Soner Çağlar / Egedesonsöz - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın en çok güvendiği isimler arasında yer alan ve daha önce Başbakan Erdoğan’ın Siirt seçimlerinde, Kubbettin Arzu’nun Diyarbakır’daki yerel seçimlerinde, Antalya’da ve İstanbul’da önemli görevler alan İsmail Hakkı Turunç, seçim dönemini değerlendirdi.
Turunç’un en önemli uyarılarından biri sandık görevlilerine oldu. Turunç, bir partinin AK Partililerin oylarının geçersiz sayılması için oy pusulalarını vermeden önce pusulalara kalemlerle işaret koyma yolunda çalışmalar yapacakları yönünde duyumlar aldıklarını söyledi.
Ayrıca Turunç, CHP İzmir Milletvekili Adayı Mehmet Ali Susam ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun tartışmasını da değerlendirdi.
- İzmir’e hangi rüzgar attı?
İzmir rüzgarı attı diyelim… Türkiye’nin her yerinde seçim yaşanıyor. Ancak İzmir, sayın Başbakan’ın il olarak önemsediği bir seçim bölgesi. Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan tanımlayanlar hep 3 triodan bahsederler. İstanbul, Ankara ve İzmir diye sayarlar. Bu konuda İzmir’in özellikle yerel yönetimlerde hizmet noktasında vatandaşa çok fazla bir şey veremediği vatandaş tarafından ifade ediliyor.
Merkezi hükümetin yapacağı bir çok projede de zaman zaman yerel yönetimin farklı efendim, ortaya koyduğu tavırlardan dolayı da hizmet gecikebiliyor. O yüzden bu seçimde İstanbul, Ankara gibi Türkiye’nin bir çok ili gibi AK Parti burada da İzmir’de de başarılı çıkmak istiyor. Çünkü burada hakikaten çok yapılacak hizmetler var. Sayın Başbakanımızın ve sayın bakanlarımızın açıkladıkları projeler var. Bu projeler İzmir’i hak ettiği yere oturtacaktır. Gerek oluşturacağı katma değer açısından gerekse şehre oluşturacağı kentsel görüntü açısından gerekse de oluşturacağı ekonomik güç açısından çok önemli projeler… Seçime 49 gün vardı, İzmir’e geldik.
- Geldiğiniz de ne gördünüz… Seçim strateji nasıl belirlendi, bu iş burada nasıl yürüdü?
Uzun yıllardır siyasetin içerisindeyim. Yani bu tabi bize kazandırdığı özellikler var, tecrübeler var. Dolayısıyla biz daha önceden onlarca seçim bölgesinde kampanya yürütürken görüyorsunuz. Her seçim bölgesinin kendine özgü özel şartları var. Ama İzmir Türkiye’nin ortalamasını veriyor. Çok da farklı bir yer değil yani. Bir taraftan Güneydoğu’da Diyarbakır’da bir kampanya yürütmüştüm. Sosyal doku itibariyle İzmir’e çok benzeyen Antalya’da bir kampanya yürüttük. Siirt en uç noktada… İstanbul’da tabi onlarca seçim kampanyası yürüttük. Özellikle İstanbul, Antalya’nın İzmir’le birbirine benzer ekonomik yapısı, sosyal dokusu, seçmen profili açısından birbirine çok benziyor. Her kesimden insan var. Çok yadırgamadık. Yadırgayacağımız bir konu da yoktu. Türkiye ortalamasının üzerinde sosyo-kültürel yapıya sahip bir seçmen profili var burada. Dolayısıyla bizim işimizi kolaylaştıran başka etkenlerde vardı.
