Teknokent’te hareketli günler başlıyor

Erkan İYİGÜNGÖR/EGEDESONSÖZ – Yapımı yılan hikayesine dönen Fransız yatırımcı CICOM’un ilgilendiği teknokent projesinde hareketli bir döneme giriliyor. İzmir’den EGİAD ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) yönetimi önümüzdeki günlerde Fransa’ya gidiyor.

 

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) bünyesindeki Teknoloji Geliştirme Bölgesi'nde 4 milyar dolarlık yatırımla kurulması planlanan teknokent için Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) ile CICOM arasındaki ortak yatırım ve niyet mektubuna imzalar atılmıştı. EGİAD Başkanı Temel Şen, “218 hektar alanda 4 milyar dolar yatırımla kurulması planlanan ve 20 bin kişiye istihdam sağlaması beklenen 'Teknokent Projesi' ile ilgili Fransız Şirketi CICOM ile önümüzdeki günlerde Fransa’ya görüşmeye gideceğiz” dedi.

 

Bölge için EGİAD’ın, İYTE’nin, CICOM’un da istekli olduğunu ve projenin hayat geçmemesi için bir neden olmadığını dile getiren Şen, “Hem EGİAD’ın hem de İleri teknoloji Enstitüsü’nün yönetimi değişti. İki kurumda yeni yönetimleriyle iyi niyetli bir şekilde masaya oturuldu. Bu görüşme sonucunda dünyada bu işi yapacak tek bir firma yok. Halihazırdaki teklif veren firmayla gidip görüşme kararı aldık. Bir taraf ne istiyor diğer taraf ne vaat ediyor. Bunların ciddi anlamda belirlenmesi gerekiyor. Bu karşılıklı oturup anlaşma zemini önceki dönemlerde tam anlamıyla oluşturulmamış. Şimdi karşılıklı iyi niyet var. Amaç üzüm yemek… Kısa zamanda Fransa’daki teknokente bir ziyaret gerçekleştireceğiz. Oradaki kafamızda oluşan imaj ile birlikte, buradaki teknokente neleri uygulayabiliriz onları belirleyeceğiz” diye konuştu.

 

İzmir Kalkınma Ajansı ile ilgili geçtiğimiz günlerde bazı projelerin kollanması konusuna da değinin Şen, “İZKA İzmir için bir şanstır. Türkiye’deki örneklerine bakıldığına bir ilk olması nedeniyle oldukça önemli bir kurumdur. İZKA şu anda bir öğrenme sürecinde. İZKA kendi başına olması dışında Türkiye çapında oluşturulan hedeflere yönelik de çalışmalar yapıyor. Bu açıdan bazı kurallar merkezi hükümetten geliyor. Bu kurallara göre yapılan çalışmalarda İZKA’nın yapacak bir şeyi olmuyor, kararı hükümet veriyor. Şimdi o yüzden o akışta evet bir öğrenme süreci var, bazı eksikler olabilir ama, en açığı başta vali olmak üzere yönetimde olanlar iyi niyetle çalışıyor. Bunu göz ardı etmemek lazım. Aksaklıkların bir kısmı kanunlardan kaynaklanıyor. Kredi dağıtımlarında art niyet olacağını düşünmüyorum. Dönem dönem bazı projelere ağırlık verilmesi olmuştur ama dediğim gibi kesinlikle kötü bir niyet olduğunu düşünmüyorum” ifadesini kullandı.

 

Kurumsal açıdan geçtiğimiz yıllarda alınan ISO 9001’in EGİAD tarzındaki dernekler açısından bir ilk olduğunu belirten EGİAD Başkanı, ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Sertifikası’nı alacaklarını ve bunun da bir ilk olduğunu ifade etti.

 

KOSGEB ile yapılan ve girişimciler için gerçekleştirilen eğitimlerde EGİAD farkını ortaya koyduklarına vurgu yapan Temel Şen, “Biz EGİAD olarak yaptığımız işleri farklı ve güzel yapmaya alışığız. Girişimcilik akademisinin ilk grubu eğitimini tamamladı. Ama biz onları sadece o eğitimle sınırlı bırakmak istemedik. Şirket kurmanın mali ve hukuki ayakları var. Eğitimi alan girişimcilere mali açıdan şirket nasıl kurulur, nelere dikkat etmeli gibi eğitimler verilecek. Bunun için de Ali Atıf Bir gibi önemli isimler eğitim verecek. Ayrıca yine girişimciler için sektörel tanıtım günleri aracılığıyla iş fikirleriyle, iş kurmak isteyen yatırımcıların bir araya geleceği, melek yatırımcıların onlara yardımcı olacağı bir ortam sağlanacak” şeklinde konuştu.

 

“İzmir için geri mi kaldı, İzmir’in bir kimliği yok” tartışmalarını çok da doğru bulmuyorum diyen Şen sözlerini şöyle noktaladı: “Öncelikle İzmir’in geri kaldığı söyleminin içinde olmak bize yakışmaz. Gençler de bunu söylerse kepenkleri kapatıp gitmek lazım. Bizim öyle bir düşüncemiz olmadığı gibi, öyle bir söylemimiz de olmaz. Gençlere bu enerjisini kullanmak, farklı bakış açısıyla bakmak, enerjisini kullanıp İzmir’i daha ilerilere taşımak yakışır. Sonuçta bir takım söylemler olabilir ama herkesin de gönlünde bir gün İzmir’de yaşamak geçiyor. Demek ki meyve veren ağaç taşlanır. İzmir’in kimlik arayışı sorunu da olmamalı bence. İzmir 8 bin yıllık tarihiyle zaten kimliği olan bir kent. Sadece potansiyeli canlı tutmakla olur. Herkes kendi konusunda en iyisini yapmak için çaba göstermeli. Kentte bir iş bölümü yapılmalı. Gelişti denilen şehirlere baktığımızda orada oyun bir oyuncu üzerine kurulmuş durumda. Burada ise herkes kendi çapında bir değer taşıyan girimler var. Bunlar kendi aralarında bence iyi yönetiliyor. Ama bazen birlik halinde hareket etmek gerekiyor. İzmir’de yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, iş dünyasının uyumlu çalışmadığı düşünceleri var. Ben buna çok inanmıyorum. Gerek kurumlar, gerekse şirketler üzerine düşenleri yapıyor. Ama burada şuna dikkat etmek lazım. Bazı ana temalı konularda dönemsel hedefler konmalı. Bu hedefler için görev dağılımı yapılmalı. Bu anlamda Başkanlar Kurulu gibi, İZKA gibi grupların bir araya gelme ortamı İzmir’de var. Aslında bu da çok güzel bir durum. Bu avantajı daha da önemli avantajlara çevirmek gerekiyor. Herkes kendi başına aynı şeyleri yapmaya çalışırsa vakit ve nakit kaybı olur. Böyle bir ortamı organize edersek daha başarılı projelere imza atılır.”