Evrenin yasaları olduğunu ve her şeyin bu yasalara uygun şekilde gerçeklik bulduğunu artık bilmeyenimiz kalmadı diye düşünüyorum. Kabul etsek de etmesek de bu yasalar her an, ama istisnasız her an işlemekte.

Ülkemizde yaşanan olaylar için duyduğum üzüntüyü acıyı isyanımı olağanca şiddetiyle bu sayfalara kusmak benim için çok kolay olurdu,

Tıpkı sizler için olduğu gibi!

Fakat ben tüm bu oyunların bir parçası ve de bunları kurgulayıp yöneten güçlerin bir piyonu olmamayı seçiyorum

Günlerdir yaşanan olaylar karşısında verilen tepkileri takip ediyorum. Ne görüyorum biliyor musunuz?

Çokça biriktirilmiş ve bastırılmış kin, nefret duyguları!

Ve bu dışarıya vurulmamış, şifa bulamamış bu yakıcı duygularını, toplumsal herhangi bir kargaşa ortamında bilinçsiz bir biçimde derhal ortaya koyan, öfkelerine yenik düşerek dehşet saçan insanlar görüyorum.

Yine o insanların yaşanan tüm acılara katkıları olduğunu görmezden gelerek olanlara lanetler yağdırıp bilmeden yeni lanetler oluşturduklarını, içlerindeki intikam duygusunu gruplar halinde besleyip büyüttüklerini, sonra kendi yarattıkları tüm olumsuzları şiddet aracılığıyla birbirlerinin üzerlerine püskürtmeye çalıştıklarını,

Sonuç olarak da kozmik alanda nur topu gibi bir kaos oluşturduklarını görüyorum.

Bir an durup düşünmenizi istiyorum; Bir kişi sadece düşünerek, yoğun duygular üreterek ve bu duydu, düşüncelerini dile dökerek bir yaratıma neden olabiliyorsa, evrenin yasası bu şekilde işliyorsa bir kaç kişi bir araya gelip bunu yaptığında ne olur?

Peki, bir kaç yüz kişiyle bunu yaptığında ne olur?

Peki ya bir kaç yüz bin kişi?

Ya milyonlarca kişi durmadan evrene LANET, KAHIR, BELA yağdırdığı zaman (günlerdir ülkemizde olduğu gibi) ne olur?

Hemen söyleyeyim ne olur

Kozmik evrende devasa bir bomba oluşur ve bu kozmik bomba yeteri kadar hırsla beslenip oluşumunu tamamladığında ise bir güzel patlar hem de hepimizi içine alarak.

Uzun zamandır ülkemizde seyreden durum ne yazık ki tam da böyle!

Kendi kendimizin bombası oluyor silahları kendimiz yapıyor kendimiz ateşliyoruz farkında değiliz. İçimizdeki hınçla negatif yaratımlar yaparak ülkemizde kargaşanın artmasına katkıda bulunuyoruz zihinlerimizle adeta bomba üretiyoruz ki bu da;

Karanlık güçlerin işine yarıyor

TV programları, sosyal medya, gazeteler sürekli kavga, savaş, bomba haberleri yapıp yaydıkça, biz vatandaşlar da bu haberleri günlük yaşamımızda bulunduğumuz her ortamda yorumladıkça aynı şeyleri başa sarıp, sarıp konuştukça bir KISIRDÖNGÜ oluşturuyoruz.

Acınızı isyanınızı öfkenizi tabi ki anlıyorum hatta benzer duygulara zaman zaman benimde yenik düştüğümü itiraf etmeliyim, fakat yaşananlarla ilgili bildiğim tek bir gerçek var o da hepsinde aynı ölçüde sorumlu olduğumuzdur.

Nasıl mı?

Kolektif bir bilinç yaratarak;

Ortak inanç ve görüşlere sahip olan topluluklar bilerek ya da bilmeyerek inançları doğrultusunda gerçeklikler yaratabilirler.

Bütün bunları göz önünde bulundurarak ülkemizin içinde bulunduğu bu kritik süreçte üzüntülerimizi dile getirirken tepkilerimizi verirken önümüzdeki günler için neyi yaratıyor olduğumuzu gözlemleyebiliyor olmalıyız.

Kafamızı deve kuşu misali kuma gömelim olanı biteni yok sayalım demiyorum elbette, vatandaşlık görevimizi yapalım ama yıkıcı davranış biçimleriyle değil yapıcı davranış biçimleriyle bunu yapalım diyorum.

Peki nasıl?

Öncelikle kendi içimizdeki tüm acı, öfke, kin, nefret, intikam, hınç gibi yakan, yıkan duyguları sevgiye dönüştürelim 'bir kişiyle bu iş olmaz ki' demeyin. İnanın bana bir kişinin şifa bulması demek tüm evrenin şifa bulması demektir. Bunu nasıl yapacağınızla ilgili elinizin altındaki internet ortamında birçok kaynağa ve bilgiye ücretsiz olarak kolayca ulaşabilirsiniz.

Enerjimizi ve zamanımızı sosyal medyadan isyan ederek değil de kendi duygularımızı dönüştürmeye yönelerek harcamayı başarabilirsek işte o zaman yaşanabilecek yeni olumsuzlukları YARATAN RABBİMİZİN de yardımıyla büyük ölçüde önlemiş oluruz.

Günlük yaşamımızda bir araya geldiğimiz ortamlar (yapılan komşu veya akraba ziyaretleri, iş yerinde verilen kahve molaları, kafe veya kahvehanelerde yapılan arkadaş toplantıları) gibi ortamlar memleket meselelerinin bolca konuşulduğu yerlerdir.

Tüm bu ortamları öfke ve nefret kusarak değil de yapıcı konuşmalar yaparak olumlu bir biçimde değerlendirebiliriz, yaşanan tüm olumsuzlukların şifa bulmasını dileyerek, tüm bu durumların nasıl iyileşebileceği hakkında fikirler üreterek, tatsızlıkların bir daha yaşanmaması adına bireysel olarak neler yapabileceğimizi kendi adımıza ne gibi önlemler alabileceğimizi konuşarak,

Ne ya da neler olursa milletçe daha huzurlu daha refah daha mutlu daha barış içinde yaşayabiliriz gibi soruların cevaplarını tartışarak geçirelim bu zamanları.

Konuştuğumuz herkese sevgiden söz edelim barışı anlatalım. Gelişmiş, refah içinde olan bir ülkede huzur ve barış içinde el ele yaşamanın ne kadar güvenli olacağından söz edelim. Çocuklarımıza nasıl daha güvenli bir ülke inşa edebileceğimizden bahsedelim.

İNSANLAR;

AĞZINDAN ÇIKAN CÜMLELERİN, BEYNİNDEN ÇIKAN DÜŞÜNCELERİN BÜTÜN EVRENİ DOLAŞIP TEKRAR ONLARA GERİ DÖNDÜĞÜNÜ BİLSE, EMİNİM ÇOK DAHA DİKKATLİ OLURDU...

ALBERT EİNSTEİN

Yolunuz Sevgi Olsun…