EGEDESONSÖZ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, gazeteci Sedef Kabaş'ın sorularını yanıtladı. Başkan Soyer, İzmir içerisinde bulunan gökdelenlerden Çeşme Projesi'ne kadar birçok konuya değindi.

İzmir'de kadınların daha özgür yaşadığını ifade eden Başkan Soyer, İzmir'i 'kadın şehir' olarak tanımladı. İzmir'de hayatın daha kolay yaşandığına ve bu sayede İzmir'in diğer kentlerden ayrıldığını söyleyen Soyer, 'İzmir güler yüzlü bir şehir. Hayatın kolay aktığı bir şehir. İzmir, farklılıkların zenginlik olarak yaşandığı bir şehir. O nedenle aslında en çok demokrasinin kalesi olan bir şehir. Öyle olduğu için birlikte yaşamanın hukuku, kültürü çok gelişmiş bir şehir. İzmir'in ikliminden ziyade bu sosyal iklimidir cazip kılan… En çok da kadınların ağırlıkta olduğu bir şehirdir, bir kadın şehridir İzmir. Kadınlar Türkiye'nin hiçbir yerinde olmadığı kadar özgür ve mutlu hissedeler burada. Bu da İzmir'i diğer kentlerden daha ayrı tutar' dedi.

'EGE'NİN TAMAMI KENDİSİNİ İZMİR İLE İFADE EDER'
İzmir'in kendi coğrafyasından ziyade bütün Ege'yi etkilediğini belirten Başkan Soyer, Ege'nin tamamının kendisini İzmir ile ifade ettiğini söyledi. Soyer, 'İzmir'de güzellik hayatın her alanına yayılmıştır. Güler yüzlüdür, hoş görülüdür insanları. Hakim olan iklim budur. Birçok içimizi acıtan şeyler de yaşanır ama genel olarak baktığımız zaman bunların daha baskın olduğu bir şehirdir. İzmir sadece kendi coğrafi sınırlarından ibaret değildir, bütün Ege'yi kucaklar. Ege'nin tamamı kendisini İzmir ile ifade eder' diye konuştu.

'İZMİR BİR KADIN ŞEHRİDİR'
İzmir'in bir kadın şehri olduğu vurgusunu yineleyen Başkan Soyer, kadınların nezaketi ile erkekleri eğittiğini söyledi. Soyer, İzmir'in bu rolle birlikte öncü bir lokomotif olduğunu şu ifadelerle dile getirdi:

'İzmir bir kadın şehridir ve bunu her yerde hissedersiniz. İsmini Amazon kraliçesinden alır. Artemis'in şehri. Kadınlar aslında toplumu bir biçimde eğitirler. Kadınların nezaketi, zarafeti ve varlığı erkekleri de bir biçimde eğitiyor. İzmir kısacası hem güzeldir, hem akıllıdır, hem kadındır hem de öncü ve lokomotiftir. İlk kurşun boşuna buradan atılmadı.'

Gençlik döneminde tiyatro ile ilgilendiğini belirten Başkan Soyer, tiyatroyu bir ayna olarak gördüğünü söyledi. Tiyatro uğraşı sayesinde hayatında yaptığı en iyi şeyin empati yapmak olduğunu anlatan Soyer, 'Tiyatronun hayatımda önemi ve yeri büyük. Tiyatro insanlığa tutulan bir aynadır. Sahneyi izlediğiniz zaman aslında kimliğinizi, komşunuzu, geçmişinizi, geleceğinizi görürsünüz. Aslında bir ayna tutar size tiyatro. Hayatımda yaptığım en iyi şey empati yapmak oldu. Bunun çok faydasını gördüm. Bir de okumayı çok severim, beni başka dünya ve ufuklara taşımıştır. Özetle tiyatro ve kitabın benim hayatımda çok büyük bir yeri olduğunu düşünüyorum' dedi.

