Göztepe Spor Kulübü Onursal Başkanı Mehmet Sepil, Gazeteci Hanzade Ünuz'un sorularını yanıtladı.
'İstanbul'a kar yağmadan Türkiye'ye kış gelmez' diye bir söz vardır.
Her alanda böyle işler bu kanun Türkiye'de…
İstanbul sarsılmadan, depremi konuşmaz kimse…
Türkiye'nin en doğusu İstanbul'daki trafik sıkışıklığını izler sabah haberlerinde…
Evimizin salonunda tv başında İstanbul'daki manav fiyatlarındaki artışı dinleriz uzun uzun …
Anadolu kavrulur, İstanbul'un barajlarında su azalırsa haberdir.
Velhasıl İstanbul hegemonyası her alana çökmüştür…
Milyonların peşinden koştuğu meşin yuvarlak…
Yani futbol söz konusu olduğunda durum daha da vahimleşir.
Dünya beşten büyükse de…
'Dört Büyük' ile kimse yarışamaz Türk medyasında...
Bugün herkes Fenerbahçe'yi, Ali Koç'u, Mourinho'yu konuşuyor…
Biz ise İzmirlilikten taviz vermedik…
Bu yıl 100. yaşını Süper Lig'de kutlayacak Göztepe Spor Kulübü'nün…
Onursal Başkanı Mehmet Sepil ile konuştuk.
Mahallesinde büyüdüğü Göztepe Spor Kulübü'nü…
DNA'sında taşıdığı bolca rekabet, mücadele ve başarı geniyle…
Dünya markası yapma kararlılığındaki Mehmet Sepil...
Süper Lig'de İstanbul dükalığıyla da verilecek mücadelede…
'Göztepe'nin hakkını kimseye yedirmem' diyerek…
Çakmak çakmak olan gözleriyle…
'Parlayan İzmir'in, parlayan takımı Göztepe' ile…
Nasıl tüm İzmir'i ve Türkiye'yi Göztepeli yapacaklarını anlattı.
Gazeteci Hanzade Ünuz, Göztepe Spor Kulübü Onursal Başkanı Mehmet Sepil ile konuştu…
-Sport Republic ile ortaklıktan sonra iki sene geçti ve Göztepe Futbol Kulübü tekrar Süper Lig'de… Republic tarafı ne düşünüyor?
Çok mutlular, yaptıklarının sonucunu görmekten çok mutlu ve heyecanlılar. Rasmus Ankersen Danimarka asıllı ve İngiltere'de yaşıyor. Bir Danimarka takımını, bir de İngiliz takımını başarılı yapmış. Şimdi onun esas uluslararası başarısı Göztepe. Ne deniyordu, 'Rasmus Ankersen tamam ama Türk futbolunun dinamiği ayrı.' Şimdi de şunu diyorlar, 'Rasmus tamam ama Süper Lig'in dinamiği ayrı.' Biz o testleri geçmek zorundayız ve daha bu testlerin başındayız. Mesela biz takım hocamız Stailov'dan çok memnunuz ama deniyor ki acaba Süper Lig'e yetecek mi? Belli oranda hak veriyorum bu sorulara ama bu bizi korkutan bir şey olmamalı.
BAŞARI BİRBİRİNE SARILARAK GELDİ
-Süper Lig'deki Göztepe ne yapacak?
Bunu benim anlatmama gerek yok, Rasmus Ankersen uzun uzun anlattı. Biz asansör takım olmayacağız, niyetimiz bu dedi. Spor dünyası ve taraftarımızın Rasmus'un geçen sene ne yaptığına bakarak ne yapacağını da tahmin etmesi gerekir. Geçen sene biz Altay ve Giresun'dan sonra en genç yaş ortalamasına sahip takımdık. Bu bir mesaj mesela, yapacakları kurgunun tipik bir Türk takımı kurgusuna benzeyeceğini düşünmüyorum. Geleceğe yönelik oyuncuların daha fazla olacağı, tecrübelilerle kaynaştırıldığı bir takım olacak.
