Türkiye İşçi Partisi (TİP) İzmir 1’inci Bölge 1’inci sıra adayı İrfan Değirmenci, Egedesonsöz’ün sorularını yanıtladı.
Yıllarca TV ekranlarında, ana haber bültenlerinde tanıdığımız İrfan Değirmenci, mesleği bırakma kararı alarak Türkiye İşçi Partisi'nden siyasete girdi ve İzmir'den milletvekili adayı olarak sahne aldı.
Değirmenci, gazetemize yaptığı ziyarette siyasetle ilgili karar alma sürecini, saha gözlemlerini ve siyaset sahnesine iddialı giren TİP'in konumlanışı ile ilgili dobra donra açıklamalarda bulundu.
Değirmenci, son dönemde TİP'e olan teveccüh sebebiyle CHP'den mecliste çoğunluğu sağlamak adına gelen 'stratejik oy kullanma kullanma' ve 'oyları bölmeme' çağrılarına da yanıt verdi.
Gazetecilik mesleği aşkla yapılan bir meslek… Birden sert bir karar alarak siyasete girme kararı aldınız. Gazetecilik aşkı bitti mi?
Geçtiğimiz gün Folkart yangını olduktan 15 dakika sonra oradaydım. Belki bir faydam dokunur da ihtiyaç olan bir şey varsa bunu ülkeye duyurmak için oradaydım. İnsanların yaşanmış öyküleri, yaşanan öykülerini dünyaya anlatmak için illa bir unvanınızın olmasına gerek yok. Bu meclis kürsüsü de olabilir. Gazeteci olarak bizler insanların öykülerini paylaşıyoruz. Bir çözüme kavuşsun diye haber takibi yapıyoruz. Çok farklı değil ki yapacağım şey. Yine insanların öykülerini meclis kürsüsüne taşıyacağım, çözüme kavuşsun diye takipçisi olmaya devam edeceğim. Bunu roman yazarak da yapabilirsiniz, gazeteye haber yazarak da yapabilirsiniz, televizyonda haber sunarak da yapabilirsiniz, meclis kürsüsünde de yapabilirsiniz. Ben meclis kürsüsünde 4 yoldaşımızın son 5 yıl içinde ortaya koyduğu muhalefeti gördükten sonra niye yanlarında bir beşinci, altıncı olmasın diye düşünerek yola çıktım. Bugüne kadar muhalefet partileri etkili bir şekilde halkın sesinin o kürsülere taşıyabilmiş olsalardı zaten Türkiye bu halde olmazdı.
İNCE'YE OY VERSEK DİYENLER VARDI, ONLAR BİRAZ VAZGEÇMİŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR
Saha gözlemlerinizi anlatır mısınız?
Partiye genel olarak bir teveccüh var. Gençlerin ilgisi var. Çok kararsız gençler var her şeyden etkilenebilen, TikTok takipçisi, Muharrem İnce'ye versek diyenler vardı onlar biraz vazgeçmiş gibi görünüyor.
Eski tüfekler heyecanlanıyor bizi görünce. 81 yaşında yoldaşımız var bildiri dağıtıyor. Duygusal bir kampanya ve devam ediyor. Aklı bir kenara bırakmıyoruz. Birebir takip ve kıskaç devam ediyor. TİP'in yükselişi bir taraftan siyaset arenasını kendi tapulu arazisi gibi görenleri rahatsız ediyor. Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimi ve TİP'in mecliste temsiliyetinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu için sahada bizim kadar çalışan ekip de yok. Her gittiğimiz yerde 'bir oy TİP'e ,bir oy Kemal Bey'e' diyoruz, ellerini sıkıyoruz. Bakalım neye tekabül edecek.
SÖYLEMLERİNİN İNANDIRICILIÐI KALMADI
Cumhur İttifakı tarafından kurulan Beka dilinin sahada karşılığı olduğunu görüyor musunuz?
Şu an herkesin canı burnunda. O söylemleri belki bir kitleyi etkiler ama geniş kitleleri etkileyemediğini gösteriyor saha. Bugüne kadar AKP ve MHP'ye destek olduklarını söyleyen ama arayış içerisinde olan çok da büyük bir kalabalık var. Onları harekete geçirmek eskisi kadar kolay değil. Söylemlerinin inandırıcılığı kalmadı. Neye karşı, kimi karşı? Meşruiyeti kaybetmeyi göze aldıysa Türkiye diktatöryel bir üçüncü dünya ülkesine doğru gidecekse de bunun önünde halk duracak.
