HABERLER>YEREL MEDYA
13 Kasım 2009 Cuma - 00:00

İzmir ve İstanbul'dan mektup var’…

Egedesonsöz’’de Gönül Soyoğul’’un yaptığı İstanbul’’da üst düzey görevlerdeki İzmirli gazeteciler röportajlarına yorum yağıyor.’

İzmir ve İstanbul'dan mektup var’…

Egedesonsöz’’de Gönül Soyoğul’’un yaptığı İstanbul’’da üst düzey görevlerdeki İzmirli gazeteciler röportajlarına yorum yağıyor.’ Karşıyaka Belediyesi Basın Danışmanı Sedat Sözer ile İstanbul'dan İzmirli Ekonomi Editörü Tolga Kamiloğlu röportajlardan edindikleri  izlenimleri mektup şeklinde kaleme aldı.
 
 
Sözer’’in yazısı şöyle;
 
İzmir’’in değerlerini kabul etmek, onlardan zevk almak mı? İzmir’’i kendi hayallerindeki yere getirmek mi?
 
İzmir nasıl olmalı? İzmirli nasıl yaşamalı? Geleceğe nasıl bakmalı?
İzmirliler nasıl yaşamalı? Kimler, nasıl yönetmeli? İktidara ne kadar yakın olmalı, yeniliklere ne kadar açık olmalı, geleceğini nasıl planlamalı, kimler etkili olmalı, karşı çıkanlara ne yapmalı?
 
İzmir’’le ilgili son zamanlarda ortaya atılan görüşler artmaya başladı. Aslında Yılmaz Özdil’’in herkesin tat alarak okuduğu, kendinden bir şeyler bulduğu İzmir’’in değerlerini ön plana çıkaran köşe yazısına ne kadar da çok ihtiyaç varmış. Herkes yeni bir yorum katmaya, ’“İzmir bana göre yanlış yerde, aslında şöyle olmalı’” yorumları yapmaya başladı. Hele Erdal Şafak’’ın Ergun Babahan’’ın yazılarını okuduktan sonra kentle ilgili çoksesliliğin ne kadar farklı sesler olduğunu da görme imkanı bulduk.
 
’“İşte İzmir bu’”, ’“işte İzmirli budur’” diyesi geliyor insanın. Farklı yorumlar, farklı bakışlar, kabul etmesen de, kızsan da saygıyla karşılanmalar. Bunlar ancak İzmir içinde olur. Anadolu’’nun diğer kentlerinden çıkıp o kenttekileri bu şekilde suçlayan biri olsa vatan haini ilan edilir, o kente ancak gizli-saklı girebilirdi. Hatta kentte kalan yakınları taciz edilirdi.  İzmir farkı burada, İzmir’’in güzeliği burada. Tabi bundan zevk almasını bilebilirsen, bu yaşantıyı benimseyebilirsen, özümseyebilirsen’…
 
Yılmaz  Özdil’’den oldukça keyif aldık,  kendimizi bulduk. O, kentin tüm değerlerini benimsemiş, özümsemiş, farklılıklarını kendinde bütünlemiş. Oysa Erdal Şafak’’ın kafasında başka şeyler buldum. O çooook para kazanacak, çooook zengin olacak, çooook lüks içinde yaşayacak ortam arıyor. İzmir’’de buna uygun değil, o halde İzmirliler kaka çocuklar (!)
 
Ergun Babahan’’da sivil toplum kuruluşlarına takmış kafayı’… ’“Yeniliklere itiraz ediliyor, kentin gelişmesi engelleniliyor’” diye. Gelişmiş tüm dünya ülkelerinde  sivil toplum kuruluşlarının yönetimlere etkisi ile övünürken o kafasındaki değişimi sağlanamamasını gericilik olarak görüyor.
 
İstanbul, erk savaşında en uç noktalarda olmuştur tarihler boyu. Yerine padişah olmasın diye mesela kardeşlerini öldürmüşler. Mesela başka gazete tiraj alıyor diye ölümüne karşı koyup önünü kesmişler birbirlerinin.. Kurtlar sofrasında ayakta kalmak için hep daha hırçın, hep daha dinamik, hep daha içten pazarlıklı olmak zorunda kalmış İstanbullular. Bu yüzden selam vermezler oda arkadaşına çıkarı yoksa, ya da çıkarı varsa kırk yıllık dost olurlar hiç tanımadıklarıyla.
 
