İzmir Ticaret Odası (İTO)’nın yaklaşan seçimleri öncesi mevcut Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş’a “Hodri meydan” diyerek rakip olan İTO Meclis Üyesi Metin Aztekin, plan ve projelerini EGEDESONSÖZ’e anlattı. Uzun yıllardır İzmir Beyaz Eşya Satıcıları Derneği (İZBEYDER)’in başkanlığını da yürüten Aztekin, ekibiyle birlikte başta finans olmak üzere üyelerin adiyet duygusunu yeniden canlandıracak çalışmalara imza atacaklarını söyledi.

EGEDESONSÖZ - İzmir'in en köklü kurumlarından biri olan İzmir Ticaret Odası(İTO)'nda yaklaşan seçim tarihi ile birlikte, mevcut yönetime adaylar da çalışmalarını hız kesmeden sürdürüyor. Bugüne kadar ki en çekişmeli seçimlerden birini yapmaya hazırlanan İTO'da adaylığını 'Hodri meydan' diyerek açıklayan İTO Meclis Üyesi Metin Aztekin, plan ve projelerini EGEDESONSÖZ'e anlattı.

Beyaz eşya sektöründe uzun yıllardır faaliyet gösteren ve halen İzmir Beyaz Eşya Satıcıları Derneği (İZBEYDER)'nin başkanlığını yürüten Aztekin, ekibiyle birlikte başta finans olmak üzere üyelerin adiyet duygusunu yeniden canlandıracak çalışmalara imza atacaklarını söyledi. Aztekin, İTO'nun mevcut gücünü çok iyi bildiklerini ve seçilmeleri halinde önümüzdeki dönemde bu gücü üyelerin menfaatleri doğrultusunda faydalı çalışmalara imza atarak kullanacaklarını belirtti.
İTO'nun geçtiğimiz ay yapılan meclis toplantısında başkan adayı olduğunuzu ilan ederek, mevcut yönetime 'Hodri meydan' dediniz. Dilerseniz görüşmemize buradan başlayalım. Neden aday oldunuz?
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Ben, her söylediğim sözün arkasındayım. Uzun yıllardır ticaretle uğraşıyorum ve İzmir Beyaz Eşya Satıcıları Derneği (İZBEYDER)'nin de başkanlığını yürütüyorum. Dilerseniz kısa bir bilgi vererek konuşmama başlayayım. Biz derneği kurduğumuz zaman, açılışını Ekrem Bey yaptırdık. Yani, kendisiyle tanışmamız yıllar öncesine dayanır. Ben, bu süre içinde özel işlerimden dolayı İTO meclisinde yer almadım. Sadece son 4 yıldır meclis üyesi olarak çalışmalarımı sürdürdüm. Peki mecliste geçirdiğim bu kadar süre ne gördüm? Meclisin gücünü bilmediğini ve bunu üyelerine yansıtmadığını… Benim aday olma sebebim ise bu gücün kullanılmasını sağlamak. Burada üyelere bir şeyin verilmediğini, bir anlamda fayda sağlanamadığı için aday oldum.
Peki, bu adaylığınız konusunda komiteniz size nasıl bir destek verdi? Son durum nedir?
Başkan adaylığımı açıklamadan önce de beyaz eşya sektörünün bana desteği tamdı; şimdi de devam ediyor. Seçimlerin sonucu sandıkta belli olacaksa da kendi komitemizden çıkmış gibiyiz. Rakibimiz yok şu an. Ekrem Bey, dört rakip çıkardı ama kendileri toz duman oldular. Son günlerde çıkar mı onu da bilemiyorum çünkü süre çok kısa. Biz çok yol kat ettik.
İTO'nun belli konularda kat ettiği önemli yollar var. Kruvaziyer turizmi veya İzmir Ekonomi Üniversitesi gibi. Siz bu noktada nasıl bir durum değerlendirmesi yapıyorsunuz?
