Hanzade Ünuz, bu yıl 1 – 18 Mart tarihleri arasında 12. kez düzenlenecek İzmir Uluslararası Kukla Festival Direktörü Selçuk Dinçer ile konuştu...

Sadece iki gün kaldı...

1 Mart Perşembe günü başlıyor.

26 ülkeden, dünyaca ünlü 58 gösteri ve yüzlerce sanatçı...

İzmir'de hemen her köşede, sokakta, sahnede, salonlarda gösteri yapacak.

Modern Kukla 12. kez İzmir'de...

İzmir Uluslararası Kukla Festivali 1 – 18 Mart tarihleri arasında düzenleniyor.

Büyük özveri ve emekle hazırlandılar.

İzmir'e özgü türlü zorluğa göğüs gerdiler.

Ama başardılar.

Festival Direktörü Selçuk Dinçer, İzmir'in festivaller kenti olması için,

İzmir'in varlarını ve yoklarını anlattı.

İzmirliler neden İzmir'de sanat üretemiyor?

İzmirliler neden İzmirliler'i beğenmiyor?

İzmir nasıl festivaller kenti olur?

Marka kent olmak için ne yapmak gerekiyor?

Selçuk Dinçer bu konulara değindi...

Ciddi özeleştiriler yaptı.

'İzmirli durağan, yaparsan beğeniyor ama kendi harekete geçmiyor. İzmirli izmirliden satın almayı sevmiyor' dedi.

İzmir'i dünya kukla başkenti yapmayı kafaya koyan İzmir Uluslararası Kukla Festivali Direktörü Selçuk Dinçer,

Bu yıl yaklaşık İzmir'de 100 bin seyirciye ulaşmayı hedeflediklerini, birbirinden ünlü 50 yabancı kukla tiyatrosunun yaklaşık 300 kez gösteri sergileyeceklerini söyledi.

Festival programıyla ilgili bilgiler izmirkuklagunleri.com adresinden takip edilebilir.

İzmir'e iyi seyirler diliyoruz.

Sahne şimdi kuklaların...

İSTANBUL'DA ÖLMEME KARARI

Ben İzmirliyim, İzmir'de doğdum. Girit kökenli bir aileyiz. 1987 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Tiyatro Bölümü'nü bitirdim. Tiyatro mezunu genç bir sanatçı adayı olarak çıktım, İzmir'de hiç iş yok, ben ne yapacağım dedim. Mesleğimi yapmam adına kalktım İstanbul'a gittim. 25 yıl İstanbul'da yaşadım. Hep çok sayıda şapkam oldu, uzun yıllar seslendirme yaptım. Dizilerde oynadım, bazı filmlerde rol aldım, ticari tanıtım filmlerinde oynadım. 1994 yılında Epik Prodüksiyon adlı bir şirket kurdum. Ben İstanbul'a 1987 yılında gittiğimde İstanbul o zaman da zor bir şehirdi. Hiçbir zaman kolay olmadı İstanbul. Hiç de özlemiyorum. Ama İzmir'e hep özlemle baktım, bu toprağın bu kültürün insanıyım. 25 yıl İstanbul'da yaşadıktan sonra İstanbul'da ölmemeye karar verdim.

MODERN KUKLA İLE TANIŞMA

İzmir'e dönmeye karar verdim. Kalıcı ne yapabilirim diye düşündüm. O dönemde kuklayı keşfetmiştim. İspanya Segovia'da gezerken sokakta önüme kuklalar çıktı. Kukla Festivali'ne denk gelmişim. Güzel küçücük bir kasaba Segovia, sokaklarda her yerde kukla gösterileri vardı. Çok ilgimi çekti. Kukla, tiyatroda bir alan olarak kabul edilir. Kavramsal olarak biliyoruz, Karagözümüz var, dünyanın en önemli kukla geleneklerinden biri. Dünyanın herhangi bir köşesinde kukla ile ilgilenen birini bulsanız siz daha söylemeden Karagöz'ü bilir. Türkiye dediğinizde 'Karagöz' der size. İbiş var, biraz can çekişse de ama Türkiye'de modern kukla yoktu. Ben modern kuklayı keşfedince, bu işin peşine düştüm. Değişik ülkelerde, değişik kukla festivallerini takip etmeye başladım. Kuklanın başlı başına bir modern bir sanat dalı olduğunu, çok hızla geliştiğini ve insanları çok yoğun etkilediğini keşfettim.

