Türkiye Gazeteciler Federasyon Genel Başkanı ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı, kaybedilen hakların geri kazanımı için gazetecilerin kendi haklarını savunma noktasında birlikte hareket edemediğini söyledi.’
İZMİR - 50 yıl önce elde edilen hakları yeniden elde edene kadar 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’’nün ’“mücadele günü’” olacağını ifade eden Başkan Sertel, bunun da ancak ortak bir mücadele ile mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Ege Koop’’un yüzümüze tuttuğu aynadan’… Gönül Soyoğul yazdı... 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Lokali’’nde düzenlenen bir törenle anıldı. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel ve Yönetim Kurulu üyelerinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen törene Posta Gazetesi Yazarı Yazgülü Aldoğan ve cemiyet üyeleri katıldı.
Türk basın tarihine milat olarak geçen 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’’nün bugün 50. yılı olduğunu hatırlatan Atilla Sertel, ’‘Çalışan Gazeteciler Bayramı’’ olarak kutlanmaya başlayan bu önemli günün 1972 yılından bu yana bayram olma niteliğini kaybettiğini dile getirdi.
12 Mart darbesi ile Anayasal hakların bir çoğunda olduğu gibi gazetecilerin de kazanılmış birçok haktan yoksun kaldığını dile getiren Sertel, şunları söyledi: ’“Gazetecilerin bu hakları kaybetmesi yalnızca siyasi iktidarların baskısıyla olmadı elbette. Gazetecilerin hakları birer birer tırpanlanırken gazeteciler birlikte hareket etmedi, patron baskısına dayanamayanlar sendikalardan istifa etmek için sıraya girdi. Üzülerek söylüyorum ki gazeteciler kendi haklarını savunma noktasında çaresiz ve örgütsüz kalıyor. Meslektaşlarımız değişik kesimlerin hak ihlalleri ortaya çıktığı zaman gereken ilgiyi gösteriyor ama kendi çalıştırdıklarının hak ihlalleri söz konusu olduğunda ise tam bir sessizliğe gömülüyorlar. Dolayısıyla toplumun her kesiminin sesini yansıtan basınımızın aynı duyarlılığı kaybedilmiş haklarına karşı da göstermesini diliyoruz. Tek ses, tek yürek olarak bu gidişata bir son verilmesini arzu ediyoruz.’”
TUTUKLU GAZETECİLER
Türkiye’’de basının oto sansür, ekonomik baskılar altında tutulduğunu, bunun da yetmeyerek bazı gazetecilerin tutuklandığını, ifade eden İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Atilla Sertel, ’“Türkiye’’de gazetelerin sendikal haklarının olmadığı oldurulmadığı, iş güvencelerinin olmadığı oldurulmadığı ortamda gazeteciler kendilerini özgür hissedemiyor. İfade özgürlüğü de bu sorunlardan bir tanesi. İfade özgürlüğünün teminat noktasında gelişmelerin de olacağını bekliyoruz. Türkiye’’de yazdığı için yargılanmayacak, cezaevine atılmayacak bir ortamın mücadelesi içindeyiz. Çünkü bugün 50 gazeteci cezaevinde, uzun tutukluluk süreci ’“ön infaz’”a dönüşmüş durumda, gazeteciler hakkında 5 bin civarında soruşturma yürütülüyor, 2 bin dava açıldı. Böyle bir ortamda ifade özgürlüğünden, demokrasiden söz etmemiz ne kadar mümkündür? Meslektaşlarımız bu yılı da ailelerinden, sevdiklerinden ve mesleklerinden uzak karşıladı. Cemiyetimiz üyesi gazeteci-yazar Mustafa Balbay 676, gazeteci Tuncay Özkan ise 747 gündür cezaevinde. Meslek örgütleri olarak her platformda meslektaşlarımızın tutuksuz yargılanmasını talep ederken, 31 Aralık tarihinde CMK’’nın 102. maddesinde yapılan değişiklikle tutuklu gazetecilere adeta tahliye yolu kapatıldı’” diye konuştu.
HİTLER BENZETMESİ
Gazeteci-Yazar Yazgülü Aldoğan ise İstanbul’’daki gazetecilerin bugünü kutlamama kararı aldığını, kutlanacak bir şeyin de kalmadığını ifade etti. 10 Ocak’’ın gazetecilerin sorunlardan, özlük haklarından, sendikal haklardan bahsedilmesi gereken bir gün olduğunu ancak bunlardan da bahsedecek hallerinin kalmadığını dile getiren Aldoğan, gazeteciler için en büyük hakkın özgür çalışma ortamı olduğunu ifade ederek, ’‘’’ Bir gazeteci için baskı altında olmadan inandığını ve düşündüğünü yazabilme tarafsız haber yapabilme hakkından daha büyük bir hak yok’’’’ diye konuştu. 8 yıllık iktidar süresi içinde iktidar savaşının tamamen ’“medya’” üzerinden yürütüldüğünü anlatan Aldoğan, şunları söyledi: ’“İktidarlar her dönem medyayı yanına çekme düşüncesi içinde olmuştur. Ama bu mücadele hiçbir dönemde böylesine acımasız olmamıştır. Medyadaki ’‘biat’’ kültürü hiçbir dönemde bu seviyede değildi. Bu yandaş basın mütareke basını zamanında bile görülmemiştir. Medyamız neredeyse hitler dönemindeki gibi inanılmaz bir propaganda savaşına alet ediliyor. Bunu yapanlar da anlı-şanlı bir şekilde yapabiliyor. Böylesine yıkama-yağlama görülmemiştir. Tarih bu dönemi çok acı bir şekilde yazacak.’”