İnsanlık durumu, 'La Haine' filminin başında yer alan sahnedeki replikte, 50 katlı binadan aşağıya düşerken, her katta, 'buraya kadar her şey yolunda' diyen adamın durumundan farklı değil. Kötüyüz, hem de çok kötüyüz… İyi hallerimizde bile kötülük olağanlaşmış…

Geçen yüzyılda, tüketim, konfor ve gösteriyle başı dönen insanlık sadece sahicilikten uzaklaşmadı, vicdanıyla da vedalaştı. Edinmenin her türlüsüne teşne, piyasada metalaşan ahlak ve kültürle hemhal riyakarlığı benimsedi.

Riyakar ve vicdansız, taş gibi girdik 21. Yüzyıla… Ve kesinliklerin muğlaklaştığı postmodern iklimde, ikiyüzlü ahlakın ve vicdansızlığın meyvelerini toplamaya başladık.

Liberal, muhafazakar, sosyal demokrat, solcu, milliyetçi; kim var kim yok hepsinin de bu büyük erozyonda tükenip gittiğini gördük.

Buradan bakınca, geçen yüzyılın ikinci yarısında, insanlığın 'tükeniş çağı'na girdiğini söylemek pekala mümkün. Öyle ki tükenişin bütün emareleri zuhur etmiş.

Vasatlık, ucuz ve satıh olmak, karakter yoksunluğu, ikiyüzlü ahlak, yarı cahil 'aydın' tahakkümü ve yalan söylemek olağan hallerimiz...

Sol gruplar bile islamcılar gibi salt husumetten beslenir olmuş. Irkçılığın sağı solu kalmamış.

Kısaca, akıl ve sağduyu sükût etti.

Bu iç karartan manzaranın başka ülkelerde öyle aman aman farklılık gösterdiğini zannetmiyorum. Bu durumun bir Dünya problemini işaret ettiğini düşünüyorum. İnsanlık top yekûn irtifa kaybediyor.

Piyasa kültürüne dayalı uygarlık inşa ederek uygarlaşan insanlık, tüketimin kölesi oldu. Emeğin değerini ve üretmeyi yanlış anladı.

Mülkiyet, üretim ve piyasa üstünde yükselen uygarlığın insanı özgür kılmak gibi bir meselesi yoktur. Uygarlık özgürleştirmez… Ama tabi kılar.

Özgürlük, bir bakıma vazgeçiştir. İstemek değil, istememekle ilgilidir. Obezleşen toplumların doyumsuzluğu, özgürleşmeye engeldir.

Gerçek o ki insan zaruretin bilincine varamadı; tüketimin öznesi olarak gönüllü esareti seçti.

İnsan bir sisteme dahil ise özgür olamaz. Zaten uygarlaşan insanlığın derdi, özgürlük değil serbesti olmuştur.

Uygarlaşarak elde ettiği serbestinin verdiği cüretle tabiat karşısında tanrılaşan insanlık, sonlu olanda sonsuzluğu aramaya başladı.

Sınırsız arzu ve taleple tabiata yüklenen insan, herşeyin bitimli olduğunu unuttu.

Nihayetinde hayat, unutulan sıradan ve basit gerçeğin altını çiziyor;

SON…

BİTTİ…