Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Ancak, bunu yaparken…
Önce bugün…
Rusya'da neler oluyor; kısaca özetleyelim…
***
Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna'ya savaş açtı…
Gündem çok sıcak…
Geride bıraktığımız Çarşamba'dan beri…
Ukrayna'daki pek çok bölge saldırıların hedefi haline geldi…
Dünya, Rusya'ya nefret kusuyor ama…
Rusya bildiğini okuyor…
Ve, Atatürk'ün…
Rusya'ya verdiği büyük derse…
***
Yıl, 1935…
87 yıl önce…
Stalin'in, Sovyetler Birliği'ni yönettiği yıllar…
Devrimin yıldönümlerinden birinin gecesi yaklaşırken…
Stalin, son derece sivri…
Hatta anlamsız ve onur kırıcı bir demeç veriyor dünyaya…
Ve aynen şöyle diyor:
'Herkes bilsin ki, Rus milleti; Boğazlar ile birlikte Ardahan'ı ele geçirmekten asla vazgeçmeyecektir… Çok yakın bir zamanda bu davalarımızı halletmiş olacağımızı şimdiden müjdeliyorum...'
***
Aynı akşam, Ankara'dayız…
Sovyet Büyükelçiliği'nde ihtilalin yıldönümü kutlanıyor…
Cumhurbaşkanı Atatürk…
Gece yarısına doğru Stalin'in bu densiz demecinden haberdar oluyor…
Derhal emir veriyor:
'Arabaları hazırlayın gidiyorum…'
Yaverler soruyor:
'Paşamız bu saatte nereye gidecekler?'
Atatürk çok hiddetlidir:
'Sovyet Elçiliği'ne…'
Yaverlerin etekleri tutuşuyor…
İçlerinden birisi, adeta fısıldar gibi Gazi Paşa'ya öneri getiriyor:
'Paşa Hazretleri nasıl olur? Siz devlet başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?'
Atatürk, gecenin o saatinde daha da hiddetlenir:
'Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk... Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun… Hazırlayın arabaları…'
***
Atatürk üstünü değiştirir; arabalar hazırlanır…
Gazi Paşa ve ekibi, birkaç dakika sonra…
Sovyet Elçiliği'nin kapısına dayanır...
Ulu Önder'in yüzü asıktır…
Merdivenlerden yukarı çıkar…
O sırada büyük balo devam etmektedir…
Gazi Paşa'yı, Sovyet Büyükelçisi Karahan karşılar…
(Bu Karahan, aslında Gürcistan doğumlu Ermeni devrimciydi… Yükseldi, diplomat oldu… 1930'lu yılların ikinci yarısında Stalin, O'nu Sovyetler Birliği'nin Ankara Büyükelçisi yaptı. Üstelik Atatürk'e hayran olduğunu herkes bilirdi…)
***
Atatürk, adıyla seslenir büyükelçiye:
'Merhaba Karahan, rahatsız ettik ama sen benim şahsi dostumsun, kusurumuza bakmazsın... Bir hususu esasından anlamaya geldim…'
Sovyetler'in Büyükelçisi, durumu anlamıştır…
Son derece nazik biçimde cevap verir:
'Emredin Sayın Başkan…'
Atatürk hala sinirlidir…
Sert bir ses tonuyla Ankara'dan Moskova'ya mesajını iletir:
'Ajanstan öğrendiğime göre, Başbakanınız Stalin, Ardahan ile Boğazlar'ı istemiş, kararı katiymiş... Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış… Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş… Tabii ki, bu konuşmanın bir kopyası sende vardır… Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım…'
Stalin'in konuşması getirilir…
Gazi metnin o kısmını yanındakilere kelime kelime tercüme ettirir…
Konuşma ajanstan geçen metin ile aynıdır…
Dayanamaz, yine büyükelçiye sorar:
'Karahan, elçiliğin telsizinden derhal Stalin'i bulduracaksın... Bu beyanatından vazgeçip geçmediğini sorduracaksın... Başbakanın tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim... Bu cevap bu gece gelecek çünkü benim senin başbakanından daha önemli kararım var... İstediğim cevabı almadan elçiliğinizden dışarı adım atmam... Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki, buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim...'
Büyükelçi Karahan, çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve…
Atatürk'ün söylediklerini aynen nakleder...
Stalin'den gelen cevap…
Ulu Önder'i mutlu eder…
Çünkü, Moskova'dan gelen karşılık aynen şöyledir:
'Stalin sürçü lisan eylemiştir… Boğazlar ile Ardahan'ı almak gibi bir arzusu kesinlikle yoktur...'
Gazi cevabı okuduktan sonra…
Rus Büyükelçisi Karahan'a şöyle der:
'Karahan, seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar... Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et…'
Karahan bu teklife olumsuz cevap verir…
Çünkü…
Aynı gece o dakikalarda…
Atatürk'e gelen cevaptan sonra…
İkinci bir telgraf emriyle geri çağrıldığını söyler:
'Teşekkür ederim... Sizi tanımış olmam bile yeterlidir... Ancak memleketinizdeki görevim sona ermiştir... Yarın hareket edeceğim…'
***
Gazi Paşa, fazla ısrar etmez…
Sabaha karşı Çankaya'ya döner…
10 gün sonra acı haberi öğrendiğinde…
Kalbinde kaybettiği bir dostunun derin acısını hisseder…
Çünkü…
Sovyetler Birliği'nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan…
Stalin'in emriyle…
Fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir…
Nokta…
Hamiş: 'Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar' kitabının yazarı…
Ahmet Gürel'e saygılarımızla…
Sonsöz: 'Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır… Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'