Biz geçen sene hocayı ve taraftarı bir kenara koyarsak neden başarılı olduk? Birbirine sarılan bir oyuncu grubu olduğu için, zaten başarı ve şampiyonluklar öyle geliyor. O da doğru teknik direktörden yardımcısına, masörüne kadar her şeye uzanan bir ekip çalışmasıyla oluyor. Üç tane kaptanımız vardı, İsmail ile Atınç olmasa biz bunu yapamazdık diyoruz. Orada 90 dakikalık bir şov yapıyorsunuz, bunun için birlikte olmaktan zevk alan bir ekip yaratmak zorundasınız. Gelecek sezon ne yapacağız, ilk iki sene yapılanların daha genişletilmişini Süper Lig'e yansıtarak yapacağız.
GİT ELİNİ MASAYA VUR!
-Süper Lig'de yaşanan hakem ve benzeri sorunlarla nasıl baş edeceksiniz?
Tabii ki cümleye Göztepe'nin hakkını kimseye yedirmeyiz diye başlayalım. Benim mesela bu kulüpte görevim o, Göztepe'nin hakkını yedirmemek. Niye? İlişkileri yürüten kişi benim, tanınan kişi benim, geçmişte Kulüpler Birliği Başkanlığı yapmak kadar futbolun içinde oldum. Ama bunu yaparken de her başarısızlığını kendin dışındaki unsurlara yükleyecek bir tavra girmeyeceğimizi de garanti ederim. Maalesef sorun burada, herkes kendini başarılı olmak zorunda hissediyor ki, her başarısız olduğunda bunun bir tek kendi başına geldiğini düşünerek birilerini suçluyor. Ortam geriliyor. Göztepe'nin haklarını asla yedirmem demek her gün çıkıp birileri hakkında olumsuz konuşmak olmayacak. Hakemlerle ilgili sorun yok mu, var. Ama her Pazar günü yenilip pazartesi hakeme salladığında aslında sen taraftarına oynuyorsun. Onu yapacağına Salı günü gerekli mercilere git, elini masaya vur burada ne oluyor diye, bu daha etkin. Ben onu yapmayı tercih ederim.
-Şimdi daha çok Dışişleri Bakanı gibi olacaksınız, o görev sizde o halde?
Şimdi eskiden bu rolü zaten bir tek ben oynayabiliyordum, ama artık yeni CEO'muz Kerem Ertan bence Türkiye'de olmayan bir profesyonel. Şimdi artık yavaş yavaş bu olayları o devralıyor, belki bir süre sonra tamamına yakınını da devralacak. Dikkat edin bizde futbolu kim yönetiyor, Ivan Mance ve ekibi. Kerem de, ben de o konuda dikkatli konuşuruz. Onların raporladığı kişi kim, yönetim kurulu ve direkt olarak Rasmus Ankersen. Onun dışındaki kulüp idaresini Kerem Ertan ve ben birlikte yürütüyoruz. Kerem çok başarılı bir arkadaş, bizi başarılı yapan üç kişi teknik direktörümüz, sportif direktörümüz ve Kerem. Şampiyonluk bu üçünün ortak başarısıdır.
PANDEMİ PLANLARIMI AKSATTI
-Sport Republic'le başlayan yeni yapılanma ilk meyvesini verdi, şimdi hangi yeni hedefler var?
Ben Göztepe'yi devraldığım ilk gün yani tam on yıl önce önceliğimin alt yapı olacağını söylemiştim. Salon sporlarına hemen girme niyetinde olmadığımı da, çünkü Karşıyaka var diyerek açıklamıştım. Beş sene önce Göztepe Süper Lig'de oynarken yabancı yatırımcı getirmek zorundayım da demiştim. Yani Göztepe Birinci Lig'e düştü diye yabancı yatırımcı arayışına girmedim. Ben Göztepe'yi bir yere kadar getirebilirim ama en büyük hedefim yabancı yatırımcı kazandırmaktı. Neden beş yıl önce planladığım gibi yabancı yatırımcı getiremedim, çünkü pandemi patladı. Pandemi hayatımda planlarımı en çok aksatan şey oldu.
-Yabancı yatırımcı hedefi neden?