İZMİR'DE DE OLUYOR AMA YAPARSAN...

İzmir'de 2007 yılında ilk kukla festivalini düzenledim ama küçücük bir şeydi. Beş grup vardı, dört yabancı bir yerli. Şenlik havasında bir etkinlik oldu, çok beğenildi. Ben de bu iş tutar dedim, ertesi sene gerçek bir festival havasına soktum. Festival hızla büyüdü, etkinlik sayısı, katılımcı ve izleyici anlamında büyük ilgi gördü. İzmir'in genel yapısında var, İzmirli biraz durağandır. İzmirli talep etmez, istemez ama bir şekilde güzel bir şey sunduğunuzda onu alır, kabul eder. İzmirli iyinin ayırdına varır. Ama 'Hadi gel yapalım' dediğinizde içinde kolay kolay yer almaz. 'Ben bunu istiyorum' diye talep etmez. Yaparsanız, pişirirseniz, önüne koyarsanız 'Aa ne güzel yemek der' yer. İzmir'in böyle kültürel bir genetiği var. İzmir'de bir şey olmaz diyorlar ya, olur. İşte en güzel örneği bizim festival. Didişirsen, boğuşursan, mücadele edersen. 12 senede neler neler yaşadım, oluyor ama işte yaparsan…

İZMİRLİ İZMİR'DE SATAMIYOR

İzmir bu anlamda hakikaten çok zor bir şehir. Kültürel zenginlik için çok uygun bir şehir, İzmir'de üreten problemi ve üreteni destekleyen problemi var. Ciddi bir diyalog problemi var, İzmirli çok çağdaş, aydın, entelektüel görünmekle birlikte aynı oranda sanata ilgili değil. Kavramsal olarak kültürle ilgili değil, ben bu şehirde yaşıyorum dolayısıyla bu şehirde sanat olmalı, kültürüm bu şehirde var olmalı gibi bir zihniyet yok İzmir'de. İzmirli İzmir'de üretemiyor, gidiyor İstanbul'da üretiyor. Bu bir kısır döngü çünkü üretirse satamayacağını biliyor. Değerlendiremeyeceğini düşünüyor, nitekim İzmir'de sanat üretenler satamıyor, değerlendiremiyor. Çünkü İzmirli İzmirli'den almayı çok sevmiyor. İzmirli dışarıdan gelen şeyleri biraz daha beğeniyle kabul ediyor. Ama İzmirlinin ürettiği ürünleri biraz ikinci plana atıyor. Sanatçı da 'Ya üreteceğim ama değerlendiremezsem ne yapacağım, emeklerim boşuna mı gidecek' diyor. Böyle bir kısır döngü var İzmir'de.

KUKLA ÇOCUK İÇİN EN DOÐRU SANAT

Kukla işine başladığımda fark ettim ki önce seyircisini oluşturmam gerekiyor. Kukla bilinmiyordu, 12 yıldır duymaktan en çok keyif aldığım şey de 'Kukla böyle bir şey miymiş' lafı oluyor. Modern kuklanın en güzel örneklerini izleterek yıllar içinde kukla binlerce yeni seyirci kazandı. Kukla üç kuşak bir arada seyredilebilecek bir gösteri. Yaptığımız işi kentle bütünleştirmek için bu sene 59 ayrı mekanda etkinlik düzenliyoruz. Çocuğu içine alan projeler ürettik, kukla yarışmaları düzenledik. Katılımcı okullardan öğretmenlere kurs veriyoruz, kukla nedir, kukla nasıl yapılır, nasıl oynatılır gibi temel bilgiler veriyoruz. Sabit bir konu veriyoruz, çocuklarla bir kukla oyunu sahneliyorlar. Her şeyi çocuklar yapıyor. Bugüne dek 200'ün üzerinde öğretmene öğrettik bu işi. Kukla eğitimde çok önemli bir araç, okul öncesi ve ilköğretimde çok yaygın kullanılıyor dünyada. Rehberlikte de çok önemli, bir çocuğun eline kukla verinceye kadar sorununu anlattıramazsınız. Kukla çocuğa en yakın sanatsal araçtır. Çocuk zaten her şeyi kuklalaştırmaya çok müsaittir. Elindeki oyuncağı konuşturmaya başlar, bu kukla oynatımının ta kendisi zaten. Belli bir yaşa kadar kukla çocuk için en doğru sanat.

