olduğu unutulmamalıyız. Kurbanın da bir canlı olduğunu, hakları olduğunu unutmadan, bunları çiğnemeden kurban ibadetini yerine getirmeliyiz.
Kurban kesmek için kişinin akıllı olması, buluğ çağına girmiş olması ve ekonomik düzeyde bir zenginliğinin olması gerekiyor. Fakir olan, geçimini zor sağlayan, seferi olan insanların kurban zorunluluğu yok. Şüphesiz ki kurban bir ibadet, eğer hali vakti yerindeyse bizim kadim geleneğimizdir sürdürmeliyiz… Komşularımızla, akrabalarımızla paylaşırız bir kısmını, ihtiyaç sahibi olanlara pay ederiz bir kısmını, misafirlerimize ikram ederiz ve bir kısmını da ailemizle paylaşırız. Ekonomisi kurban kesmeye yeterli ama aile biraz kalabalıksa daha çoğunu ailesiyle yiyebilir ama normal şartlarda 3 bölünmesi gerekir. Bunun da; bir kısmı ailesiyle, bir kısmı misafirlere ikram etmekle ve bir kısmı da ihtiyaç sahiplerine verilmelidir.
PAYLARIN DAÐITIMI ESNASINDA KİŞİ ÖNCE KENDİNE SORMALI
İhtiyaç sahiplerine verirken de eti; kendi yiyeceğimiz yerlerden vermeliyiz. Ben kurban kestiğimde şunu çok önemsiyorum; yediğim etten dağıtımını yapmalıyım. Hayvanın yemediğimiz ya da daha kullanılmayan yerlerini, yağını, kemiğini değil de ortalama olarak alıp, her bir uzvundan belki karıştırarak dağıtmalıyız. Verdiğimiz de insan. Önce kendi nefsimize bir soralım, yapacağımız şeyden biz hoşlanıyorsak yapalım. Ayrıca çocuklarımıza da bu öğretileri verelim. Kurban Bayramı değerlerini öğretelim. Pandemi şartlarını dikkate alarak kurbanımızı kesip dağıtmalı ve kadim kültürümüzü ihmal etmemeliyiz. Eğer pandemi olmasaydı, normal şartlar olsaydı derdim ki; önce anne babanı ziyaret edeceksin; sonra komşularını, büyüklerini… Bunları da çocuklarımıza öğretmek zorundayız. Biz bir milletiz, bugün varız yarın yokuz. Çocuklarımız her zaman olacak. Kurban ibadeti, geleneklerimizle birlikte geleceğimize taşınmalı. Kültür mirasımızı gelecek nesillere aktarmak bizlerin görevi.
KREDİ VEYA BORÇLA KURBAN KESMEK ÜZERİNE...
Ekonomik zorluklar dolayısıyla vatandaşlar kredi çekerek veya taksitle kurbanlık alımı yapmaya başladı son dönemde. Bu durumda ibadet geçerli oluyor mu, sebebiyle birlikte açıklar mısınız?
Diyanet İşleri Başkanlığımız bunu çok güzel açıklamış; Kurban kesmek; akıl sağlığı yerinde, ergen, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan -yani seferi olmayacak- bir müslümanın yerine getireceği mali bir ibadettir. İster vacip isterse nafile olarak kurban kesecek kimse, kurbanını peşin satın alabileceği gibi, borçlanarak da satın alabilir. Bu, kurbanın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak faizli borç alması durumunda faiz verme yasağını işlediği için günaha girmiş olur. Faizli bir alışverişe girmeyecek. Kendi imkanlarıyla kurban kesemeyecek olanların böyle yöntemlere başvurmaları da dinen uygun değildir. Yani ekonomik olarak kendisi zengin sayılmayanların zorlayarak kurban kesmesi uygun değildir. Kredi kartıyla kurban alınabilir ama gününde faize düşmeden ödenmesi şart. Ekonomik durumu iyidir ama 5-10 gün sonra verecektir parasını, alabilir. İki temel kriter var; fakirse zorlamayacak kendisini almayacak çünkü islam böyle bir zorluğu yüklemez insana, ikincisi de faizli alışveriş kısmına girmeyecek. Faize bulaşmak kurbanın sıhhatine belki engel olmayabilir ama faiz haramdır, bu sebeple günahtır. İnsanların kendisini zorlayarak, faizli bir işe girmesini de önermem kurulumuz da bunu zaten açıklamış.
Satın alınan kurbanlıkların derisinin, sakatının veya belirli uzuvlarının kesim işleminden sonra satıldığını veya atıldığını görüyoruz… Bu davranışın ibadete verdiği zarar nedir? Atılanların geri kazandırılması nasıl sağlanabilir?
Biz kurbanı keseriz, dilediğimiz gibi tasavvur ederiz. Kestikten sonra fakirlere, ihtiyaç sahiplerine veya meşru görülen bir yere; devleti düşmanlığı olmayan bir yere bağışlayabiliriz. Diyanet Vakfı da 149 ülkede güzel çalışmalar yapıyor. En ufak içimde bir şüphe olsa çok net konuşmam. Benim konuşmam sadece kendimi değil, insanları da bağlıyor. Kendi kurbanımı da Türkiye Diyanet Vakfı'na verdim. Çok şeffaf ve net bir şekilde dağıtımı yapılıyor...
Diyelim ki; bir kurbanı kasaba kestiriyoruz, derisini de kesim ücreti olarak veriyoruz, bu doğru değil. Kurbanının derisi de onun bir parçasıdır bir fakire verebiliriz, kendimiz de kullanabiliriz ama kurban kesme ücreti olarak kurbanın bir parçasını veremeyiz. Kurbanın atıklarının mutlaka hijyen koşullarında atılması, sokağa atılmaması gerekiyor. Sokağa kanını asla akıtamayız, sokağı kirletemeyiz. Çünkü bu kirlilikle beraber hastalığa da neden olur. Atıklarını da stabil bir şekilde çöpe taşımamız gereklidir. Her birimiz buna riayet etmeliyiz, bu ülke hepimizin ve 2 yılda hastalıkların da ne demek olduğunu anlamış olduk.