İzmir, bazı ilkelere takılıp kalmış yıllarca. Mesela halka eziyet eden vali de olsa, paşa da olsa boyun eğmemiş. Onun içindir dağa çıkan Çakıcılar, Bıçakçı Efeler, Çerkez efeler türemiş. Halk da yönetime boyun eğmek, nimetlerinden faydalanmak yerine dağa çıkana sahip çıkmış, türküler yazmış, onu evinde ağırlamış, haksızlığa karşı duruşa baş kaldırdı diye.
 
İktidara yakın olup nimetlerinden faydalanabilirsiniz’… Bu sizin görüşünüzdür ama bir İzmirli’’nin asla böyle bir beklentisi olamaz. İzmirli kafasına yakın bulduğunda iktidarı da desteklemiştir. Burhan Özfatura bir dönem Anavatan’’dan bir dönem Doğru Yol Partisi’’nden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı oldu mesela. İzmirli pek çok milletvekili oldu iktidar partisinde üst yönetimlerde, bakanlar oldu yıllarca. Ama İzmirli kendi menfaatlerinden çok kişileri ülkesiyle bağdaştırdı, ülkeye faydasının az olacağına inandığı kişileri asla ikinci kez desteklemedi.
 
Sen, ’“Oyum nasıl olsa yüzde 50’” diye kentin semtlerini ayrı bir ilçe olarak bölersen halka sormadan o  da sana aynı hızla şamarı patlatır üç ay sonraki seçimde. Mesela Bayraklı Merkez’’de yüzde 50’’nin üzerinde Ak Parti’’nin oyu varken buna güvenip Bayraklı’’yla uzaktan yakından alakası olmayan mahalleleri de içine katarak Karşıyakalıları cezalandırmak istediler akıllarınca. Ama işte İzmir tepkisi orta ortaya çıktı, bir önceki seçimde iktidara oy verenler kendilerine yapılan haksızlığı kabullenemeyince sırf bu tepkisini göstermek için sandığa koştu ve AKP’’nin karşısında oy kullandı. Burada sorun iktidarın halkı dikkate almayan, ne yaparsa kabulleneceklerini düşünen oyununa karşı duruş vardır. Aynı oyunu CHP yaparsa ilk seçimde aynı tepkiyi onlar da mutlaka alır. Nitekim daha önceki yılarda pek çok örnekleri de bulunmaktadır.
 
İzmir’’i kafasındaki doğrulara göre değiştirmeye çalışanlara, İzmir’’i rant yeri olarak görerek zengin olmaya, siyaset meydanına çevirmeye çalışanlara İzmirliler hep kendi doğrularıyla yanıtı vermiştir. İzmir’’i doğru okuyan, İzmir’’in değerlerini özümseyen Yılmaz  Özdil bu şekilde kaldığı sürece İzmirli’’nin gönlünde taht kuracaktır, hep idol olarak gösterilecektir. 
 
Mesela İzmir’’de yaşayıp güne Yılmaz Özdil’’in köşe yazısını okumadan başlamak ayıp sayılır.  Oysa İzmir’’de yetişmiş, dünya görüşünü kazanmış, İzmir değerleriyle yoğrulup geleceğini farklı tasarladığı için dünyanın pek çok yerine gidip kazanımlarının üzerine yeni değerler kazanmış kişiler bulunmaktadır. Birçoğu İzmir’’i unutur, hatta sonradan yaşadıkları ortamı burada bulamadıkları için hiçbir İzmirli’’nin aklına gelmeyecek suçlamaları getirebilir.
Biz İzmirlilere düşen onları kısa sürede bizlikten çıkarmak, ama yaklaşımlarını asla unutmamaktır.
 
Siz zengin olun, hiçbir  ölçüyle bağdaşmayacak kadar parayı en kısa sürede kazanın, hayalinizde dahi tasarlamadığınız lüks içinde yaşayın. Siyasi başarılarınız olsun, iktidarların masa başı adamları konumuna gelin.
 
