BASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kasalı, ekonominin 1 yılını ve 2023 yılı öngörülerini muhabirimiz Diren Çelik’e anlattı.
Batı Anadolu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (BASİFED) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kasalı ekonomide 2022 yılını değerlendirdi ve 2023 yılı öngörülerini anlattı.
2023 yılında Türk ihracatçısını zor günlerin beklediğini dile getiren Kasalı, Türkiye'de en büyük sorunun hukuk sisteminin işleyişi olduğunu belirtti ve hukuk sisteminde yaşanan sorunlar sebebi ile Türkiye'ye yatırımcı gelmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Kasalı, 2023 yılında tüm olumsuzlukların ortadan kalkması için adımların atıldığı ve Türkiye'ye yakışır bir seçim sürecinin yaşanmasını diledi.
Kasalı'nın siyasilere ise çağrısı var: Sürprizlere kapalı bir ülke istiyoruz!
'2023'TE ÇOK SERT ZİKZAKLAR OLABİLİR'
-Türkiye ekonomisi 2022 yılında zor günler geçirdi. Dünya ölçeğinde yaşanan pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle küresel düzeyde bir resesyon var. 2023 yılında bu durum başta ihracatçılar olmak üzere üyelerinizi nasıl etkiler?
Pandemi ve Ukrayna Rusya savaşı tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de olumsuz etkiliyor ama bizim ülkemizin kendine özgü sorunları olması nedeniyle biz bu gelişmeleri daha ağır yaşıyoruz. Türkiye'de alınan kararlar nedeniyle dünya bunları 1 kat hissediyorsa biz olumsuz ayrıştığımız için bu sorunları 5 kat daha ağır hissediyoruz. Özelde Türk ihracatçısını, genelde iş hayatını çok sorunlu bir yıl bekliyor.
Üstelik, neredeyse yılın ortasına denk gelecek bir takvimle seçim yılına girdiğimiz bu günler belirsizliği ve popülist söylemleri de yanında getiriyor. Seçimin sonucu ne olursa olsun, seçimden sonraki dönemde sert bir ekonomik ortam oluşacağını düşünüyorum. Ekonomide sert bir duruş, sert fiyat hareketleri ve çok sert zikzaklar olabilir. Ama biz Türkiye'de yaşayan iş insanları olarak bu krizleri sürekli yaşadığımız için şirketlerimizi kaybetmeden yolumuza devam ederiz diye düşünüyorum. Bugün uygulanan politika ile ihracatın artması, ithalatın azalması dolayısıyla cari açığın düşmesi hedefleniyor ama tam aksi sonuç alınıyor. Hedeflenenlerle yaşananlar birbirini tutmuyor. İhracatçılar çok büyük sıkıntı yaşıyor şu anda. Önümüzdeki günlerde de bu sıkıntıların daha da artacağını düşünüyorum.
'BELİRSİZLİKLER YATIRIMLARI ENGELLEDİ'
-Son dönemde Türk ekonomisinde yaşanan olumsuzluklar, kur ve enflasyon oranlarındaki yükseliş 2022 yılında üyelerinizi nasıl etkiledi?
Kur atakları ve buna bağlı enflasyon rakamları o denli yüksek seyretti ki elimizdeki sözleşmelerin hükmü kalmadı. İş hayatında sözleşmeler 12 aylık yapılır. Ama hızlı değişimler yüzünden sözleşmeler geçersizleşti. Belirsizlikler nedeniyle geleceğe dönük de bir projeksiyon yapılamadı. Belirsizliğin arttığı dönemde yatırımlar da olumsuz etkilenir. Türkiye'nin belirli bir büyümeye ihtiyacı var. Bu büyüme ihtiyacını yerine getirmek için yatırımlar yapılması gerekiyor ama belirsizlikler yatırımları erteledi. Bu durum da hem istihdamı olumsuz etkiledi hem de fiyatların daha da artmasına yol açtı. İş hayatının beklentisi istikrardır. Ekonomik uygulamalarda, fiyat ve kur artışlarında istikrar isteriz. Ama istikrara maalesef hasret kaldık. Alınan tedbirlerin reaktif olduğunu düşünüyorum. Karşılaşılan bir sorun karşısında hızlı tepki gösterilerek bir karar alınıyor. Stratejik bir bütünlük içinde karar alınması gerekirken, bu yapılmadığı için alınan kararlar da istenilen sonuçları vermiyor.
'TÜRK İŞ İNSANININ ULUSALCI TAVRI VAR'
-Üyeleriniz arasında yatırımlarını Türkiye'den başka ülkeye kaydırmak isteyenler var mı?
Şirketler büyüdükçe uluslararası piyasaya çıkma yolu da karşılıklı olur. Eğer Türkiye bir yabancı sermaye istiyor ise içerideki sermayenin de dışarıda filizlenmesi, pazarının büyümesi, üretiminin artması ve dış pazarda örgütlenmesi için yatırım yapması global bir ekonominin gereğidir. Ancak içeride yaşadığımız sorunlar yüzünden tasarruf imkanı olmayan Türk iş adamı dışarıda da yatırım yapamaz. Ayrıca iş insanımızın bir ulusalcı tavrı da var. 'Ben burada para kazanıyorum, bu kazandığım parayı da burada değerlendireyim. Türk ekonomisine, Türkiye'nin ekonomisine belirli katkıda bulunayım' refleksi var. Zaman zaman birtakım duyumlar alıyoruz ama kitlesel diyebileceğimiz, çok dikkate alınacak bir sermaye çıkışı görmüyorum. Bu yaygın bir tavır değil.
'SÜRPRİZLERE KAPALI BİR ÜLKE İSTİYORUZ'
-Yaklaşan bir seçim var. Siyasilere ülke ekonomisinde yaşanan sorunların kalıcı çözümü için neler önerirsiniz?