Bir 26 adayımızın içerisine 2’si bakan. Yani elimizde çok iyi, backraundları çok iyi, çok iyi sunabileceğimiz 2 tane bakan var. Bu bizim için avantajdı. Bu iki bakanımızın bakanlık dönemlerinde Türkiye’nin bir çok yerinde yapmış oldukları projeler var. Bu kendileri açısından önemli bir etkendi. Yani sıfırdan birisini tanıtmak yerine Kültür Bakanı Ertuğrul Günay bey dediğinizde, ‘kim o’ falan demiyor. Binali Yıldırım dediğinizde ‘kim o’ falan demiyor. Aynı şekilde diğer adaylarımız arasında
İzmir’de sevilen sayılan isimler var. Bizim işimizi kolaylaştırıyor.
Bu kampanyada gördüğümüz en önemli şey vatandaş geçmişte siyasi taassup içerisinde tercihlerini yapmış olsa dahi, bu kez hizmet odaklı bizim sunumumuzla artık, ‘İzmir’in hizmete ihtiyacı var. Siyasi tercihlerimizi bu kez biz bir kenara bırakıyoruz. Ve AK Parti’ye bir şans vereceğiz.’
AK Parti’nin Türkiye’de merkezi hükümet olarak yapmış olduğu başarılı hizmetler var. Ayrıca AK Partili belediyelerin Türkiye’deki metropol şehirlerin İstanbul, Ankara, Kayseri, Gaziantep, Konya gibi şehirlerdeki hizmetler bizimde arzu ettiğimiz hizmetler. Niçin izmir’de de olmasın… Belediyecilik açısından da geçmişi iyi, her iki bakanımızın da geçmişi iyi..
Dolayısıyla burada alınmamış olan hizmetlerin bir an önce alınması isteği var. Bu da bizim işimi kolaylaştırıyor. Buna göre sunum yaptık.
- Polemikler konusunda…
Hiçbir siyasi polemiğe girmedik. Rakipler ne kadar tahrikte etseler bu konuda sayın Başbakan’a veya bakanlarımıza, partiye yönelik bir çok şey söyleseler de biz buraya hizmet etmeye geldi. Hizmet odaklı bir kampanya konsepti oluşturduk. Dolayısıyla bu vatandaş tarafından takdir gördü. Bu vatandaşın da arzu ettiği bir kampanya formatıydı. Ona dikkat ettik. Bu konuda da başarılı olduk. Geçmiş seçimlerde bazı bölgelerde ve bazı ilçelerde AK Parti ile alakalı olarak biraz mesafeli olan seçmenler bu kez hem adaylarımızın geçmişleri hem partinin hizmetleri hem de kampanyanın son derece şık ve estetik olmasından dolayı bu konudaki yönelişi hızlandırdı.
- Miting nasıl sizce?
Bunun en bariz göstergesi mitinge katılan yüzbinlerce insandı. Bu bir takdirin ve teveccühün ifadesidir. Her yaş sınıfından, her sosyal sınıftan çok uzaklardan dahi gelenler oldu. İşte Kiraz’dan Kınık’dan, köylerden 200 kilometre uzaklardan gelenler oldu. Yaşlısı, ufacık bebekler, engelliler geldiler. Bu bir güvenin neticesidir. İnsanlar AK Parti’ye güvenmişler, projelere güvenmişler. Mitinge gelmek suretiyle de güvendikleri mesajını göstermişler. Oraya gelen insanlar arasında net olarak istatistiki veri çıkarmadık ama en az yüzde 35-40 arasında AK Parti’ye ilk kez oy verecek bir kesim mitinge katıldı. Yani sadece seçim günü oy vermek yerine fiili olarak desteklerini de gösterdiler. Çok önemli…
Arkadaşlarımızın görüşmeleri ve basından takip ettiğimiz durum bunu gösterdi. Nereden geliyorsunuz, kaç kişilik grupla geldiniz… hangi köyden geliyorsunuz sorularını sorduk. İnsanlar aynı cevapları verdi. Biz artık hizmet bekliyoruz. Geçmişte siyasi tercihimiz çok farklıydı ama bu kez hem oy vereceğiz hem de fiili olarak destek vermek istediklerini söylediler. Bu da bizi sevindiriyor. Bunun sandığa yansıması da aynen mitingteki görsel gibi olacak. Ve bizimde beklentimizin üzerinde burada bir oy patlaması olacak.