100 BİN SEYİRCİ HAYAL DEÐİL

Ben her yıl dünya örneklerinden en az on kukla festivali izliyorum. Sadece Almanya'da yılda 74 kukla festivali var, dünya genelinde yüzlerce kukla festivali düzenleniyor. Biz her yıl düzenlenen festivaller içinde dünyanın en büyük kukla festivalini yapıyoruz İzmir'de. Her yılda bir yapılan festivaller içinde katılan grup, etkinlik ve seyirci sayısı açısından en büyüğüyüz. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Geçen yıl 65 bin seyircimiz vardı, bu sene 100 binin üzerine çıkacağız diye tahmin ediyorum. Benim hedefim önümüzdeki 10 yıl içinde 400 bin seyirciye ulaşmak. Deli bir rakam gibi geliyor kulağa değil mi ama değil. 4 milyonluk bir şehirde yaşadığımızı düşünürsek bu şehrin yüzde 10'nuna ulaşmak istiyorum Çok da büyük bir hayal değil bu aslında. Bu yıl tam festival havasındayız, çok sayıda sokak gösterimiz olacak. Cıvıl cıvıl bir festival olacak. İzmir Uluslararası Kukla Festivali dünyada da tanınan bilinen bir festival.

KUKLA HALKIN DİLİDİR, SÖYLENEMEYENİ SÖYLER

Kuklanın tarihi geriye doğru takip edilemiyor, o kadar eski. Uzak Asya'dan çıktığı düşünülüyor. En eski formunun gölge oyunu olduğu düşünülüyor, bu da mağara dönemine kadar gidebilir. Kukla halkın dilidir. Özellikle 15. ve 16. yüzyılda ciddi şekilde halkın dili olmuş, fertlerin söyleyemediklerini anlatan bir dil olmuş. Kuklayı suçlayamazsınız, toplumsal bir eleştiri aracıdır. Günümüzde kuklada çok farklı disiplinler bir araya gelmiş, sahne sanatlarındaki başka bir teknik, plastik sanatlardaki başka bir anlatım aracı. Müzik gibi farklı sanat dallarının buluştuğu kuklalı işler ortaya çıkmış. Modern bir anlatımla giderek gelişmiş. Örneğin Fransa'da yüzlerce kukla tiyatrosu topluluğu var ve klasik tiyatroyu bir adım sollamış durumda. Çok seviliyor ve büyük bir izleyici kitlesi var. Kuklada insana dair her türlü meseleyi ele alan öyküler anlatılıyor. Türkiye'de ise modern kukla maalesef fazla gelişemiyor çünkü Türkiye'de bir kukla okulu yok.

İZMİR NASIL MARKA OLACAK?

Biz bütün bir yıl boyunca beş kişilik bir ekiple sadece bu festival için çalışıyoruz. Dışarıdan destek aldığımız arkadaşlarımız da var. Yıllarca bir festival nasıl olmalı diye inceledim, gittim, gördüm. Kukla festivallerini gezdim, nasıl yapılıyor nasıl olmalı? Kim başarılı, kim başarısız diye izledim. Üzerine kendimden de bir şeyler koyarak tüm bu bilgileri geliştirerek bugüne geldik. Her anlamda ciddi özveride bulunuyoruz. Maalesef aşamadığımız bir sıkıntımız var, İzmir'de özel sektörün İzmir'in kültür sanat hayatını desteklemek gibi bir vizyonu yok. Bu olmazsa, olmaz. Sayısız kapılar çaldık, insanlar şuna alışmış, 'Yerel yönetimler, devlet yapsın'. Bu işler bu kafayla olmaz. Özel sektör daha büyük bir sorumlulukla destek olmalı kültür ve sanata, zaten kentler de böyle marka oluyor. Sadece ticaret yaparak marka kent olamazsın, istediğin kadar zengin ol. Biz İzmir'i marka yapmak istiyoruz, inşallah olacak bir gün ama ne ile olacak? Markalarıyla… Kentler kendi başına marka olmaz ki, marka yaratmamız lazım. Biz büyük bir inatla mücadelemizi sürdürüyoruz, ciddi bir bütçe ile yapıyoruz bu festivali. Ama dünyadaki emsallerine göre çok küçük bir bütçe şüphesiz.