MECLİSTE 20 KİŞİYLE BİR GRUP KURMAK İLK HEDEFİMİZ
Seçim sürecindeki başarı kıstasınız nedir?
Bizim 4 milletvekilimizi grup kuracak kadar bir sayıya çıkarmak. En az 20 vekil ile TİP'i temsiliyeti. 4 kişinin mecliste söz alması çok zor oluyor. 5 dakikalık kürsü performanslarını görüyoruz. Vekillerimizin o konuda bir sıkıntıları yok ve etkili konuşmalar yapıyorlar. O dört yoldaşın yanına 16 yoldaş daha ekleyebilirsek 20 kişiyle bir grup kurmak ilk hedefimiz.
17 İZMİRLİ'DEN 1'İ TİP DERSE BEN MİLLETVEKİLİ OLACAÐIM
İzmir'de oy beklentiniz nedir?
İkinci bölgede 1 milyon 700 binin üzerinde insan oy kullanacak. 17 İzmirli'den 1'i TİP derse -ki bunu diyebileceklerini düşünüyorum- ben milletvekili olacağım. Seçim barajı sorunumuz yok. İzmir özelinde TİP'e uygulanan ayrı bir baraj yok. 200 bin kişi TİP derse Mehmet Kani abimiz de milletvekili olacak. İzmirlinin sandıkta şaşırtacağını düşünüyorum.
İzmir sizin için sürpriz oldu mu?
İzmir sürpriz olmadı. İzmir benim Kanal D'den kovulduğum dönemde epey uzun vakit geçirdiğim, kendimi özgürlük atmosferinde iyi hissettiğim, ikinci romanımı yazdığım bir yer. İzmir'in temsil ettiği değerler var. Laiklik İzmirlinin kırmızı çizgisi, TİP'in de kırmızı çizgisi. 15 Mayıs sabahı Türkiye'ye güneş Batı'dan doğacak. Kıyamet günü Batı'dan doğar derler. Bu kıyamet yandaş müteahhitlerin, yıllar boyunca kamudan hak etmedikleri ihaleleri alanların, kanunsuz emirleri uygulayanların, canımıza malımıza işimize göz dikenlerin kıyameti olacak. Yargılanacaklar ki bu ülkede adalete inanç yeniden tesis edilebilsin. Yargı önünde herkesin yargılandığını görmek için gidiyoruz.
İNTERNET ÜZERİNDEN TİP'E ÜYE OLDUM, ŞAŞIRDILAR, MUTLU OLDULAR
CHP içerisinde olan ama sosyalist çizgide olduğunu ifade eden bazı isimler var. Sizin aklınızdan CHP'de siyaset yapmak geçti mi? Neden TİP?
Benim emekliliğim gelmişti, EYT'liyim bu arada. Türkiye'nin yeni döneminde isteseydim şayet iktidar medyasına dönüşecek muhalefet medyasında yine koltuğumu koruyarak belki TRT'de ana haber sunarak ya da patronajı değişecek ana akım medyanın içerisinde yer alarak haber sunmaya devam edip maaşımı almaya devam edebilirdim. Bu beni mutlu etmeyecekti. Orada etkili olmayacağımı ve aynı heyecanı koruyamacağımı ve eleştirdiğim şeye dönüşebileceğimi hissettim. Niye eleştirdik biz insanları? Yıllar boyunca koltuğunu korumaya çalışanları eleştirdik. Sadece bir siyasi parti ya da iktidara yakın diye görünür medyada olan kişileri eleştirdik. Aynı şeye dönüşmemek adına emekli olmaya karar verdim. Kanal D'de kazandığım parayla Ankara'da bir ev almamı sağladı. Kira ödemeden Ankara'da oturacağım evimde üçüncü romanımı yazarım, emekli maaşımı alırım ve sakin bir hayata devam ederim diye plan yapıyordum.