Ekrem Bey ne yapıyor? 'Bir çerçeve çiziyorum, burası bu' diyor. Her meclis toplantısında bir şablon var ve bunun dışına çıkılamıyor. Yeni bir heves yok. Üyeler tek düze yaşama geçmiş durumda. Oda da belli başlı konular tartışılıyor: Örneğin kruvaziyer turizmi. İTO uzun zamandır ayak bastı parasını veriyor. Evet bu doğru bir proje. Ben de başkan olsam bu şekilde devam ederim. Hayır demem. İkincisi ise İTO Vakfı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi. Diğer konu ise İzmir'in EXPO 2020 adaylığı. Peki bunlar dışında başka bir konuya değiniliyor mu? Hayır. Ben de bir meclis üyesi olarak istiyorum ki, İTO üyeleri İTO'dan faydalansın. Odanın temel amacı ne? Ticari olarak üyelerine fayda sağlamak. Şu anda Odaya bağlı 70 bin üye bulunuyor ancak 20 bin tanesi aidatını dahi yatıramıyor. Bir kısmının üyelikleri ise askıda. İşte dramatik olan nokta bu. Sen üyene soruyor musun, 'Niye aidatını yatıramıyorsun, finansal sorunların mı var? Sıkıntıların neler?' diye. Hayır. Ben de bunun değişmesi ve üyelere ulaşılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu noktada sizin planlarınız neler? İTO'nun ve üyelerine geleceğine ilişkin nasıl bir rota çiziyorsunuz?
Bunu sırasıyla anlatmakta fayda var. Seçimlerde ekip arkadaşlarımla birlikte başarılı olursak, ilk işimiz finans konusunda çalışmalar başlatmak olacak. Çünkü üyelerin ciddi sıkıntıları var. Üyelerin giderleri yüksek ama kimse yanlarında değil. Şu anda odamızda ekonomi uzmanı kaynıyor. Bu uzmanlardan oluşan bir ekip oluşturacağız ve bu ekibi sıkıntısı olan firmaya göndereceğiz. Bu uzmanlar da o işletmenin finansal röntgenini çekecek. Bu tabloya göre de öneriler sunulacak. Örneğin firmanın satışının az olduğu mu tespit edildi. O halde, 'Satışlarını artırmak gerekiyor' denecek. Ya da firma yüksek faizli kredi mi kullanmış, o zaman 'Biz sana Oda kaynaklarından kredi bulacağız' denecek. Bu gezici bir ekip olacak ve yerinde tespit yapacak. Zaten büyük firmalar danışmanlık şirketleri aracılığı ile bunu yapıyor. Biz ise başvuran herkese talep sırasına göre ulaşacağız. Üstelik bu talepte bulunan üyemizin karşısına telesekreter değil, yetkili birisi çıkacak. Yani işletmeler özel çözümler sunacağız.
Yüksek faizli kredi diyorsunuz ancak finansman konusunda zaten İTO'nun anlaştığı bankalar bulunmuyor mu? Bu bankalar yapılan anlaşmalar gereği üyelere kolaylık sağlamıyor mu?
İTO'nun şu anda 14 banka ile anlaşması bulunuyor. Bana göre bunlar gösteri için yapılan anlaşmalar. Siz firma sahibi olarak bir bankaya gitseniz, daha uygun şekilde kredi kullanabilirsiniz. Üstelik Odanın yaptığı faizden daha düşük olarak. Dolayısıyla Oda ile bankalar arasındaki ilişkiler tekrar gözden geçirilecek ve en iyi şartları sunan bankalarla anlaşma yapılacak. Kim daha uygun şartla gelirse, o banka diğerinin önüne geçecek.
Finansman ve kredi dışında ilk etapta yapmayı uygulamaya alacağınız plan nedir? Birkaç örnek verebilir misiniz?
