Dün Mustafa Kemal'in 'Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyetini) ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak' dediği gençlik bugün beni çok şaşırtıyor. Bayramı elinden alınan/alınmak istenen gençliğin tüm bu yaşananlar karşısında böylesine sessiz, umursuz ve ruhsuz duruşunu şaşırtıcı bulduğum kadar gelecek adına da endişe duyuyorum. Oysa Mustafa Kemal; 'Bütün ümidim gençliktedir!' diyerek onlara büyük bir sorumluluk yüklemiş ve onlara duyduğu güveni açıkça ifade etmişti.
Güncel olayları takip etmeyen, sorumsuz, bilime ilgisiz ve hatta artık sınıf geçmek gibi bir kaygısı ve tasası da olmayan gençliğin büyük çoğunluğu maalesef okuma ve araştırma gereksinimi duymuyor. İlgili, alakalı, bilinçli ve sorumlu gençlik bir kenara dursun Türkiye'de yaşayıp da Türkiye'de yaşananlardan bihaber gençlerin sayısı her geçen gün hızla artıyor. Üzülerek yazıyorum ki bir zamanların 'Ey Türk Gençliği!' ne yazık ki 'Vah Türk Gençliği!' halini almaya başladı. İnşallah yanılıyorumdur. Ve inanın yanılmış olmayı çok istiyorum.
Fakat her iki ihtimalde de ümitliyim. Ve asla ümidimi yitirmeyeceğim. Namık Kemal tamamını okumanızı tavsiye edebileceğim Hürriyet Kasidesi'nde 'Kaza her feyzini her lütfunu bir vakt için saklar. Fütûr etme sakın milletteki za'f u betaetten' (Kader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar; milletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma!) der.
Yine benim çok etkilendiğim 'Vatan yahut Silistre' adlıeserini hatırlayanlar bilir. Silistre Kalesi'ne yardıma giden gönüllülerden İslam Bey, 'Yaşasın vatan!' diyerek çok sevdiği Zekiye'nin yanından ayrılır. İslam Bey, Zekiye'nin yanından çıktıktan sonra, dışarıda kendisini bekleyen gönüllülerin yanına gelir ve 'Beni seven peşimden gelsin!' diyerek yola düşer. Zekiye'de erkek kılığına girerek İslam Bey'in ardından gider. Gönüllüler Silistre Kalesi'ne varır. Zekiye de içlerindedir. Miralay Sıtkı Bey, ölüm ve kalım günlerinin sayılı olduğunu, isteyenin gidebileceğini söyleyince, gönüllülerden birisi 'Madem gidecektik de buraya neden geldik?' diyerek bütün arkadaşları adına kararlılıklarını vurgular. Çatışma bütün şiddetiyle başlar. İslam Bey yaralanmıştır. İslam Bey o yaralı haliyle bile büyük bir kahramanlık ve fedakarlık örneği göstererek düşmana büyük kayıplar verdirir.
Oyunun en etkileyici kısmı da Miralay Sıdkı Bey'in erat önünde yaptığı şu tarihi konuşmadır.
'Aslanlarım! Doksan gündür çekmediğiniz bela, görmediğiniz cefa kalmadı. Osmanlıların namusunu göklere çıkardınız. Vatan sizden hoşnuttur. Vatanımızın faydasını koruduk, yine de koruruz. Her zaman koruruz. Biz her zaman bu yolda ölmeye hazırız. Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!'
Askerler de hep bir ağızdan: 'Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!' diye haykırır ve perde kapanır.
'Vatan yahut Silistre' adlı tiyatro oyunu seyirciyi çok etkilediği için Kıbrıs'a sürülen ve Magosa zindanlarında 38 ay kalan Namık Kemal eserleri ve fikirleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü etkilemiştir. Namık Kemal, 'Toplum için Sanat' anlayışını benimseyen, yurtseverlik, hürriyet ve millet kavramlarına bağlı bir aydındır. Ben ondan örnekler verdiğim bu yazımı; Silivri zindanlarında tutsak bulunan İlker Başbuğ başta olmak üzere hepsi birbirinden değerli isimler için 'Beni seven peşimden gelsin!' diyecek diyebilecek öncü, önder vatanseverlere ithaf ederek Mustafa Kemal Atatürk'ün anlamlı sözlerinden biri ile sonlandırmak istiyorum.
'Rica ile merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklali kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır.'