Kendimi yalnız hissettiğim için güçlü bir siyasi partinin içerisinde yer almanın iyi olacağını düşündüm. İnternet üzerinden TİP'e üyelik başvurusu yaptım. O gece partideki gönüllü arkadaşlar aradılar. Çok mutlu olduklarını ilettiler. Ertesi sabah da Genel Başkan Erkan Baş aradı. Ben ona 'beni aday gösterin' demedim. 'Sizinle birlikteyim, bundan sonra emeklilikte uygun görürseniz çay ocağında, sokakta broşür dağıtarak ya da nerede değerlendirirseniz' dedim. Şaşırdılar. Kendi aralarında değerlendirdiler, listelerde seçmenin karşısına çıkarmayı uygun gördüler. Farklı partilerde aday olmanın farklı yöntemleri var. Genel merkez koridorlarında kulis yapmak, çelme takmak TİP'te yok. Burada her şey şeffaf. Ezberleri bozarak ilerleyen bir siyasi parti, doğru yerde olduğumu düşünüyorum.
TİP bir çatı partisi midir?
O kadar kritik bir süreçteyiz ki… Faşizm yükseldiği anda karşısında duran Anti-Faşist Cephe'nin ne kadar geniş olduğu önemlidir. O ülkenin kaderini de dünyanın kaderini de şekillendirir. Şu anda Türkiye'nin bütün muhalifleri bu düzeni sona erdirmek isteyenler yan yana durmak vaziyetinde. TİP'in bu noktada kırmızı çizgileri var. Cemaatlere karşı laikliğin yanında, emeğin yanında. Ücretsiz eğitimi ve sağlığı savunan bir çizgisi vardır. Bu prensipleri kendisinde gören herkes kendisini burada temsil edilir görebilir ve hatta katılıp mücadeleyi de büyütebilir. Onun dışında TİP'in yan yana durduğu farklı mücadeleleri sürdüren toplum kesimleri vardır. Paydaşlığımız da faşizme karşı demokrasinin bu ülkede hakim olmasıdır.
MİLLET İTTİFAKI'NA LİSTE ELEŞTİRİSİ: SEÇİLDİKTEN İKİ GÜN SONRA 'BEN YANILMIŞIM AKP'DE DEVAM EDECEÐİM' DİYEBİLECEK İSİMLER VAR
CHP cephesinden gelen 'stratejik oy' çağrıları var. Parlamentoda çoğunluğu sağlamanın yolunun Millet İttifakı partilerine oy vermekten geçtiğine dair çağrıları var. Oylar bölünmesin diyor. Burada size bir serzeniş var TİP'e oy kayması yönünde. Siz oyları bu anlamda bölüyor musunuz?
TİP muhalefeti güçlendiriyor. TİP'e verilecek oy TİP'e gider, AKP'nin de zoruna gider. Üzerimizde böyle bir kampanya var ama halkın yararına olan her değişiklik teklifinde Millet İttifakı'nın yanında duracak TİP. İstanbul Sözleşmesi demeye dahi çekinen Millet İttifakları ortakları yanında TİP yüksek sesle 'İstanbul Sözleşmesi yaşatır' diyecek. Laiklik kırmızı çizgimiz. Halkın yararına atılacak her adımda CHP yanında güçlü bir TİP bulacak.
İzmir listeleri üzerinden bakınca; CHP adayı mıdır acaba 2019 yılına kadar AKP'de görev yapmış arkadaşımız? Millet İttifakı uzlaşmayla listeleri şekillendirdi ama listeleri bakınca şuna emin olamıyorum; seçildikten iki gün sonra 'ben yanılmışım AKP'de devam edeceğim' diyebilecek isimler var. Diğer tarafta da çok kararlı, bugüne kadar yanılmamış, hep halkın yanında durmuş TİP listeleri var. CHP bir şeyden endişe edecekse o endişe edeceği şey TİP olmamalı. Yeni iktidarın halk yararına atacağı her adımda yanındayız ve meclis çoğunluğu biziz. Meclis çoğunluğu halkın meclisteki temsiliyeti ile olur. Aksini bilmiyorum.
CHP'li Mahir Polat 'Türkiye'nin tek solcuları TİP'liler ya da başkaları değil. Türkiye'de solcular CHP'de de yeterince var. Arayacaklarsa bana, Ednan'a, Sevda'ya, Rıfat Nalbantoğlu'na bakacaklar' dedi. Ne düşünüyorsunuz?
