Charlie Hebdo dünya çapında bir mizah dergisidir. Paris'te yaşadığım yıllarda her hafta alırdım bu dergiyi. Charlie Hebdo'ya ve mizaha yapılan saldırı canımı çok yaktı.
Mizaha saldıracak kadar bönleşmiş ve insanlığından çıkmış bu yaratıkları hangi kültür, hangi medeniyet ortaya çıkarıyorsa artık...
İnsan düşünen ve gülen bir yaratık olarak tanımlanır; Bununla birlikte, her ikisinden de yoksun yaşam tarzlarının varlığını biliyoruz. Düşünmek ve gülmek her kimin zoruna gidiyorsa, düşünce özgürlüğüne ve mizaha kim düşmansa, bu vahşetin kaynağını oralarda aramalıyız.
Charlie Hebdo, Hz. Muhammed'in karikatürünü yayımladığı için hedefteydi. Aslında bütün dinlere mesafeli duran bir dergi, özellikle islamiyete karşı alınmış bir tavrı yok.
Charlie Hebdo hakkında verilmiş fetvalar var. O fetvalar verilirken ağzını açmayanlar, şimdi konuşuyor… 'Olan bitenin İslamiyet ile ne alakası var!' türünden savunmalar…
Şu anda, 'oh olsun!' diyen müslümanların sayısının hiç de az olmadığını düşünüyorum. Timsah gözyaşları kimseyi aldatmasın, o fetvalara sessiz kalanlar bu cinayetlere için için seviniyorlar.
Yaşanan sorunun temelinde doğrudan İslamiyeti aramak elbet de doğru değildir; ama islamiyete dayanarak kurulan sosyal düzenin ve islam devletinin, çağın özgürlük ve insan hakları normlarıyla bağdaşmazlığı da bir gerçek.
Din için ölmeyi ve öldürmeyi emreden dini önderler, Ortadoğu ve Afrika'da metrekareye neredeyse bir tane düşecek kadar çoktur. Bunları yok sayarak, 'İslamiyet barış dinidir', islam dini böyle şeylere cevaz vermez' demek neyi değiştirir? Gerçek yürüyor; Hergün, oluk gibi kan akıyor.
Ortadoğu'da 1400 yıldır aralıksız kan döken Müslümanlar, Irak'ı, Suriye'yi, Afganistan'ı, Libya'yı, Cezayir'i, Tunus'u, Sudan'ı, Mısır'ı görmezden gelerek, islamiyetin barış dini olduğunu söylüyorlar. Kan dökülmeyen tek bir Müslüman ülke yok. Yok, çünkü dökülen kandan nemalanan iktidar grupları, siyasal islamın sürmesini arzu ediyor.
'Öldürmeyeceksin!' bütün dinlerin ilk emirlerindendir. Gelin görün ki bu emri kimse dinlemiyor.
Allah'ın adıyla dergiye saldıranlar, yaptıkları katliamla hepimizi bir kere daha din adına dökülen kanla yüzleşme noktasına getirdi. Olan biteni bir avuç provokatöre bağlamak çözüm değil. Bu ne ilktir, ne de son olacaktır. Yapılan saldırıyı, 'gerçek islam bu değil' diyerek geçiştirmenin bir işe yaramayacağını herkes biliyor.
Batı, kapitalizmin endüstriyel dönemi sonlandıktan sonra, bilişim çağının gereklerini yerine getirmek için büyük dönüşümlere hazırlanıyor. Avrupa, sanayi toplumu sonrasını yaşıyor. Artık işçi ihtiyacı kalmayan Avrupa, göçmenlerle sorun yaşıyor. Öte yanda, sosyal devlet zayıfladığı için, göçmenler devlet üstünde ciddi yük oluşturuyor. Saldırının göçmen politikalarını gözden geçirmek için Avrupa'ya önemli bir fırsat sunduğu bir vakıa.
Fransa laisizmin tam olarak hayata geçtiği bir ülkedir. Fakat aynı zamanda, başta Cezayir olmak üzere Afrika ülkeleriyle kolonyal dönemden gelen yoğun ilişkileri var. Dolayısıyla Fransa'da yaşayan müslümanların kamusal alandaki varlıklarına ilişkin sorunlar, bildiğimizden daha derin ve girifttir. Charlie Hebdo'ya saldırı sonrasında bu ilişkilerin nasıl etkileneceği, ucu açık bir meseledir.
Charlie Hebdo'ya yapılan saldırıdan görev çıkartacak islam karşıtı grupların ve örgütlerin harekete geçeceği kimsenin meçhulü değil. İslam karşıtlığı Batı ölçeğinde zirve yapacak. Kısa ve orta vadede olacaklar canımızı çok sıkacak.
Modernite sonrasında Avrupa, postmodern düşüncenin yalnızlaştırıcı, ayrıştırıcı etkilerine bağlı olarak, kendi içine kat eden cemaat toplumuna dönüşmeye başladı. Kültürler ayrışıyor ve ilk kopuşlar haliyle müslümanlardan başladı.
Kapitalist sistem, Sovyetik sosyalist sistem çöktükten sonra, yeni zıttını islamiyet olarak belirledi. Kapitalizm/sosyalizm çatışmasının yerini, kapitalizm/islamiyet çatışması aldı. Paris'te gerçekleştirilen saldırının bu çatışmanın neresinde olduğunu söylemek çok zor, ama bu çatışmayı göz ardı ederek yapılacak çözümleme sağlıklı olmayacaktır.
Yakın gelecekte gelişecek olaylar, kapitalist sistem ile islam toplumları arasında ortaya çıkan çatışmanın niteliği hakkında nispeten doğru bilgiler edinmemizi sağlayacaktır. Bu bilgilerin ışığında, kapitalizm-islamiyet çatışmasını anlamaya çalışacağız. Şimdilik, bilmediğimiz bir oyunun seyircileri olarak, tribünlerdeki seyirciden daha fazlası değiliz.
Görünen o ki, yeni dünya düzeninde taşların yerine oturması çok ama çok kanlı olacak.
Trajik olan, bu kavgada, mazlumların yanında olan ve fikir özgürlüğünü savunan bir derginin, kendilerini mazlum ilan edenlerin saldırısına uğramış olmasıdır.
Ellerinde sadece kalemleri, yüreklerinde insan sevgisi, akıllarında büyük insanlık vardı…
Hepimiz Charlie'yiz