Farklıhaber8.com haber sitesinde yer alan Münir Koçaslan’ın o yazısı:
***
“Pantolon hadisesi” CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in protez bacağıyla gündeme gelmişti.
Anlaşılan o ki, yeni bir “paket” hazırlanacak.
Pantolona karşı, türbanın ve hatta poşunun serbest olması talep edilecek.
***
Kılık kıyafetin bu kadar hassasiyet kazanması bize özgü siyasetin ürünüdür.
Sembollerin, simgelerin taraftar bulduğu, oya tahvil edildiği bir ülkedeyiz.
Makul giyim tarzında buluşmak bile tartışma konusu…
Oysa, günlük hayatımızdan biliyoruz ki, her yerin, her koşulun
kendine özgü tarzı, adabı vardır.
Yazılı kurallar şart mıdır? Meseleye çözecek olan iyi niyet ve samimiyet değil midir?
***
Yazıp çizilenlere bakınca, pantolonu “cinsel teşhir” aracı gibi gören zihniyetin dahi prim yaptığı aşikardır.
Bu bakışa göre, “Dar pantolonlu kadın popoları sokaklarda iğrenç manzara yaratıyor. Bunu bir de meclis çatısı altına tartışmanın manası yoktur.”
Ne kadar kaba saba bir perspektif…
***
Eleştiri oklarına yıllardır hedef olan kadın aksesuarı ise türbandır.
Kamusal alanda takılıp takılmayacağı meselesi, “laik- anti laik” kavgasının temeli olmuştur.
Görünen o ki, açılan yeni bir sayfa var. Türban Meclis’e de girecek.
Tıpkı üniversitelerdeki gibi…
***
YÖK Başkanı Yusuf Özcan dün çok net söyledi.
“Şimdi üniversitelerimizin neredeyse tamamında mesele halledilmiştir. 30- 35 civarında hocamızın hala buna karşı duruşu var, onları yakından takip ediyoruz. Yakında bu mesele de hallolmuş olacak.”
Yargıtay, isteği kadar “bu iş anayasaya aykırı” desin sökmüyor! Toplumsal mutabakata, hukuksal düzenlemeye; Anayasayı değiştirmeye de gerek yok.
YÖK kararı yetiyor.
Bu yüzden “30-35 civarındaki hocamızı” da halletmek pek zor değil.
Bakın üniversitelerin rektör adayı belirleme seçimlerine…
Sonuç ne çıkarsa çıksın…
İsterse bir, iki oy alsın, yeter ki, “makul bir arkadaş” olsun. Koltuk onundur.
Sakın “olmaz böyle üniversite” falan demeyin. Şöyle başınızı kaldırın, bakın. Bal gibi de oluyor.