Büyük S ile yazılan Sanat sözcüğü hepimizde saygı duyma refleksi ve genelde belli bir mesafe yaratır. Oysa sanatı 'yüce bir kavram' olmanın ötesinde hayatımızın içinde pek çok yaraya merhem olabilecek bir araç olarak düşünmek de gerekir. Sanatın işlevlerini bir köşe yazısında uzun uzun tartışmak pek mümkün değil. Ancak yine de sanatın iyileştirici gücünü sanırım hepimiz kabul ederiz.
Farklı disiplinlerin bir araya gelerek ortaya koydukları çalışmalar her iki alanı da başka bir seviyeye taşımaya yardımcı olur diye düşünüyorum. Sanat da uzun yıllar içinde hem farklı alanları etkilemiş hem de bu alanların konusu veya aracı olarak ele alınmıştır.
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud devrim yaratan kuramları, çalışmaları ve uygulamaları ile sadece kendi meslektaşlarını değil döneminin sanatçılarını da önemli ölçüde etkiler. Freud'un serbest çağrışımları dikkate alması, rüya yorumlamaları gibi çalışmaları yepyeni bir akımın ortaya çıkışına temel hazırlayacaktır. Şair AndreBreton'un yazdığı manifesto ile ilk olarak edebiyata sızan gerçeküstücülük resim sanatında da karşılığını bulacaktır. Bilinçdışına inerek aklın denetimini, estetik ve ahlaki kaygıları ortadan kaldırmayı ve böylece 'öz'e ulaşmayı hedefleyen sanatçılar realizme karşı koyarlar.
Başta Breton olmak üzere bu akımın etkisiyle çalışmalar yapan sanatçıların pek çoğu eserlerini Freud' a gösterip onun fikrini almak isterler. Hemen belirtelim ki Freud bunların pek çoğuna küçümser bir ilgisizlikle yanıt verir. Rönesans dönemi sanatçılarına hayran olduğunubildiğimiz Freud belli ki sanata karşı oldukça tutucu bir yaklaşımdadır ve bu yeni akımlara meyletmez. Freud' un eserleri üzerine çalışma yaptığı sanatçılar Michelangelo ve Da Vinci gibi Rönesans döneminin büyük dehalarıdır ve bu çalışmalar sanat eserinin biçim veya teknik açıdan estetik bir değerlendirmesi değil, sanat eserleri üzerinden sanatçının bilinçdışına ilişkin bir fikir ortaya koyması üzerinedir.
Freud'un etkisi altındaki önemli isimlerden biri de ünlü ressam Salvador Dali'dir. Onun bilinçdışı, cinsellik, rüya yorumları gibi çalışmalarını okur ve bunları kendi sanatında kullanır. İd-ego-süperego düzeylerini farklı imgelerle (mesela çekmeceler) resmine yansıtan sanatçı gerçek bilinçdışı malzemeyi yakalayabilmek için uyku ile uyanıklık arası bir halde dahi çalışmalar yapar. Bu çalışmalarını Freud ile paylaşmak ister ancak bir türlü cesaret edemez. Bu konuda nihayetinde ünlü yazar Stefan Zweig'dan yardım ister.
Stefan Zweig da Freud rüzgarına kapılan sanatçılar arasındadır. Yıllarca karşılıklımektuplaşmalarla görüştüğü Freud ve psikolojiye olan ilgisi sayesinde insan ruhunu bu kadar derinlikli anlattığı kitaplarını okuma şansını elde etmiş görünüyoruz.
Resim incelemesi yapmaktan hoşlanmadığını bildiğimiz Freud, Zweig' ınövgü dolu sözlerle bahsettiği Dali ile tanışmayı kabul eder. Bu görüşmede Dali' nin göstermek istediği tablo Narcissos'un Dönüşümü isimli eseridir.
Resmin sol tarafında nehrin yanında yansımasını seyreden Narcissos'un yansıması (bu ikili görüntüleri Dali çok kez kullanmıştır) içinden çiçek çıkan bir yumurtayı tutan el olarak tarif edilmiştir. Yumurta ve çiçek hayata yeniden dönüşü temsil eder.
Tahmin edebileceğimiz gibi görüşme Dali açısından pek de iyi geçmemiştir ancak Freud günler sonra Zweig'a yazdığı mektupta şöyle yazacaktır:'O zamana kadar beni görünüşte koruyucu azizleri olarak seçmiş olan gerçeküstücüleri yüzde yüz aptal olarak görmeye meyilliydim. Bununla birlikte, o genç İspanyol, samimi fanatik gözleri ve inkar edilemez teknik ustalığıyla fikrimi yeniden düşünmemi sağladı'.
Sürrealizm akımının üzerinden daha niceleri geçti ancak sanatın psikolojide kullanımı devam ediyor. Günümüzde sanat terapisi diye adlandırılan uygulamalarda amaç,en genel ifadesiyle, kişilerin sanat yoluyla bilinçdışı malzemesine ulaşmak ve bu malzemeyi bilinç düzeyine getirerek farkındalığı oluşturmaktır diyebiliriz. Çok farklı sanat kollarını kullanabilen bu uygulamalarda performans odaklı bir çalışma yapılmaz dolayısıyla da bireysel veya grup olarak her kişiye uygulanabilir.
Diğer yandan sanatın dışavurumculuğu insanın kendini ifade edebilmesine de olanak sağlar zira bazen sözlerle anlatamadığımız duyguları sembollerle anlatmak daha kolay olur (onbinlerce yıl öncesinde mağara duvarlarına resimler çizen atalarımızın da yaptığı tam olarak budur). Hepimizin birileri tarafından anlaşılmaya duyduğumuz ihtiyacı gidermenin ilk adımı öncelikle kendi içimize bakabilmek ve 'özümüzü' görebilmektir belki de ve sanat bu öze ulaşmak için müthiş bir araçtır.