Okumakta olduğum bir kitabın beni sürükleyip götürdüğü yıllara, bir zamanların aydınlık Türkiyesine seyran eyliyorum…

Ve…

Küllerinden doğarak yeniden var olmayı başaran o güzel Cumhuriyet neslinin yaşadığı şevk ve heyecan yıllarını benliğimde hissetmeye çalışıyorum.


***

Bir önceki yazıma konu ettiğim…

İzmir'in deniz kokulu sokaklarında büyümüş, mutfağı deniz kültürü ile lezzetlenmiş, meltem rüzgarının taşıdığı deniz kokusu üzerine sinmiş…

Denizin enginliği ve derinliği düşüncelerine sirayet etmiş…

Bu aydınlık düşüncelerle İzmir'in içtimai hayatına yön vermiş bir İzmir kızı ile baş başayım…

Ve bu aydınlık ismi, sanki çok eskiden beri tanır gibiyim…

***

1800 yılı sonlarında Selanik'te 'Asır' adıyla yayın hayatına geçmiş ve lakin mübadele sonrasında İzmir'in sembollerinden olmuş Yeni Asır Gazetesi kurucularının kızı olan…

Gazetenin daimi köşe yazarlarından Rebia Arif'in kaleme aldığı 'Kadın Tipleri' adlı roman var elimde.



İzmir'in ilk kadın yazarlarından Rebia Arif'i evvela taşıdığı isimle buyur ediyorum zihin dünyama…

Zira… Kitap kapağını görür görmez bu ismi taşıyan, deniz kokulu sevdiklerim ve onların güçlü, kararlı karakterleri geliyor aklıma…

Ve …

Bu güzel ismin manasında yer alan; baharı, tazelenen umutları ve yeniden canlanışı Cumhuriyet'le birlikte yaşayan

Ve Cumhuriyet kazanımlarının farkında olan Türk kadınının heyecanını hissediyorum romanın her bir paragrafında..

1935 yılının mürekkebi ile yazılıp bugünlere yollanmış, sanatın ve edebiyatın toplumdaki iyileştirici gücüne vurgu yapan bir mektubu okurcasına heyecanla çeviriyorum sayfaları.

***

Deniz gibi derin ve engin, ismi ile müsemma bir İzmir kızı çıkıyor karşıma…

İzmir'de sivil toplum faaliyetlerine verdiği önemle, yoksul çocuklar için yardım kuruluşlarında yaptığı çalışmaları ile tanınan…

Rebia Arif Bilgin'in Yeni Asır gazetesinde kaleme aldığı, ilgi ile takip edilen köşe yazıları ve tefrikalarından derlenen bu kitapta…

Cumhuriyet kazanımları doğrultusunda şekillenen idealleri ile…

Meslek sahibi olma yolunda ilerleyerek bağımsızlıklarına kavuşmak isteyen ve eşitliğe inanan Türk kadınının şevk ve heyecanını resmederken…

Kitabında, erkeklere mahsustur diye bilinen mesleklerden; gazeteci-yazar mühendis-pilot olmak gibi yüksek idealleri olan girişimci kadın tiplerinin mücadelesine önemle yer veriyordu…

***

Türk kadınına sonsuz bir güven duyan ve sosyal hayatta hiç bir surette geri kalmaması gerektiğini dikte eden M. Kemal Atatürk'ün…

'Kızlarımızın vatan ve milletin yüksek menfaatlerini savunup koruyabilecek kabiliyette yetiştirilmesi milli eğitimde esas tutulmalıdır.
Ve kız çocuklarımıza entelektüel yetkinlik kazandırılması elzemdir.

Türk kadınının esasen dehaya sahip olduğuna şüphe yoktur. Türk kadınları memleketin kaderini millet namına idare eden siyasi zümreye dahil olmak arzusunu belirtmiştir.

Dolayısıyla kadınlarımızı hiçbir vatandaşlık vazifesinden uzak tutamayız.

Çünkü hakların tümü vazifelerden doğar.'


Sözlerini şiar edinerek, aydın Türk kadını tipini okurları ile buluşturan…

İzmir'in deniz kokulu kızı Rebia Arif ile kaleme aldığı romanın sayfalarında tanışıyorum.

***

Doksan yıl önce kaleme alınmış bir kitabın son sayfasını mütebessim bir ifade ile çevirip de…

Geçmişin umut dolu yıllarından, günümüzde yaşanan acı gerçeklere döndüğümde…

Artan kadın cinayetleri ile kadınlarımızın birbirine karışan feryatlarını duyar gibi oluyorum…

Okula gidemeyen, küçük yaşta evlendirilen ya da yaşam hakkı tanınmayan kız çocuklarımıza reva görülen; utanç ve acı veren türlü çeşit haberlerin yüreğimde yarattığı infial ile…

'Dünya Kız Çocukları Günü'nü; adet olduğu üzre, klişe sözlerle kutlulamaya değer görmeyerek…

Binbir çeşit yürek ezikliği içinde anlamını yitirmiş bu günü gelecek yıla yolcu ediyorum.

Ve de…

Kadın ve çocuk imajına değer vermek konusunda, bugün ülkemin içinde bulunduğu acziyetten hicap duyarak…

Rebia Arif (Bilgin) gibi, bu ülkede yıllarca eşitlik mücadelesi vermiş kadınlarımızdan…

Ya da bu mücadelede, umuda yenik düşmüş kızlarımızdan …

Ve yaşam hakkına dahi erişemeden bu dünyadan geçip gitmiş gül yanaklı bebelerimizden utanıyorum.

Ve bu utançla gelecek nesillere sesleniyorum…

Ne yazık ki!.. Biz bu ülkede mutlu, umutlu ve güçlü bir kadın tipi yaratamadık…

Bizi affediniz!.. Diyorum.