Hangi tespitle yabancı yatırımcı gerekir diye düşündüm çünkü Türk futbolunun, Türk sporunun idaresinin tamamen yanlış olduğunu gördüm. Benim gibi iş dünyasında başarılı olmuş birinin bile Başkanlıkta başarılı olamayacağını görmeye başlamıştım. Bunun da en büyük sebebi kararlarımızda akılla değil, kalbimizle hareket etmemizden kaynaklıydı. Kalp dediğiniz şey nedir taraftar olmaktır. Hem Başkan, hem taraftar olduğunuzda duygularınızla karar veriyorsunuz. Bu da transferden, oyunculara davranış biçimine, taraftarınla kurduğun ilişkiye kadar bütün kurguyu etkiliyor. Taraftar da zaten seni o yöne çekmeye çalışıyor, oysa yapılması gerekenin farkında mısın, deli gibi farkındasın.
FUTBOL İSTATİSTİKLE BULUŞTU
-Şimdi ne değişti Göztepe'de?
Şimdi Rasmus Ankersen'in getirdiği yeni düzende futbolun aynı zamanda bir matematik olduğu gerçeğiyle hareket ediliyor. Her maç sonunda oyuncuların istatiksel olarak doğru değerlendirilmesi çok önemli. Ben bunu zaten iş hayatımda uyguluyordum, benim birçok şirketim algoritma yaratarak para kazanıyor. Kendi yaptığım işin futbola yararlı olduğunu nasıl düşünemem? Ben Göztepe'yi devralıp Süper Lig'e çıkardığımda istatistikle ilgili iki mühendis işe aldım. Sonuç ne oldu, bu iki mühendisin takımla ilgili hazırladığı raporları bir tek ben okuyordum. Ne teknik direktör, ne bir başkası… İstatistik sonuçlarına büyük bir merakla her maç sonunda, sezon ortasında bakıyordum. Matematik orada aslında seni uyarıyor ama bir yandan da istatistiğe inanmayan kadrolar kuruyorsunuz. Tabii bunların tam farkına varamıyordum, sistemi kuramıyordum. Kararları alırken başka mekanizmalar da çalışıyordu. Biz Türk futbolunda bu yapıyı sağlıklı kuramıyoruz, futboldan anlayan yabancı yatırımcı o nedenle önemli.
DOÐRU ORTAK SPORT REPUBLİC
-Bizde Başkan yapısı her tür müdahaleyi sever biliyoruz. Görüyoruz ki futbolda da, Başkanların bazen egosu, belki taraftarlık duygusu sisteme sürekli müdahale ediyor…
Türkiye'de Futbol Kulüpleri'ndeki Başkanlık sisteminin bizde şu anda olmayan birçok başka engeli de var. Bizde kulüp Başkanı üç dört senede bir seçiliyor, birçok şey zaten derdi değil. Sorumluluğunu günlük olarak görüyor. Göztepe A.Ş.'de bu yok, ben o sorumluluğu hep duyuyorum. Neticede bizde üç yıl sonra kongreye gidilip Başkanlık değişmeyecek. Türkiye'de bu yanlış kurgu var, biz kendi yapımızda bu yanlışlardan birçoğunu eledik. Özetle ben yabancı yatırımcı ihtiyacının hep farkındaydım ama getirecek ortam yoktu.
Sport Republic için de böyle bir buluşma ihtiyaçtı fonu yeni kurmuşlardı. Olağandışı olan Türkiye'ye gelme cesareti göstermeleriydi. Ben sıkı pazarlık etseydim, kendimi çok beklentilere soksaydım almazlardı. Maddi olarak girişlerini kolaylaştırdım, yoksa Türkiye'den bana çok teklif vardı. Ben tabii ki Türk yatırımcıya kapımı kapamamıştım, iyi bir yatırımcı çıksaydı belki benim yapamadığımı yapabilirdi. Çok görüşme yaptım. Ama ben en kötü maddi teklif olmasına rağmen doğru, başarılı ortak olduklarını bildiğim için Sport Republic'i tercih ettim. Doğru ortak benim için maddiyatın önündeydi.
-Doğru ortak Sport Rebuplic ile Göztepe doğru adımlar atıyor…
Ortada Sport Republic diye bir fon var, o fonun büyük yatırımcısı bir Sırp milyarder Dragan Solak. Esas parayı neticede ben ve o koyuyor. Ama fonun başında futboldan son derece iyi anlayan, hem de fona ortak olan, hissesi olan Rasmus Ankersen var. İki kitap yazmış, iki takımı uçurmuş, kendini ispat etmiş biri geliyor yanınıza.
'MEHMET SEPİL OLMASAYDI…'
-Rasmus Ankersen'in Göztepe'yi seçmesinin nedeni neydi?
