Muhabirimiz Diren Çelik, Urla'nın üretici kadınlarının hayatındaki değişimi ve dönüşümü yazdı.

Bir hayalin peşinden giden ve hayallerini gerçek kılan bir grup kadının hikayesi bu…

Bir el değdi onlara…

Kimisi ev hanımı, kimisi çiftçi, kimisi emekli profesör, kimisi öğretmen…

Tek çatı altında toplandılar.

Evlerinden çıktılar ve birlikte üretmeye, birlikte kazanmaya, birlikte bölüşmeye başladılar.

Bildiklerini birbirilerini anlattılar, öğrendiler, öğrettiler.

Hayatın öznesi oldular.

Tek başlarına direndiler, emlak baskısı altında, tarımı yok olmak üzere olan Urla'nın kaderini değiştirdiler.

Onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi değil…

Onlar Urla'nın Amazonları…

**

8 yıl önce, 7 ortakla yola çıkan ve şimdilerde 160 ortak ile yoluna devam Urla Kadın Kooperatifi'ni ne pandemi ne ekonomik kriz durdurabildi.

Pandemiye ve krize karşı kadınlar için bir kalkan görevi gören kooperatif, Sibel Uyar öncülüğünde bu süre içinde ihracat dahi yaptı.

Kooperatifin bulunduğu yer ise tam bir üretim ve dönüşüm atölyesi…

Herkes arı gibi çalışıyor ve günün sonunda kazanılan ne ise bölüşülüyor.

Bazıları askerdeki çocuğuna cep harçlığı, bazıları çocuğunun dershane parasını çıkarıyor. Bazıları, evine yıllardır alamadığı bulaşık makinesini alıyor.

Kolektif olarak ürettikçe ve kazandıkça kendileri de değişiyor ve dönüşüyor.

**

Bu haber onların hayatındaki büyük değişimi ve dönüşümü anlatıyor.

Sözü o büyük dönüşümü yaşayan kadınlara bırakalım…

**

Kooperatif binasını ziyaret ettikten sonra Balıklıova'ya doğru yola çıkıyoruz. Enginar tarlalarını geçtikten sonra kooperatife bağlı Balıklıova sahilinde kadınların ürettiği ürettiklerini satabildiği hem de vatandaşların oturup çay kahve içebildiği bir mekan… İçeri girdiğimizde bizi güler yüzleri ile karşılıyorlar. Ocak ayında bahar havası yaşadığımız için dışarıda Gül Yıldırım ile oturuyoruz.

42 yaşındaki Gül Yıldırım ailesinin sağlık sorunları nedeniyle yıllardır eve kapanmak zorunda kalmış, şimdilerde kooperatifle birlikte yeni bir yol çizmiş hayatına…

Kendisinden dinleyelim…

KADIN BELEDİYE BAŞKANIMIZ OLMASAYDI…

Gül Yıldırım: Ben, insanların gözünün içine bakıp da konuşamayan, içine kapanık bir insandım. Çünkü doğduğum günden beri benim annem hep hastaydı. 85 yaşında annem babam var. Onlara bakıyordum hiç evden çıkamıyordum. Psikiyatri ilaçları içiyordum, bu arada, onlara bakmak için hiç evlenmedim.

Burası yıkık bir eski bir köy gazinosu uydu. En büyük şansımız bir kadın belediye başkanının olmasıydı. Sibel Hanım buraya geldi ve bizleri çağırdı ve burayı şletmesi için kadınlara bıraktı. İstese, özel bir şahısa da verebilirdi ama vermedi. Eşyalarımızı aldı, yerleştirdi.

Sibel Hanım yanıma geldi ve 'Gül, Geleceksin o kabuğu kıracaksın' dedi bana. 'Annemi, babamı nasıl bırakacağım' dedim. Ama 'hayır geleceksin' dedi, 1- 2 gün geldim. Hayatım çok değişti. Şimdi burada kasa sorumlusuyum. Dışarıdan eğitimime devam ediyorum. Şafak ablamla beraber okuyoruz, öğrenciyiz. Öznur ablam hastalığı yendi. Ortaokulu bitirdik, liseye geçtik. Bir tane motosiklet aldım kendime.