Türkiye'nin yapısal sorunları var. Ancak biz hep mikro sorunlarla boğuşuyoruz. Türkiye'de çok büyük bir hukuk sorunu var. Türkiye'de iktisat bilimine, ekonomi bilimine, çok uymayan uygulamalar var. Demokrasiye ait sorunlarımız var. Kısa zaman içinde hukuk alanında yaşanan sorunları kesin çözmemiz lazım. Hukukun tartışıldığı bir ortamda ne yerli yatırımcıyı, ne de dış yatırımcıyı ülkemizde yatırıma ikna etmek kolay değil. Yatırımın olmadığı bir ülke büyüyemez. Seçim sonrasında bizi yönetmek isteyenlerden şunları duymak isteriz. Türkiye'yi batıdaki gibi sürprizlere kapalı, kurların bir gecede yüzde 20-30 oynamadığı, ekonomik kararların sabahtan akşama değişmediği bir ülke. Bunun yolu da normalleşmeden geçiyor.
Türkiye'nin süratli bir şekilde normalleşmesi lazım. Normalleşme de hukuk normlarının oturduğu, demokratik geleneklerinin yerleştiği ve ekonomi bilimi neyi emrediyorsa o kuralların uygulandığı bir yapı gerektiriyor. Partilerden de bunu duymak istiyoruz. Seçim sürecinde ağırlayacağımız siyasi parti temsilcilerini bu taleplerimizi ileteceğiz.
'ETKİ YATIRIMLARI KÜRESEL DÜZEYDE TEŞVİK EDİLMELİ'
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Ege Ekonomik Forumu'nda özel sektörün salt finansal getiriye dayalı bakış açısının değişmesi yönünde öneriniz olmuştu. Bu öneriye iş dünyasında nasıl bakıldı, ne tür tepkiler aldınız?
İş hayatımızdaki aktörler, artık geçmiş yıllara göre çevreye daha duyarlı ve bilinçliler. Bu gelecek için ümit verici. Burada çok olumlu yansımalar oldu ve ulusal ölçekte davetler alıyorum. Etki Yatırım Kurulu var bunlar bizim federasyonumuz ile ortak eylem yapma, projeler üretme, toplantılar yapma teklifinde bulundular. Bugün iklim değişikliğinin yol açtığı orta ve uzun vadeli sorunları hepimiz görüyoruz. Bu büyük değişiklikleri insan ömrü içinde yaşıyoruz. İş insanları bunun farkında. Hepimiz aynı gemideyiz. Yaşadığımız gezegenin belli imkanları var. Bu imkanları zorladığımız sürece bizim gezegeni kaybetme gibi bir tehlikemiz var. Gezegeni kaybettiğimiz takdirde hayatımızı kaybederiz. Artık bu sürdürülebilirlik sözcüğü sihirli bir hale geldi. Bir ihtiyaçtan doğdu. Bu duyarlılığın sadece iş insanında kalmaması lazım. Sürdürülebilirlik eğitim düzenimizin önemli unsuru haline getirilmeli. Genç kuşakları sürdürülebilirlik konusunda donanımlı hale getirmeliyiz. Eğer yerel ölçekte fırsat eşitliği olmazsa, gelir dağılımında adaletsizlik olursa, çevremizi ve kaynaklarımızı doğru kullanmazsak ulusal ölçekte de bir huzursuzluk bizi bekliyor.
Küresel anlamda da etki yatırımının, kavramın ortaya çıkardığı değerleri dikkate almazsak, kuzey ve güney arasında oluşacak bir iklim krizinde güneyden kuzeye göç olacaktır. Bu uluslararası küresel demografinin de bozulması anlamına gelir ve bu birçok sosyokültürel olaya sebep olur. Birleşmiş Milletlerin bu olaya müdahale etmesinin de sebebi bu. Makro açıdan baktığınızda hem ulusal ölçekte dengesizliklerin azalması lazım hem de küresel anlamda azalması gerekir.
Örneğin büyükşehir belediyelerinin sorunları kötü kentleşme. Kötü kentleşme bir çevre sorunu aynı zamanda. Peki kötü kentleşmenin sebebi kırsal kesimin çok hızlı bir şekilde kente göç etmesi. Demek ki büyük şehirleri yöneten yerel yönetimlerin de etki yatırımını dikkate alarak yatırım yapması ve kentlere göçü önleyecek projeleri geliştirmeleri gerekiyor. Bu sayede kentler kurtulurken, tarımsal üretim artışı ve fiyat istikrarı da sağlanacaktır. Sadece iş insanlarının değil, yerel yönetimler, devlet ve uluslar arası kurumların da artık etki yatırımlarına yönelmesi şart. Bu sadece iyi niyetle, eğitimle olmaz. Ulusal ölçekte hükümetlerin uluslararası ölçekte de küresel finans merkezlerinin bu konuyu teşvik edici bir tavır içinde olmaları lazım.
2023 yılından beklentileriniz nelerdir?
Konuştuğumuz hiçbir olumsuzluğun olmamasını diliyorum. Özelde Türkiye'ye yakışır, bir seçim süreci olmasını temenni ediyorum. Seçim sürecinde gerek iktidarda, gerekse de muhalefette hiçbir şekilde istikrarsızlığa ve huzursuzluğa yol açacak hiçbir uygulamanın olmaması lazım. Yani bu seçimi bir kere sağ salim geçirmeye özen göstermemiz gerekiyor. Seçim güvenliğinin de hiçbir şekilde tartışmaya açık olmayacak biçimde sağlanmasının ülkemizin geleceği için çok önemli olduğu düşünüyorum.