1923'te temelleri atılan Cumhuriyet rejiminin yol haritası, kuruluş yıllarında tek partili, ardından iki partili sistemle oluşturulmuştu. Hedef, kapitalist sisteme entegrasyonu tamamlamak ve sanayileşerek sistemde güçlü bir konuma sahip olmaktı.

1960 yılına gelindiğinde, bir askeri darbe ile Cumhuriyet rejimi rayından çıktı. Ve bir daha iflah olmadı.

Yirmi yıllık periyodlarla aldığı darbeler, Cumhuriyet'i güçlü kılan bütün yapıları yok etti.

1960-1980 döneminde, ağır sanayi altyapı yatırımlarının önü kesildi, sanayileşmenin yolları tıkandı.

1980-2000 döneminde, üretimden uzaklaşan Cumhuriyet'in kadroları ve kurumları önemli ölçüde tasfiye edildi.

2002-2022 döneminde, İslami rejimde vücut bulan kimlik siyasetiyle Cumhuriyet'in tasfiyesinin son aşamasına gelindi.

Evet, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi ve kurucu iradesinin cerhinin son aşamasındayız; Batı desteğinde dönüşüm gerçekleşiyor.

Yüzüncü yılın kutlanmasına veya Lozan'ın rövanşına 1 yıl kala muhalefet saflarında ortaya çıkan siyasi tablo ne söylüyor?

Bir araya gelen 6 siyasi parti ve örtülü destek veren HDP gibi sol partiler, Cumhuriyet rejiminin 1960 darbesiyle başlayan dönüşümüne karşı çıkmayacaklar. Yönetimde dengeleri parlamenter sistemi bir miktar öne çıkaracak şekilde değiştirmekle yetinecekler.

Oysa Türkiye'yi çok kritik karar süreçleri bekliyor. Neo liberal dönem sonlanırken Türkiye'nin öngördüğü yapısal değişimin ne olduğu henüz bilinmiyor. Yeni Dünya düzeninde, 'ikinci yüzyılında nasıl bir Türkiye' ile yola devam edilecek, doyurucu hiçbir açıklama yok.

Bir karar vermek gerekiyor; Batı tarafından dizayn edilmekte olan bölgenin Kürdistan-Ermenistan-İsrail hattında yer almak veya bölgede yüzyıllık statükoyu koruyarak Doğu Bloku'nda yer almak…

Tabii ki Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı, ülkenin geleceğine dair bu meseleyi anlaşılır bir dille konuşmaya başlarsa…