Ozan EKİZ / EGEDESONSÖZ – (Özel Haber) Gazeteci Ahmet Hakan'ın canlı yayında ‘Gabar Petrolü’ koklaması televizyon tarihinde ender rastlanan bir olaylardan biriydi. Ahmet Hakan her ne kadar her gün benzin koklamasa da benzin ve türevi maddeleri koklamak zorunda kalarak ekmek parası kazanan binlerce çalışanlar var.

Bu çalışanlar halk arasında ‘pompacı’ olarak anılıyor ve akaryakıt istasyonlarında her gün bu kokulara maruz kalarak evlerine ekmek parası götürüyorlar.

AVRUPA’DA EN BÜYÜK 3. BAYİ AĞI
Türkiye’de 100’ün üzerinde akaryakıt dağıtım şirketi, 102 depo ve 13 bin akaryakıt istasyonu bulunmakta. Türkiye, Almanya ve İtalya’dan sonra Avrupa’nın en büyük 3. bayi ağına sahiptir. Yaklaşık 35 milyon tonluk toplam akaryakıt satışı ile Avrupa ülkeleri arasında 6. sırada gelir. Türkiye’de akaryakıt sektöründe 45 bin istasyon görevlisi (market ve yıkama/nakliye personeli) ve 95 bin akaryakıt ikmali yapan personel istihdam edildiği tahmin ediliyor. Ayrıca akaryakıt istasyonları günde yaklaşık 4 milyon araca hizmet veriyor.

Avrupa’da ise yaşanan sağlık sorunlarının artması gerekçesiyle birçok ülkede istasyonlarda pompa görevlisi çalışması yasaklanmış durumda… Burada alış verişler kartla yada sisteme para atılarak self servis biçiminde yapılıyor. Diğer yandan yaptığımız araştırma çalışmasında Türkiye’de benzin istasyonlarında çalışanların mesai saati, sağlık otoritelerinin 8 saatten uzun olmaması uyarılarına rağmen 12 saat olarak belirlenmiş. Ayrıca en az yılda bir kez çalışanlar sağlık kontrolünden geçiriliyor.

İNSAN SAĞLIĞINA ZARAR VERECEK MADDELER MEVCUT
Türkiye’de özellikle Ankara merkezli üniversitelerde zaman zaman bu konuya dair yapılan çalışmalar bulunuyor. Petek Olgun, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans tezini bu konu üzerinde yapanlardan biri… İstasyonlarda çalışların maruz kaldıkları kimyasallar ve bunların sağlık üzerine etkisi isimli tezini tez danışmanı Prof. Dr. Ali Naci Yıldız ile birlikte yayımladı. Yayımlanan tezde, istasyonlarda çalışanların maruz kalabilecekleri kimyasallar tehlikeleri ile birlikte sıralanmış durumda. Akaryakıt istasyonlarında çalışanların maruz kalabilecekleri tehlikeli maddeler arasında benzen, toluen, etilbenzen, ksilen, karbonmonoksit, karbondioksit gibi insan sağlığına oldukça zarar veren maddeler mevcut.

ÖLÜMÜN KOKUSU: BENZEN
Petrol ürünlerinde doğal olarak bulunan benzen, yüksek derecede hasarlara sebep olabilen bir madde… Benzene kısa sürede ve yüksek dozda maruz kalınması sinir sistemini etkiliyor. Bu durum uyku hali, yorgunluk, baş ağrısı, bilinç bulanıklığı, denge bozukluğu görülüyor. Çok yüksek dozlarda temas söz konusu ise solunum durması sonucu ölüm meydana gelebileceği aktarılıyor. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın yaptığı çalışmalarda ise benzene maruz kalmanın lösemi olgularının görüldüğü ortaya konuldu. Aynı zamanda benzene maruz kalmanın kromozomlarda kırılmalara yol açabileceği de saptandı.

NEŞE VE AGRESYON BİR ARADA: TOLUEN
Toluen, benzinin karıştırılmasında ve çözücü olarak kullanılan bir madde... Kanserojenik etkisi olmayan toluene belli bir derecede maruz kalınırsa baş dönmesi, denge sağlamada güçlük ve baş ağrılarına sebep oluyor. Yüksek dozda maruz kalınması durumunda ise narkotik komaya -yani uyuşturucu komasına benzer -ile sonuçlanabilir. Düşük dozda neşelenme, kendini iyi hissetme ve uyarıcı etkiler, orta doz maruz kalmalarda algılama bozukluğu, halüsinasyonlar, hezeyanlar, agresif ve tehlikeli davranışlar, yüksek dozda ise merkezi sinir sisteminin baskılanması, denge bozukluğu, konuşma bozukluğu, dalgınlık ve nöbetler görülebileceği bildiriliyor.