Baktım ki bir arkadaşım çocuğunu okutuyor. Bir arkadaşım bulaşık makinesini aldı. Yani biz hepimiz çok becerikliyiz ama imkanımız yoktu. Bu kooperatif kurulduğu zaman eşleri de izin verdi onlara. Onların yüzündeki isteği, sevinci gördüm. Mesela gelip reçellerini satabiliyorlar, ürünlerini satabiliyorlar. O arkadaşları görünce hepimiz bir birlik olduk. Balıklıova'da, bir çiftin gelip de bir çay içebileceği bir yer yoktu. Sadece erkekler için kıraathane vardı. Şimdi ise aileler gelip zaman geçirebiliyor. Artık kadınlara bakış açısı da değişti.

ANNEMİN BEZ PARASINI KAZANIYORUM

Bir hikaye duymuştum ve çok etkilenmiştim. Deniz kıyısında bir kişi yıldızları toplayıp denize atıyormuş. Biri demiş ki ya sen hepsini atsan ne değişecek. Sahil boyu yıldız kaynıyor. Biraz önce kendim deniz kabuğunu denize attım çünkü içinde hala yaşıyordu. Bir çocuk koymuş oraya. Şu an o yıldızın bir tanesi yaşadı. Ben bunları hep Sibel hanıma borçluyum. Eğer o kadın Belediye Başkanı olmasaydı, buraya gelmeseydi, burayı bize vermeseydi bizim hayatlarımızın değişeceğini pek sanmıyorum. Ben o kabuğu kıramazdım. Ben şuradan deniz kıyısına taşlar topladım, boyadım mesela satıyorum. Annemin bez parasını kazanıyorum. İnşallah böyle kooperatiflerin sayısı artar, daha çok kadına istihdam sağlanır…

GECE POS CİHAZININ FOTOÐRAFINI ÇEKTİM VE NASIL ÇALIŞTIÐINI ÖÐRENMEK İÇİN İNTERNETE GİRDİM

Anne- babama bakmaya devam ediyorum ama haftanın 2-3 günü mesela burada gelip kasaya bakıyorum. Düşünün ilkokul mezunuyum. Ben hiç okumamıştım ve bana o sorumluluğu verdiler. Kasada durabilirsin kendine güven dedi. İlk başlarda zorluk yaşadım. Ne yaptım biliyor musunuz? Makine gelmiş o pos cihazı ben hiç bilmiyorum tabi. Ne yapacağım? Sabah göreve gelmem lazım. Gece burayı anahtarla açtım. Pos cihazlarını resmini çektim, eve gittim. Sabaha kadar Google'dan o cihazı çalıştım. Çünkü bana bir sorumluluk yüklemiş, güvenmiş. O cihazı öğrendim. Şimdi diğer arkadaşlarıma öğrettim. Şimdi artık bir tek kasa bilen yok. Hepimiz artık kasa biliyoruz. Görüyorsunuz, ne kadar hayatımız değişti? Kadının gücü çok önemli. Belediye başkanımızın kadın olması benim hayatımı değiştirdi.

51 yaşındaki Öznur Hanım tarladan bağ bahçeden bir fırsat bulursa cemiyete karışabildiklerini söylüyor. Ekonomik özgürlüğünü kooperatif sayesinde elde ettiğini ifade eden Öznur Karademir kendisi gelişimini şöyle anlatıyor:

HASTALIÐIMI YENDİM

Öznur Karademir: Köyde oturuyoruz biz. Sabah kalkıp tarlaya giderdik ancak bir düğün bayram günü eş dostu görürdük. Kooperatif kurulduktan sonra burada ben sosyalleştim. İlk önce psikolojime olumlu bir katkısı oldu. Arkadaş, can-ciğer olduk, yeni insanlarla tanıştık. Üretim yapmak bize bir haz verdi. Cep harçlığımız oldu. Kendi özel ihtiyaçlarımı giderirken en azından eşimden para istemedim.

Bağda bahçede çalışıp kazansak da kadınların eline para geçmiyor. Kendi kazandığımla kendi istediklerimi alabiliyorum. Kooperatiften önce köyümüzün içinde bazı yerlerde çalışmak istedim ama ilk önce eşim razı gelmedi. Kooperatif kurulduktan sonra ise müdahale etmedi, engel çıkarmadan köyümüzün kooperatifinde çalışın, birbirinize destek olun dedi. Burada kadınlar olarak özgüven sahibi olduk. Hastalığımı burada bulduğum moralle yendim. Kendimizi geliştirme fırsatı bulduk. Artık, yüzüme bir krem almak istersem kimseden istemeden kendi paramla alıyorum.