BAŞKAN SOYER'DEN DEMOKRASİ VURGUSU
Başkan Soyer, kendisine yöneltilen en büyük eleştirinin 'fazla demokrat ve romantik' olduğunu ifade etti. Demokratik yaşam tarzının kıymetli olduğunu anlatan Soyer, en iyi seçeneğin demokrasi olduğunun altını şu ifadelerle çizdi:

En çok eleştiriyi bu yönden alıyorum. Bu şuna çok içtenlikle inanıyorum: Demokrasi insanlığın bu kainatta bulduğu en büyük inovasyon. Demokrasi gerçekten çok kıymetli bir yaşa tarzı. Belki de bizim geleceğimizi aydınlatan yaşam biçimi. Onun için tek adam iktidarına karşıyız. Demokrasi olmadan da zenginleşmek ve refahı büyütmek mümkün ama o zaman sadece bir zümrenin refahını büyütebiliyorsunuz. İnsanlık evrimi tamamlamadı daha gideceği çok yol var. İnsanlar zaman zaman gel gitler yaşayabilir, Hitler çıkar ve büyük acılar yaşatabilir. Ama insanlık vazgeçmiyor demokrasi arayışından. Çünkü en iyisi demokrasi. Bu otoriter ve popülist iktidarlar güç kazandıkça 'demokrasi krizde mi acaba' diye kuşkular uyandı hep. Demokrasiyi kullandığımız araçlarda eksiklik olabilir, oralarda zafiyet aramak lazım. Bu araçları teknolojiyle buluşturmak lazım belki de. Bunları yaptığınız zaman şeffaflığın, katılımın, adaletin önünü açıyorsunuz.

'ELEŞTİRİLERE RAĞMEN DEMOKRASİDEN VAZGEÇMEMEK LAZIM'
Kısacası demokrasiye inanmaktan vazgeçmemek gerekiyor. Demokrasiye inançlı bir biçimde durduğunuz zaman da bugünkü hakim değerler, o beklenti o zaman karşılanmıyor. O zaman size 'çok naif bir insan' deniyor. Zafiyet ile zarafeti karşılaştırıyorlar belki de. Bundan vazgeçmemek lazım. Doğru olan demokrasiyse demokrat olmayı başarmak lazım. Kolay bir şey değil. Hayatın her anında onu her gün test ediyorsunuz. Orada o zafiyete düşmeden zarafeti koruyarak demokrasiyi savunmaya devam etmek lazım.

'BU YAŞAM KALİTESİNİ HAK ETMİYORUZ'
İsviçre'de yüksek lisans yaparken dahi Türkiye ile ilgili söylemek istedikleriyle ilgili notlar aldığını belirten Başkan Soyer, bu toprakların bugünkü yaşam kalitesini hak etmediğini ve bunu değiştirmenin mümkün olduğuna inandığını söyledi. Bugün bu kalitenin düşmesinin sebebinin yanlış politikalar olduğunu belirten Başkan Soyer, hiç kariyer hesabı yapmadan siyasete yöneldiğini anlattı. Başkan Soyer, o yıllardan bugüne kadar gelen yolculuğunu şöyle dile getirdi:

Ben İsviçre'de yüksek lisans dönemimde günlük tutuyordum ve şu cümleleri yazdım: Türkiye ile ilgili söylemek istediklerim var ve bunu mutlaka söyleyeceğim. O fırsatı yaratacağım.

Ben siyasetin bugünkü sığlığına bakmayın ama hayatı değiştirme ve iyileştirme sanatı olduğunu düşünüyorum. O yüzden buna çok kafa yordum. Hep yavaş yavaş kendimi buna hazırladım. Çünkü bu topraklarda yaşadığınız bu yaşam kalitesi ve seviyesini hak etmediğimizi düşünüyorum. Bu yaşam kalitesini hak etmiyoruz. Öyle bir kadim kültürün ve güzel coğrafyanın üzerine oturmuşuz ki çok daha fazlasına layığız. Yaşadığımız ne kadar büyük sıkıntı varsa hep yanlış politika ve siyasetlerden kaynak bulan şeyler. Bunu değiştirmenin mümkün olduğuna inandık. Yaşadığımız hayatın bir kader olmadığına inandık. Bunu değiştirmek için neler yapabileceğimizi düşündük ama kariyer hesabı hiç yapmadım. Daha önce 10 yıl bir vakıfta çalıştım. Çünkü hayatı değiştirmenin sadece parlamentoda veya siyasi bir takım kariyer koltuklarında olmadığını biliyorum. Bir doktorun da mimarın da bir temizlik işçisinin de hayatı dönüştürmek için yapabilecekleri çok şey var. Özetle siyasete çok inandım ama siyaseti kimseyle rekabet etmeden yaptım. Hep kendimle rekabet ederek yaptım. Hayatımda hiç rakibim olmadı.