Alman tekstil devinde maaş isyanı… Sendika yetkiyi aldı! Alman tekstil devinde maaş isyanı… Sendika yetkiyi aldı!

EGZOZDAN ÇIKAN ZEHİR: KARBONMONOKSİT
Egzoz gazlarından oldukça fazla bir şekilde yayılan karbonmonoksit ise oldukça zehirli bir gaz… Solunması halinde hücrelerin oksijensiz kalmasına sebep olan bu gaz; baş ağrısı, baş dönmesi, bayılma ve komaya yol açıyor. Kapalı bir alanda 4 saat kadar maruz kalındığı durumda ölüme sebebiyet verebiliyor.

YURTDIŞINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR SEMPTOMLARI ORTAYA KOYDU
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde Dr. Kerem Şentürk ve Prof. Dr. Bensu Karahalil imzalı yayımlanan “akaryakıt istasyonlarında çalışanların kimyasallara maruziyeti” isimli derleme makalede ise yine benzer bir şekilde akaryakıt istasyonunda çalışanların ne denli zorluklar yaşayabileceğine dair önemli ayrıntılar aktarılıyor. Şentürk ve Karahalil imzalı makalede; yurtdışında yapılan bir çalışma örnek gösteriliyor. Yapılan çalışmada; 151 çalışanın 90’ında belirgin bir şekilde semptomlar gösterildiğinin altı çiziliyor. Görülen semptomlar arasında, baş ağrısı, baş dönmesi, bitkinlik/yorgunluk, kaşıntılı cilt/kırmızı döküntü/kabarcıklar, burun tıkanıklığı ve boğaz ağrısı/boğaz kuruluğu yer alıyor. Hatta yüksek seviyede benzene maruz kalınması sonrasında aneminin görüldüğünün altı çiziliyor.

 “SİNİR SİSTEMİ ETKİLERİ GÖRÜLÜYOR, KESİN OLMASA DA DNA’DA BOZULMALAR OLABİLİR”
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak çalışan Aylin Elkama ise Egedesonsöz’e bu konuya dair açıklamalarda bulundu. Elkama, yapılan çalışmalar ile birlikte istasyonlarda çalışanların maruz kaldıkları benzin buharlarına karşı olan etkileri anlattı.

Elkama, “Uzun süre benzin buharına maruz kalan çalışanlarda bazı sinir sistemi etkileri görülmüştür. Baş ağrısı, yorgunluk, uykusuzluk problemleri, hafıza kaybı ve genel halsizlik şikâyetleri bildirilmiştir. Benzin istasyonu çalışanlarıyla ilgili başka bir çalışmada, görsel bellek ve algının, psikomotor rahatsızlıkların ve görsel motor öğrenme yeteneğinin önemli ölçüde etkilendiği gösterilmiştir. Benzine bir yıldan fazla maruz kalan işçilerde, daha kısa süreli maruz kalan işçilere kıyasla daha düşük görsel bellek ve zihinsel kapasite tespit edilmiştir” dedi.

Çalışanlar her ne kadar yaşadıkları sağlık sorunlarını istasyon sebebiyle olmadığını belirtse de Elkama yapılan çalışmalara dair verdiği örneklerle aslında durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne serdi. Elkama ayrıca yapılan çalışmaların eksikliğinden dolayı bazı verilerin net bir şekilde oluşmadığını belirtti ancak kromozomlarda hasarlar, DNA sisteminde bozulmalar, kanser riskinin artması gibi durumların da oluşabileceğini belirtti.

Elkama, Prof. Dr. Muzaffer Aksoy’un benzen üzerine yaptığı bir çalışmayı da hatırlattı. Benzene maruz kalan ve ayakkabı ve deri işlerinde çalışanların mesleki olarak lösemiye yol açtığının bu çalışma ile ortaya çıktığını belirtti.