BAÐIMLILIK YAPIYOR

Özel eğitim öğretmeni Tuba Aksoy: 'Yaklaşık 14 yıl kendi mesleğimi yaptım. Ardından oğlumu büyütmek için ayrılmak zorunda kaldım. Barbaros'ta butik bir kafe açtım orayı işletiyordum, tüm bunları yaparken kooperatif ortaklarındandım. Ara sıra da çalışmam gereken günlerde ya da çağrıldığımda geliyordum. Geçtiğimiz yıl daha sık gelmeye başladım çünkü pandemi döneminde akın akın sipariş geliyordu. Gün içerisinde 3 kişi yetiştiremiyorduk. Buraya daha fazla gelmeye başladım ve şu an kendi kafemi açamıyorum. Çok farklı duygular içerisinde çalışıyoruz. Bağımlılık yapıyor adeta. Kafe işletmeciliğinden daha fazla para kazanma ihtimalim varken buraya gelmek beni daha çok mutlu ediyor. Abla- kardeş ilişkilerimiz var. Milyon dolarlar verseler inanın şu kooperatifi bırakmam. Her üretimde, her yenilikte çok mutlu oluyorum. 7 aydır yönetimin içerisindeyim ve sorumluluk duygusundan korkup girmek istemedim. Şimdi ise iyi ki girmişim diyorum. Başkanımız iyi ki kooperatifin kurulmasında ön ayak olmuş. Kendi işimiz gibi görüyoruz'

OKUL HAYATIMA 35 SENE SONRA YENİDEN BAŞLADIM

Şafak Üleştiren: 'Balıklıova'ya gelin geldim, çocuğum olduğunda 18 yaşındaydım. Sibel Başkanımız Urla Belediye Başkanı olduğunda liderlik kursları eğitimi verilecek dediklerinde eğitimlerimizi aldık ve kendimizi kooperatifin içerisinde bulduk. Kooperatifte 8'nci yılı, Balıklıova'daki bu denize sıfır işletmede 6'ncı yılımız. Yönetimin içinde ikinci dönemim. Hayatımızda çok şey değiştirdi. İçeride kurslarımız var. Kendimiz bir birey olduk. Artık elimde özgürlüğüm var ve kimseden para istemiyorum. Ekonomik özgürlüğümüz çok önemli. Uyum içerisindeyiz. Okul hayatıma 35 sene sonra yeniden devam ediyorum.'

Kooperatifin ortaklarından Şerife Hanım : 'Evde tek başına yaşıyordum. Kooperatifle birlikte daha çok sosyalleştim. Enginar denilen çiçekli bitki ile hayatım değişti, etrafım genişledi. Buradaki ablalarımla birlikte güzel işler yapmaya başladım'

Kooperatifin kuruluşundan beri çalışan Bengü Keşan, 'İlk geldiğimde evde kalmaktan bunalmış, çocuk bakmaktan bunalmış bir vaziyette içeri girip bana iş verin dedim. Üniversite mezunuyum, 3 fakülte okudum. Çok bunaldığım bir dönemde buraya katılıp bambaşka hikayelere dokunmak beni mutlu etti.'

Sümeyye Kara: 'Buraya her gün heyecanla geliyorum. Bu işin bir parçası olmak mutlu ediyor. Burada çalışan kavramı yok. Herkes ortak herkes üretici. Burada birlikte kazanıp, birlikte üretiyoruz. Fabrikada ilişkiler daha sertken burada böyle değil'

Kurucu ortaklardan Müge Sarıga: 'Ev hanımıydım. Kooperatifle birlikte çok fazla sosyalleştim. Konuşurken hitap yeteneğim yoktu onları öğrendim burada… Tezgah açtım. Şimdi tur operatörlüğü bile yapıyorum'

SÖZ SİBEL BAŞKAN'IN…

Urla Belediye Başkanlığı görevinden kooperatifin kuruluşuna ön ayak olan Sibel Uyar, adeta orkestra şefi gibi işlerin koordinasyonunda önemli bir paya sahip…

