Fırsat bulup yeni yazabiliyorum… Bu aybaşında Londra'da olağanüstü bir etkinlik vardı… Jamie Oliver dünyanın en önemli şeflerinden biri… Bir de vakıf kurdu ve dünyaya 'kişisel sosyal sorumluluk' dersleri veriyor… 2 Mart gecesi Jamie Oliver Food Foundation ve UKHarvest, İngiltere'nin en iyi şeflerini ve iş adamlarını bir araya getirerek, dünyaya örnek olacak yemek pişirme ve bağış yapma etkinliği gerçekleştirdiler. Konuklar ise adeta bir şölen akşamı yaşadılar. Gerçekten.



UKHarvest çok enteresan bir gönüllü hareketi… Meyve ve sebze pazarları, süpermarketler, oteller, toptancılar, çiftçiler, stadyumlar, kurumsal etkinlikler, catering şirketleri, alışveriş merkezleri, restoranlar, kafeler, meyve bahçeleri dahil olmak üzere her türlü gıda tedarikçisinden ürün toplayarak yardım sahibi insanlara yardım ulaştıran bir sivil örgütlenme…

***

Biraz rakam: Dünya Bankası'nın raporlarına göre, gıda fiyatlarında son 3 yıl içerisindeki artış oranı yüzde 83... FAO'nun (Birleşmiş Milletler'e bağlı Gıda ve Tarım Organizasyonu – Food and Agriculture Organization) son 9 ay içerisindeki fiyat artışı yüzde 45… Ekonomistler, 1845 yılından bu yana, söz konusu fiyat artışının en yüksek seviyeye ulaştığına işaret ediyor.

Yine FAO'nun istatistiklerine göre, gıda üretimi her yıl yüzde 2 oranında artıyor. Dünya üzerindeki nüfus artışı ise yüzde 1.14'lük bir oran gösteriyor. Ne var ki, bu tablo iyimser olabilmeye yetmiyor. Dünya Açlık Programı (World Hunger Program) Genel Müdürü Josette Shereean'ın yorumu şöyle: 'Raflar yiyecekle dolu. Ama talep, bu yiyecek fiyatlarını Pazar Normalinin üzerine çekiyor.'

Gıda Fiyatları'ndaki bu anormallik neden yaşanıyor?

Nerelerden kaynaklanıyor?

Ülkelerin ana gıda kaynağı tarım sektörlerindeki durum ne?

Tabii ki sorunun cevabı kapitalizmin oyunlarında saklı.

Dünya üzerindeki tarım ve tarımsal verim, coğrafyadan coğrafyaya değişiklikler gösteriyor. Bunun en önemli nedenleri; iklim koşulları, farklı tarım politikaları, farklı sulama teknikleri ve gübreleme teknikleri… Azgelişmiş birçok ülkede tarım ve hayvancılık yapılan çiftlikler, çok küçüktür ve nadiren ticarî amaçla kullanılmaktadır. Bu ülkelerdeki çiftçiler, genellikle tarla sürmek için öküz veya diğer büyükbaş hayvanların gücünden yararlanmaktadır. Aynı şekilde gübreleme de sadece hayvan sınırlıdır. Dünya üzerindeki tarım alanların yarısı bu şekildedir. Elde edilen ürünlerin tamamına yakını da, çiftçiler ve ailelerince tüketilmekte ve depolanmakta... Geriye kalan satılmaktadır. Bu tür tarlalara 'geçimlik tarım; üretime de geçimlik tarım üretimi' adı veriliyor.

Aynı şekilde hayvancılıkta üretilen büyük veya küçükbaş hayvanlar doğa'da gelişigüzel beslendikleri için verim çok daha düşük. Dünya üzerindeki birçok yerde coğrafî koşullar ve iklim, tarımsal üretime uygun değil. Anadolu'nun bu anlamda kıymeti bilinmeli… Bu yerlerde ekim alanları devamlı olarak değiştirilerek verimdeki düşüş önlenir. Bu uygulamaya da dönüşümlü tarım denilmektedir.

Bu tip uygulamaların yapıldığı en bilindik yerler, tropik kuşaktaki ülkeler. Bu ülkelerde ormanlar tahrip edilerek tarlalar açılıyor. Kesilen ağaçlar ve ormanın taban katmanı tamamen yakılıyor ve küller, gübre olarak kullanılıyor. Toprağın verimi çok düşük bir seviyeye gelene kadar tarımsal faaliyetlere devam ediliyor.

Verim iyice azalınca bu kez yeni ormanlar tahrip ediliyor. Eski tarım alanları da birkaç yıl boyunca terkediliyor. Eski alan yeniden doğal düzenine kavuşunca; bu eski alana dönümektedir. Bu sayede tarımsal süreç devam eder. Bu uygulama ilkel yöntemlerle yapıldığı sürece çevreye kalıcı zararlar vermez. Ancak büyük şirketler ve kurumlarca açılan teknolojik dönüşümlü tarım; genelde çevreye kalıcı hasarlar veriyor…

Dünyanın derdi budur…

Daha kötüsü gelecek senaryolarında: Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), sürekli olarak ısrarla gelecekte dünya'yı bekleyen açlık sorunu'na dikkati çekmeye çalışıyor. 'Gıda Hakkı' olarak sloganlaştırılan girişim, aslında 1948'de Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen İnsan Hakları Deklarasyonu'na dayanıyor. Ancak ne yazık ki ciddi anlamda hiçbir yetkili kurum veya kişi, üstüne alınmıyor.

Dünya'da 1.25 milyar insanın günde 1 Dolar'ın altında bir gelirle yaşamaya çalıştıkları tahmin ediliyor. Yaklaşık 850 milyon insan, tam anlamıyla açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Günde 2 Dolar'a ancak asgarî derecede bir kalori edinebilmek mümkün. Oysa günde 2 Dolar'dan az bir gelirle yaşamaya çalışan insan sayısı, 3 milyarı buluyor.

Dünya gıda piyasalarında dinamikler ise hızla değişiyor. Az gelişmiş ülkelerde kontrolsuz bir şekilde artan nüfus ve gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme, gıda talebini artırıyor. 2050 yılına kadar talebin ikiye katlanması bekleniyor.

Bizim neslin işi kolay değildi, gelecek neslin işi çok daha zor, hele sonrakilerin… Jamie Oliwer'in, UK Harvest'in romantik çabaları da yetmiyor tabii ki… Ama denize bir yıldız atmak da önemli…