'GENEL BAŞKAN HİÇ 'ADAYSIN' DEMEDİ'
Başkan Soyer, aday olduğunu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ağzından hiç duymadığını belirterek o günleri şöyle anlattı:

Sayın Genel Başkanımız hiç adaysın demedi. Kimden duyduğumu hatırlamıyorum. Bekliyorduk, büyük bir heyecanla kapıdaydık, genel merkezdeydik. Herhalde gecenin bir saatiydi parti meclisi toplantısı bitti ve oradan bir arkadaş gelip söyledi. Çok büyük bir mutlulukla karşıladık.

'DÜNYAYLA BULUŞMUYORSA ŞEHRİN ZENGİNLİKLERİNİN KIYMETİ YOK'
İzmir'in dünyayla buluşması gerektiğini ve bu konuda çalışmalar yaptıklarını belirten Başkan Soyer, 'Çok hayati bir konu benim açımdan. Bir tek çaresi var, dünyayla buluşturmak. İzmir'in ne kadar büyük zenginlikleri olduğunu, ne kadar büyük erdemler taşıdığının hiçbir kıymeti yok eğer ki dünyayla buluşmuyorsa. Kendi içine hapsolmuşsa, bir kabuğun için sıkışıp kalmışsa. İzmir ne yazık ki tarih boyunca hep bir dünya kenti olmasına belki 200 yıldır kan kaybeden ve güç kaybeden bir şehir olmuş. Bunun aslında kırılıp açılması lazım. İade-i itibar peşindeyim biraz da. İzmir'in o dünya kenti kimliğini kazandırmak lazım. Bu çok mümkün. Biz o yüzden şuna çok kafayı taktık: İzmir'i uluslar arası organizasyonla buluşturmamız lazım' dedi.

'PLANLAMAYLA YAPILAN GÖKDELENLERE KARŞI DEĞİLİM'
İzmir'de doğru bir planlamayla inşa edilen gökdelenlere karşı olmadığını belirten Soyer, bu sayede merkezi tarım alanlarının korunduğunu söyledi. Soyer, 'Gökdelene karşı değilim. Planlamayla doğru seçiyorsanız, tarım alanını yok etmiyorsanız, insanların nefes alma imkanlarını ortadan kaldırmıyorsanız, altyapıyı da uygun hale getiriyorsanız bu mümkün. Aksine bunu orada yapmazsanız o zaman tarım alanlarını tehdit altına sokmuş oluyorsunuz. Merkezde tarım alanlarını korumanın yolu yukarıya doğru çıkabilecek yerler bulmaktır' diye konuştu.

'PLANSIZ GÖKDELENLERLE AYAĞIMIZA KURŞUN SIKTIK'
İzmir'de bulunan gökdelenlerin şehrin siluetini bozduğu eleştirilerini kabul eden Başkan Soyer, bunların planlama hatası olduğunu ve kendi ayaklarına kurşun sıktıklarını ifade etti. Bu hataların telafisinin uzun yıllar aldığını ifade eden Soyer, 'Planlamadan kastım o zaten. Biz kendi ayağımızı kurşunlayarak devam ettik hayata. Uzun yıllar boyunca. Boşuna söylemiyorum 200 yıldır kan kaybeden bir şehir diye. Biz gerçekten doğanın üzerinde bir güç taşıdığımız dehmettik. Biz zannettik ki doğayı istediğimiz gibi evirip çevirebiliriz. Doğanın bir parçası olduğumuzu unuttuk. Halbuki doğayla uyumlu bir hayat kurabilirsek mutlu olabileceğimizi unuttuk. Tahrip ettiğimiz doğa bizden intikamını alıyor. Bizim doğadan uzaklaşmamızın bedelini ödüyoruz. Onun için mutsusuz. Bunları değiştirmek mümkün. Ne yazık ki birçok hatanın telafisi çok daha uzun yıllar alacak' dedi.

'BAZI BÖLGELERDE GÖKDELEN İNŞAATI DEVAM ETMEYECEK'
Gökdelen inşaatlarının bazı bölgelerde planlı bir şekilde devam etmeyeceğini belirten Soyer, konuyla ilgili şunları söyledi:

Bazı bölgelerde edemeyecek. Çünkü o bölgelerde bizim yaptığımız hem jeolojik araştırma hem kentin kültürel dokusu ve tarım alanlarıyla ilgili kaygılarımız nedeniyle bazı alanlarda sınırlandırılacak. Bazı alanlarda devam etmesinde bir sakınca görmüyorum. Özetle bu işin bilimsel bir disiplin olduğuna inanıyorum. Şehir planlaması denilen şey bir bilimsel disiplindir. Orada ahkam kesecek noktada değilim ama benim kriterlerim evrensel ve herkes tarafından paylaşıldığına inandığım şeyler. Sizinle konuştuklarımız benim yol haritam.

