Tarihi finale saatler kaldı. Pınar Karşıyaka, İstanbul'daki maçı da kazanıp İzmir'e 28 yıl sonra potanın ikinci yıldızını takarak dönmeye hazırlanıyor.

Bizim de tabi anılar gözümüzde canlanıyor. İstanbul'daki ilk Efes finali… Aradan 32 yıl geçmiş…

O zamanlar; hele basketbolda taraftar organizasyonları öylesine sık ve kolaylıkla yapılan işler değil. Karşıyaka'nın basketboldaki taraftar potansiyeli ise İzmirli basketbolseverler, Karşıyaka Erkek Lisesi öğrencileri ve çoğunluğunu üniversite öğrencileri ve faal basketbolcuların oluşturduğu özel basketbol seyircisinden oluşuyor…

Üniversite yıllarımız… Biz de Efes finali için atladık otobüse düştük Bizans yollarına… İstanbul'u İzmir sanıp birkaç saat içinde nasıl bittiğini anlayamadığımız üniversiteli harçlıklarımızı da bol keseden savurunca kaldık mı beş parasız… Bir sabahçı kahvesine sığınıp, garsonla da fazla çay getirmemecesine anlaşma yaparak, ertesi günü beklemeye koyulduk. Sonradan Lütfü Kırdar olan Spor Sergi'de erkenden yerimizi aldık. İçimiz kıpır kıpır, basketbolculardan, Yönetici Ateşinko (Ateş Özerk), Antrenör Atakan Ağabey'den (Karakaplan) daha çok heyecanlıyız.

Karşıyaka'ya güveniyoruz. Öyle ya önce Dawkins'li Nihat İziç'li, Turgay'lı (Demirel) Galatasaray'ı dize getirmiş, bizim Karşıyakamız. Ardından da Zeki'li (Tosun), Necati'li (Güler), Levent Topsakal'lı basketbol efsanesi İTÜ'yü…

Salonda 50-100 kişilik İstanbul'lu seyirci var. Final heyecanından eser yok. Meğer onlar da bir önceki Fenerbahçe maçının seyircisiymiş. Final maçı başlayınca onlar da çekip gitti. İzmir'den gelenler sayısal üstünlüğe maç başlamadan ulaştılar bile…

Ne var ki Efes kadrosu yeni yutulur cinsten değil. 'Şeytan' Billy (Lewis) Jerome Henderson, Türkiye'nin en iyi gardları, forvetleri, Aytek Gürkan, Ferhat Oktay, Doğan Hakyemez, Lütfi Arıboğan… dönemin popüler uzunları Kara Mehmet (Döğüşken), şimdinin uzun saçlı televizyon yorumcusu Can Sonat formayı terletemiyorlar bile…

Bizim kadro ise bıyıkları yeni terleyen Cici (Cihangir Başaran), Murat Aşkın, Birtan Saka, Metin Arısan, Hakan Ersöz, bu Karşıyakalı gençlerin ağabeyi Nadir Baba (Vekiloğlu) ve yabancılar 'Baba' Davis ile Tyron Black, İlk yarı 13 sayılık yenilgiye karşın bize göre başa başa baş bitiyor.

Baba Davis ve Black'e, Murat Aşkın 13 sayı ile katılıyor. Baba Nadir de Efes'in bunaltan savunmasından sıyrılabildiği kadar birkaç şut çıkarıyor. Yanında çocuk sayılabilecek gencecik isimler…

Maçın spikeri Avni Küpeli Karşıyaka'nın gencecik çocuklarını özellikle de Murat'ı övüyor. Cebimizde kalan son paralarla bir sosisli kıstırıp, ikinci yarıyı beklemeye koyuluyoruz.

Ama bu gencecik çocukların Baba Davis ve Tyron'la, emektar Nadir'le Şeytan Billy'i durdurmaları mümkün değil. Murat da ikinci yarı sadece iki sayı atabiliyor.

Maç 22 sayıyla bitiyor. Rota İzmir'e dönüyor. Tarihi günlerinden birini yaşayan, içeri elimizde serbest kartımızla girmek için büyük uğraş verdiğimiz İzmir Atatürk'te Karşıyaka bir sayıyla rövanşı alıyor. Ama İstanbul'da 14 sayıyla şampiyonluğu ve 2-1'lik seriyi veriyor… Şampiyonluk kaçıyor.

Kaçanın öte yanında gelen, gencecik Karşıyakalı çocukların başlarında Karşıyakalı bir antrenör ile ulaştığı ilk alt yapı zaferidir 83-84'teki Türkiye ikinciliği ve gönüllerin ilk şampiyonluğudur. Sonradan bu kıvılcım giderek güçlenecek ve 86/87'deki çifte kupayı getirecektir.

Aynı inancı, aynı ümidi, şimdi aktörler değişip, her ne kadar altyapı zaferi olmasa da (Ben onları Karşıyakalı sayıyorum) inançlı yabancılarla… Oynadığı her saniyenin hakkını teslim eden yerli oyuncularıyla…. Güçlüklerden yılmadan mücadele eden ve teslim olmayan, ilk ve tek Avrupa şampiyonluğu'nu kazandığı yetiştiği, eski takımının başına bela kesilen Ufuk Sarıca ile… Ve muhteşem Karşıyaka seyircisi ve pozitif enerjisi ile olmazı kolaya çeviren camiasıyla Karşıyaka bu işi başaracaktır.

Yeşil kırmızılılar 'Bir hayalimiz var' diye yola çıktığı bu maratonda İstanbul'da bu işi bitirecek. O da olmazsa gelecek pazartesi Karşıyaka Arena'dan Efes'in sportif anlamda çıkması mümkün değil.

Özetle ikinci şampiyonluk ARTIK HAYAL DEĞİL…