Müslümanlar birbirlerini tanımasalar da Allah'ın birliği, ahiretin varlığı, Kuran'ın vahiy, Hz. Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğu konularında ortak inanca sahiptirler. Bundan dolayı da birbirlerinin 'kardeş'i olduklarını düşünürler. Buna benzer ortak değerler diğer din mensupları arasında da vardır.
Dindarlar ihtişamlı günlerini geride bıraktılar. Günümüzde;
1-Dinin insanlar arasında yarattığı değerler sistemini merak edenler var; bunlar nasıl oluştu diye?
2-Birçok kişi dinin yerini alabilecek bir bilim veya ideolojinin neden hala icat edilemediğini düşünüyor.
3-Çok sayıda insan, bin yıllardan beri yenileyebildiği oranda refah, huzur, adalet ve istikrar getiren dini öğretilerin neden bir zaman sonra statikleştiğini ve yeni değerler üretemediğini merak ediliyor...
Kitaplı, kütüphaneli, tedrisle nesilden nesile aktarılan Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran kaynaklı Yahudiliğin, Hıristiyanlığın ve İslamiyet'in yoğun yaşandığı Ortadoğu'da neden din adamları bir araya gelerek herhangi bir sorunu çözemiyor?
Çözmek bir yana, neden bir sorunu dünya gündemine taşıyamıyor?
'Hakikat'in iddiadan öteye geçememesi, Ortaçağın çoktan kapandığı ve dindarlar açısından da yeni bir çağın başlatılamadığının somut bir kanıtı olsa gerek!
Söz konusu kitaplara ve dinlere Uzakdoğu'yu da katsak, sonuç değişmeyecek.
Dünyanın her yerinde olduğu gibi Ortadoğu'da yaşanan sorunlar, dünya sistemi içinde ancak 'çıkar' ve 'istikrar' kavramları ile önemsenmektedir.
Batı Uygarlığının geçen yüzyılda iç çıkar çatışmasında neden olduğu ölümlerin sayısı yaklaşık 100 milyondur.
Sayı saymasını yada ölmesini bilmeyenlere şaşıyorum; 21. Yüzyılda Ortadoğu'da veya başka bir coğrafyada ölenler kimin vicdanını sızlatabilir? Yumurtadan çıkanların balık bile olamadıkları süre içinde Taksim, Mısır ve Suriye'de yaşananları hangi değerler sistemi içinde açıklayabiliriz?
Din kardeşliğini ekonomik ve siyasi bir değer olarak kabul edip bunun üzerinden uluslararası mücadelelere girişmeye kalkışanlar var ki, birçok açıdan ümit ettikleri sonuçları elde edemeyeceklerdir. Hiçbir somut girişim Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Cezair…'i bir araya getiremeyecektir!
Şöyle ki;
Sıcak yaz günlerinde Türkiye'de tanık olduğumuz 'Taksim İsyanı'na CNN International, BBC, AFP, Reuters, ZDF, VG TV, France24, Al Monitor, KBS News, France 24, TV5, France 3… Guardian, Financial Times, Wall Street Journal,Washington Post, New York Times,LiberationLiberation, Ouest France, Le Point, Le Figaro, Le Monde, Die Welt, Berliner Zeitung, Berliner Morgenpost, Süddeutsche Zeitung, Handelsblatt, Faz, ANSA, La Repubblica, Corrieredella Sera, RaiNews24… nasıl bir tavır takındıysa el-Cezire(Katar), Nasr TV, el-Alam TV(İran), Suriye, İsrail TV…'leri de aynı tavrı takındı!
Sahi, hangi uluslararası toplantıda Taksim gündeme geldi?…
Bu kararlar nasıl oy birliği ile alındı?…
Bunu bilen var mı; varsa lütfen konuşsun!
Ben hala anlamayanlardanım! Dünyanın her yerinde itişip kakışan güçler, Taksim İsyanında nasıl söz birliği etmiş gibi davrandılar, hala hayretimi mucip bir konudur!
İnanın öyle!
Hayretler içindeyim!
Taksim'de başlayıp birkaç kente daha yayılan isyan karşısında Batı medyası sanki bir özgürlük, eşitlik, demokrasi, laiklik, çevre, kadın hakları gibi 'değer'lerin savunucusu olmak istiyordu! Ekonomisi ve siyasal ağırlığı her geçen gün artan Türkiye'den elde edilebilecek çıkarlar bir çırpıda göz ardı edilmiş, bazı gençlerin duygularına tercüman olmak istenmişti!
Benim dikkatimden kaçsa da şeş cihetten gelen rivayetler bu yöndeydi!
Mayıs'ın sonuydu. Avlanma yasağı devam ediyordu. Taksim'de ise isyan vardı! Ne oluyoruz demeye kalkmadan benzer bir olay da Mısır'da patlak verdi!
Balıkların yumurtadan yeni çıktığını ve hafızalarının bu kadarını alamayacağını düşünmüş olmalılar ki, Taksim'in tozu toprağı yatışmadan Mısır'da %52 oyla başkan seçilen Mursî'ye dünyanın gözleri önünde canlı yayında darbe yapıldı!
Sanki Mısırlı vatandaşın özgürlük, eşitlik, demokrasi, laiklik, çevre, kadın haklarından yararlanma hakkı yokmuş gibi dünya darbeyi destekler yönde açıklamalar yaptı! Olanlar kimseyi utandırmadığı gibi ABD ve petro-dolar zengini din kardeşlerimiz milyar dolarların fevkinde hibe yarışına girdiler! Erdoğan'dan başka bir Allah'ın kulu 'Bu darbe kabul edilemez!' de diyemedi!
Taksim'de saf tutan deve dişi Batı, Ortadoğu ve Uzakdoğu medyası, aynı saf düzeni içinde bu kez Mısır'da darbeyi destekleyici yayınlar yaptı!
Nasıl olsa memlekette av yasağı sezonu devam ediyordu, balıklar çok küçüktü, olup biteni akılda tutmaları da mümkün değildi!
Artık bu yasak sezonuna bu kadar olay yeter, derken Suriye tekrar dünya gündemine oturdu! Olacak iş değildi! Son yüzyılda kimyasal silah kullanıp da ayakta kalabilen bir lider ve rejim yok iken, birden Baas Rejimi ve Esad liderliği, bir mucizeyi gerçekleştirmeye soyundu:
Suriye yönetimi iktidarda kalabilmek için kimyasal silah kullandı!
İnsanlar şaşkınlık içinde haberlere mi, yorumlara mı, hakka - hukuka mı, siyasete mi… Yoksa yalana dolana mı… Neye inanacağına, aklın ve vicdanın neye yarayacağına karar veremez bir durumda, av yasaklarının son günlerinde ortada kala kaldı!
Sanki bu olaylar babadan dededen yanlış aktarılmış eski zaman anıları gibi vatandaş yaşananları hatırlamakta zorlanıyordu, iki – üç olay arasında bir çay demleyemiyordu!
Oysa Taksim, Mısır ve Suriye'deki olaylar 'bir av yasağı' süresi içinde yaşanmıştı!
Kimse Taksim İsyanı ile Mısır'daki darbe arasında bir bağlantı kuramadığından Suriye için de çay demleyemiyordu!
Bu yazı kaleme alındığı dakikalarda Obama'nın son açıklamalarından şunu anladım ki, çayı Alem-i İslam demleyecek gerisini ABD halledecekti!