İkisi de Stanford Üniversitesi Hukuk Fakültesinde profesör olan bir anne babanın çocuğunu hayal edin. Çeşitli platformlarda takip ettiğimiz Amerikan dizilerinden aldığımız yetkiyle Stanford'da hukuk hocası olmanın sıradan bir şey olmadığını biliyoruz. Bu açıdan bakınca doğacak çocuklarının da gen olarak zengin olacağını düşünürüz. Nitekim 1992'de dünyaya gelen biricik oğul, kıvırcık bebe büyüdüğünde beklentileri boşa çıkarmaz,Massachusetts Institude of Technology'de fizik bölümünü bitirir. MIT'de fizik okumanın da az bir şey olmadığını söylemeye gerek yok (dizilerde kendine pek yer bulmamış olabilir diye ben ekleyim dedim). Bu parlak beyin mezuniyetinin ardından Wall Street'te biraz çalıştıktan sonra kendi yoluna gitmeye karar verir ve bir yatırım şirketi olan Alameda Research ile kripto para borsası olan FTX'i kurar. FTX kısa sürede büyük başarılar elde eder ve ismi tüm dünyada bilinen bir borsa haline gelir. Burada sizi birtakım teknik terimlerle boğmadan özetleyeyim, kıvırcık kafa bu borsalardan fazla kar etmenin çeşitli yollarını bulur. Mesela nedense kripto paranın Japonya'da ABD'de de olduğundan daha pahalı olduğunu fark eder ve Amerika'dan aldıklarını Japonya'da satmanın yollarını bulur. Sözün özü voleyi sağlam vurur. Forbes 400'ün 2022'deki listesinde özvarlığıyla dünyanın en zengin 60.kişisi olarak yer alır.

Konuyu yakın takip edenlerin çoktan anladığı gibi bu dahi gencimiz adı Sam Bankman-Freid. Bazı kan emiciler pardon kan emici demişim, BigTech patronları, politikacılar, bankacılar arasında anıldığı gibi yazının bundan sonrasında kendisinden SBF olarak bahsedilecektir. Malum olduğu üzere SBF'nin hikayesi mutlu sonla bitmiyor. 2022'nin sonunda kara para aklama, dolandırıcılık gibi farklı suçlarla FTX'in merkezinin olduğu Bahamalar'da göz altına alınarak ABD'ye getiriliyor ve toplam 115 yılla yargılanıyor. 50 yıl alacağına kesin gözüyle bakılan SBF 25 yılla yırtıyor gibi görünse de kendi deyimiyle 'hayatının kullanışlı yıllarını' hapiste geçirmesi dün itibariyle kesinleşiyor. Stanford'lu hukukçu bir ailenin iyi bir avukat ordusu kurduğundan şüphemiz yok, nihayetinde onlar da kendi hislerine odaklanmadıklarını, en önemli 'projelerinin' oğullarının hukuk mücadelesine destek vermek olduğunu belirtiyorlardı. Diğer taraftan FTX'in pandemi döneminde Stanford'a 5.5 milyon doları geçen bağışta bulunduğunu ekleyelim ve bağış konusuna sonradan değinmek üzere bir virgül koyalım.

Kesinleşen suçunda şirketine yatırım yapanların 1.7 milyar dolar, kredi verenlerin 1.3 milyar dolar ve FTX borsasında yatırım yapanların ise 8 milyar dolar kaybettiğini görüyoruz. Dava sadece ABD'de değil tüm dünyadaki kripto borsası yatırımcıları için bir nevi bu piyasaların güvenilirliğinin testiymişçesine özel bir önem taşıyordu. Yazımız bir yatırım tavsiyesi olmadığı için konuyla ilgili yorumlara yer vermiyorum.