İlginç bir tespitimi aktarayım. Bildiğiniz üzere Kemeraltı ve Alsancak'ta Oda üyesi birçok esnaf arkadaş bulunuyor. Ancak zaman zaman buralardan bazı şikayetler de geliyor. Biz bunu dikkate alarak şöyle bir uygulamayı hayata geçirmeyi öngörüyoruz: İTO'ya bağlı her üyeye Oda üyesi olduğunu belirten sarı pirinçten bir levha yaptıracağız. Bu levhada şu yazacak: 'Burası İTO'nun bir üyesidir. Güvenli alışverişler dileriz.' Buradaki amaç müşteri memnuniyeti ve güvenini kazanmak. Bu basit ama çok etkili bir yöntem... Eğer Odaya gelen bir şikayet olursa, gerekli incelemeleri yapıp, o firmanın levhasını alacağız. Böylece onun bizim üyemiz olmadığını ifade edeceğiz. Bu üyelerin odaya aidiyetini sağlama noktasında da önemli bir adım olacak. Bunun yanında Oda üyelerinin tamamına 'Prestij Kart' vereceğiz. Ön görüşmelerin tamamının yaptık. Üyelerimiz hastane, otel, restoran ve sağlık hizmeti gibi birçok hizmeti bu karıt kullanarak uygun şekilde alabilecek. O zaman üye de 'Aidatımı veriyorum ama en azından bir güvencem var' diyecek.
Aidiyet duygusuna vurgu yaptınız. Projelerinizi İTO üyelerinin bu noktada yaşadığı sıkıntıdan yola çıkarak mı hazırladınız?
Bugün bir şirket açtığınız anda gidip oraya kayıt olmak zorundasınız. Ben iddia ediyorum, mecburen kayıt olma zorunluluğu bulunmasa inanın Odaya 10 kişi bile kayıt yaptırmaz. Çünkü bir şey elde edemiyorsunuz. En kritik dönemde bir belge alacaksınız, onu almakta bile problem yaşıyorsun. Ben üye endeksli çalışıyorum. Bizim üzerinde durduğumuz nokta şu: Biz, yönetime gelirsek 'Üyelerimiz nasıl daha kazançlı ticaret yapılabilir?' diye düşünerek çalışacağız. İTO çok güçlü bir kurum ancak sen bunu kullanamıyorsun. Belediye ile bile kavgalısın. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile aran bozuk. Kimseyle anlaşamıyor ve bu gücü kullanamıyorsun. Her yerde karşına duvar çıkıyor. Eğer seçimlerde istediğim sonucu elde edersem bunlar olmayacak. Çünkü birleştirici bir yönüm var. Daha yumuşak bir insanım.
Birleştirici olmak tek başına yeterli olacak mı? Lakin yönetim noktasında yaşanan fikir ayrılıkları her kurumda oluyor?
İşte konunun en can alıcı kısımlarından birisi de bu. Seçildiğimiz taktirde Odamızda yönetim kurulu ve meclis iradesi, birlikte hareket edecek. Bu çok önemli. Şu anda odayı meclis de yönetmiyor yönetim kurulu da. Odayı tek bir kişi yönetiyor. Çünkü yönetim oluşturulurken buna göre davranılmış. Düşünün İTO'nun 11 kişilik yönetiminin 5'i yok. Yönetim şu anda 6 kişiden oluşuyor. Benim dönemimde böyle bir şey olamaz. Karar sürecine herkes katılacak. Bunu yaparken de meclisin onayı olmadan bir şey mümkün olmayacak. Bir de şu var. Ben İTO'ya siyasetin karışmaması taraftarı olan birisiyim. Yıllardır da bunu savunuyorum. Herkesin siyasi bir kimliği olabilir. Ama bunu oda kapısında bırakmalıyız. İçeride siyasi olarak ticari hayatımıza devam etmemeliyiz. Bu çok net. Odada siyaseti yaşatmam. Siyasetin olduğu yerde hizipçilik olabilir.
