Vaktiyle SETAV'a bağlı bir sanal dergide yayınlanan MHP eleştirisini cevaplamak üzere derginin genel yayın yönetmenine başvurmuş dışarıdan cevap vermek istediğimi ifade etmiştim.

Bu isteğim sayın Sadık Şanlı tarafından memnuniyetle karşılanmış, ilk defa konsept dışı bir yazar olarak gayet akademik olan o çevreye MHP'yi anlatmıştım. Kabul gördüğünü düşünüyorum…

Neyse, o günkü yazımın bakış açısı; 'MHP'ni çıplak gözle ve dışarıdan; geldiği kaynağı ve oturduğu temelleri bilmeden anlayabilmenin mümkün olamayacağıydı.' Bugün de hepimiz gibi aynı düşünceyi taşıyorum.

Gelelim konumuza;

Yüz yıllık bir geçmişe dayanan çok partili bir siyasi tarihimiz var. Meşrutiyetler ve kurulan ilk siyasi partiler tam manasıyla meşruiyet kalıbını doldurmasa da bu bir genel kabuldür. Batıdan sonra başlamış olsa da demokrasi serüvenimiz yine de uzun bir zaman dilimini kapsıyor… Bu arada yeri gelmişken söylemek istiyorum; Politik tecrübelerimizi batılı devletlerin siyasi geçmişleriyle ölçmenin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bu noktada İbn-i Haldun parantezi açmak veya açmamak sizlerin elinde… Geçelim.

Günümüzde siyasi yelpazemiz geçmişe göre daha bir derli toplu gözüküyor. Bugün TBMM'de de ortaya çıkan görüntü de bundan başka bir şey değildir. Bizim burada konumunu izaha çalışacağımız da sadece ismiyle değil devletimizi kuran iradenin temsilcisi olması hasebiyle Milliyetçi Hareket Partisi'dir.

'MHP Bir İnanç Hareketidir'
'Devlet-i Ebed Müddet'
kavramından referansla biz Türklerin 'devlete' bakış açısı, devletten beklentileri ve devlete olan bağlılıkları, diğer insan topluluklarından farklıdır. Kutsal ve tarihi metinlerimizde, devlet kurma tecrübelerimizde ve devlet felsefemizde bununla ilgili birçok kaynak bulabiliriz. Mitolojimiz dahi bu merkez etrafından örülmüştür.

Bu noktada, yani Türk Devlet Felsefesinin varlık bulmasında üç temel esas ortaya çıkar;

  1. Türk Devleti tek bir gaye ile Allah'tandır.
  2. Türk Devleti'nin temel amili Adalet' tir. Adalet de aynı zamanda Tanrı'nın ismi sıfatıdır.
  3. Türk Devleti Millete dayanır.

Tarihte kurulan bütün Türk Devletleri bu temeller üzerine oturur. Bu üçünden birinin kurumsallaşamadığı veya devamlı kılınmadığı Türk Devletleri, 'Tarih Tezimize' göre yıkılmış ve yerini bir başkası almıştır.

Hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti de 'Anadolu Türk Devleti' nin son halkası olarak bu prensipleri bünyesinde taşımak üzere kurulmuştur.

Fakat bilhassa 'Cumhuriyet'in yeni olması ve Atatürk'ten sonra 'gaye, amil ve dayanak' hususunda gereken tekamül safhasının sıhhatle aşılamaması, bir takım sonuçlar doğurmuştur. İşte yeni idare modeliyle varlık mücadelesi veren ve gelişme dönemine adım atan Türkiye Cumhuriyeti için farklı bir olgunlaşma dönemi böyle başlamıştır.

Bu olgunlaşma dönemi Cumhuriyet Dönemimizin çok partili sisteme geçmesiyle start alır diyebiliriz… Elbette, 'bu nasıl olgunlaşmadır, kaç defa kesintiye uğradı ve kaç defa yerli olmayan sızmalarla devlete müdahale edildi?' diye sorulabilir…

Unutulmamalıdır ki Cenab-ı Allah hiçbir sonucu direk yaratmaz. Sebeplere bağlar… Her türlü olgu, 'Kaza ve Kader gibi İlahi hükümlere' tabidir. Bu da biz insanlara 'ilim vasıtasıyla' zahir olur… Olgunlaşma, yani 'Kemalat' da zorlu şartlara göre gösterilen mukavemetle kuvvetlenir ve kendisini böyle gösterir. Gayret, emek ve dua ile de varolur.

