Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ -  İzmir’de son 1 haftadır süren yağışlar sonrası barajlardaki doluluk oranı istenilen seviyeye ulaşamadı.

Geçen hafta kentin su ihtiyacını sağlayan Tahtalı Barajı’nın doluluk oranı yüzde 10,95’e düşmüştü. İzmir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdürlüğü, doluluk oranını bu hafta yüzde 11,35 olarak kaydetti.

Egedesonsöz’e konuşan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, Tahtalı Barajı’nın doluluk oranı ile ilgili görüşlerini aktardı.

Çanakkale'de korkutan deprem! Çanakkale'de korkutan deprem!

BU SENE CİDDİ YAĞIŞLARI BEKLİYORUM
Prof. Dr. Yaşar, 1 hafta içinde İzmir’e düşen yağışlarla beraber kentin iki günlük su ihtiyacını karşılayacak kadar bir doluluk oranı olduğunu ifade etti.

Yaşar, açıklamasında şunları söyledi:

 “Aralık ayları zaten barajların dolum aylarıdır. Aralık’ta başlar, Nisan’a kadar dolar. Nisan ayından sonra boşalmaya başlar. Dolum ayına girdik. Geçen sene de 14 Aralık’ta hareketlenme başlamıştı. Bunlar doğal süreçler. Şu an Tahtalı Barajı’nda yaklaşık 1 milyon 200 bin metreküp su arttı. İzmir’in iki günlük suyu kadar arttı. Bu kadar çok yağıştan sonra az. İzmir, Aralık ve Ocak aylarında çok yağış alır. Aralık ayının da Ocak ayının 12-13 günü yağışlı geçer. Toplam yağışların yüzde 40’ını oluşturur. Bu sene ciddi yağışları bekliyorum. 2025 yılı yağış yılı olacak diye düşünüyorum.”

‘BİR SONRAKİ KURAKLIKTA İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMAYIZ’
Yaşar, doluluk oranının Nisan ayına kadar en az yüzde 25 olması gerektiğine dikkat çekerek “Geçen sene bugünlerde barajın doluluk oranı yüzde 27,50 civarındaydı. 2008 sonrasının en düşük seviyesiydi. Bugün 11,35. Artık sefilin de sefiliyiz. Geçen sene 14 Aralık’ta 27,50’tan 1 Nisan’a kadar yüzde 32,50’a kadar çıkabildi ve yüzde 5 arttı. Bugün de en az yüzde 35’lere çıkmalı. Bu sebeple ciddi yağış rekorları bekliyoruz. Beklenen yağışlar gelmezse çok zor geçecek önümüzdeki yıl. En az yüzde 25’e çıkacağımızı düşünüyorum. Bu da bizi biraz idare eder. Felaketi geciktirir. Bu son kuraklık. Doğanın bizi uyardığı son yıl. Bir sonraki kuraklıkta işin içinden çıkamayız. Bu yüzden belediye çalışanlarının oturup hesap kitap yapması lazım. Su varsa devlet var. Su biterse devlet biter” dedi.

‘İKLİMDE RASTGELELİK YOKTUR’

İklimde sıcak dönemden sonra yağışlı dönemin geldiğini belirten Yaşar, şunları söyledi:

“2008 yılı çok kuraktı ve son 60 yılın en kurak üçüncü yılıydı. 2009 ise son 60 yılın en yağışlı yılıydı. Çok kurak yılları mutlaka yağışlı bir dönem takip eder, bu bir sistemdir. Çok sıcak bir dönemdir arkasından soğuk bir dönem gelir. İklimde sıcaklar ve soğuklar alıp başını gidemez. 1970-1979 yılları arasında Türkiye’nin yıllık yağışı 609 kilogram. Küresel ısınma nedeniyle 2010 yılında geldiğimizde 630 kilograma çıkıyoruz. Çünkü ısınmadayız, yağış artıyor ortalama olarak. 2020’den sonra çok sert kurak bir dönem gelecek dedim, bunu 2004 yılında söyledim. Bu beklemediğimiz şey değil. İklimde rastgelelik yoktur. Doğa kalleşlik yapmaz. Doğa ne yapacağını önceden söyler zaten. Sen hazır olamıyorsan yapacak bir şey yok. Her şeyi küresel ısınmaya bağlıyoruz. İklimler değişir, soğur, ısınır… Bu dönemde suyu nasıl kullanacağız diye düşünmeliyiz.

Tarımda ne yapacağız? Bu yıl Tarım Bakanlığı bir açıklama yaptı. Mısır üretimini 11 ilde yasaklıyoruz dedi. Çünkü mısır çok fazla su isteyen bir bitki. Orta Anadolu’da akarsu olmayan yerde yeraltından çekiliyor sular. Her yer obruk oldu. Bütün Türkiye obruk ovası olmaya başladı”

BİZİM BELEDİYE, HER YERE ÇOK SU İSTEYEN BİTKİ EKİYOR

İzmir’de su politikasının olmağını söyleyen Prof. Dr. Yaşar şunları söyledi:

“İzmir’de ne yapıldı? 2020’de Tunç Soyer’e mektup yazdım. Kuraklık geliyor dedik, o zaman baraj yüzde 85 doluydu. Piriştina döneminde her Çarşamba konuşurduk, randevu istemezdik. O öldükten sonra ne Kocaoğlu ne Soyer görüşmedi. Bu kuraklık İzmir Körfezini de etkileyecektir dedik, Su için B-C planları yapılsın dedik. İzmir’de bilimsel bir sorun var.  Barajdan alsanıza suyu, neden kuyulardan alıyorsunuz? Kuyu bekliyor zaten. Manisa’nın kuyuları 40 metredeydi 2010’lu yıllarda. Göl Marmara’yı kuruttuk. İzmir, suyunu Manisa’dan alıyor, yüzde 30 ciddi bir rakam.  Manisa Su İşleri Müdürü, yeraltı sularında da çekilmeler başladığını söyledi. 40 metrede 400 cm’lere indi, daha da inecek. Bu inmenin bedelini çok ağır ödüyoruz. Türkiye’de en pahalı suyu biz kullanıyoruz. Yeraltından su almak çok büyük enerji sarfiyatı demek. Daha çok enerji istiyor. Aynı zamanda aşağı indikçe ağır metaller çıkıyor. Bunu temizlemek için de maliyet artıyor.

İzmir, bilim dışı yönetiliyor. Türkiye’nin kişi başı su potansiyeli bin 340 metreküp civarında. Biz sınıra yaklaştık, fakirin de fakiriyiz. Suyumuzu niye düzgün kullanmıyoruz? Bütün dünya ülkeleri su istemeyen bitkiler dikmeye başladı. Bizim belediye, her yere çok su isteyen bitki ekiyor. Sabah suluyorlar, öğlen suluyorlar. Bu çok bir miktar değildir ama sen bir farkındalık yarat, halkına önderlik yap. İzmir’in nüfusu şu an 4 buçuk milyon. Ciddi artış var. Suyun planlaması yapılmalı. Hiçbir bilimsel olay yok şu anda”