Kendisini solda tanımlayan hiç kimsenin soldaki herhangi bir partinin yükselişinden ve ilgi görmesinden rahatsız olacağını zannetmiyorum. 12 Eylül'de bu ülkede sendikal hareketin ve sol düşüncenin üzerinden panzerler geçti. O günden sonra siyasetten uzak dur diye yetiştirilen nesil 2013 Haziran'ında Gezi Direnişi gibi bir toplumsal muhalefet yaptı. 10 yıl geçti ve Ali İsmail Korkmaz hala 19 yaşında ve toplumsal muhalefet o kadar güçlendi ki bir siyasi muhalefete dönüşememiş durumda. Gezi'nin tüm renklerinin TİP çatısı altında kendini mecliste temsil edilmeye hazırladığını görüyorum. Eğer bir noktada eleştirilecekse siyasi muhalefet o Gezi'nin toplumsal muhalefetini meclise taşıyamamış noktasında kendilerini eleştirerek özeleştiri vermekle başlayabilir.
BENİM KAVGADA KOLLARIMI NASIL SIVAYABİLECEÐİMİ ÇOK İYİ GÖRDÜLER
Seçilmeniz durumunda mecliste nasıl bir İrfan Değirmenci olacak?
Ben genel yapı itibariyle bardağın dolu tarafından bakmaya gayret ediyorum. Umudu hep içimde korumak ve yükseltmeye çalışmak benim prensibim. Bunu yaparken 'acaba fazla mı naif kalır' gibi bir düşünce takılabilir insanların aklına. Benim nasıl kavga edebileceğimi de aslında çok iyi gördüler. Benim kavgada kollarımı nasıl sıvayabileceğimi çok iyi gördüler. 2017 referandumunda herkes kafasını kuma gömerken 'benim oyum hayır olacak' diyerek işsiz kalmayı göze aldım. Gezi'de herkes penguen belgeseli yayınlarken 'sokakta çocuklar öldürülüyor' diye ana akım medyanın göbeğinde haber yaparken benim nasıl kavga edebilmiş olduğumu görmüş olsalar gerek. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Benim kavga yöntemim de budur. Doğru bildiğimi ipe götürseler bile söylemekten çekinmem. Ben halkın gözü önünde büyüdüm. Son 20 yılım televizyon arşivlerinde kayıtlı. Ne vakit ne söz söylediğim zaten arşivlerde kayıtlı.
KENDİMİ ÇOK YALNIZ HİSSETTİÐİM ANDA YANIMDA SOSYALİST YOLDAŞLAR VARDI
Biz sizi muhalif kimliğinizle tanıdık. Bir yönüyle de sosyal demokrat kimliğiniz ile tanıdık. Şu anda durduğunuz noktada daha sosyalist bir partide kendinizi ifade ediyorsunuz. Siz önceden sosyalisttiniz de bunu mu gizlediniz, yoksa sonradan mı sosyalist oldunuz?
2005 yılındaki İrfan Değirmenci ile 2023 yılındaki İrfan Değirmenci aynı değil ki. Türkiye aynı değil ki. Bu ülke hepimizi yeniden şekillendirmedi mi? 1977 doğumluyum, 12 Eylül'de 3 yaşındaydım. Sonrasında Kenan Evren'in, Turgut Özal'ın, Süleyman Demirel'in, Ahmet Necdet Sezer'in, Abdullah Gül'ün ve Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlıklarını gördüm. İktidarlar değişti. Türkiye'de bir nesil 'sus fazla siyasete karışma' diye apolitik olmaya sevk edilerek yetiştirildi. Bizim ezberlerimiz 2013 Gezi'sinde bozuldu. Biz devlet dersinde öldürülen çocukları gördük. O gün direnen o güzel insanların gördük ve giderek bu kapitalist sistemin ağırlaştırdığı şartlar ile karşı karşıya kaldık. Haklarımız elimizden alındı, ben tazminatımı alabilmek için 7 yıl iş mahkemelerinde süründüm. Sendikalı olmanın ne kadar önemli olduğunun farkına vardım. DİSK Basın-İş üyesi oldum. Bir başına mücadelenin ne kadar zor olduğunu gördüm, referandumdan sonra evim kurşunlandı. Kendimi çok yalnız hissettiğim anda yanımda sosyalist yoldaşlar vardı. İnsan elbette değişir zaman içinde. Sistem bu kadar vahşileştiyse sömürüye dayalıysa emeği yüceltmek ve emek mücadelesini yükseltmek gerekir.