İşte, geçtiğimiz yüzyılın ve içinde yaşadığımız yeni yüzyılın henüz 17 yıllık süresinde defalarca zorlu şartlarla baş başa kalan; birkaç defa uçurumun kenarına gelen ve bu tehlikeli durumlardan yaralı kurtulan Türkiye Cumhuriyeti böyle bir seyr-ü sülûkun içindedir.

Şimdi gelelim MHP'ne, dışarıdan ve çıplak gözle herkesin anlayamayacağı 'inanç hareketine'…

Milliyetçi Hareket Partisi'nin kurucusu ve Milliyetçi-Ülkücü Hareketin Başbuğu Alparslan Türkeş de tıpkı yukarda ifade ettiğimiz süreçlerle olgunlaştırılan bir liderdir. O bir yanıyla bizden biri diğer bir yanıyla da 'İlahi konumlandırmada' olgunlaştırılmış bir insandır. (pek tabii bu herkes için söylenebilir, fakat hakikat bilinmez).

Ondaki bu olgunlaşma evrelerinin birincisi, Kıbrıs'ta İngiliz ve Rum baskısıyla başlayan hayat ile yedi düveli yere sererek vatanı kurtarmış bir milletin evladı olma şuuruyla daha çocukluk yıllarında başlamıştır.

Askerlik ve iyi bir komutan olması, kendisini tanımladığı yıllardan itibaren Milliyetçi Çevrelerle buluşması hep bu olgunlaştırma dönemlerinin şifreleridir. Tarihe geçen 44 Türkçülük Turancılık Olayı'nda ve Türkiye'yi yakından ilgilendiren diğer birçok olayda önemli roller üstlenmesi boşuna değildir.

Zaten parlak bir askeri birikime sahip olan Türkeş'in 1960 ihtilali içinde bulunması da yine bir önemli konumlandırmadır. Zira 1960 ihtilali sebepleri ve sonuçlarıyla Türkiye Cumhuriyeti devletinin en önemli kavşak noktalarından biridir.

Onca general dururken ihtilal bildirisini okuması, cunta içinde on dört arkadaşıyla önemli bir kadronun lideri olması, kurulan ihtilal idaresinin Başbakanlık görevini yürütmesi ve yanlış yollara sapan Cemal Madanoğlu Cuntası'na karşı bilhassa Başbakan Menderes'in asılmasını engelleme konusunda mücadele vermesi ve sonucunda Hindistan'a sürülmesi de hep onun olgunlaşma evreleridir.

Bilhassa Hindistan'da kaldığı kısa süre içinde Türkistan Coğrafyasına yaptığı gizli ziyaretler ve bu seyahatler sayesinde esir Türkler gerçeğini birebir görmesi de yine başka bir ilahi konumlandırmadır.

Sürgünde onun için ihdas edilen görevinden istifa ederek yurda dönmesi seminerler ve konferanslarla milli bünye içinde bilhassa milliyetçi kadrolar ve Milliyetçi Gençlik içinde beklenen lider konumuna gelmesi ayrıca incelenmelidir.

Zira Başbuğ Türkeş, tarihten gelen bir özle örneğini ilk defa Peygamber (SAV) Efendimizde gördüğümüz Eshab-ı Suffa benzeri bir gençlik teşkilatı kurmuş, onlarla başarıya ulaşmış ve bu teşkilatı milletimize armağan etmiş bir liderdir.

Bir başka değişle Türkeş, 'Gençlere ve sadece gençlere dayanarak, kurduğu fikri-inanç kadroları Ülkü Ocaklılarla tarihe geçmiş tek liderdir. O gençleri de bizzat kendisi eğitmiştir'

Teşkilatçılık dehası, Meselelerimizi çok iyi bilmesi ve sorunlarımıza milli çözümler sunması, onun siyasete girmesini tabii sonucu olmuştur.

CKMP'ye girmesi ve CKMP'yi Milliyetçi Hareket Partisine dönüştürmesi de Dokuz Işık gibi bir milli kurtuluş reçetesi sunması da farklılığını ortaya koyan dönemleridir.

Ve Türkeş dönem içinde Milliyetçi Hareket Partisini ve Ülkücü kadrolarını öyle bir yere koymuştur ki, bunu tam olarak ifade edecek olan tarif 'Kilit Taşı' benzetmesidir.