Ankersen ne diyor röportajlarında, cevabı net veriyor; 'Benim Göztepe'ye gelmemin birinci sebebi taraftar.' Türkiye'de Süper Lig'de şu anda taraftarı olmayan birçok takım var. Dünyada böyle başka bir lig yok, bu bizim ürettiğimiz bir sistem. Taraftarı olmayan takım olmaz, bu sadece Türkiye'de var. Ankersen Göztepe taraftarı Türkiye'nin en iyi taraftarı diyor. Bunu taraftarın gönlünü hoş etmek için söylemiyorum, zaten ben de o nedenle Göztepe'yi devralmıştım ben bunu biliyordum. Belki o zamanlarda bastırılmışlık vardı, sayı bu kadar çok değildi ama ben o taraftar potansiyelini biliyordum.
Ankersen'in Göztepe'ye gelmesinin ikinci sebep şehir. İzmir gibi büyük bir şehir ve en potansiyelli takım olmak zorunda. En önemlisi de ne dedi, 'Ben önce geldim stadı gezdim' dedi. En sonunda da geçen gün söyledi, 'Mehmet Sepil olmasaydı ben Göztepe'yi almazdım' dedi. Tamam benim gönlümü hoş tutuyor ama Türkiye'ye ilk yabancı yatırımcı olarak geldiğinde ortam çok önemli, güvenmek zorundasın, ülkenin hiçbir dengesini bilmiyorsun.
ÖNEMLİ OLAN KALICI OLMAK
-İzmir'in Göztepe'sinden Türkiye'nin Göztepe'si yolculuğunda… Öncelikler, vazgeçilmezler neler olacak?
Oraya hafif hafif geldik zaten şu an Türkiye'nin Göztepe'si var. Ama orada kalmamız gerekiyor, Süper Lig'in bizim değişmez yerimiz olması gerekiyor. Herkesi oraya geldiğinize inandırmanız lazım, çok hızlı çıkışın düşüşü de olur. Bundan 14 yıl kadar önce şampiyon olan Bursaspor bugün maalesef Üçüncü Lig'de. Geçmişte Avrupa Kupaları'nda en çok oynayan takımlardan biri olan Eskişehirspor şu an Amatör Lig'de. Bunun o kadar çok örneği var ki, zaten başarıyı kalıcı hale getirmek önemli. Göztepe'nin odak noktası bu kalıcı olmak, düşer mi endişesi olmayan, Avrupa Kupaları'na giden, Türkiye'nin konuştuğu bir Göztepe yaratmak.
PARLAYAN İZMİR'İN PARLAYAN TAKIMI KİM; GÖZTEPE
-Göztepe sevgisi sel oldu, İzmir'den dalga dalga yayılıyor. Göztepeli olmak artık bir moda oldu yorumları var. Sizin gözlemleriniz neler?
Bu birçok şeyin bileşkeni, nasıl kombineler, biletler hızla tükendiyse bu iş de onun bir sonucu. Açıkçası biz de bu kadarını beklemiyorduk. Aslında birincisi Türkiye'de İzmir'e olan ilgi de artıyor. İzmir'e olan ilgi birçok açıdan artıyor. İzmir'in yıldızı parlıyor, orada mütevazı olmayayım İzmir'in bırak Süper Lig'de şu anda Birinci Lig'de başka takımı yok. Parlayan İzmir'in parlayan takımı kim, Göztepe.
-Bir de parlayan Göztepe'nin parlayan Olimpik Branşları var, siz de Başkanısınız.
Olimpik A.Ş. diye ayrı bir şirket ile olimpik branşları kurduk. Bunu ben finans ediyorum, çok sayıda değerli Göztepeli de önemli katkılar koyuyor. Bu uzun vadeli bir yatırım. Ben çocuğa dokunmayı seviyorum, olimpik branşlarda çocuğa yatırım çok mümkün. İhtiyaç sahibi yeteneklilere burs yaratmak, okul bulmak mümkün. Örneğin şu anda Türkiye taraması yapan bir ekip var sahada, basketbolda ikinci lig için birçok çocuğu burslu olarak ileride profesyonel takımımızda oynatmak için seçmelere başladık.
