'Yaşlı adam: Onunla konuştun mu?
Esas oğlan: Denedim..
Yaşlı adam: Bir değişiklik yaratmaz. Bir erkekle kadının konuşması hiçbir şeyi çözmez. Nerede düşünsek... Hissederler. Yürekten yaratıklardır.'
Anthony Quinn'li, Keanu Reeves'li 'Bulutların Ötesinde' filminin bu diyalog sahnesini aklıma düşüren, Aziz Kocaoğlu'nun sözleriydi. Zaman aralığı 5 yıl kadar olsa da 'geleneksel' denmeyi hak eden 'kadın gazeteciler yemeği'ndeydik önceki akşam Swiss Otel'de.
Davet jestiyle gönlümüzü alan, Büyükşehir'deki çalışma arkadaşlarının çoğunu da kadınlardan seçmiş Başkan'a, bu seçiminin özel bir nedeni olup olmadığı da sorulmuştu o gecede haliyle. Cevabın 'gurur okşayıcı' olacağı belliydi de içeriği merak ediliyordu.
'İki nedenden ötürü' dedi Başkan:
'Biri öncelikle 'anne' oldukları için; ki annelik merhamettir, koruyuculuktur, şefkattir; bu doğal özelliklerini çalışma arkadaşlarına ve halka yansıtırlar. Sorunlara karşı daha detaycılar ve cesurlar.
Bir diğeri ise bazen beni de şaşırtan sezgileri. Gerçekten şaşırtıcı derecede güçlü sezgileri var kadınların. Bizim göremediklerimizi hissederek görüyorlar, uyarıyorlar, önlem alıyorlar.'
Ülke ve kent gündeminin soru/cevaplarla harmanlandığı, söz konusu İzmir olunca özellikle ortak dert ulaşım konusunda Başkan'ın sıkı sıkıya sorgulandığı gecede, masadaki zarafetin, en çetrefil sorularda bile korunan ölçülülüğün, sakinliğin, güler yüzlerin hakimiyetine bakıp 'bu masada salt erkekler olsaydı böyle olur muydu' diye aklımdan geçirmedim değil.
Kadınlar, 'Cumhuriyet gazetesinin bulmacasından bile zorlar' evet. Ama diğer yandan, Şemsettin Sami cümlesindeki gibi, 'insanlığın bahçesi kadınlar…'
Lafın belinin inceden kırıldığı o uzun sohbetli gecede, meslektaşlarla kendimi o bahçede hissetmem tesadüfi değildi. Öyle yani.
Başkanlığının ilk yıllarında, 2005 yazındaki birinci 'kadın gazeteciler yemeği'nde Aziz Başkanı ve biz gazetecileri, 'dans pistinde birbirini tanımaya çalışan acemi partnerlere' benzetmiştim. 2010 Mart'ındaki ikinci yemek sonrasında, başkanın acemiliği üzerinden attığını, üstelik vals yapmaya geçmiş olduğunu… Kendinden hoşnut hareketlerle partnerlerini (aslında siyasi rakiplerini) pistte döndürdüğünü!
Bu üçüncü yemeği de dans metaforundan yola çıkarak nasıl resmetmek gerekir acaba diye sorarken buldum kendimi yazıyı karalarken. 'Hem tek kişilik zeybekte, hem de istediği zaman/istediği kadar partnerle halayda' diye düşündüm sonra. Teşbihte hata olur/olmaz ayrı. Gerçek şu ki; hangi yakıştırmayı yaparsak yapalım, Merhum Piriştina'dan sonra başkanlık koltuğuna oturduğunda 'siyasette ömrü uzun olmaz' diyenlere inat, o hala dans pistinde… Yalnız ve kalabalık.


NOTALAR ŞİDDETE KARŞI…
Kadınla başladık, kadınla devam edelim.
Nasıl olduysa oldu, kendimi bir sosyal sorumluluk projesinin tam içinde buluverdim. Bir anda. Kadınlar korosunda!
Cezaevlerindeki mahkum çocuklarla başlayıp engelli, ardından da lösemili çocuklarla müziği sosyalleşme aracı olarak kullanan Balçova eski meclis üyesi, müzik eğitmeni Muharrem Dayanç'ın Notalar Şiddete Karşı projesini gazetede anlatırken ağzımdan dökülüveren 'ne güzel, aslında ben de destek verebilirim' cümlesiyle ortağı olduğum bu proje için ilk çalışmaya katılmış bulunuyorum.
Kadına karşı şiddette müzikle farkındalık yaratmayı ve duyarlılığı artırmayı amaçlayarak yola çıkan Muharrem Dayanç, proje çalışmalarını 3 aydır sürdürüyor. Belediyelerin kadın danışma merkezlerinde danışmanlık hizmeti alan yaklaşık 30 kadından psikologlar ve sosyologların gözetiminde koro ve ritm grubu oluşturan Dayanç, bu çalışmaya hayli geniş bir destek de sağlamış durumda. Tamamı gönüllü kadınlardan oluşan koroda üniversiteler, İzmir Barosu, KADER, DİSK, KESK, TMMOB, EÇEV, TEV temsilcileri de var, eski devlet bakanı Işılay Saygın, Dr. Türkegül Kocaoğlu, Urla ve Konak'ın belediye başkanları, CHP İzmir Milletvekili Selin Sayek Büke, Işınsu Kestelli, Aysel Öztezel gibi ağır isimler de. Yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına, üniversitelerden sendikalara kadar geniş yelpazeli bu desteğe bir nefeslik katkıda bulunuyor olmaktan, doğrusu ziyadesiyle hoşnudum.
Notalar Şiddete Karşı, 28 Aralık Pazartesi günü saat 19.30'da Ahmet Adnan Saygun'da. Dünyaca ünlü yan flütçü Şefika Kutluer ve İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın yer aldığı geceyi, tiyatro oyuncusu Altan Gördüm sunacak.
Ciddiyetle çalışıyoruz biz. Sizi de o gecede görmeyi istiyoruz. Kadına karşı nicedir soykırıma dönüşmüş şiddeti her platformda dile getirmenin, karşı çıkmanın, tepki göstermenin elzem olduğuna inananları… İnsanlığın evrensel dili müziğe sığınarak… Bekliyoruz efendim.