Karaburun Nergis Festivali'nin yarattığı etkiyi anlatırken annesi ile olan bulaşık yıkama hikayesini anlattı:

'Annemi İskeleye götürdüm. Çok kalabalıktı. Beni buraya bulaşık yıkamaya mı getirdin dedi. Evet dedim. (Gülerek) Karaburun Nergis Festivali'nin büyük faydasını gördük. Sezonun rekor satışını yaptık'

Uyar ile kooperatifin ilk kuruluş günlerine gittik…

'Meclis üyesiydim. Burada Büyükşehir Belediyesi Yardımada Stratejik Planı'nı yapıyordu. Bu planın toplantılarında yer aldım. Oradaki toplantılarda bana 'yereli koruyacaksın, yerelden bir enerji çıkaracaksın ve kenti kalkındıracaksın' dendi. Göreve gelince stratejik plan yaptık. Bu planda özellikle ev eksenli çalışan kadınların sosyo-ekonomik anlamda güçlendirilmesi, kooperatif çalışmaları, yerel ürünlerin günümüz koşulları ile değerlendirilmesi ve desteklenmesini amaçladık. İlk stratejik planda değerlendirildi. Aynı zamanda BM Sürdürülebilir Yerel Kalkınma Uygulamaları'ndan biridir. İstediğiniz kadar küresel anlamda hedefler koyun, yerelde doğru uygulamalar yapmazsanız küresel hedeflere ulaşmanız mümkün değil. Bizim açımızdan Bademler Kooperatifimizin bir başarı hikayesi var. Kooperatifçilik konusu ile ilgili pozitif bir algı var.

80 KADIN KAÐIT ÜZERİNDE KOOPERATİF KURMUŞ OLARAK YANIMA GELDİ

Kadın kooperatifi olarak başladık. Bazıları cinsiyet temelli bir kooperatif kurduğumuz yönünde söylemler de geliştirdi. Ancak hele ki dünyamızda kadınların pozitif ayrımcılığa birçok yerde ihtiyaç var. Tarımsa kalkınma kooperatiflerinde kadın yönetici bulmak çok zor. Ya erkeğin eşi olarak sayı tamamlansın diye seni yönetime koyuyorlar. Biz o dönemde Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ile temasımız oldu. Bir hocamız geldi. Sokaklara ilana çıktık. Kadınlara 'gelin eğitim var' dedik. 5 günlük ilan çalışması yaptık ve üretici kadın kooperatifimiz olmasına rağmen 20 kişi geldi. Çok üzülmüştüm. 5'nci günün sonunda 80 kadın ellerinde kağıt üzerinde kooperatif kurmuş olarak geldiler. Biz de elimizden geleni yaparız dedik ve bu hikaye başladık. Lider kadın eğitimleri düzenledik. Bu eğitimlerde kadınlar neyiz, kendimizi nasıl ifade etmeliyiz, haklarımız neler, birlikte çalışma ne demek gibi konuları işledik. Kooperatifler yatay işletmeler ve bu bizim çok da bildiğimiz bir şey değildi.

KARARLAR BİRLİKTE ALINIYOR, UYGULANIYOR
3 Aralık 2014'te kurulduk. 8 yılı doldurduk, 169 ortağı var. İhracat yapabiliyor, zincir marketlerin tamamına ürün verebiliyor. Üretim izin belgelerimiz var. Olması gerektiği gibi ürünlerimiz yapılıyor. Bir gıda mühendisi istihdam ediyoruz. Günlük çalışan arkadaşlarımız olduğu gibi maaşlı arkadaşlarımız da var. Bizler de yönetim kurulu üyeleri olarak her pazartesi toplanıyoruz. Hiç kimse kendi başına karar veremez, birlikte karar alınır, bir oy hakkımız var, ben de dahil. Burada karar verilmez olmaz. Gerekçesi varsa şerhini koyar, onun haricinde kimse dayatma yapamaz. Hiç kimsenin olmayan ama herkesin olan bir yapıdır burası… Herkesin bir anahtarı var ve onların artık işletmeleri var.