EN HASSAS KIRILMA ANINDA EN DOÐRU ADAYA DESTEK OLUYORUZ
Seçime parti olarak giriyorsunuz ama başka bir partinin genel başkanı için de oy istiyorsunuz. Kemal Kılıçdaroğlu'na oy istemek bir handikap mı, avantaj mı?
Aklın mantığın vicdanın gereğini yerine getiriyoruz. Stratejik davranmak, oy hesabıyla davranmak gibi şeyler yok kitabımızda. En hassas, kırılma anında en doğru adaya destek oluyoruz. 54 seçim bölgesinde seçime giriyoruz. CHP'ye ve YSP'ye zarar verebileceğimiz hiçbir seçim bölgesinde yokuz. İzmir'de 1. Bölgede 'neden burada yoksunuz' diyen seçmene 'seçildiğim zaman ikinci bölgenin vekili olmayacağım ki, İzmir vekili olacağım' diyorum. Siyaseten uzlaşmanın bazı feragatleri yerine getirmesi gerekiyor. Onun gereğini yerine getiriyor parti. Kendi çıkarlarını hiç kimse ülke çıkarlarının önüne koymuyor. Genel başkandan parti gönüllüsü çalışanlarımıza kadar. 81 yaşındaki yoldaşımız sokak sokak gezip bildiri dağıtıyor, benim ona bir borcum var. Benim 19 yaşındaki partiye gelenlere bir borcum var. Onları temsil etmek üzere görevdirildiysem bunun hakkını vermem gerekiyor. Kimi partilerin adayları gibi 'nasıl olsa bana oy verecekler, İzmir çantada keklik' diyerek oturmuyorum. Günlerdir mahalle mahalle geziyorum, İzmir'de de elini sıkmadığım tek bir seçmen dahi kalmasın istiyorum.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın 'şampanyalı kutlama' çıkışına ne diyorsunuz?
Aramıza düşmanlıklar sokuldu. Bizim partimizde o gece annesi, babası, abisi, kardeşi şükür namazı kılacak olanlar da var, o gece içecekleri içkileri hazırlayanlar da var, dans ederek kutlamaya hazırlananlar da var ama şunlar yok: Lüks araçlarında pudra şekeri çekerek kutlayacak olanlar yok. O lüks araçların yedek parçalarını sanayide üreten işçi arkadaşlar var. Bunca yıldır aramıza ekilmeye çalışılan nifak kutuplarına karşı duracağız. Bu hayata mahkum değiliz. Yakarsa dünyayı garibanlar yakar diyor ya Müslüm Gürses… Garibanlaştırıldık, yoksullaştırıldık. Birbirimize dokunmamız, birbirimizi işitmemiz engellendi. Biz o gece yan yana olacağız. Bizim beşinci sıradaki tesettürlü doktor adayımız Özlem Avcı ile birlikte biz şenlikle kutlayacağız. Biz şükür namazıyla da içki içerek de dans ederek de şarkı ve marş söyleyerek de halay çekerek kutlayacağız. Bir baskıcı dönemin sona eriyor oluşunu kutlayacağız.
HİÇBİR ŞEY OLMASA BİR ŞEY OLACAK
Peki 15 Mayıs sabahı hiçbir şey değişmezse?
Değişecek. Hiçbir şey olmasa bir şey olacak. Bu seçim kampanyası boyunca yeni insanlar birbirleri ile tanıştı. Seçim kampanyasında çalışan o gençler, kadınlar birbirlerine telefon alıp verdiler. Yalnız olmadıklarını hissettiler. Bu bile değişimin başlamış olduğunu gösteriyor. Sonuç önemli ama sonuca etki edecek olan bu enerji.
İnsanlar gelip soruyor neye ihtiyacınız var diye, matbaaya ihtiyacımız var kağıt pahalı oluyor dedik. O iş bizde diyen oluyor. Televizyona reklam vermek istedik, hadi eller ceplere denildi. Sanatçılar biz konser yaparız diyor. Keçi gibi bir inadımız var. Resim yapan resmini açık arttırmaya koyuyor. Sezen Aksu beş kuruş para talep etmedi seçim şarkısı için. 'Alın tepe tepe kullanın' dedi. Her gittiğimiz yerde 'Karşıyım' diye çalıyoruz.