Geçen gün bir arkadaşım ile ortak arkadaşımız olan bir kişinin esnaflığa başlayacak olması üzerine, aramızda şöyle bir diyalog geçti. Ben, 'Bunda esnaflık yok ki, bu işi nasıl yapacak?' deyince arkadaşım bu tespitimi destekledi. 'Evet esnaflık yönü hiç yok.'
Bakın hiçbir kriter kullanmadan nasıl anlaştık. Demek ki, esnafta belli özellikler olmalı. Bu hem gelenek ile ilgili bir durum hem de kişilik ile. Ayrıca insan ilişkilerindeki tutum esnaflıkta çok önemli.
Esnaflık her dönem önemliydi. Geleneksel esnaf ile müşteri ilişkileri aynı zamanda tanışıklığa dayanan ilişkiydi. Günümüzde de kısmen bu var ama şehir ortamında esnaf ile müşteri arasındaki bağ tanışıklığa muhtaç değil artık.
Tanışıklık gerekmez ama esnaf davranışı ve tutumu diye bir şey var yine de. Fakat bunun denetimi eski lonca sistemi koşullarından çok uzak artık.
Bazı olumlu ve olumsuz örnekler ile esnaf hallerine değinelim biraz.
Bir süre önce Pazar yerinde alışveriş yaparken, barbunya fiyatını çok yüksek bulduğunu ifade etmek için, 'Geçen hafta Ödemiş pazarındaydım, bunun tam yarı fiyatıydı' dedim. Pazarcı bunun üzerine, 'İyi de Ödemiş'ten buraya yürüyerek gelmiyorlar' demez mi. Ben de, 'Herhalde taksi tutarak da gelmiyorlar' demiştim.
Tabii ki, petrol fiyatları pazarı etkiliyor ama bazen bunu bahane ederek bölgeye göre, abartılı fiyat artışları olabiliyor.
Çeşme Uzun Sokak'taki yufkacıya uğradık geçen gün. Fiyatını sormadan aldık yufkaları ama sorunca bir hayli pahalı geldi bize. Yine ister istemez eşim, 'Geçen hafta Narlıdere'den 15 liraya aldık' diye pahalılığı dile getirdi. Yufkacı, 'Ben 15 liraya satamam. Satarsam seneye beni burada bulamazsınız' diye karşılık verdi.
Birkaç gün önce Ilıca'daki pidecide lahmacun yedik arkadaşlarla. Yine İzmir'deki iyi bir lahmacunun tam iki katı para ödedik. Fakat buna rağmen ödediğimiz hesap yüksek geldi. Dönüp sorduk. Meğer masadaki dört adet küçük su için de 120 lira ödemişiz. Kasaya bakan kişiye, 'Sormadan neden yazıyorsunuz ki?' deyince, adeta kızarak 'Siz içmedik desenize' diye karşılık verdi.
Bu örnekler, başta değindiğimiz esnaflık anlayışına aykırı örnekler. Peki, hep mi böyle tabii ki değil.
Bizim eczanede hep tanık olurum. Narlıdere merkezde ama gecekondudan gelen çok sayıda hasta olur reçetesiyle. Reçetede yazan ilaçlar verilince eczacı arkadaş, teyze, abi şu kadar para çıktı ilaçlar için der. Katkı payını hesaba katmayan hastaların bazısı, biraz da mahçup bir ifade ile 'Yanımda yok sonra getirsem olur mu' diye sorarlar. Karşılık hep, 'Tabii ablacığım, tabii abiciğim'dir.
Üç dört ay önce çıktığımız Anadolu turunda yolumuz, ismini bile ilk defa duyduğum Kulu (Konya) kasabasına düştü. Yemek saatimiz. Hemen internetten bir inceleme. En çok beğenilen lokanta Dönerci…
Ekmek arası servis yapıyorlar. 'Biz öyle istemeyiz' deyince, tabii ki deyip dönerlerimiz tabakta geliyor. Ama o ne, eşimle şaşkınlık içinde, keşke bir porsiyon isteyip ikimiz yeseydik diyoruz. Karabiber istiyorum. 'Bizde baharat yok' karşılığını alıyorum. Et çok lezzetli gerçekten.
Porsiyon oldukça bol ve fiyatı İzmir'deki emsal dönerciden en az yüzde kırk düşük. Hesabı ödeyip çıkarken, kasiyer küçük bir torba içinde iki adet soğuk su uzatıyor. 'Hava sıcak, yolda içersiniz.'
Küçük bir jest ama değerli bir tutum doğrusu.
Uzun yıllardır Narlıdere'de yaşamaktayım. Arkadaşlarımla görüşme mekanlarım arasında yer alan Aşağı Köy kahvesinin yanında bulunan berberi sordum arkadaşıma, iyi midir diye. Olumlu yanıt alınca gittim. Berber Emin. İlginç bir esnaf. Bildiğin eski mütevazı kasaba esnafı.
'Ben sizi tanıyorum' diye başladı sohbete. Eskiden Milliyet Ege'de yazılarınızı düzenli okurdum diye sürpriz bir şekilde devam etti. Siyasi sohbeti seviyor. Tıraş sırasında yerel siyasetten genel siyaset birçok konu hakkında sohbet ediyoruz.
Sonra kahveye döndüm. Dostum Seyyah Erdem'e şaşkınlıkla sordum. 'Ya Emin tıraş parası olarak şu kadar aldı.' Seyyah Erdem'in cevabı, 'evet hocam, belki de Türkiye'nin en ucuz berberi. Diğer kuaförlere verecek parası olmayan yoksullar da hep buraya gelir' oluyor.
İyi ama bu doğru değil. Diğerlerinde ucuz olsun, yoksullardan az ücret alsın ama aldığı para kendisine/emeğine haksızlık.
Güncel olarak saç 70 ve sakal 30 lirayı utanarak istiyor Berber Emin. Bazı müşterilerin de olduğu anda, eleştirdim bu tutumunu olmaz böyle, diğer kuaförler kadar isteme ama bu normal değil diye. Mahçup bir şekilde, 'Nasıl isteyeyim hocam, adam yaşlı babası için Pazar günü eve çağırıyor, 100 lira isteyince fazla diyor.'
Uğur Dündar'ın basına yansıyan Alaçatı'daki 2 bin liralık tıraşını düşününce bizim Berber Emin'i anlamakta zorluk çekiyorum. Tamam, Alaçatı'da yüz liraya tıraş olmaz ya da Narlıdere'de de bin liraya tıraş olmaz ama her yerde bir makul de olmalı.