Mehmet Sepil kendi egosu ve zekasıyla ben bunları yapabilirim dediğinde futbolda o kadar çok denge var ki… Beraberinde futbolun o zor kurgusu var. Oysa olimpik branşlarda doğru yapılanma çok daha kolay çünkü baştan sıfırdan siz kuruyorsunuz yapıyı. Doğru finans modellerini koyuyoruz. İnciraltı'nda Göztepeli sporcuların olimpik branşlarda eğitim alacağı alt yapı tesisi yapacağız. Hedefimiz başarılı sporcular yetiştirmek, kesin hedefimiz 2028 Los Angeles Olimpiyatları'na on Göztepeli sporcunun katılması. Bu yıl Göztepe'nin 100. yılında kadın voleybolda Sultanlar Ligi'ne çıkacağımıza inanıyorum.
BİNLERCE YENİ GÖZTEPELİ GELİYOR
-Genç Göztepeliler'i, yeni sporcuları, genç taraftarları görünce insanın içi açılıyor gerçekten de, hepsi cıvıl cıvıl…
Spor okullarında beş bin çocuğa ulaştık, binlerce çocuğu Göztepeli yapıyoruz. Jimnastik ve yüzme ağırlıklı gidiyoruz. Ekipte olimpiyat madalyalı milli jimnastikçi Ferhat Arıcan var, bu sene Sultanlar Ligi'ne çıkmayı hedefleyen bir voleybol takımımız var, basketbola da adım attı Göztepe. Mahallemin Çocuğu projesiyle 15 bin çocuk maçlara taşınmış… Herkes bir ucundan tutuyor, Şehrimin Takımı projesi örneğin İzmir dışında daha çok ilgi gördü. Çocuk Esirgeme'den çocukları Göztepe maçına götürüyoruz, formalar giydiriliyor. 23 Nisan'da binlerce çocukla etkinlik düzenlendi. 30 ilçeden ilkokul öğrencilerini voleybol maçlara taşıyoruz, Göztepe Müzesi'ne götürüyoruz akşam evlerine bırakıyoruz.
HEDEF GÖZTEPE 5.0
-Amaç ne tüm bu çalışmalarla…
Herkesi Göztepeli yapmak… Öyle olacak, siz o çocuğu o maça götürdünüz Göztepe tişörtünü giydirdiniz, takımdaki voleybolcularımızla Göz Göz çektiler… O çocuğun artık Göztepe olmaması diye bir şey yok. Aynı zamanda içlerinden ileride takımlarımızda oynayacak çocuklarımız da çıkacak. Ben Göztepeli doğdum ama bunu kendi üstünlüğüm olarak kabul etmiyorum. Evde baba örneğin büyük çocuğu bir İstanbul takımının taraftarı yapmış, küçük çocuk maça gelip bir de Med Cezir söylediyse o artık Göztepeliyim diyor. Bana kalırsa o evdeki büyük çocuk da bir süre sonra ben Göztepeliyim diyecek, ben onları da kaçırmak istemiyorum. Büyük Göztepe camiasının sadece futbol stadından geçmediğinin farkındayım…. Büyüyoruz, ilerliyoruz, endüstri 5.0 gibi biz de Göztepe 5.0'a hazırlanıyoruz.
TÜRKİYE GÖZTEPELİ OLACAK
-İzmir'de herkesi Göztepeli yapmakta kararlısınız sanki…
Çünkü dünyada böyle bir ülke yok ki, şehrinin takımını tutmasın. Yok böyle bir ülke… Manchester'da doğduysan ya Mancherter City'li olursun ya da Manchester United… Beyninin hücrelerinde böyle bir şey yok, olamaz. Biz de bu tamamen Osmanlı kültürü, İstanbul Dükalığı'nın yarattığı bir kültür. Adam doğuyor, İstanbul takımını tutuyorum diyor oysa Kayseri'de doğduysan Kayserispor'u tutarsın. Ben sekiz yaşında bir çocuğu Göztepe olimpik branşlarda satranç oynarken gördüğümde müthiş heyecanlanıyorum, 'Tamam işte bir Göztepeli daha yakaladık, bir Göztepeli daha oldu' diyorum. Küçük kızlar voleybolda Türkiye finallerine gittik, bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi? Dediğim gibi önce İzmir'i sonra Türkiye'yi Göztepeli yapacağız ve Göztepe'yi dünyaya tanıtacağız.