Seçime doğru köpüren sinirlerimizin, ister iyiye yorumlayalım ister kötüye, sonuçlar belli olduktan sonra aynı kalmayacağı aşikardı. Öyle de oldu.
Oyumuzu attık, sonuçlarını sindirdik/bağrımıza bastık ya da söylene söylene 'böyle gelmiş böyle gider' türküsünü çığıra çığıra evlerimize döndük, beklemeye başladık.
Neyi?
Elbette belediye başkanlarının seçim öncesi dile getirdikleri vaatlerinin ipuçlarını görmeyi. Göreve ilk kez gelmiş belediye başkanlarını değilse de; çünkü onlar ilk aylarında sahiden pek bi hoş, pek bi şaşkın oluyorlar. Tecrübeyle sabittir ki, yeni seçilen başkan en az bir ay kutlamaları kabul eder, bu bozulmaz adeti bozacak biri henüz çıkmamıştır.
Bu arada kendisine eski başkandan (doğal olarak) devrolan kadrosunu gözden geçirmek, kimilerini gözden çıkarmak, en az 5 yıl çalışmayı planladığı insanları kadroya katmak, yeni çalışma planı, görev dağılımlarını gerçekleştirmek de ilk yapılacak işlerden biridir ki; bu da ilk bir iki ay içinde şekillenir, çalışma kervanının eksiklikleri de yol esnasında ilavelerle/değişikliklerle tamamlanır.
Adettendir; bu birkaç ayda herkes meşrebine uygun görüntüleri/açıklamaları da kamuoyuyla paylaşır ki, aziz milletimiz 'seçtik bunları ama boş boş oturuyorlar' demesin. Ekmeğini belediye haberlerinden çıkaran gazetecilere de iş çıksın.
Doğal olan, yadırganmaması, garipsenmemesi gereken de budur; zira, başkanlık koltuğuna ilk kez oturanlar için ilk 6 ay, ısınma dönemidir. Bu arada rutin işleri yürütmek, eski başkandan kalmış/bitirilmiş işlerin kurdelesini kesmek, umut vaat eden konuşmalar/açıklamalar yapmak vesariler de bu sürenin raconudur. Ki, biz seçmenler için 'homurdanma' vakti, işte bu 6 aydan sonra başlar…
İlk kez seçilen başkanlar için hal böyleyken, ikinci, hatta üçüncü kez başkanlık koltuğuna oturanlar içinse durum bambaşkadır.
Bu başkanlar için 'ek süre tanıyalım/tanışalım/koklaşalım' durumları asla ve kat'a mümkün değildir. Beklenti, 'hemen/derhal sonuç alalım' kadar basittir.
Yeniden seçilen eski başkandan (sevgili Sıtkı Şükürer'in ifadesiyle) 'şapkadan tavşan çıkartması' istenir. Üstelik bu, hemen, süratle olmalı, görülmelidir…
Seçen de seçmeyen de 'süratle hizmet/yenilik' istemekte haklıdır.
Şahsım da şapkadan tavşan çıkartmak olmasa da en azından 'bir şapka ve tavşan çıkartılacak' izleniminin/algı oluşturulmasının zaruri olduğu kanaatindedir.
Ve bu zorunluluk en fazla da İzmir Büyükşehir Belediyesi için geçerlidir.
Çünkü Büyükşehir tüm belediyelerin 'amiral' gemisidir,
Çünkü Aziz Kocaoğlu'nun 3'üncü dönemidir, çıraklık, kalfalık bitmiştir.
Çünkü bu kent, ister mecburiyetten deyin ister seve isteye, O'na oy vermiş, onun da ifade ettiği üzere 'Eşref Paşa'dan sonra ilk kez üst üste 3 dönem' O'nu seçmiştir.
Bu onuru yaşatanlara, Aziz Kocaoğlu'nun da 'seçtiğiyle gurur duyma' duygusunu yaşatma borcu vardır.
Üstelik beş yıl sonra Büyükşehir makamına veda ederken 'hoş bir seda bırakma' şansı, bu dönemdedir.
Daha açık bir ifadeyle 'ne yaparsa ya da yap(a)mazsa' öyle anılacak… Akıllara, üç dönemlik çivinin son hamleleri ile 'olumlu' ya da 'olumsuz' olarak çakılacaktır.
Bu kadar büyük laflar etmemin, vaaz verir imam edasıyla vecizeler döktürmemin nedeni şudur kadim okur…
Aziz Başkan'ın eski isimlerle yeni kadro açıklamasına karşın, bugün Egedesonsöz'ün manşetinde yer alan BASİFED Başkanı Sıtkı Şükürer'in Söz Meclisten İçeri'de duyurduğu Aydın Büyükşehir'le ilgili haberin, şahsımda yarattığı etkidir. Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu'nun İzmir'in değerli isimlerini danışman kadrosuna katmasının, bünyemde tetiklediği kıskançlıktır. Aydın için yaratılan bu yeni enerjiyi/sinerjiyi, İzmir olarak hissedemeyişimizin kırıklığıdır.
Futbol takımlarının yıldız transferlerinin taraftarlarda yarattığı coşkuyu, kabarttığı umudu hatırlayın lütfen. Takımlarının daha ligin başında 'şampiyon olacağız' ümidini ve eski isimlere katılan 'yeni yıldız isimlerle' diğer takımlara karşı kendilerini nasıl da güçlü hissedişlerini…
Ve sonra Aydın Büyükşehir'in İzmir'den transfer ettiği isimlere bakın.
Uğur Yüce, Hasan Denizkurdu, Kemal Anadol, Geza Dologh, Ali İçhedef.
Birikimleriyle, vizyonlarıyla her biri ayrı değer… Hiçbiri profesyonel manada kadrolu olmayacaklar, danışmanlık işini para karşılığı yapmayacaklar. Ama değil mi ki Çerçioğlu'nun yanında olacaklar; bunun rüzgarı, gürlemesi bile yağmuru çağrıştırdığı için güzel, umut verici, coşkulandırıcı.
Ve bu duygular, tam da İzmir için, İzmir adına hissetmek istediklerimiz…
Elbet çok şey istiyoruz, çok şey bekliyoruz.
Cıvıl cıvıl bir kıyı şeridi, her saat yaşayan/yaşatan bir Körfez, alt geçitler, üst geçitler, klimalı duraklar, daha çok İzban, daha çok metro, tramvay, çiçek gibi sokaklar, çiçekli caddeler, konserler, etkinlikler, her noktaya küçük/estetik dokunuşlar, gez gez doyamayacağımız bir Kemeraltı, insanlara ait kaldırımlar, engellisine, sokak hayvanlarına, kadınlarına sahici ayrımcılık ve daha yüzlerce isteğimiz var.
Ama öncelikle 'Her şey çok güzel olacak' heyecanına ihtiyacımız var. Coşkuya, morale, 'İzmirliyiz, yaparız'ı hissetmeye, 'iyi bir başlangıca' ihtiyacımız var.
Kısacası… Aydın'ın kestirmeden başlangıcını, hamlesini, yaratılan havayı sevdim; İzmir'inkini ise henüz göremedim.
Görünce paylaşırız; nihayetinde 'İzmirliyiz, yazarız' elbet…