Son yılların gündemden düşmeyen maddesi:
'Şiddet…'
Ve hatta ve bilhassa, kadına şiddet…
Çocuğa şiddet ve taciz, tecavüz ve istismar…
***
Şiddet her zaman olmuştur.
Ancak:
Son yıllardaki kadar olmamıştır…
Hemen her gün vahim örneklerle karşı karşıya kalıyoruz.
O kadar ki; TV izlemek artık bir cesaret işi olmuştur.
Tepkilere ve çeşitli açıklamalara rağmen sürüp gitmektedir.
Kadın kuruluşları her geçen gün artarak devam eden bu 'dehşetli' eyleme karşı fikren ve fiilen çeşitli etkinliklerle tepki gösterseler de ne yazık ki, henüz derde deva olmamaktadır…
***
Çaresi yok mu? Elbette vardır.
Bu çok boyutlu bir sorundur…
İşin hukuki yönü vardır, sosyal yönü vardır, toplumsal yönü vardır, ekonomik yönü vardır, eğitim yönü vardır…
Biz burada birkaç yönüne temas etmeye çalışacağız.
Öncelikle 'zihniyet meselesini' ele almalıyız.
Şimdi:
Atasözleri geçmişte uzun deneyimler sonucu elde edilen ve toplumsal fayda sağlayan söz ve deyimlerdir. Yani hem uzun deneyimlere dayanmalı ve hem de toplumsal faydaları olmalı ki, atasözü olabilsin.
Oysa öyle sözler ve deyimler vardır ki:
Bunların 'atasözü olarak değerlendirilmesi' asla kabul edilemez.
Tam tersine bunlar bozuk bir zihniyetin eseri olsa gerektir ve mutlaka başka kültürlerden alıntıdır…
Mesela:
Saçı uzun aklı kısa…
Karnından sıpayı sırtından sopayı…
Elin hamuru ile erkek işine karışma…
Tarla taşlı, kız kardaşlı…
Kız doğunca sessizlik, erkek doğunca silahlar atılsın…
***
Bu yazdıklarım çok çok azı…
Yüzden fazla kişisel tespitlerim vardır…
Ve ne acıdır ki, bu sözüm ona atasözleri dizilerde, makalelerde, romanlarda kullanılmaktadır…
***
Demek ki:
Öncelikle bu tarz bir zihniyete son vermek için yazılı, sözlü ve görsel sürekli bir eğitime ihtiyaç vardır. Topyekün bir mücadeleyi gerektirir... Bu ve benzer söz ve deyimlerin asla atasözü olmayacağına dair bir seferberlik gerekir…
Derler ya:
'Damlanın etkisi ağırlığından değil, sürekliliğindendir!' misali…
Tabii, Devleti yönetenlerin tutum ve davranışları da bu konuda örnek teşkil etmelidir…
***
Gelelim işin hukuki yönüne:
Halen yürürlükte olan Ceza İnfaz Yasası'na göre, verilen cezanın bir bölümünü cezaevinde 'iyi hal' ile geçiren, geri kalanını dışarıda geçirebilmektedir. Yani tahliye edilmektedir…
İşte ben, burada önceden beri farklı bir düşünceye sahibim.
Şöyle ki:
Kadına, çocuğa karşı işlenen her türlü fiilde, faile ceza infaz yasası uygulanmamalıdır…
Bu hususta yasal bir düzenleme yapılmalıdır.
Elbette bu konu bir yazı çerçevesi ile izah edilemez... Ancak zihniyet ve yasal düzenleme konularında görüşlerimi özetle açıklamaya çalıştım…
Belki bir faydası olur düşüncesiyle…