Ama bize dokunmayın, biz kendi değerlerimizle, kendi ederlerimizle, kendimizle barışığız.
Kendi içimizde mücadele deriz, hiçbir İstanbullu’’nun hayal edemeyeceği gibi tutar troleybüs garajına yüz katlı inşaat izni vermek ya da bir Arap şeyhine satmak yerine kültür merkezi yaparız. Tarihi Havagazı Fabrikası alanını ranta kaptırmadan kültür-sanat merkezine çevirebiliriz.  Kentin göbeğindeki itfaiye binasını müzeye çevirebiliriz. Sadece kamu değil özelde de bir fabrika alanını çok para kazanmaya başkaldırıp yağmalama yerine birikimlerden para ayırıp  Soyer Kültür Sanat Merkezi’’ni açabiliriz. Ya da DYO fabrika alanını üniversite yapabiliriz. Hiçbir ormanı yok etmeden, hiçbir ağacı kesmeden , hiçbir tarım arazisini bozmadan üniversite için yerler bulabiliriz. Bu yapılanlar bir İstanbullu için hayal dahi edilemeyecek işlerdir. Çoook zengin olmak, çoook para kazanmak isteyenler için gericilik olabilir. Sizler de bizi bu halimizle kabul edin. Biz halimizden memnunuz’… 
 
Tolga Kamiloğlu'nun yazısı ise şöyle;
 

 
Gönül Hanım,
Öncelikle kendimi tanıtmak isterim. Adım Tolga Kamiloğlu. Ben de İzmirli olmakla gurur duyan, İstanbul'da yaşayan, sizin gibi bir gazeteciyim. Doğan Online çatısı altındaki ekolay.net ve bigpara.com sitelerinde haber ve ekonomi editörlüğü yapıyorum.
 
Samimiyetle belirtmek isterim ki; kentin, uzunca bir süredir içinden bir türlü çıkamadığı karmaşık sorunlar üzerine böyle bir çalışma yapmış olmanız, gerçekten takdire değer.
İstanbul medyasına İzmir'den geçiş yapmış isimleri mevcut tartışmanın içine çekmeniz de oldukça doğru bir yaklaşım bana göre. Çünkü bu şehir, hepimizin ’‘hiçbir zaman kopamadığı ve hiçbir şekilde kopmak da istemediği’’ bir şehir.
Dünyanın neresinde olursak olalım, ’‘her daim dönmek istediğimiz ve döneceğimiz de tek yer.’’
O'nun iyi olması herkesi mutlu eder.
 
Ben de İzmir'in yerel gündemini günlük olarak yakından takip eden bir gazeteci olarak, İzmir'de son zamanlarda oluşan bu 'kendini analiz etme ve eleştirme' ruhunu, sonuna kadar destekliyorum ve buna katkıda bulunduğunuz için size teşekkür ediyorum. Çünkü kentin kendini eleştirebilme ve farkındalığa ulaşma bilincinin, ancak ve ancak bu şekilde olabileceğini savunanlardanım.
 
Yenilik ve değişim, önce kendini doğru analiz etmekten geçer. Nitekim yapılan tartışmalar ve bulunan çözümler de son derece yerinde ve doğrudur. Önce kendine dönüp açıklarını görmelisin ki, bir sonuca ulaşabilesin! Bu nedenle İzmir'in son günlerde silkelenme süreci içinde olduğunu düşünüyorum.
Bu süreç de ne kadar erken gerçekleşirse o kadar çabuk yol kat edilebilir ve en az hasarsız şekilde, bir noktaya ulaşılabilir.
 
Birkaç gündür yayınlanan röportajları ilgiyle takip ediyorum ve her bir röportajda haklılık payının olduğuna inanıyorum. Her ne kadar şehre küskünlüğünü çok sert bir şekilde dile getiren Erdal Şafak'ı okurken içimden bir şeyler kopsa da, eleştirilerinde haklılık payı olduğunu da es geçemem.
 
Yıllar boyunca Türk toplumunun önderi olmuş, her ortamda sesini çıkarabilmiş İzmir'imizin son 20 yıldır içine kapanması üzücü. Bu durumu belki de ’‘gerileme’’ olarak görmek yanlış olur. ’‘Duraklama’’ desek daha doğru olabilir. Ben bu duraklamanın ana nedenlerinden biri olarak bu süreçte sürekli ’‘muhalefet kenti’’ olmayı görüyorum.
Aslında İzmir'e yakışan budur. Muhalefet olmak kötü değildir ama bunu galiba biraz ’‘içimize kapanarak’’ yaptık. Ergun Babahan'ın da dediği gibi, muhalefet kenti pekala yeniliklere ve zenginliklere açık olarak da yapılabilir.
Muhalefet yapıyoruz diye içimize kapanmanın hiç gereği yok. O zaman içimize bir rehavet çöker ve sürekli gerileriz. Nitekim İzmir'in de yaşadığı, biraz budur.
 