Bugüne kadar İTO Yönetimde yaşanan sıkıntılara sizin yaklaşımınız ne oldu? Usul ve yöntem konusunda bir eksiklik mi var?
Yaşanan sıkıntılar olabilir. Ben, yönetim kurulunda olsam ve anlaşamadığım bir nokta dahi olsa istifa etmem. Neden? Çünkü, zaten oradayken de meclisteyim. Orada beğenmediğin her olaya şerh koyarım ama mecliste bunu anlatırım. Ayrılıp kaçmak olmaz. Bu dönem muhalif olarak çok kişi yoktu. Yönetimsel davranış konusunda diğer Oda ve Borsalarla irtibata geçtim, 'Siz de nasıl işliyor bu süreç?' diye. Birçok cevap aldım. İTO'da ise durum şu: meclis ve yönetim kurulu başkan çıkıyor, anlatıyor. Sonra üyelere söz veriliyor. Eğer bir yanlışlık varsa bunu belgeleriyle ortaya koyuyorsunuz. Mesela ben belgesiz konuşmam. Ondan sonra başkan çıkıp size cevap veriyor. Ancak sonra bize bir daha cevap hakkı tanınmıyor. Sen orada söylediğinle kalıyorsun. O iş de kendi bildikleri gibi yürütülüyor. Diğer odalar ise bunun niye böyle olduğu sorgulanıyor.
Sanıyorum burada muhalif görüş de olsa katılımcılığı sağlamak çok önemli. Bunun açık oylama yapılan bir meclis ortamında kimi zaman sıkıntı yaratacağını düşünüyor musunuz?
Aslında hedeflerimizden birisi de Odaya elektronik oylama getirmek. Çünkü el kaldırıldığı zaman Ekrem Bey bunları takip ediyor. Necip Bey, daha önce bunu söylemişti. Dolayısıyla bu yöntem uygulanabilir. Tabi ki, son karar meclisin. Yönetime gelirsek, bu konuyu meclise getirir, oradan nasıl bir karar çıkarsa onu uygularız. Elektronik oylamada da bazı sıkıntılar olabilir ancak TBMM'deki gibi parmak izi ve iyi bir altyapı ile bu gerçekleştirilebilir.

Bir de fuarlara katılım konusunda bazı şikayetleriniz bulunuyordu. Bununla ilgili düşüncelerinizi biraz daha açabilir misiniz?
Fuarlar İTO'nun amaçları arasında değil; görevleri arasında yer alıyor. Götürmezseniz suç işlersiniz. Bizim dönemimizde de bu sonuna kadar devam edecek. Ama nasıl devam edecek? Amacına uygun olarak. Geçtiğimiz dönemlerde biri İngiltere birisi de Girit'e olmak üzere iki gezi yapıldı. Peki sonuç ne oldu? Sıfır... Bir tane ticari bağlantı yapıldı mı? Hayır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, iş ve turistik gezileri birbirinden ayırmak. Nokta atış şeklinde, küçük gruplar halinde geziler düzenlemek. Örneğin Libya ya da Irak'a iş gezisi mi düzenlenecek. Önce buradaki ticaret odalarıyla bağlantı kurulacak; sonrasında 10'ar kişilik gruplar halinde buraya gidilip görüşülecek. Dönüşte ise meclise bilgi verilerek, ilgili arkadaşların bu bilgilerden faydalanması sağlanacak. Biz de ne oluyor. Kalabalık bir şekilde gidiyorsunuz. Karşılıklı güzel sözlerden sonra, iş bitiyor. İstenilen sonuç alınamıyor. Üstelik dönüştü bu geziler büyük başarıymış gibi aktarılıyor.
Geçtiğimiz meclis toplantısında 'Hodri meydan' diyerek başkan adayı olduğunuzu açıkladınız. Bu düşünceniz hala geçerli mi?