Her zaman olduğu gibi asıl zarar görenlerin paralarını değerlendirmek isteyen sıradan yatırımcılar olduğunu görüyoruz. Kolay yoldan para kazanmaya çalışmanın anlaşılır olduğu bazı durumlar var elbette. Artık çalışarak hiçbir şey elde edemeyeceğini, zenginlerin daha zengin, fakirlerin daha fakir olmaktan başka bir yolunun olmadığı bir düzende çıkış yolu aramak bazıları için anlaşılır olabilir. Benzer şekilde ülkemizde de toplamı 80 milyar lirayı bulan yasa dışı bahis sistemlerinin de neden bu kadar popüler olduğunu anlamak mümkün. Üstelik geliri daha az olan kişilerin parayı daha fazla riske atabileceğine ilişkin pek çok çalışma da var.

Bu sistemlerden kimlerin zarar görüp kimlerin kazançlı çıktığını biliyoruz. Nihayetinde her zaman kasa kazanır. Diğer yandan yasa dışı sistemlerin kimler tarafından nasıl korunduğunu ana akımda yer almayan bazı haberlerden takip etmek mümkün. O da olmuyorsa sinema-dizi endüstrisine de başvurabiliriz. Malum olan bu mevzuyu Amerika'yı yeniden keşfeder gibi huzurlarınıza sunmanın gereği de yok. Ancak bu davada tuhaf bir şekilde adı bolca geçen ve SBF gibi yeni düzenin yeni tip zenginleri arasında popüler olan bir 'felsefeye' (felsefenin de hayırlısı nasip olsun) dikkat çekmek istiyorum: Etkili Fedakarlık.

Etkili fedakarlık (effective altruism), Oxford'lu bir felsefeci Will MacAskill tarafından ortaya atılan bir kavram. Kişinin kazandığı paradan bir kısmını bağışlaması sözünü vermesi gibiymiş görünse de aslında tam tersi şeklinde kişi bağışlamak üzere kazanç yollarını arttırmaktan kaçınmaması gibi görünüyor. Yani piyango size çıktığında istifa etmeyeceksiniz de daha fazla kazanmak üzere kullanacaksınız bu parayı ve elbette kazancınızın bir bölümünü de bağışlayacağınızı beyan edeceksiniz. Üstelik bu bağışlama işini de yararcılık (utilitarianism) prensibine göre yapmanız gerekiyor. Yani en çok kişinin en iyi şekilde faydalanacağı üzere planlanmalı. İlk bakışta oldukça iyimser bir havaya kapılmak mümkünse de biraz kurcalayınca 'zenginlerin daha iyi ve derin görünmek için farklı bir hobisi' haline gelebileceğini görüyorsunuz.

SBF'de üniversite yıllarında Will MacAskill ile tanışıyor ve ondan çok etkileniyor. Etkili Fedakarlık yoluna giriyor ve bu konu 1 yıldan fazla süren davasında da kendine bol bol yer buluyor. Elbette bu konuyu da eline yüzüne bulaştırıyor ve lüks içindeki yaşantısında yaptığı fahiş harcamalar en hafif deyimiyle 'samimiyetini sorgulatıyor'. SBF'nin yaptığı yardımların önemli bir bölümü ABD seçimlerindeki demokratlara gittiğini hemen söyleyelim. ABD demokratlarının kime ne faydası dokunmuş olduğu hususuna girmeden 2022'de Bahamalar'daki bir söyleşide çekilmiş bir fotoğrafı paylaşmak isterim.

Bill Clinton ve Tony Blair takım elbiseleri içinde uslu uslu otururlarken şortlarını çekmiş SBF elindeki telefon ile oldukça rahat görünüyor ve herkese paranın kim tarafından ödendiğini gösteriyor. Bill Gates gibi pek çok zenginin çeşitli vakıflar aracılığıyla toplum faydasına çalışan kurumlara bağışlar yaptıklarını da biliyoruz. Bildiğimiz başka bir konu ise gelir adaletsizliğinin, zenginler ve yoksullar arasındaki uçurumun hiç bu kadar açılmamış olduğu. Suç benim değil, nereye bakarsak bakalım konu her zaman toplumsal bir iyileşmenin kişilerin vizyonlarına, vicdanlarına kalmış bir yardımlaşma meselesi olmadığı, kapitalizmin adının bile alınmayacağı eşitlikçi ve adil bir ekonomik ve siyasi bir yapılandırmayla sağlanacağına geliyor.