ODTÜ Felsefe Bölümünden Prof. Dr. Ahmet İnam'ın 'Aşk Felsefesi' başlıklı konuşmasından haberdar olunca, programlarımı değiştirip İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi konferans salonunun yolunu tuttum… İzmir'in öteki ucundan mesela Urla'dan çıkıp gelmiş dinleyicilerin de arasında olduğu onlarca felsefe dostu ile yaklaşık iki saat Ahmet İnam'la hasret giderdik. Önceleri Cumhuriyet Bilim Teknik'teki yazılarına meftun olduğum hocam, Akşam'ın temsilcisiyken yazarımız olmuştu. Ne sevinmiştim, uzun telefon konuşmaları yapabiliyorduk artık. Ahmet İnam ve Nihal Kemaloğlu'nu Akşam'a getirmek İsmail Küçükkaya'nın yaptığı işler arasında nadirattan 'iyi' diyebileceğimiz mevzulardı. Başarısız olup gönderilince, onun getirdiği yazarları da yaşatmadılar doğal olarak. Ahmet Hoca'nın şu günlerde bir gazetede yazmıyor oluşu kayıp, Nihal Hanımı yakından takip ediyor, feyz almaya devam ediyorum…
***
Bu hafta biliyorsunuz kalpten çikolata haftası… Unutmanız mümkün değil yarın sevgililer günü ya… Hıncal Uluç sardı başımıza bu işi. Sanıyorum Avrupa kıtasında 'sevgililer gününü en iyi kutlayan' biziz… Geçen sene aynı hafta bir Rotary toplantısı için Selanik'teydim, ilaç için bir tane kalpli figür görmedim.
Sevgililer Günü için en güzel tanımı Selahattin Duman yazmıştı, kestim sakladım her 14 Şubat'ta bakarım: 'Büyük görgüsüzlüğün, yüzeyselliğin, sığlığın 'aşk adına' kapışmasında final günü! Beklentileri iyi kötü karşılanan on binlerce evli veya bekar kadın, başını yastığa rahat koyacak. 'Sevgililer Günü' ritüeline ayak uyduramayan erkekler yüzünden on binlerce kadın acı çekecek.'
Bugün yarın köşeler de sevgililer günü muhabbetiyle dolup taşacak, biz de geri kalmayalım. Ahmet İnam'dan öğrendiklerimizi sizinle paylaşalım.
***
Ahmet İnam bir süre önce edebiyat dünyamızın genç ama mükemmel seslerinden Emrah Serbest ile konuşmuş, 'Aşkta benim teorim şu; aşk doğuştan hormonlarla ilgilidir ama aynı zamanda kazanılması, edinilmesi gereken de bir şeydir. Emek ister. Hormonu iyi salgılayan aşık olduğunu sanabilir, çıldırabilir, azabilir ama aşk ayrı bir şey. Bir sanat, bir güzellik yaratmaktır aşk. Hıyarların, ham ahlat heriflerin işi değildir aşk' demişti… Bayılmıştım… Ama Ahmet Hoca'ın aşkla ilgili görüşleri bu kadar değil. Yazıları, söyleşileri var… Hoca'dan izin aldım, paylaşayım…
* Öncelikle 'aşık olmadan hayat kolay değil'… Adam ya da kadın 'aşıksa' yaşam ona anlamlı geliyor, daha üretken oluyor. Yaşamın olmazsa olmazlarından biri aşk…
* Aşkı yaşamak hem büyük bir bela hem de büyük bir fırsattır. Aşk insana bir afet gibi gelebilir. Gece yarısı yer sarsılmış, duvarlar, tavan üstümüze çökmüştür! Elbette yaşadığımız aşksa… Hormonal bir fırtına, romantik gaflet, karşılığı olmayan kendimize özgü düşlerden oluşmuş bir fantezi yumağı, tuhaf bir 'erotomani' değilse!
* Aşkın 'bir ölçüde' denetlenebilir (elbette büyük bir ustalıkla!) bir yaşam enerjisi olduğuna inanırım. Bu enerjiyi harekete geçirebilecek olanaklar geliştiğinde, insanın yeni bir yaşantılar bütünlüğünde yaşama fırsatı ortaya çıkar.
* Aşk bir anlama, kavrama, duyma, kısacası bir olma, oluş serüvenidir.
* Aşkla anlarız, biliriz, yaşarız, oluruz, oluşuruz.
* Bela… Anlamak, başımıza bir yığın belalar açmaz mı? Aşkın sürüklediği bütünlük bir travma anaforuna koyabilir bizi. Çaresizliği, ihaneti, vurdumduymazlığı, kabalığı, sığlığı yaşıyor olabiliriz.
* Dönüşümün yolda olmasıdır aşk. Aşık olup da yerinde sayanlara, daha 'kötüye', daha 'çirkine' gömülenlere duyurulur! Aşk enerjisi içimize 'çökünce', ya da içimizde patlayınca aşkın sesi duyulur.
* Aşk kolay değil. Bir gün insanlar bu enerjiyi dönüştürmeyi öğrenecekler. Kendi içine kapalı topluluklarla sınırlı mistik bir yaşantı olmaktan çıkacak. Erotik görünümünü kazıyıp arkalarındaki insanı yakalamayı hiç değilse şimdikinden daha fazla insan öğrenecek.
* Aslında kuşkularım çok. Yine insan, aşk adına bir yığın bayağılık yaşayacak.
* Uyanık romancılar, sanatçılar bu işten çok para, çok ün kazanacak. Olsun, yine de düşlerimize, umutlarımıza, beklentilerimize şimdilik karışan yok.