Dürüsttür değildir tartışması hemen her zaman ve zeminde sürüp gider.

Şüphesiz dürüstlük esastır.

Öyle de olması gerekir.

Gel gör ki, zamanımızda derler ya 'kınalı mumla arasan bulamazsın' işte öyle bir hal aldı.

Bir de şu mesele var.

Dürüst deniyor ama, acaba?

Mesela kendisine 'kasa' teslim edildi mi?

Elbette dürüstlük sadece 'kasa'dakinin eksilip eksilmemesi ile ilgili olmasa gerek...Tutum ve davranışlar, verilen kararlar, insanlarla ilgili tavırlar ve en önemlisi yurtla ilgili fikirler dürüstlük kavramı içinde düşünülmelidir.

***

Bütün bunları niçin yazıyorum?

Bu sabah internette bir haber okudum.

Diğer okuyanlar gibi ben de çok duygulandım.

Haber şöyle:

'Türkiye'de tatil ve lüks yaşam denilince ilk akla gelen Bodrum'da dün gece bir marketin ekmek dolabına sıkıştırılan bir not görenleri şaşkına çevirdi. İlginç olay Bodrum Gümbet mahallesinde yaşandı. Mahallede bulunan bir marketin önünde duran ekmek dolabında bir gün önceden kalan ekmeklerin yanına el yazısı ile bir peçeteye yazılmış not bırakıldı. Sabah artan ekmekleri almak için gelen fırıncı tarafından bulunan notta 'Sokakta kalıyorum, ekmekler artıyor, üç tane ekmek artmış,izin verirseniz artan ekmekleri almak isterim' yazılıydı. Duygu dolu anlar yaşayan fırıncı, notu market sahibi ile paylaştı. Sosyal medyada da paylaşıldı. Not kısa sürede yardım etmek isteyen yüzlerce yorum aldı.'…

***

Şimdi..

Düşünelim..

Mümkünse hem de sesli..

Herkes kendine şu üç soruyu sormalı ..

Sokakta kalmak..

Dolaptaki önceden kalan 'ekmeğe muhtaç olmak'..

Ve

Almak için 'izin' istemek..

Şu soruları da ilgili ilgisiz herkese soralım..

'Zamanımız Türkiyesi'nde niçin insanlar sokakta kalsın?'..

Niçin?

İkinci soru…

'Niçin ekmeğe muhtaç hale gelsin?'..

Niçin?

En önemlisi dolaptaki 'eski ekmek için' dahi 'izin' isteyen 'dürüstlük abidesi' insanımızı ve mutlaka insanlarımızı düşününce, 'deveyi hamuduyla beraber götürenleri' ne yapmalıyız?

Ne yapmalıyız?

İnsan aynı anda iki evde birden oturamaz..

İki arabaya birden binemez..

İki elbiseyi birden giyemez..

Örnekler olsun diye bunları yazıyorum..

Doymak bilmeyen 'açlık', utanmayan, kızarmayan yüz, sızlamayan vicdan nasıl bir şey?

Sadece 'et' parçası mı?

***

Bir başka soru şu?

Aslında 'dürüstlüğü' tarihi boyunca ana ilke edinmiş bir ulus, böyle olması gereken ve esasta da böyle olduğuna inandığım insanımızı kim veya kimler şimdilerde tanınmaz hale getirdi?

Dedem zahire tüccarıydı, mağazası vardı. Kapının önüne ters çevrilmiş sandalye koyardı ve gideceği yere giderdi. Bir kişi bile mağazadan içeri adımını atmazdı…

Hangi nedenlerle 'kin, nefret ve aç gözlülük, köşeyi dönmek, patlayıncaya kadar yemek, kendisine ait olup olmadığını bir an bile düşünmeden almak' olağan hale geldi?

Dürüstlük..

Her hal ve şartta dürüstlük..

'Kasa' olsun olmasın dürüstlük..

Başka çıkar yol yok…