MHP Devletin Kilit Taşı

Evet, bugün MHP'nin tam ve açık olarak bulunduğu yer; DEVLET KÖPRÜSÜNÜN KİLİT TAŞI olmasıdır. Bu konumlandırmada da başka izaha gerek kalmadan İlahi Takdirdir.

Kilit Taşı dememizin sebebi, MHP'nin Türk Milleti Adına savunduğu değerler, öne sürdüğü politikalar ve kadroları Devlet içinde olmazsa olmaz, devleti tutan ve diğer bütün taşlar üzerinde etkisini her zaman göstermesidir. Devlet Köprüsünü Türk Milleti İçin Ayakta Tutmasıdır!

Kısa Cumhuriyet Tarihimize baktığımızda Türk Milliyetçilerinin Atatürk liderliğinde devleti kuran iradeyi temsil etmeleri, daha sonraki dönemlerde de tarihten gelen devleti yaşatma 'ebed müddet' iradesini ortaya koydukları zaten çok açıktır.

Kilit İrade; Bahçeli

Başbuğ Türkeş'den sonra 'yıkılır, dağılır veya kabuğuna çekilir' diye beklenen MHP, Türkeş'ten farksız çok güçlü bir iradeye sahip olan Lider Devlet Bahçeli tarafından yönetilmektedir.

Bahçeli'nin lider olma süreci de Onun MHP içinde konumlandırılması da çok dikkatlice incelenmesi gereken pasajlar içermektedir.

İstikamet, kararlılık, ilke ve şuur bakımından hayatının hiçbir döneminde kırılma olmayan Bahçeli'nin liderliği bugün bakıldığında Başbuğ'dan sonra kaçınılmaz bir sonuçtur.

Türkeş'in emri ile partiye gelmesi, bazı dönemlerde yetkileri arttırılmış Genel Sekreter, bazı dönemlerde de sadece danışman olarak kalması O'nun çizgisini hiç değiştirmemiş, parti içerisinde her dönem Devlet Başkan, Devlet Hoca ve Devlet Ağabey olarak kalabilmiştir.

Başbuğ Türkeş'in ahirete irtihalinden sonra gergin bir şekilde gerçekleştirilen Olağanüstü 97 Kongreleri Bahçeli'nin liderliği ile son bulmuş ve MHP için yepyeni bir dönem başlamıştır. İçinde iktidar ortağı, meclis dışı kalma ve sonra tekrar sistem içindeki yerini alma gibi tarihi bölümlerin olduğu bu dönemler gerçekten insanüstü bir tecelliyattır.

Lider Bahçeli dönemi, 'Türkeş' siz MHP' projelerini aratmayan onlarca saldırı ile geçmiş ve hala da geçmektedir. Fakat insani hiçbir plan 'Türkeş' siz MHP' yi gerçekleştiremediği gibi yine hiçbir plan 'Bahçeli'siz MHP' hedefine ulaşamayacaktır. Çünkü MHP'nin konumlaması insanlara ait konumlama değildir.

Evet, Milliyetçi Hareket Partisi, mücadelesiyle, şehitleriyle ve üzerindeki dualarla 'Devlet-i Ebed Müddet' fikir-imanının zahirde görünen iki tarafı da keskin kılıcıdır. Türk Devleti varoldukça da konumunu koruyacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin durduğu yer işte tam burasıdır!

Devletimizin kilit taşı, milletimizin buluşma noktasıdır.

İşte bu yüzden 'Hak Yolu Hakikat yoluna çağrılmışızdır'…

İşte bu sebeplerden dolayı 'Önce Ülkem ve Milletim' denmiştir.

İşte bu yüzden hep haklı çıkılmıştır…

Ve işte bu sebeplerden dolayı Türk Devleti'nin Beka'sı için sebil gibi kan akıtarak şehitlik mücadelesi verilmiştir.

Devletin olmadığı yerde MHP'nin olması da hiçbir şey ifade etmemektedir.

Her Türk Milliyetçisi de buna iman eder.

Son olarak; (Keşif Ehli bu konu da şunu söyler; MHP'de planları insanlar yapamaz!)

Bizlerin ise yapacağı tek şey var, sadece ve sadece Milliyetçi-Ülkücü Hareket içinde görevlerimizi yapmaktır!