Türkiye, AKP iktidara geldikten sonra, İslamcılığın ne olduğu hakkında hayli fikir sahibi oldu. Ve bir efsane sona erdi;
Anti kapitalist olduğunu düşündüğümüz Müslümanların meğer kapitalist sistem ile hiçbir sorunları yokmuş.
Müslüman coğrafyasının genelinde Sünniler kapitalizmi ne çok seviyorlarmış… Bir de Gülen cemaati… Ve diğerleri…
AKP'nin kurucularının Vahabilerle bu kadar içli dışlı olmasının bir açıklaması olmalı…Vahabilerin, tasavvuf düşüncesine duydukları öfkenin de…
'Hem Tanrı'ya hem de paraya kulluk edemezsiniz.' Matta 6/24. İncil böyle söylüyor. 'Tevrat Çıkış Bap 20'de yer alan 'On Emir'den 'Öldürmeyeceksin' ve 'Çalmayacaksın' emirlerinden sonra, kanımca, insanlığa yapılmış en önemli uyarıdır bu; her ne kadar kimseler umursamıyorsa da..
Ne hazindir, büyük insanlık hiç durmadan yalan söylüyor, öldürüyor, çalıyor ve paraya adeta tapıyor.
Bu tablo, Cennetten neden kovulduğumuz hususunda bizi yeterince aydınlatıyor olmalı. Elma bahane… Lanetli bir türüz… İnsanlığın gerçek trajedisi budur.
Bu denli günaha bulanmışken ve günahı ısrarla sürdürürken, insanın Tanrı'ya ibadetinin bize öğretilenden çok farklı bir anlamı olmalı.
Kutsal kitapların sözünü dinlemeyen ama gene de ibadet eden insanların neden böyle yaptığını çözdüğümüz zaman, daha iyi bir dünya için umutlanabiliriz.
Ne ki, mevcut koşullarda, her şeyin daha kötü olacağı ayan beyan ortadayken, insanlara umut vermenin saçmalık ve iki yüzlülük olduğunu düşünüyorum.
Kötüyüz! Komşumuz açken vur patlasın çal oynasın bir hayatı içine sindiren bir türüz. Yeryüzünü yok etmek için olanca hoyratlığımızla tanrısal eşitliğe saldırıyoruz. Bütün canlı türlerinin yaşam hakkına saldırıyoruz.
Kurduğumuz uygarlık yeryüzünde yaşamı bitirmeye programlı.
Kutsal kitapların yazdığı Tanrı buyruklarını ve tanrısal uyarıları birbirimize anımsatıp duruyoruz; ne ki, gereğini hiçbirimiz yerine getirmiyoruz. Yalanlarla avunuyoruz.
Yeryüzünde yaşayan 7 milyar insandan 5 milyarının açlıkla terbiye edilmesini mümkün kılan büyük yalanı, büyük günahı yeryüzünden kaldırmadıkça, insanlık için iyi şeyler umut etmenin ve tapınaklara doluşup dua etmenin hiçbir yararı yok.
O büyük günah, insanın değerini yok saymaktır. İnsanı sömürmektir. İnsanın beslenme, barınma, yaşama hakkını ondan esirgemektir. İnsanı dünya nimetlerinden yoksun bırakmaktır. İnsanı yoksulluğa terk edip acı çektirmek, esenlik içinde yaşamını sürdürmesini engellemektir. Savaşlar çıkartıp insanları telef etmektir. Çalmaktır. Öldürmektir. Paraya tapmaktır. Bunların her biri, insanın değerine indirilmiş darbedir.
Bunca günahı her gün muntazaman işleyen insan, Tanrı'nın huzuruna çıkıp ibadet ederken hiç mi utanmıyor!
Utanmıyor. Utanma duygusunu yitirdiği için vicdanı da sükut etmiş durumda.
Bir müslüman kapitalizmi neden sever? Parayı seven insanda iman kalır mı?
Özellikle, AKP'ye oy veren Müslümanlar bu soruları içtenlikle yanıtlayabilirse, birlikte yaşamanın koşullarını açık yüreklilikle konuşabileceğimiz bir zemin kazanmış oluruz.
Denemek lazım, gerçeklerden kaçmak yerine üstüne üstüne gitmeyi denemek lazım.
Atatürk'ün izlediği ekonomi politikanın, Türkiye'yi kapitalist sisteme dahil etmeyi amaçladığını görmezden gelmemek lazım.
İslamcılığı bayrak yapanların kapitalist sistem ile güçlü bağları olduğunu ve globalizasyon politikalarının bütün gereklerini sorgusuz sualsiz yerine getirdiklerini gözardı etmemeliyiz.
Yeryüzünde bu kadar çok günah varken; para mabetleri her gün dolup taşıyorsa ve Tanrı'nın mabetleri hayli sakin ise, bu işte bir tuhaflık olduğunu kabul etmeliyiz.
Hem Tanrı'ya hem de paraya tapamazsınız. Bir karar vermek lazım.