Elbette. Ekrem Bey mecliste çıkıp konuşuyor. İnsanları tahrik ediyor. Daha meslek komitesinden bile çıkılmamışken açıklamalar yapıyor. Kendine güvenen herkes meydana çıkar. Onun kendi işleriyle ilgili projeleri var. Nerede olursa olsun, hodri meydan. İster 5 kişi, ister 5 bin kişi. Çıkıp tartışalım. Ben yanlışları ortaya koyacağımı söylüyorum. Onları ortaya koyacağım için de kendisi kaçıyor. Zaten projesi olsa çıkar konuşur. Bir de seçimler öncesi yaşanan bazı yanlışlıklar var. Bakınız, bir önceki seçim tarihi 4 Şubat idi. Buna karşın yanlış hatırlamıyorsam 21 Ocak tarihinde 81 tane şirket kuruldu. Bunlardan 51 tanesi akaryakıt ve yağ grubunda. Ben bunu açıkladım, Ekrem Bey ise 'Yasal bir durum' dedi. Evet, yasal olabilir ama etik değil. O zaman parası daha çok olan kişi gider, 150 tane şirket kurar ve seçimi alır. Nerede demokrasi? Bu yasayla belirlenmiş bir şey. Yanlış gelmiş ama düzeltilmemiş.
Biraz da İzmir'deki birçok kurumun üzerinde durduğu EXPO 2020 adaylığı hakkında konuşalım. Sizin konuyla ilgili düşünceleriniz neler?
Aslında EXPO 2020 için kaş yapayım derken göz çıkartılıyor. EXPO için belirlenen İnciraltı, son derce yanlış bir yer. Orası denizin kıyısında değer kazanmış, kentin akciğeri olan bir yer. İnsanları EXPO alanı diye oraya götürürseniz beğenilir tabi. Ancak işin doğrusu bu organizasyonu, az gelişmiş bir yerde yapmak. Sizin kuracağınız yer gelişmemiş büyük bir alandır ancak, EXPO sonrasında burası kalkınır. Dünyanın her yerinde böyledir. İnciraltı'nda yıllardır imarla ilgili sıkıntı vardı, bu vesileyle onu çözdüler. Barcelona, iki EXPO yapmış. Her ikisi de az gelişmiş yerlerde gerçekleştirilmiş. Yer mi yoktu? Limontepe'de ya da Yeşildere'de olabilirdi. Bir de bizim temamız 'Herkes için sağlık'. Güzel, ancak İzmir'de 299 kanser hastasına bir yatak düşüyor. Sıra bekliyorsunuz. EXPO'nun alınması için ben Afrika'da bile yaşarım yeter ki gelsin ama her şeyi ülke olarak yanlış mı yapacağız biz.
Son olarak İzmir ekonomisi ve sektörün durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
İzmir'in ekonomik durumunda genel bir sıkıntı var. İş dünyası, işin azlığından ve paranın az dönmesinden şikayetçi. Beyaz eşyacılardan bunu biliyorum. Kredi kayıt bürosu, iyi oldu ama senetlerde hapis cezası kalktı. Taşrada adam, 'Ödemiyorum' derse hiçbir şey yapamıyorsunuz. Bunun cezai bir yaptırımı yok. Eskiden hacze gidiyordunuz şimdi bunu da yapamıyorsunuz. Beyaz eşya sektöründe de sıkıntılarımız var. Alışveriş Merkezleri (AVM) ve internet satışları sektörü üzüyor. Bir de bayilik sisteminde sorun yaşanıyor. Tek bir markanın bayisi oluyor; bir süre sonra da o firmaya bağımlı hale geliyorsun. Orada da kar marjları çok düşük. Bir de firmalar stok yüklemesi yapıyor ama deponda yer yok. Bunlar eskiden firmaların yaptığı hatalar. Ben bayi olarak satış yapıyorum, tedarikçi firma da satış var diye yanı başıma bir tane daha açıyor. Bayileri güçlü hale getirmek yerine riski bölmek istiyorlar.