Özellikle globalleşmenin etkisiyle son 20 yıldır sürekli yol kat eden İstanbul, adeta bir dükalık haline geldi. Oysa ki eskiden İstanbul, Ankara ve İzmir ayrılmaz bir üçlü gibiydi. Fakat artık İstanbul, diğer iki kenti kat be kat solladı geçti.
Fakat benim her zaman söylediğim bir şey var. İzmir'in rakibi İstanbul değildir. Barselona'dır, Floransa'dır. Çünkü İstanbul da sorunsuz ve rahat bir şehir değildir. İzmir kendine İstanbul gibi sanayi kentini değil, Barselona gibi ’‘deniziyle barışık’’ kentleri örnek almalıdır. Ağır sanayi kenti olmak İzmir'e yakışmaz. ’‘Kültürün, sanatın ve turizmin başkenti’’ olmalıyız. Tıpkı Fuar günlerinde olduğu gibi.
 
Bu noktada söylemeliyim ki, İzmir varmak istediği noktayı iyi ve doğru belirlemiş, o noktaya ulaşmak için de doğru tartışmaları gerçekleştirmektedir. İhtiyacımız olan ’‘işbirliği, birliktelik ve enerji’’dir.
Bu yolda alınan ağır eleştiriler de bu enerjiyi geri getirecek ’‘gazlayıcı elemanlar’’ olabilir.
Size bu noktada bir şey öneriyorum.
Yapmış olduğunuz bu röportajların daha geniş kitlelere ulaşabilmesi açısından Yeni Asır gazetesinde de yayınlanmasını sağlayın. Halkın, bu alternatif düşünceleri görmesi silkelenme yaratabilir.
İzmir'de birçok kişi bu çalışmaları görmeli ki, yapılan eleştirileri kendi süzgecinden geçirip, haklı ve haksız yönleri ortaya çıkarabilsin.
 
Bir de şunu söylemek isterim. Son dönemde gerçekleştirilmeye çalışılan 3. Kent projesi, Kruvaziyer limanı (ki bence hayati önem taşıyor) gibi projelerin önünü kesen;
 
1. Mimarlar Odası
2. İzmir Barosu
3. Sayın Yüksel Çakmur
ve ekibine de bir şekilde bu röportajları ulaştırabilirseniz veya görmelerini sağlayabilirseniz; yaptığınız bu güzel iş amacına ulaşmış olur.
Bu mutlaka yapılmalıdır.
 
EXPO 15 hayal kırıklığını bir daha yaşamamak için, ’‘İzmirli olmayı ayrıcalık’’ olarak gören bir İzmirliden küçük bir tavsiye.
 
Teşekkürler...
 
Tolga KAMİLOĞLU
Doğan Online
Haber ve Ekonomi editörü  

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
İzmir’’de basın akademisi açılıyor
İGC ve Yaşar Üniversitesi, Antalya’’da 2 yıldır AB desteğiyle uygulanan projeyi İzmir’’e taşıyor.’
Hamdi Türkmen'e Milliyet Ege'de yeni görev!
İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği basın danışmanı, Milliyet Ege ...
Sertel: ADD’’ler önemli başarılara imza attı
Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC) ...
 
İzmirli magazincilerden özeleştiri
Magazin Muhabirleri Derneği İzmir Şube Başkanı Kurt, Timuçin Esen gerginliğine ...
Ege TV ve Yeni Asır satılıyor mu?
İzmir’’in medya kulisleri hareketli. Yenigün, Yeni Asır ve Ege TV’’nin ...
Şok istifanın perde arkası
Ege TV İcra Kurulu Başkanı Erol Yaraş’’ın ani bir kararla görevinden ayrılması ...
 
Ege TV’’de şok: Erol Yaraş bıraktı
Bölgenin en büyük televizyonu Ege TV’’de çalışanlarla toplantı yapan İcra ...
İzmirli işsiz bir gazetecinin çığlığı’…
Bir süre önce Yenigün’’de yaşanan işten çıkarmalarla pek çok meslektaşımız ...
Yenigün Davası’’nda adı geçen tefeciye 8 kurşun
Alp Yazıcı'nın vurulmasıyla patlak veren, karşılıklı dolandırıcılık ...
 
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
‘Gönülsüz bekarlar’ için bakanlar devreye!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
34 yıldır katilleri nasıl bulunmaz?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İmamoğlu yalnız mı bırakılıyor?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Büyük İnsanlık İçin: MikroRNA!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva