1923'ten 46'ya kadar geçen süreyi İslamcılar basın faaliyetlerini tatil ederek nekahette geçirdiler. Bu dönemde Osmanlı bakiyesi çoğu İslamcı, Hakk'ın rahmetine kavuştu. Az bir kısmı 1946 sonrasını, 1960'ı hatta 1970'i gördü. Bulardan hiçbiri Osmanlı döneminde savunduğu laiklik, demokrasi, cumhuriyet, parlamenter sistem, anayasal düzen, kadın hakları, liberalizim, sivil toplum, hukukun üstünlüğü, eşitlik, bireysel özgürlük, adalet... gibi kavramları Cumhuriyet döneminde inkar etmedi.
Cumhuriyet'ten şikayetçi olanlar vardı ama reddeden yoktu. Çünkü Cumhuriyet ile umut edilen özgürlük, refah, huzur, adalet…'in gerçekleşmediğini düşünüyorlardı.
Osmanlı'da olduğu gibi Cumhuriyet dönemi basını da devletin desteğiyle yayın yapabiliyordu! 1923'ten 46'ya kadar herhangi bir İslamcının Batılı kavramları savunması için bir gazete ve dergi çıkarmasına imkan verilmedi. Dolayısıyla İslamcılar, Osmanlı'ya kabul ettirdikleri ve Cumhuriyet'e taşıdıkları çağdaş kavramları tartışma imkanı bulamadılar. 10 yılda yaratılan yeni gençlik sanıyordu ki, söz konusu kavramlar, bu topluma Cumhuriyetle girmişti.
İslamcıların matbuattan dışlanmasının nedeni çok basitti:
Osmanlı'da yeni ve eski bir arada var iken; Cumhuriyet, Osmanlı'nın eskilerini tasfiye etmiş, yenileri ile yola devam etmişti. Osmanlı'nın yenileri Cumhuriyet döneminde sanki ilk kez gündeme geliyormuş gibi takdim ediliyordu. Oysa Osmanlı'nın eskileri gibi yenileri de fetva müessesesinin onayı ile ve her ikisi bir arada var olabiliyordu. Fakat Cumhuriyet iradesi yeni devleti kuran kavramların İslam'la ilgisini tartışmaya yanaşmadığı gibi desteğinden de yararlanmak istemedi. En güçlü gerekçesi de yeni dönemde 'din istismarı'na imkan tanınmayacağıydı. İcraatlar tamamen İslami bile olsa dini olduğuna dair hiçbir iddiada bulunulmayacaktı. Yapılanlar aklın, ilmin ve medeniyetin icabı olarak halka takdim edilecekti.
***
İslamcılar görüşlerini Osmanlı'da medrese ve cami kürsülerinde değil; basın aracılığıyla topluma duyurulmuşlardı. Bu imkanı tek parti döneminde bulamadılar.
İslamcılık Osmanlı'yı yıkan fikir akımlarının en etkililerinden biri ve Cumhuriyeti inşa eden en güçlü sivil toplum faaliyetiydi. Cumhuriyet de İslamcıların savunduğu kavramlarla kuruldu. TBMM'de milletvekili yapıldılar ama basın faaliyetlerinin dışında tutuldular.
1865'te ilk dönem İslamcılarının dergi ve gazetelerde savundukları kavramlar, kısa süre sonra Batıcı ve Türkçü yazarlar tarafından da savunuldu.
Cumhuriyete gelindiğinde Türkçülerin ve Batıcıların İslamcılar kadar halk arasında etkileri yoktu. Tek parti döneminde İslamcılar basından uzaklaştırılınca Cumhuriyet'in çağdaş kavramlarını 'İslamsız Batıcı', yer yer de 'İslamsız Türkçü'ler savundu.
Tek parti dönemini kapatmadan son olarak şunu da belirtmekte yarar var:
İslamcılar gazete ve dergi çıkaramadılar ama Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır meal ve tefsirini, Mehmet Akif Ersoy bitiremediği mealini, Hasan Basri Çantay 3 ciltlik tefsirimsi mealini, Mehmet Vehbi Efendi 14 ciltlik tefsirini, İzmirli İsmail Hakkı ve Ömer Rıza Doğrul meallerini, Babanzade Ahmed Naim ve Kamil Miras Buharî hadis çeviri ve yorumlarını tek parti döneminde yazdılar. Ünlü İslamcılar eserlerinden dolayı herhangi bir baskı görmediler. Mehmet Akif Ersoy, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Babanzade Ahmed Naim ve Kamil Miras ise Kuran ve Hadis çalışmalarını TBMM kararları ve bütçe desteği ile yaptılar.
Osmanlı Devleti'nin yeterli ölçüde Batılılaşamamasına tepki olarak doğan ve siyasal muhalefete dönüşen İslamcılık, aynı muhalif tavrını tek parti döneminde sürdüremediğini belirtmiştik. Unutmayalım ki, devlet tüm desteğini İslamsız Batıcılara ve İslamsız Türkçülere verirken bu aydınların da muhalefet yapmasına izin vermedi.