KURBAN FAKİRİN HAKKI
Kurbanın derisi, uzvu hiçbir şekilde para karşılığı verilemez. Satılır ama o para bir yere bağışlanmalı; camiye, okula, ihtiyaç sahibine, yetime verebilir. Ben bir yetime verilmesini daha uygun olacağını düşünüyorum. Eşi olmayan bir hanım efendiye de verilebilir. Kurban, fakirin hakkıdır diye düşünüyorum. Kendimiz de kullanabiliriz ama ben bir fakirin eline verilerek onun da mutlu olması sağlanmalı diye düşünüyorum.
-Son olarak kurban etinin tüketilmesi konusundaki yanlışlıklara değinmek istiyorum… Vatandaş kestiği kurbanın payını ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor, belki de onların alkol ile birlikte tükettiği oluyor… Kurban etinin tüketimi konusunda nelere dikkat edilmeli, yapılan yanlışlıkların günahı nedir?
Bizim kurban etinde esasımız paylaşmak olduğu için dağıtırız. Vakfımızın da sloganı 'Paylaş kardeşinle yakınlaş.' Zaman zaman bize şöyle sorular da geliyor; 'Hocam zekatımı, fitremi, kurbanımı falan hanım efendiye vereceğim ama eşi de kumar oynuyor, alkol tüketiyor...' Biz bu durumda öncelikle hanım efendi ve çocuklarını düşünmek zorundayız. Bir de biz verdiğimiz de onun fakirliğini, mağduriyetini göz önüne alarak veriyoruz; keşke kumar oynamasa, alkol kullanmasa ama bir baba çocuklarının rızkını kötü yollarda harcıyorsa, çocuklarının ne suçu var? Bu tip konularda ben öncelikle ailelerin ihtiyaçlarını tespit ediyorum; bizzat anneye ve çocuklara teslim ediyorum. Çünkü baba, o çocuklara paradan haber bile vermeyebilir… Ben bir yetime, yoksula dokunarak yardım etmek gerektiğini düşünüyorum. Sadece ibadet sırasında da değil yılın 12 ayı ihtiyaç sahibi kim varsa onlara dokunmak zorundayız.
ÖNEMLI OLAN NİYET
Asıl olan kurbanı 3 bölmektir ama ibadetlerde niyet önemlidir. Bizim niyetimize Allah not veriyor. Yani sizin niyetiniz çok iyi buradan giderken çok güzel bir şey yapmak istiyorsunuz ama sonuç olarak çok iyi bir şey çıkaramıyorsunuz; sonuç olumsuz bile olsa niyetiniz iyi olduğu için sevap yazılıyor. Ama niyetiniz çok kötü, diyelim ki; adamı dövmek, yıkmak, yok etmek istiyorsunuz fakat yapamıyorsunuz, sonucu iyi oluyor, ondan ceza alırsınız sonuç iyi olsa bile. Çünkü niyet önemli. Kurbanda asıl olan 3'e bölmektir. Allah resulünün bu konuda bir hadisi de var; validemize diyor ki 'Kurbandan ne kaldı?', o da 'Küçük bir kolu kaldı' deyince, 'Desene bize kurbanın çoğu kaldı.' şeklinde cevap veriyor. Hepsini dağıtmış az bir kısmı kalınca, çoğu kaldı diyor...
DEÐERLERİMİZİN KIYMETİNİ BİLELİM
Paylaşmak kadar güzel bir duygu olabileceğini düşünmüyorum. Bir büyüğümüz diyor ki, dertli insanın kap karanlık bir dünyası vardır ve siz onunla derdini paylaşırsanız onun gönlüne bir ışık tutmuş olursunuz. İnsanlara dokunmalıyız. İhtiyacı neyse onunla; paraysa para, sevgiyse sevgi, ilgiyse ilgiyle dokunmalıyız.
Bu bayramda eğer bir mesaj vermek istiyorsak ben diyorum ki; değerlerimizin kıymetini kaybetmeden önce bilmeyiz. Bu sağlık olsun, annemiz, babamız, eşimiz, çocuğumuz, işimiz, güzel ülkemiz, birliğimiz olsun… O kadar çok güzel değerlerimiz var ki…
İNSANLIK SEVGİ EKSİKLİÐİ YAŞIYOR
Olumsuz bir şey yaşadığımızda tüm olumluları silip atıyoruz oysaki olumlu ve pozitif bakmalıyız hayata. Düşünsenize 3 dakika nefes almadığınızı… Bunlar bizi Allah'a şükretmeye götürüyor. Geçmişimize, büyüklerimize teşekkür edeceğiz. Değerlerimize sahip çıkacağız. Bir de insan ayırmayacağız; şu alkol alıyormuş, diğeri almıyormuş, doğuluymuş, kuzeyliymiş, batılıymış, yerliymiş, yabancıymış… İnsan insandır. Biraz sevgi eksikliği yaşıyor sanırım insanlık; savaşlar, ölümler, tacizler, töre cinayetleri, intiharlar, toplu cinayetler, silahlanma, uyuşturucu… Bunların bence sebebi sevgi eksikliği. Değerlerimize sahip çıktığımızda bunların daha az hayatımızda yer alacağını düşünüyorum.
İzmirli kardeşlerimizin bayramını tebrik ediyorum, huzur diliyorum. Allah devletimizi, İzmirimizi; depremden, selden, felaketten korusun.