ULUSLAR ARASI ARENA'YA ÇIKTIK
2017'de Karya markasını aldık. Karya marka olarak ürünlerimiz çıkıyor ve tescilli. İYTE ile uluslar arası projede yer alıyoruz. 8 ülke içinde yer alıyor. Yerel bakliyatlar ve kuru yemişlerle alakalı yereli koruyan bir proje… Özellikle Akdeniz'deki ülkelerle birlikte… Geçen sene Barcelona'ya gittik. Portekiz'e Ekim ayında gittik. Nisan'da ise Paris'e gideceğiz. Bu tamamen bir araştırma ve oradaki uygulayıcı biziz, projedeki tek kadın kooperatifi biziz. Bu konuda ilklerin olduğu bir kooperatif… Elimizden geldiğince yerel ihtiyacı olan yerel ürünlerden ne varsa onu doğru değerlendirip üretime geçiyoruz. Herkes her işi yapıyor burada. Pazar günü bulaşıkçıydım. Burada herkes her işi yapar. Herkes hiçbir işten imtina etmez, asla as-üst ilişkisi yoktur. Eşitlik ilkesi vardır, kooperatifçilik bu yüzden çok önemlidir. Kooperatifçilik bu yönden zor yapılardır aslında. İdare edilmesi ve stratejik liderlik bakımından yatay hiyerarşiler çok kolay yönetilmiyor. Burada ne kadar iş, o kadar emek… Çalıştığın sürece para kazanırsın. Üretime katılmazsan alamazsın. Her hafta ilana çıkıyoruz. Diyoruz ki; Balıklıova'da, İskele'de, tekstilde kim çalışmak ister diye soruyoruz.

Başkan Uyar, kadınların hayatındaki değişimden ve onların gelişiminden bahsediyor.

ESKİDEN GÖZ TEMASI DAHİ KURAMIYORLARDI
Bir kere sosyolojik anlamda çok değiştiler. O çok kıymetliydi. Göz teması kuramazken, insan içine çıkamazken şimdi hayat içinde üretken bireyler oldular. Özgüvenleri arttı, güçlerinin farkına vardılar. İlk defa banka hesabı olan arkadaşımız oldu. Bakın biz Urla gibi bir yerdeyiz. İlk defa akıllı telefon aldılar, whatsap kullanmayı öğrendiler. Sosyal medyayı öğrendiler, şimdi kocişimle kahve keyfi diye story atıyorlar. (gülerek) Duruşları, tavırları değişti. Emeklilerimiz de var. Baktığınızda ihtiyacı olan da var olmayan da… Profesör emeklisi de var. Skalamız geniş. Birbirilerinden öğreniyorlar. Bunu ne okulda ne de başka yerde öğrenebilir.

SATAMAYACAÐIMIZ HİÇBİR ÜRÜNÜ ÜRETMİYORUZ
Ekonomik olarak şöyle değiştiler. Artı kendi paraları var. İlk defa otele giden arkadaşım var. Hiç tatil yapmamış, otele gitmemiş. Biz bir tur düzeledik, Fethiye'ye gittiler. Kendi parası ile ilk defa otelde kaldı. Askerde oğluna para gönderdiler. Bulaşık makineleri yoktu, bulaşık makineleri aldılar. Çocuklarının dershane paralarını ödediler, laptop aldılar. Çok zengin etmez insanı ama mutlu. Bir de üretiyorsun. Burada üretiyorsun. En önemli nokta üretme, tüketme değil. Biz burada hiçbir şeyi atmıyoruz. Her şey dönüşüyor. Tüketim ekonomisi değil dönüşüm ekonomisi uyguluyoruz. Bir metayı dönüştürürken uyduruk bir şey değil, standardize etmeye çalışıyoruz. Satamayacağımız hiçbir şeyi üretmiyoruz mesela. Belediyeler kurslar açıyor örneğin, satamıyorsan açma kurs… Meslek öğretmek ayrı bir şey… Ancak eve bir katkısı olmadığı zaman bu sefer evdeki kocası gidiyorsun bir şey olmuyor, yemek yapılacak, ev temizlenecek, üstüne para harcanmış falan sorun çıkıyor. Ve geri çekiyor kadın. Bu olmasın istiyoruz. Gittiği günde de parası ile dönüyor. Mesela İskele'yi yaptığımızda izin vermedi kocaları. Benim kadınım elalemin adına çay servisi yapamaz dediler. Kadınlar başladı, kazançlar başladı, bu kez diğer kadınlar ben niye gitmiyorum demeye başladı. Baktık beyler gelmeye başladı. Eskiden işe götürüp getiriyorlardı, şimdi ne getiriyorlar ne götürüyorlar (Gülerek)