DESTEKLENMİYORUZ

Birileri de çıksın bize destek olsun dedik. İş dünyası odalarının kapılarını çaldık, hiçbir ses gelmedi. Ticaretle ilgili odalar biraz da kentin kültür sanat hayatıyla ilgili fikir üretmeye başlamalı, kent içinde yapılan işleri desteklemeli. Bir festivalin giderek büyüdükçe kentte nasıl bir ekonomi yarattığını düşünebiliyor musunuz? Kente kazandıracağı prestiji hayal edebiliyor musunuz? Uluslararası arenada öne çıkmak istiyorsanız, güçlü bir imajınız olsun istiyorsanız kültür ve sanatla öne çıkmak zorundasınız. İzmir bu noktada çok eksik, yapılan işler hiçbir şekilde desteklenmiyor.7 bin 500 tane festival kitapçığı bastık, arka kapağını bir firma alsın reklamını koysun da bana bu kitapçığı bassın dedim. Bir firma bulamadım destek verecek…

YÜZLERCE YABANCI KUKLA SANATÇISI GELİYOR

Bu iş şuraya gidebilir, İzmir'i dünyanın kukla başkenti yapabiliriz. İzmir dünyanın kukla başkenti olabilir. Kimse bana ne saçma hayaller görüyorsun demesin, ben olabileceğini biliyorum. Dünyadan insanlar akın akın İzmir'e gelirler. Ama bunun için İzmir'de bir kukla okulu da açmamız gerekir. Kukla müzesi, kukla tiyatroları da oluşturmalıyız. Çok yönlü bir çalışmayla İzmir dünyada kuklanın başkenti olabilir. Kültürpark belli bir dönemde tematik parka dönüşüp, bir dönem için bir kukla parkı olabilir. Turizmi bundan iyi destekleyecek bir konu olabilir mi?

Gelen yabancı festival konukları İzmir'e bayılıyorlar. Gelen grupların hepsi profesyonel kukla sanatçıları. Dünyadaki festivalleri geziyorlar. Çoğu davet alıncaya kadar İzmir'in adını bile bilmiyor, çekincelerle geliyorlar. Sonra da tamamı tekrar gelmek istiyor festivale ve İzmir'e. Bu sene 26 ülkeden yüzlerce sanatçı geliyor. Bundan iyi kültür turizm elçiliği olur mu? Mutlaka İzmir'i gezdiriyoruz, Kemeraltı'nda kaybolmalarını sağlıyoruz. İzmir nasıl festival kenti olabilir? Öncelikle festival kenti içinde festival seyircisi barındıran kent demektir. Festival seyircisi iseniz o festival döneminde programı önünüze alır, biletlerinizi alır oyun oyun gezersiniz. Festival bitiminde yorgun düşersiniz, o sanatla dolmuşsunuzdur. Sinema, tiyatro,müzik, kukla festivalleri için de durum aynıdır. Bir sonraki seneyi merakla beklersiniz.

RAKI BALIK MI, SANAT MI?

İzmir'de henüz yeterli sayıda festival seyircisi yok. Seyirci var, festival seyircisi yok. Festival seyircisi olmak o festivale bir parça adanmışlık gerektirir. O dönemde işinizi gücünüzü biraz ihmal edersiniz, o akşam rakı balık yapmayacaksınız oyun izlemeye gideceksiniz. Maalesef İzmir'de sanata karşı yoğun bir ilgi yok. Rol model eksikliği var. Kentin rol model önderleri sanat izlemeye başlayacak. Bu sadece açılışlara gitmekle olmaz, bilet alıp gitmekle olur. Bu bir görev ve sorumluluk almak gerekiyor. Sanatı plaket vermekten çıkarıp, değerli kılmak gerekiyor. Sanat yeterince değerli değil bizde. Aynı akşam güzel bir konseri mi tercih ederiz, dostlarla güzel bir akşam yemeğini mi? Konseri seçiyorsanız işte o zaman o sanat etkinliğini değerli kılıyorsunuz.