'33 BİN 100 BİNANIN KARNESİNİ ÇIKARTTIK'
30 Ekim 2020 günü İzmir'de yaşanan büyük depremden sonra birçok dersler çıkardıklarını belirten Başkan Soyer, konu ile ilgili yaptıkları çalışmaları şöyle anlattı:

Biz çok ders çıkarttık ve o derslerin ışında kararlılıkla takip ediyoruz çalışmaları. Mikro bölgeleme denen bir çalışma yapıyoruz. En önemli ve en detaylı çalışma yapıyoruz. Tüm İzmir'in yer altı fotoğrafını çekiyoruz ve bunu 10 üniversiteyle beraber yapıyoruz. Çok ciddi bir bütçesi var ve 2 yıl sürecek. Faylar üzerine araştırma yapıyoruz. Yer altı fotoğrafını çekeceğiz. Hiçbir kent için böyle bir çalışma yapılmış değil. Tüm binaların deprem karnesini çıkarıyoruz. Şu ana kadar 33 bin 100 binanın karnesini çıkardık. Yaklaşık olarak biz 2022 sonuna kadar yüzde 10-15 seviyesinde bitirmiş oluruz ve bu devam edecek biz İzmir'in tamamını yapacağız. İnsanlar yaşadığı bina ne kadar güvenilir görsün istiyoruz. Binaların testlerini kendimiz yapıyoruz. İzmir'i geleceğe hazırlamak için en temel meselemiz dirençli bir kent haline getirmek olduğunu biliyoruz. İklim krizinin tahribatlarını çok daha fazla yaşayacağız. Çok daha yoğun yaşayacağız. Dünyanın her yerinde her kent daha kırılgan bir hale geldi.

ÇEŞME PROJESİYLE İLGİLİ NELER SÖYLEDİ?
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ortaya koyduğu ve tartışmalara sebep olan Çeşme Projesi hakkında açıklamalarda bulunan Başkan Soyer, en başından beri gelinen süreçle ilgili şunları söyledi:

Endişe taşıyoruz ve biz başından beri bakanlığın davet ettiği her toplantıya gittik. Her kaygımızı orada dile getirdik. Yüz bin yatak yapılması öngörülüyordu projenin başlangıcında bizim kaygılarımızı ifade edişimizle ama hala çok büyük bir tehdit. Birincisi su meselesi; Çeşme yarımadası gerçekten su kaynakları konusunda kıt bir yer ve mevcut kapasite nüfus yoğunluğu yeterli su kaynağı bulma konusunda sıkıntı yaşıyor. Siz buraya ek bir yük getirdiğiniz zaman ilk karşılaşacağınız problemlerden biri su. Suyu nasıl elde edeceksiniz dedik, deniz suyundan tuzu ayrıştıracağız dediler. Bunu ayrıştırdığınız tuzu ne yapacaksınız? Tuz dağları çıkacak ortaya. Denizden alınan bu su denizin dibinde yaratacağı zarar gibi kaygılar henüz giderilmiş bir iş değil. İkinci temel meselelerden biri ulaşım. Çeşme yarımadasına giden tek bir ask var o da Çeşme Otoyolu dediğimiz yer. Mevcut kapasite zaten çok büyük bir sıkıntı yaşarken bir de siz üstüne böyle bir yük getirdiğinizde bu yol nasıl taşıyacak? 'Biz hafta sonları havayollarına iniş kalkış izni vermeyeceğiz' diyorlar ama bu sadece onların elinde olan bir şey değil. Belki de havayolu o izni almazsa gelmeyecek. En büyük sorunlardan bir tanesi de Çeşme'de bugün 11 turizm merkezi var sadece 3 tanesi planlanmış durumda. Örneğin Alaçatı yüzde 15 kapasitede, diğer 2'si de yüzde 10 kapasitelerde dolaşıyor. Diğer 8 alan hiç planlanmamış durumda. Biz de diyoruz ki 'bu turizm merkezlerini planlamadan yepyeni bir yerde bu planlama olursa diğerlerinin de planlanmasıyla ortaya çıkacak bir yük var.' Bu tamamen göz ardı edilen bir şey.