“NARKOZ ETKİSİ YARATABİLİR”
Elkama, benzene ve benzin bileşenlerine maruz kalmanın etkisinin kısa sürede de hissedildiğini belirterek, “Bir kimyasal maddenin akut toksik etkisi dediğimizde, o kimyasalın 24 saat içerisinde bir defa veya birkaç defa maruziyeti sonucunda gözlenen olumsuz sağlık etkisi anlaşılır. Benzene akut mesleki maruziyetin narkoz etkisine neden olabileceği belirtilmiş; bu etkiler baş ağrısı, baş dönmesi, uyuşukluk, kafa karışıklığı, tremor (irade dışı titremeler) ve bilinç kaybı gelişebilir. Alkol kullanımı gözlenen bu toksik etkilerin artmasına yol açabilir. Benzen gözleri, cildi ve solunum yollarını tahriş eder. Bazı çalışmalarda benzin istasyonu çalışanları baş ağrısı, yorgunluk ve boğaz tahrişi gibi sağlık semptomları bildirmiştir ve bunlar da benzin ve bileşenlerine maruziyetle ilişkilendirilmiştir” dedi.

“SICAK YERLERDE MARUZİYET DAHA FAZLA”
Elkama, benzin istasyonlarındaki maruziyetin ve etkisinin hava sıcaklığına göre değişebildiğinin altını çizdi. İzmir gibi yazın kavurucu sıcakların hakim olduğu şehirlerde buharlaşmanın daha yüksek olabileceğine dikkat çeken Elkama, “Yapılan araştırmalar, benzin istasyonu çalışanlarının maruziyet riskinin, yüksek ortam sıcaklıklarında ve özellikle tropik ülkelerde benzinin buharlaşmasındaki artış nedeniyle daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu ülkelerde, benzin istasyonu çalışanlarının ortalama sıcaklığın 30°C’nin altında olduğu diğer ülkelere kıyasla muhtemelen daha fazla benzin buharı soluduğu varsayılmaktadır” ifadelerini kullandı. Elkama ayrıca uzun vardiya saatleri sebebiyle maruziyetin daha fazla olabileceğinin altını çizdi.

“İSTASYONUN KONUMU FARK EDİYOR”
Akaryakıt istasyonlarının otobanda veya şehir içinde olmasının benzin buharını solumaya dair etkisinin olduğunu belirten Elkama, “Akaryakıt istasyonlarının konumu, özellikle otobanlara veya yoğun trafiğe yakınlığı, önemli bir faktördür. Araştırmalar, yoğun trafik yollarının yakınında bulunan benzin istasyonlarının trafiğin daha az olduğu banliyölerdeki istasyonlara kıyasla çalışanların benzindeki kimyasallara ait daha yüksek maruziyet konsantrasyonlarına sahip olduğunu göstermektedir” dedi.

“STANDART 8 SAAT AMA ÜLKEMİZDE 12 SAAT ÇALIŞILIYOR”
Türkiye’de benzin istasyonunda çalışma vardiyaları 2 vardiya ve 12 saat şeklinde yapılıyor. Elkama, bu durumun uluslararası standartlar içerisinde günlük 8 saat olduğunu belirterek, “Ülkemizde akaryakıt istasyonu çalışanları günlük 2 vardiya şeklinde 12 saat çalışmaktadırlar. Ancak bu kimyasallara maruziyetin uluslar arası sağlık otoritelerinin belirlemiş olduğu limit değerler, günlük 8 saat ya da haftalık 40 saat baz alınarak belirlenmektedir. Örneğin ABD’de Mesleki Güvenlik ve Sağlık İdaresi (OSHA), benzine yönelik olarak işyeri havası için 300 ppm'lik yasal bir sınır belirlemiştir. Bu şu anlama gelir: Bir işçinin günde 8 saat veya haftada 40 saat ortam havasında maruz kaldığı benzin konsantrasyonu 300 ppm’i geçmediği takdirde herhangi olumsuz bir sağlık etkisi beklenmemektedir” dedi.

