Yazısına ’“Yüreğim ’“şimdi yaz, belki o gün yazamazsın’” dedi, yazıyorum işte...’” cümlesiyle giriş yapan Tahsin, sözlerini ’“Gelecek hafta 9 Eylül günü ölür müyüm, kalır mıyım, terk-i diyar etmiş olur muyum bilemem. Ama 9 Eylül coşkusunu ölüm döşeğinde olsam da yaşarım... Size de tavsiyem bu!’” diye noktalamış.
Bilindiği gibi, Yenigün Gazetesi’’nde Tamer Topçu’’nun köşe yazarı olarak transfer edilmesiyle küçük bir kıyamet yaşanmış, gazetenin ağır toplarından Hasan Tahsin, Süleyman Gençel ve Ertan Sayın, yönetime; Tamer Topçu’’nun köşe yazması halinde istifalarını vereceklerini duyurmuştu. Bu rest karşısında gazetenin sahibi Ömer Dinçer’’in Topçu’’nun transferini dondurmasıyla, bu kez damadı Eyüphan Gündoğdu isyan bayrağı açmış; hatta eşyalarını toplayıp gazete binasını terk etmişti.
Damat-kayınpeder krizi olarak Egedesonsöz’’ün duyurduğu bu gelişmeler, Dinçer ve Gündoğdu’’nun barışmasıyla yeni bir noktaya taşınmıştı. Tamer Topçu’’nun 9 Eylül’’de Yenigün’’de köşe yazılarına başlayacağı kesinleşirken, üç ağır yazar Hasan Tahsin, Süleyman Gençel ve Ertan Sayın’’ın istifa gerekçelerinin ardında durup durmayacağı merak konusu oldu.
Hasan Tahsin’’in bugün köşesinde ’“Bir hafta kaldı’” başlıklı yazısıyla, adeta gazeteden ayrılmaya doğru gün saydığı izlenimi doğarken, belki 9 Eylül’’ü göremem şeklindeki sözleri, ’“erken veda’” olarak yorumlandı’…
İşte Hasan Tahsin’’in Yenigün’’deki o yazısı:
Bir hafta kaldı’…
Haftaya bugün 9 Eylül...
Belki bazılarına sıradan bir takvim tarihi gibi gelebilir. Bu ortamda bu sapla samanın iyice karıştığı ’“ayakların baş’” başlarınsa biçare kaldığı süreçte 9 Eylül ile ilgili olması gereken heyecanı hissetmememiz çok da şaşırtıcı değil.
Sefaletin cehaletle yarıştığı ve belki de ’“çakallığın doruk’” yaptığı günümüz Türkiye’’sinde sadece ’“gününde’” sabun köpüğü gibi geçiştirilen ’“kontrollü kutlama coşkusunun’” anlamsızlığına da alıştık galiba...
23 Nisan... Sadece ’“gününde’”!
19 Mayıs... Sadece ’“gününde’”!
30 Ağustos... Sadece ’“gününde’”!
29 Ekim... Sadece ’“gününde’”!
Tabii bir de 9 Eylül var...
Nedense Türkiye’’nin ’“aldırmadığı’” ve sanki sadece İzmir’’in ’“kurtuluşu’” gibi algılanması da ibretlik bir durumdur.
Oysa 9 Eylül, bir yandan İzmir’’in azgınca, arsızca ve hunharca işgalinin sona ermesi hem de Anadolu’’nun bütününün işgalden arınması anlamalına gelen bir gün... Öyle sıradan bir ’“gün’” değil yani... Aksilik olsaydı, 9 Eylül 1922’’de şanlı ordu İzmir’’e giremeseydi ne olurdu diye düşünmek gerekir.
Yıllardır anlatmaya çalışıyorum ama özellikle yerel yönetimlere derdimi anlatamıyorum. Geçmişte bu derdimi sadece zamanın Ege Ordusu Komutan Hurşit Tolon anlamıştı. Yalnızca ’“gününde’” yapılan etkinlikler ne kadar yoğun olursa olsun ne yazık ki ’“tutmuyor’” işte...
İlkokula giderken şimdilerde adı ’“izci’” olan ’“yavrukurtlardandım’”... Sabah Kordon’’dan, Cumhuriyet Meydanı’’ndan ve İkiçeşmelik’’ten geçen bir yürüyüş yapardık. Okullarda bir hafta öncesinden ’“9 Eylül’” heyecanı sarardı kenti. Üstelik 9 Eylül, Fuar’’ın da açık olduğu süreye denk geldiğinden ’“9 Eylül coşkusu’” bir anda kentsellikten bölgeselliğe hatta ulusallığa çıkardı. Zira o gün İzmir dışından pek çok kentten yurttaşlar ’“Fuar birlikteliği’” için İzmir’’e gelirlerdi.
Ne yazık ki ’“bugün’” bu yok...
Hiçbir şey yapılmıyor mu? Asla bunu söyleyemem. Ama Fuar’’ın bile 9 Eylül’’de ’“kapalı’” olduğunu düşünürsek ’“bir şeylerin ciddi olarak eksik’” kaldığını düşünebiliriz. Yoksa Kuvva-i Milliye yılını da ’“güya’” yaşıyoruz! Allahtan Kent Arşivi bu konuda iki günlük uluslararası bir sempozyum düzenledi. Fotoğraf sergileri falan var... Ama dedim ya ’“bir günlük’”...
Yani 8 Eylül ’“boş’”, 9 Eylül ’“dolu’”, 10 Eylül ’“boş’”!
Olmaz ki!
Ulusal bilinç böyle yerleşmez ki!
Büyükşehir Belediyesi önderliğinde tüm ilçe belediyeleri, kaymakamlılar, askeriye, polis, milli eğitim bu coşkuyu mahalle mahalle yaymalılar ama nasıl?
9 Eylül’’ün nasıl heyecanla beklendiğinin hatırlanması gerekmez mi?
Azgın, arsız ve hunhar işgalden kurtulmak isteyen, işgalcilerle doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapmayan 1922 İzmirlilerinin ’“9 Eylül’’ü’” nasıl bekledikleri ’“bir günde’” hissedilir mi?
Öte yandan özellikle birinci Kordon’’daki ’“bayrak fukaralığı da’” son yıllarda ciddi olarak dikkat çekmekte. Buralarda oturan, para kazanan yurttaşların bilgisi mi yok, yoksa ’“başka entrikalar mı’” var anlaşılmış değil. Büyükşehir Belediyesi’’nin bilhassa Kordon’’da ’“görmeyen gözlere’” sokarcasına bayraklama yapması hoş olur. Her ne kadar ’“Levanten sömürgeciliği’” hasretiyle yanıp tutuşanlar, gelişimi adeta sömürge olmakta görenlerin sesi epey duyulur oldu ama, İzmir için 9 Eylül gerçeği de vazgeçilmeyecek anılara sahip...
Tam bir hafta var...
İstenirse olur...
Gelecek hafta 9 Eylül günü ölür müyüm, kalır mıyım, terk-i diyar etmiş olur muyum bilemem. Ama 9 Eylül coşkusunu ölüm döşeğinde olsam da yaşarım... Size de tavsiyem bu!