19. yüzyılın başlarında Avrupa'da icat edilen bisiklet, ilk dönemlerde seçkinlerin kullandığı bir araç olmuş daha sonra sportif amaçla da kullanılmaya başlamış…

Bisiklet yaygınlaşmaya başladıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu'na da levantenler tarafından getirilmiş ve öncelikle posta teşkilatı, polis teşkilatı ve orduda kullanılmış. Osmanlı'da bisikletin gelmesiyle ilgili ilk haber Tarik gazetesi tarafından 1885 yılında duyurulmuş.

Mösyö Tomas İstefanis adında bir Amerikalı, yanındaki bisikletiyle önce İstanbul'a gelmiş, daha sonra İzmit üzerinden beş günlük bir yolculuktan sonra Ankara'ya ulaşmış ve oradan da Yozgat üzerinden Sivas'a geçmiş.

19. yüzyılın sonlarında Osmanlı ülkesinde başkent İstanbul'un dışında bisikletin yaygın olarak kullanıldığı şehirler Osmanlı'nın Batı'ya açılan penceresi konumunda olan İzmir ve Selanik olmuş.

Osmanlı döneminde ilk bisiklet yarışları 1897'de Selanik'teki ahşap tribünlü velodromda düzenlenmiş. İzmir'deki levanten aileler, Batı'daki diğer yenilikler gibi bisikletin de kente getirilmesinde öncülük etmiştir. İzmir'de ilk bisiklet yarışması 15 Mayıs 1895 tarihinde yapılmış.

İzmir'de 1900 yılından itibaren Rum kulüplerinin düzenlediği spor oyunlarında bisiklet de yer almaya başlamış... Özellikle Bornova'da levantenlerin kurduğu kulüpler tarafından bisiklet ve atletizm yarışlarının düzenli olarak yapıldığı görülüyor.

II. Meşrutiyetten sonra yaygınlaşan bisiklet cemiyetleri Cumhuriyet döneminde daha organize şekilde varlığını sürdürdü.

1923 yılında Bisiklet Federasyonu'nun kurulmasının ardından Milli Takım oluşturuldu.

Türk bisikletçiler ilk defa 1924 Olimpiyatları'nda katılmak üzere Paris'e gitti ancak teknik nedenlerden dolayı yarışamadılar. İkinci Dünya Savaşı yıllarında bisiklet sporu yedek parça ve lastik sıkıntısıyla durgunluk dönemine girdi.

1948 Londra Olimpiyatları'na katılan dört Türk bisikletçisi, 195 kilometrelik yol mukavemet yarışını lastik patlaması ya da mekanik arızalar nedeniyle tamamlayamadı.

Bisikletin ilk geldiği 1890'lı yıllardan bu yana aradan geçen 120 yıllık sürede Türkiye'de bisikletin hem gündelik hayatta kullanımı arttı, hem de sportif anlamda hareketlilik yaşandı.

Ancak Türkiye'de bisikletin sağlıklı ulaşım aracı olarak gelişmiş ülkeler düzeyinde yaygın bir şekilde kullanıldığını söylemek kolay değil. Beden sağlığı, enerji tasarrufu, çevre bilinci gibi nedenlerle bisiklet kullanımının teşvik edilmesi, kentlerde yolların buna göre düzenlenmesi çağdaşlığın bir gereği… Ama….

***

Hayatımıza bisikletin tam olarak girdiği söylenebilir mi? Hayır…

Ancak öncü şehrimizin öncü kadınlarının başlattığı Süslü Kadınlar Bisiklet Turu farkındalığımızı artırıyor.

Süslü Kadınlar Bisiklet Turu, 2013 yılında İzmir'de Sema Gür' ün girişimleriyle, bisiklete binen bir grup gönüllü kadının desteği ile başladı. 6 yıl içerisinde büyüyen bu etkinlik Türkiye'de ve yurt dışında diğer şehirlerde bisiklete binen kadınların da dikkatini çekti.

Tur bu yıl yaklaşık 63 şehirde, yurt içi ve yurt dışında eş zamanlı olarak düzenlendi. Bu turu herhangi bir kurum, kuruluş, şirket, grup değil gönüllü kadınlar organize ediyor. Sema Gür, 'Herhangi bir kar amacımız yok, bu tur sayesinde kız çocukları okuyor, gururluyuz' diyor o kadar…

Ve geçen Pazar Milano'nun devasa Doumo Meydanı'ndayız. Terra Madre'yi tamamlamış uçak saatimiz de hayli geç olduğu için arkadaşlarla bira içip durum değerlendirmesi yapıyoruz. Karşımıza aniden bisikletleri ile kentin sokaklarını dolaşan güzel kadınlar çıkıyor. 'Ne kadar da İzmir'dekine benziyor' diyoruz. Arkadaşlardan biri 'Bugün Milano Moda Haftasının son günü, herhalde o nedenle bir şov var' diyor.

Ve az sonra gerçeği İzmirli bir okurumuz olan Meral Sayarer yanımıza gelerek anlatıyor. Milano'ya master eğitimine gelmiş… İzmir ile birlikte 63 kentte 'Süslü Kadınlar Bisiklet Turu' Milano'da da yapılacakmış.

Şimdi sıkı durun. Onları hareketlendiren kim? Sema Gür ile birlikte İzmir'de öncü kadınlardan biri olan Pınar… İki sene önce evlenip Milano'ya göç eden Pınar Pinzuti…

Ne mutlu oldum anlatamam. Bizim Slow Food tayfası da günlerdir karamsar bildirilerin içinde kaldığından bu güzel haberle kendilerine geldiler…

Pınar ve Meral'i kutlayıp havaalanına doğru yola çıkarken bir kez daha 'iyi ki İzmirliyim' diyordum…