Uzun bir aradan sonra CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti içine ve siyasal gündeme yönelik değerlendirmeler yaptı. KRT TV'de verdiği mülakatta özellikle genel başkanlıktan düşmesine neden olan kurultay ve önümüzdeki dönem Tüzük Kurultayı konusundaki düşünceleri dikkat çekiciydi.

Bazen satır aralarında bazen de açıkça, Kılıçdaroğlu, vefasızlığa uğradığını vurguluyor. Koltuğunu kaybetmesinden özellikle de İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu sorumlu tutuyor.

Oysa ki, seçmen de Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinden Kılıçdaroğlu'nu sorumlu tutmuştu. İmamoğlu veya Mansur Yavaş ile kazanılacak bir seçimi, kendi aday olunca kaybetmişti. Kamuoyundaki algı bu.

Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedince, Kılıçdaroğlu görevi bırakmayı kabul etmedi. Seçmen Kılıçdaroğlu'na sadece Cumhurbaşkanı adayı olup seçimi kaybettiği için değil, aynı zamanda yüzde bir oyu olmayan partilere de onlarca milletvekilliği kontenjanı verdiği için tepkiliydi.

Seçimin ertesi günü değişim mesajı veren İmamoğlu'na tepki gösteriyor Kılıçdaroğlu. Sadece bu kadar da değil. Kurultay'ın kaderini de O'nun belirlediğini düşünüyor ki, haklı.

Daha önce de defalarca hatırlattığımız gibi, İmamoğlu ve Yavaş sadece yönettikleri şehirdeki seçmenlere değil, ülkeye hitap eden ve karşılık bulan siyasetçiler. Ancak Yavaş, CHP'den aday olduğu halde parti içi mücadelede olmayan, daha doğrusu CHP'li olmayan bir siyasetçi.

Oysa ki İmamoğlu, aynı zamanda CHP'li ve parti içinde en etkili isim haline gelmiş bulunuyor. Herkesin de bildiği gibi, Özgür Özel'i genel başkanlığa taşıyan çalışma İmamoğlu önderliğinde gerçekleşmiştir.

Bunları bizden daha iyi bilen Kılıçdaroğlu, seçim sonrası Özgür Özel'i ve Mansur Yavaş'ı kutladığı halde, İmamoğlu için böyle bir girişimde bulunmadı. Hatta İmamoğlu'nun ifadelerine göre, kendisinin telefonlarını da açmamış defalarca.

Böylece İmamoğlu sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın değil, Kılıçdaroğlu'nun da hiç hoşlanmadığı bir aktöre dönüşmüş durumda. Nitekim Saray medyasının baş kalemleri Özgür Özel güzellemeleri yaptıkları halde İmamoğlu'nun en ufak açığını bulunca bunu hemen kampanyaya dönüştürüyorlar.

Erdoğan'ın özel uçağında dünyanın her yerine seyahat eden Saray kalemleri, İmamoğlu'nun gazetecilerle seyahatini eleştiri bombardımanına tutmayı ihmal etmediler. İmamoğlu'nun ve danışmanlarının bu hatası onlar için bir fırsata dönüştü.

Gelelim Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu gerilimi eşliğinde parti içi dengelerin durumuna. Kılıçdaroğlu seçimli kurultay olursa aday olabileceği işaretini vermiş aynı yayında. Oysa ki, bu artık imkansız bir şey.

Yarım asır sonra ilk kez birinci parti olan CHP'nin başında her girdiği seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu'nun tekrar destek bulması çok zor. Bu işin demokrasi ile ilgili boyutu. Ama bir de meseleye profesyonel siyaset dinamikleri açısından bakınca, yine Kılıçdaroğlu'nun şansı söz konusu değildir.

Çünkü profesyonel siyasetçi ne geçmişe bakar ne de vefaya. Onlar hesabı geleceğe bakarak yaparlar. Geçen kurultayda Kılıçdaroğlu'nu destekleyenlerin ezici çoğunluğu, onu taktir ettikleri için değil, gelecek seçimde aday olabilmek için tercih yaptı.

Artık derenin altından çok sular aktı. Öte yandan Özgür Özel ve Veli Ağbaba yapısının da CHP'yi kalıcı olarak taşıyabileceği şüpheli. Özel'i destekleyen delegenin çoğunluğu İmamoğlu'na bağlı siyasetçilerden oluşuyordu.

Kılıçdaroğlu'nu destekleyenlerin büyük çoğunluğu da yerel seçimlerde tasfiye olunca bunun faturasını İmamoğlu'na değil, Özel-Ağbaba ikilisine kestiler. Onların önemli bir kısmı partinin geleceğinde İmamoğlu'nu gördükleri için, Özel ile İmamoğlu rekabeti olursa tercihleri İmamoğlu'ndan yana olacaktır.

Geçenlerde profesyonel bir siyasetçi ve eski bir belediye başkanı ile bir süre sohbet ettik. Kendisi Kurultay'da Kılıçdaroğlu'nu destekleyenler arasındaydı. 'Özel-Ağbaba patronajında gitmez bu parti' dedi. Ardından da, 'Kılıçdaroğlu'nu destekleyen bizler, İmamoğlu'nun bir an önce parti yönetimini ele almasını bekliyoruz' diye ekledi.

Ona göre artık, İmamoğlu'nun belediye başkanlığını bırakma sorunu da yok. Çünkü mecliste, CHP çoğunluğa sahip. Bu nedenle bir an önce parti yönetimini alıp, erken seçim talep etmeli veya 2028'e hazırlık yapmalı görüşünde ısrar etti.

Bu ilk fırsatta yapılır mı bilmiyorum. Ama CHP içinde giderek daha çok dillendirilecek gibi.