OLUMSUZ ETKİLERİ EN AZA İNDİRGEMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR?
Elkama, Türkiye’de yıllar içerisinde işçi sağlığını bu anlamda iyileştirmek için çalışmalar yapılmış olsa da en aza indirgemek için yapılması gereken çalışmaları, “Modern kurşunsuz benzinlerin daha düşük miktarlarda benzen ve kurşun içermesi nedeniyle insan sağlığı için daha az risk oluşturduğu doğrudur, ancak benzinin potansiyel genotoksisitesi ile ilgili sorun halen netlik kazanmamıştır. Benzinin formülasyonunda, üretim süreçlerinde ve dağıtım yöntemlerinde daha fazla değişiklik yapılmasıyla, insan ve işçi sağlığı ve çevre için daha düşük risk seviyeleri mümkün olabilir” diyerek anlattı.

“YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALARI YETERSİZ OLARAK GÖRÜYORUM”
Türkiye’de bu konu hakkında yeterli çalışma olmadığının altını çizen Elkama, “Ülkemizde bu mesleki maruziyet ile özellikle halen netlik kazanmamış olan olası genotoksik etkileri ya da geriye dönük kanser araştırmalarına dair yürütülen çalışmaların yetersiz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çalışanların bu kimyasallara ait limit değerleri geçmeyecek şekilde maruz kalıp kalmadıklarının tespitine dair yeterli sayıda analitik çalışma yoktur. Anabilim dalımızda bu alanda akademik çalışmalarımız bulunmaktadır. Bu tarz bağımsız akademik çalışmaların işçi sağlığının korunması için önemli olduğu kanısındayım” dedi.

4160A697 3942 4280 B2B1 2Be46Ea30Cc7 Aylin Elkama

Aylin Elkama

HANGİ ÖNLEMLER ALINMALI?

Elkama son olarak alınan ve alınabilecek önlemleri şu şekilde aktardı:

Benzin istasyonlarında araçlara yakıt ikmali yapan işçilerin hizmetinin sürekliliği, ele alınması gereken önemli bir sorundur. Bu çalışanların potansiyel olarak tehlikeli atmosfer koşullarına maruz kalmalarını azaltmak veya ortadan kaldırmak adına, self-servis süreci başlatılabilir veya yakıt ikmali sırasında buhar geri kazanım teknolojilerinin kullanımı zorunlu tutulabilir. Akaryakıt bileşenlerine maruziyet sonucu gelişebilecek sağlık etkileri konusunda akaryakıt istasyonu çalışanlarının eğitilmesi, iş uygulamalarının iyileştirilmesi ve maruziyetten kaçınma tekniklerini içeren idari kontroller ve uygulamalar tavsiye edilebilir. Ayrıca, mesleki kimyasallara maruziyetin periyodik olarak izlenmesi, maruziyet değerlerinin uluslararası izin verilen sınırlara uygun hale getirilmesi ve maske ve eldiven gibi kişisel koruyucu ekipmanların uygulanmasını içeren güvenlik önlemlerinin alınması önerilmektedir. Sağlık sürveyansı çalışma hayatı bittikten sonra devam ettirilmelidir. AB’de ve ABD’nin Kaliforniya gibi bazı eyaletlerinde 2035 yılından itibaren petrol bazlı yakıtla çalışan yani dizel ve benzinli motorlara sahip yeni araçların satışının durdurulacağı ve elektrikli, biyoyakıtla çalışan araçlara geçileceği planlanmaktadır. Ancak o tarihe kadar Türkiye’nin buna hazır olup olmayacağını bilemiyorum. Bu sürecin biraz daha uzayacağını kanaatindeyim. Bu sisteme geçildiği takdirde akaryakıt istasyonlarında çalışanlardaki maruziyete bağlı risk elbette azalacaktır.

SÖZ ÇALIŞANLARIN: NE YAŞADIKLARININ FARKINDA DEĞİLLER
Haber müdürümüzün 93 model Serçe’sine atlayarak hem şehir içinde bulunan hem de şehir dışında bulunan akaryakıt istasyonlarını gezdik ve pompa görevlileri ile yüz yüze görüştük. Bu istasyonlar arasında Türkiye’de faaliyet gösteren kurumsal ve büyük markalar da yer aldı. Birçok çalışan içinde bulundukları durumun farkında olmadıklarını belirtti. İstasyonlarda yüz maskesi dahil olmak üzere solunum konusunda koruyucu malzeme kullanmamaları dikkat çekti.