'PROJEYE DEVAM EDEMEZLER'
Çeşme Projesi ile ilgili davalarını belediye olarak açtıklarını belirten Başkan Soyer, gerekçelerin ortada olduğunu ve bakanlığın bu projeye devam edemeyeceğini söyledi. Soyer, konuyla ilgili olarak 'Biz davamızı açtık. Mutlak koruma alanı olması gereken doğan sit alanlarının bir sene içinde mutlak koruma alanlarından çıkartılarak inşaat yapılabilir hale getirilme kararının doğru olmadığını savunuyoruz. Bunun için dava açtık. Bir sene içinde oranın mutlak koruması gerektiren alanı olmasından çıkartacak hiçbir şey yaşanmadı. Biz bu projede bizim kaygılarımızı giderecek cevaplar almadık. Bu nedenle karşısındayız. Dava gerekçelerimiz son derece net son derece anlaşılır ve açık. Bu gerekçeler ortadayken devam edemezler' açıklamalarında bulundu.

KÜLTÜRPARK'IN GELECEĞİ NE OLACAK?
Kültürpark'ın geleceğine değinen Soyer, bölgenin kimliğinin dışına çıkmayacaklarını ve aynı zamanda içerisinde bulunan 400 dönümlük bitki örtüsünü de zarar getirmeden koruyacaklarını belirterek şunları söyledi:

Burayı kuranlar burayı halk üniversitesi olarak tanımlamışlar. Onun için 90 yıldır fuar düzenleniyor burada. Sergi olarak başlamış sonra panayır ve sonra fuar alanına dönüştürülmüş. Fuar aynı zamanda eğitimdir, bütün dünyayı İzmir'in ayağına getirmektir. İzmir'i dünyayla buluşturmaktır. Biz aslında EXPO'nun peşinde yıllardık koştuk ama zaten yapıyorduk burada. Ben çocuklukta çok iyi hatırlıyorum Rusların pavyonunda broşür alırdık, oradan Amerikan pavyonlarına giderdik oraya bakardık. Teknoloji yarışlarına bakardık. Çok şey öğrendik. Kurucu irade Kültürpark'a böyle bir hüviyet tayin etmiş. Bizim görevimiz bunu korumaktır, bizim haddimize değil onların öngördüğü kimliğin dışında bir kimliği buraya yakıştırmak. Biz bunu yapmaya devam edeceğiz, eğitim fonksiyonunu vereceğiz. Eğitimi eğlenceli hale getirecek enstürmanları da kullanacağız. Bir yandan da dünyanın en güzel bitki örtüsüne sahip bu 400 dönümlük alanın da toz kondurmadan, zerresine zarar getirmeden korumaya devam edeceğiz.

'ELEKTRİK FABRİKASI İÇİN ÜZERİNE PARA VERMELERİ GEREKİR'
Hükümet tarafından belediyenin yaptığı projelerin engellenmesi iddiaları konusunda konuşan Soyer, Elektrik Fabrikası üzerinden örnek verdi. Fabrika için 'üzerine para vermeleri gerekir' yorumunda bulunan Soyer, şunları söyledi:

Bir tane örnek vermek istiyorum; elektrik fabrikası diye bir eski bina var. Eskiden yapılmış Türkiye Elektrik Kurumu'na devredilmiş ve sonra da kapatılmış. Bina olağanüstü bir mimari estetiğe sahip ve aslında İzmir'in simge binasından bir tanesi. Ben 3 yıl önce göreve geldiğimde 8 Nisan'da mazbatayı aldım 14 Nisan'da ihalesi yapıldı o binanın ve biz girdik ihaleye. 35 Milyon TL teklif ettik ve ihale bizim üzerimizde kaldı, ihale iptal edildi. Üç sene geçti üzerinden, bina çürümeye devam ediyor. Biz alsaydık imar durumu gereği zaten sadece kamu kullanımı için restore edecektik. Dolayısıyla İzmirliler'in kullanacağı bir bina. Biz onu bugüne kadar bitirmiş ve açmıştık. Bunu vermemek ve ihaleyi tekrar yapmamak… Bırakın bizim para vermemizi üstüne para vermeleri gerekirdi. Akıl alacak bir şey değil. Bize zarar vermek için kentin geleceğine zarar vermek çok üzücü bir şey. Bu kentin insanına zarar vermek anlaşılır bir şey değil.