Helal Gıda denilince aklımıza ilk gelen soru, biz haram gıda mı tüketiyoruz? oluyor. Aslında pek çok yenilik ve gelişme de olduğu gibi bu konuda da sahip olduğumuz dünya görüşü açısından konuları değerlendirmeyi pek seviyoruz. Biz tartışmaya devam ederken, dünya genelinde 2 trilyon dolar pazar büyüklüğe ulaşan helal sertifikalı ürün endüstrisi, Türkiye'de de büyük bir hızla gelişiyor.
Helal Gıda konusu hala ülkemizde yanlış anlamalara sebep olabilmektedir. Helal Gıda sertifikası olmayan gıda ürünlerinin haram olduğu gibi bir anlayış mevcuttur. Halbuki ISO, HACCP veya TSE belgesi ne ise Helal Gıda Belgesi de onlar gibi bir belgedir. Özellikle Ortadoğu ve Müslüman ülkeler hatta bazı Avrupa Ülkelerindeki marketler ve bazı gıda firmaları da Helal Sertifikalı ürünler talep etmektedir. Gıda firmalarımız Gıda Güvenliği konusunda bir sertifika daha almakla bir şey kaybetmez, aksine kazançlı çıkarlar. Helal Gıda Sertifikası gıda güvenliği açısından da önem arz etmektedir.

Özellikle yurtdışına çıkan işadamlarımız bu konuyu daha iyi bilirler. Önceleri ülkelerinden farklı memleketlerde yaşayan Müslümanlar Koşer sertifikalı ürünleri tercih ediyorlardı. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız veya iş seyahatine giden işadamlarımız market alışverişlerinde veya restaurantlardaki gıda ürünlerinin Koşer Sertifikası olup olmadığına göre tercihte bulunuyorlardı. Koşer Sertifikası, Musevi inancına sahip kişilerin geliştirdiği bir gıda üretim belgesidir. Başta domuz eti ve türevleri kullanılmadığı ürünleri işaret ediyordu. Müslümanlar da Avrupa ve özellikle Uzakdoğu ülkelerinde Musevilerin çalıştırdığı yerlerden alışveriş yapıyor veya oralardan yiyip içiyorlardı.

Müslüman müşterilerine gıda ürünü satmak ve cirolarını yükseltmek isteyen bazı ABD'li ve Avustralyalı firmalar Helal gıda Sertifikasını geliştirdiler. Yani bu fikir maalesef Müslüman bir ülkeden çıkmadı. Helal Gıda Sertifikalandırma süreci ilk olarak Avustralya'da başladı. Özellikle et ihracatı ve ithalatının artmasıyla birlikte Helal Gıdanın önemi Müslüman Ülkelerde daha da artmaya başladı.

Bazı Müslüman ülkeler de Helal Gıda sertifikalandırma çalışmalarına, resmi statü kazandırdılar. Malezya, Endonezya ve İran bu anlamda kurumlaştılar. Geç kalmakla birlikte TSE de Helal Gıda Belgelendirme faaliyetlerine 4 Temmuz 2011 Pazartesi günü başladı. Maalesef gıda güvenliği standardında helal gıda akreditasyonu halen mevcut değildir.

Son yıllarda oldukça yükselen İslam Ülkelerinin ticaret hacimleri artık trilyon dolarlarla ifade ediliyor. Bu ülkelerin ürün, sistem ve belgelendirmeye ayırdığı para 16 milyar dolara çıktı. İslam Ülkelerinin kendi belgelendirme kuruluşlarının payı sadece 1 milyar dolar iken 15 milyar dolarlık kalan kısım İngiltere, Fransa, Almanya, Amerika ve İsrail tarafından paylaşılıyor. Bu da gösteriyor ki Müslüman ülkelerin kendilerini ilgilendiren sertifika konusunda bile ne kadar geride olduğunu gösteriyor. Sertifikasyon en az ürün kadar önemli hale geldi.

Ürün belgelendirmesi konusunda pek çok standart bulunmaktadır. Hatta bazı ülkeler kendilerine has belgelendirme sistemleri geliştirmiştir. Bu ülkeler kendi tercih ettiği belgenin bulunmadığı ürünü ülkesine sokmamaktadır. Bu belgelendirme sisteminden ülkeler ciddi gelir elde edebilmektedirler.
Helal Gıda Sertifikasında da ülkemiz geç kalmakla birlikte son üç yıldır yüzlerce Türk firması bu belge ile ihracatlarını arttırmışlardır. Önümüzdeki dönem de Helal Gıda konusu gündemimizi oldukça fazla meşgul etmeye devam edecektir.