 “BİR KERE ALIŞTIN MI SÜREKLİ KOKLAMAK İSTİYORSUN”
13 yıldır farklı farklı istasyonlarda çalıştığını belirten bir pompacı, “Sağlık sorunu yaşamıyoruz. Şirketlerin doktorları var, bize rutin bakıma geliyorlar. 13 yıldır çalışıyorum ve benzin koklamak bana hiç zarar vermedi. Kolonya gibi zaten, bir kere alıştın mı sürekli koklamak istiyorsun” diyerek kokuya dair bağımlığını anlattı.

“KAFAMIZ GÜZEL GEZİYORUZ”
Kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı bir istasyonda sorumlu müdür olan çalışan kadın görevli ise “Burası şehir içinde kalıyor öyle sorunlar yaşamıyoruz. Benzin kokladığımız için kafamız güzel geziyoruz ve bu bütün sektörde fix bir durum. Benzinli araçlarla biz mutluyuz ve bağışıklık kazandık” dedi.

“İŞYERİMİZE DEVAMLI OLARAK HEKİMLER GELİYOR”
Bir başka istasyonda çalışan sorumlu müdür ise, “Devamlı olarak iş yeri hekimimiz gelip kontroller yapıyor. Senede bir kez gelmesi zorunlu, senede 2-3 defa geliyor bazen işyerine. Tetkikler daha yeni yapıldı. Şu an arkadaşlarımızda bir sorun yok. İşe başlamadan önce sağlık raporlarını doktorumuza iletiyoruz ve onay gelmeden işe almıyoruz. Sağlık sorunları sebebiyle işe hiç başlattığımız arkadaşlarımız da oldu” ifadelerini kullandı.

“KOKUYA DAİR RAHATSIZLIĞIMIZ OLMUYOR, ZATEN KOKU ALMIYORUZ”
Bir pompa görevlisi ise koku duyusunda yitim olduğunu anlatarak “20 yıldır çalışıyorum hiç sağlık sorunu yaşamadım. 20 yıl öncesine göre şimdilerde çok daha rahat. İlk zamanlar çok zordu, çalışma saatleri çok uzundu. Sistem biraz daha oturdu. Kokuya dair hiç rahatsızlığımız olmuyor, zaten kokusunu almıyoruz. Koku beyine işlemiş. Yılda en az 1 defa doktorlar kontrole geliyor bazen 2 de oluyor” açıklamasını yaptı.

“UZUN VADEDE İLLAKİ HASAR BIRAKIYORDUR”
Birçok çalışan herhangi bir sağlık sorunu yaşamadığını iddia ederken aralarından biri ise, “İstasyonlarda kolay kolay uzun vadeli çalışan olmuyor. Telefon parasını biriktirip işten çıkıyorlar. Uzun vadeli çalışan çok olmuyor. 3-4 sene öncesi gibi değil, önceden daha çok ve daha uzun çalışan oluyordu. Uzun vadede buradan çalışmak illaki hasar bırakıyordur. Öyle göründüğü gibi güvenli değil. Göründüğü kadarıyla bir şeyim görünmüyor ama uzun vadede görmek lazım” ifadelerini kullandı.

“SİNİR STRES YARATAN MÜŞTERİLER OLUYOR”
Bir başka istasyonda çalışan bir kadın çalışan ise, “Mesleki hastalık olarak bana bir şey olmadı. Tek mesleki durumumuz sinir stres yaratan müşteriler oluyor. Gelen müşteriler sinirini pompacıdan çıkarıyor. Karısına hava atmak için bize çemkiriyor. ‘Camımı sil’ diye emir veriyor” açıklamasını yaptı.

“SİNÜZİTİM VAR, Bİ’ FIRT ÇEKTİM Mİ KOKU KALMIYOR”
Başka bir pompacı ise “Eğilip kalkarken eklem ağrılarım oluyor arada. Ben de sinüzit var kronik olarak. Benzinden bi’ fırt çektim mi koku moku hepsi gidiyor. O da burnumu açıyor. Sinir-stresi müşteri yapıyor. Psikolojik olarak sorarsan roman yazarım” diyerek yaşadıklarını anlattı.

BENZİNİ KOKLAMAMAYA ÇALIŞIYORUZ
Şehir dışında bulunan benzin istasyonunda çalışan bir pompacı ise, “Muayene oluyoruz her sene. Şu zamana kadar bir sorun yaşamadık. Benzini genel olarak koklamamaya çalışıyoruz. Benzin kokusu güzel ama arada unutkanlık yapıyor. Biz de uzak durmaya çalışıyoruz” dedi.