Defalarca yazdık, bu proje kamuoyuna turizm ve istihdam olarak sunulsa da, aslında bir emlak projesidir… Tek adam rejimi, obur tarzı ile bütçe krizi yaşamaktadır… Kanal İstanbul ve Çeşme hazine arazileri satışı, esas olarak bu krizi aşmaya yöneliktir…

İktidarın bir süredir uyguladığı siyaset bu… Üretimi teşvik etmek ve artırma çarelerinden ziyade, kamuya ait taşınmazların satışını tercih ediyor. Tarım ve sanayideki gerilemeye yönelik herhangi bir ciddi önlem göze çarpmamaktadır…

***

Burada ilginç olan nokta, Kanal İstanbul'da iktidar ile muhalefet arasında belli düzeyde bir ayrışma ve mücadele yaşanmasına rağmen, aynı gerekçeyle hayata geçirilmeye çalışılan Çeşme Projesi'nde aşırı bir uyum ve kaynaşma görülmektedir…

Emlak satış işlerine yoğunlaşan Kültür ve Turizm Bakanı ayda bir bu iş için İzmir'e geldikçe, hem ilçe hem de büyükşehir belediye başkanından destek mesajları yayınlanmaktadır... Sosyal medyada doğal olarak bu iki başkan çeşitli eleştirilere uğramaktadır…

***

Oysa ki, iktidarın bu hamlesi karşısında sadece belediye başkanları değil, CHP'nin de desteği olduğu anlaşılmaktadır. Hiçbir parti yöneticisinin bu proje karşısında eleştiri yapmamasını başka nasıl yorumlayabilirsiniz ki? Muhalefete ait hiçbir milletvekilinin sesinin çıkmaması normal mi sizce? Güzelbahçe'de Gokart Pisti için belli bir miktarda tarım alanı yok edilecek diye gösterilen tepki, Çeşme Projesi'nde gösterilmiyor... Oysa burada Güzelbahçe örneği ile kıyaslanmayacak ölçekte tarım, orman, mera ve kıyı için aynı şey söz konusu…

RES inşaatı için Çeşme/Germiyan'da, kesinleşmiş mahkeme kararına rağmen orman ve tarihi alan tahribatı yaşanıyor, yine büyük bir sessizlik hakim muhalefette... Tunç Çağı kale kalıntıları yok edildi diye çığlık atıyor köylüler ve çevreciler ama yine muhalif kanat temsilcileri üç maymun pozunda…

***

Anlaşılıyor ki, her ne kadar parti programlarında kalkınma anlayışı bakımından koruma ve sürdürülebilirlik ilkelerine ilişkin afilli sözler yer alsa da, profesyonel siyasetin pratiği bakımından iktidar ile muhalefet bu konuda koalisyon kurmuş durumda…

Konuyla ilgili bütün uzman meslek odaları, Baro ve Tabip Odası'nın davası da, bu koşullarda muhalefetten destek bulamadı. Tek adam rejimi kurumlaştıkça, özerk olması gereken bütün kurumlar tek tek çöküyor... Partiler de buna dahil ne yazık ki…

Birkaç ay önce Kemal Kılıçdaroğlu imzası ile Cumhuriyet Gazetesi'nde bir makale yayınlandı... Bu makaledeki temel kavram ve öneri olarak sunulan, 'ALÇAK GÖNÜLLÜ UYGARLIK' kavramından kim ne anlıyor gerçekten merak ediyorum…