Başkan Uyar üretimde ilk dönemlerde standardı yakalamakta biraz zorlandıklarını belirterek şunları söyledi:

'Hepsi bir şey üretiyor ancak reçeteli ve standart üretimde biraz zorlandık. Bir standart üretimi her gün farklı gelen bir kadınla yapmak zorundayız. Elin aynı olması lazım. Reçeteye sağlam uyulması lazım. Ancak herkes en iyisini ben yaparım diye geliyor tabi (Gülerek) Ancak bir standardı oturttuk. Her gün bir şey öğreniyoruz, ben de çok şey öğreniyorum. Bitmeyecek de… Kıymetli bir iş.

ALLAHTAN ENGİNAR PARA EDİYOR
Urla'daki en büyük sorun ise tarımsal arazilerin imar rantına açılması… Diğer yandan yöreye özgü sakın enginarının yerine yaygın bir şekilde kullanılmaya başlayan hibrit enginarı ile de mücadele ediyorlar.

'İmar tehdidi ile karşı karşıyız. Tarım ciddi bir tehdit altında ilçemizde. Burada tarım yapmak da pahalı… Senin yaptığın masraf ile evdeki çocuğun masrafı karşılamıyor. Bu kez yem, mazot parası ile iş çığrından çıkıyor. Müteahhit geliyor ben sana iki ev vereyim, para vereyim diyor. Öyle bir para çıkıyor ki ailenin karşısına aklını çeliyorlar insanların. Bu işin çözümü gençlerin köye geri dönmesinden geçiyor. Gençler dönecek. Katma değerli ürün üretecek. Biz enginarı aldık coğrafi işaretini aldık. Allah'tan enginar para ediyor. Yoksa şimdiye tarım biterdi. Bu işi yerel yönetimin ve merkezi yönetimin köpürtmesi lazım. Coğrafi işaretli ürün ne demek bilmesi lazım, elindeki ürünün kıymetini bilmesi lazım… Üniversiteler çok önemli. Yerel-genel iktidar bütüncül bir yaklaşımla hareket etmeli. Ayrı ayrı yaklaşım olmaz.

BU KOOPERATİFE HİBRİT ENGİNAR GİREMEZ
Mesela bir markette dondurulmuş enginar çanağı gördüm. Sakız enginarı, hibrit enginarı ile karşı karşıyayız. Sakız enginarı kökünden 10 çanak çıkarken hibritte 25 çanak çıkar. 2 katı. Diyor ki ben niye uğraşayım. Ama ben hibrit yemem. Çünkü sakızın tadı yok. Biz onu biliriz ama yabancı bilmez. Bize 'niye pahalı satıyorsunuz diyorlar?' Biz bunu bilemiyoruz sakız enginarını ki zaten… Bu yok olmak üzere ve yaşatmaya çalışıyoruz. Bu kooperatife sakız enginarı harici girmedi. Pandemide ful çalıştı ve kapısını kapatmadı. O dönem 80 kadına iş sağladı. Urla'nın neredeyse bütün enginarını sattı bu kooperatif. Biz katma değerli ürün satarız, yerel ürünümüzü satarız.

Örneğin BİM ile çalışmaya başladık. Toplamda 11 bin koli, 22 bin adet ürünümüzü satmaya başlayacaklar. Bir tanesi enginar, bir tanesi domates sosu…

Enginar o kadar insanların, Urla'nın yaşamından çıkmıştı ki başkanlık dönemimde enginar festivali yaptığımızda buraya gelen gazeteciler enginar ağacı arıyordu. (Gülerek) Bu kadar olaydan uzaktı vatandaş. Yok olmaya yüz tutmuş sakız enginarı bitiyordu. Bizim bahçelerimizde hep enginarımız vardı. Nenemin ektiği enginar vardı ve o hala duruyor. Fidelerini geliştirerek üretiyoruz. Çayını, salatasını yapardık. Biz bildiğimizi öğretmeye çalıştık. Yerel yönetim burada teşvik edici olmalıdır.