- Önceki seçimlerde ideoloji ön plandaydı. Yerel seçimlerde de ideoloji ön plana çıkmıştı. Herkes kendi ideoloji bağlamında bir şeyler söylüyordu. Bu seçimde bu yok. Bu seçim çok önemli bir adımın yani Anayasa’nın değişmesinin de temelini oluşturuyor.
Evet.
- Özellikle belki de kimi partiler somut projeler konusunda sıkıntı yaşadılar…
Bu yönde bir adım atmamaları gerekir. Neden? Yani sosyal demokrat olduğunu iddia eden insanlar, eğer insanların hayat standartlarının yükselmesini, ülkede özgürlüklerin, insan haklarının çok üst noktalarda olmasını arzu ediyorlarsa sivil anayasa konusunda mutlaka adım atmalıdırlar. Geçmişte özgürlükler adına sokaklarda eylem yapan insanların buna karşı durması mümkün değil. Durmaması lazım çünkü geçmiş ideolojilerin temelinde yatan o özgürlük mücadelesidir. Bu konuda karşı dururlarsa o zaman çifte standart sergilemiş olurlar. Kendi tabanlarına cevap veremezler. Yani biliyoruz ki, onlarda geçmişte hep sivilleşmeden yana tavır koymuşlar. Eylemleriyle ve söylemleriyle…
Yine ekonomik olarak insanların daha müreffeh daha refah daha böyle ekonomik özgürlüklerinin yer almasını istiyorlarsa bu kez işte 35 milyar dolarlık bir proje bütünü var. Oluşacak katma değerle bu 100 milyar doları bulacak yatırım söz konusu. İstihdam olacak, yeni yatırım sahaları olacak. Gerçekten İzmir bu projeler sonrasında modern bir kent görünümü kazanacak.
- Şu anda nasıl? Köy gibi mi?
Değil. Onu söylemek istemiyorum ama burada yaşayan insanların takdirine bırakıyorum. Türkiye’de de kendisini ispat etmiş çok modern şehirler var. Yerel yönetimlerin yaptığı hizmetlerle… İzmir’deki seçmen o modern şehirlerle bir mukayese yaptığında o modern şehirlere göre İzmir’in ne kadar geri kaldığını ne kadar hizmet alamadığını görürler. Bu AK Partili olmanın yargısıyla söylenen bir şey değil. Buyursunlar İzmir’i görsünler, buyursunlar Ankara’yı görsünler, Kayseri’yi, Gaziantep’i, Denizli’yi görsünler.
- Eskişehir için ne diyeceksiniz? AK Partili değil…
Olmasa bile biz takdir ederiz. Bu ülkede bir katma değer oluşturacaksa, bunu biz veya herhangi bir parti başarılı bir şekilde yapıyorsa onu takdirle karşılarız. Yeter ki bu ülkede güzellikler olsun. İllaki AK Parti yapacak diye bir şart yok bizim için. Kim hak eden bir hizmet üretiyorsa biz ona saygı duyarız. Öyle ideolojik bir bağnazlığımız yok. Ama yapılmıyorsa da, yapılmadığını söylemek bizim hakkımız. Çünkü bizde bu ülkenin insanlarıyız. Yurtdışına gittiğimizde ben veya biz niye Paris’e imrenelim. Niye Viyana’ya, Brüksel’e imrenelim. Kentselleşme konusunda kendisini ispat etmiş, modern kent görünümü sağlamış kentlere niçin imrenelim. Yani Türkiye’nin ve vatandaşlarının bu kadar birikimi varken niye biz o modern kentleri oluşturmayalım. Bu bizim de hakkımız. Bizde modern kentlerde yaşayalım.
- Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay beyin aday olarak İzmir’de bulunmaları, ayrıca CHP’nin ön seçim yapmadığı İzmir’de AK Parti’nin temayül yoklaması sonuçlarına yakın isimleri aday göstermesi dikkatimi çekti.
Doğru…
- Bu tercihlerdeki durumu nasıl görüyorsunuz? Mesela Binali Yıldırım bey geldi. Neden sayın Yıldırım veya sayın Günay geldi? Bir çok bakan var…
Sayın Başbakan’ın ve bakanlarımızın açıkladığı 35 projenin büyük bir bölümünde çok önemli katkıları olacak. Geçmişte zaten kendi bakanlıkları ile ilgili önemli adımlar attılar. Burası bir sahil kenti, dolayısıyla turizm burada çok itici bir faktör, ekonomik açıdan. Ertuğrul Günay beyin buradan aday gösterilmesi son derece doğal. Sayın Günay, İç Anadolu’da veya başka bir yerde de aday gösterilebilirdi ama çok yerinde olmayabilirdi. Çünkü kendi bakanlığı ile ilgili o geçmişi İzmir’de beklenen o turizme yönelik yatırımlar için isabetli bir isimdi. Yine buradaki ulaşım projeleri yollar, metro, havaalanı, tüp geçit bütün bu yatırımlar zaten Ulaştırma Bakanlığı ile ilgili. Dolayısıyla her iki bakanımız buraya aday gösterilmesi yüzde 100 isabetlidir. Zaten bunun için bir şey söyleyemiyorlar. Vatandaşlarda yakınen tanıyorlar… İsabetli bir tercihti. Vatandaş da isabetli buldu ve siyasi taassubumuzu bir kenara bırakıyoruz. Biz yatırım ve hizmet bekliyoruz dediler. Tercihlerini AK Parti’den yana çevirdiler.
- İzmir’e geldiğinizde, İstanbul’la karşılaştırdığınızda fiziki olarak sizi en çok şaşırtan neydi?
Kentsel açıdan çöküntü bölgeleri dediğimiz yerler arasında makan İstanbul’da bu kadar açık değil. Burada çok farklı. Sahil kesimlerindeki yapılaşma ile 200-300 metre arkasında kent farklı bir görünüm alıyor. İstanbul’da böyle değil. İstanbul’da sahilde olmamasına rağmen görüntü böyle değil. Bahçeşehir, Başakşehir, Ümraniye, Çekmeköy, Sarıgazi gibi yerler vardır. Sahille alakası olmasa dahi burada da modern görüntü vardır. Ama burada böyle değil.
İzmir coğrafi olarak çok güzel bir modern kent oluşturmak, şehir yeniden planlanırsa, bu konuda ciddi adımlar atılırsa şehir müthiş bir görsellik kazanır. Çünkü körfez tamamen bir göl gibi. Yamaçları var. Bir arena gibi… Bazı kentler vardır deniz kenarında. Aynı rakımda devam ederler. İlk yapılar denizi görür diğerleri çok uzak kalırlar. Burada bir teras görüntüsünde. Bayraklı, Karşıyaka, Kadifekale, Narlıdere, Balçova teras gibi herkes denizden istifade edebilir.
- Kente ilk geldiğinizde bu kentte şunu öne çıkartmalıyız dediğiniz bir konu oldu mu?
Bu bir belediye seçimleri değil. Biz kampanyamızı merkezi hükümetin yapabilecekleri üzerinden kurguladık. Ancak bu konuda da ciddi adımlar atılmadı. Altyapı problemi var. Kentsel dönüşüm, yeniden planlanmalı… kent içinde trafik çok karışık. Kısa mesafede bir yere gideceğinizde bazen bir kilometre dolaşarak başka bir caddeye çıkabiliyorsunuz. Bu da insanın yaşamını zorlaştırıyor.
- Mesela kampanya çerçevesinde çok fazla metroya girmediniz…
Girmedik çünkü belediye ile alakalı bir hizmet. Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğunda. Yerel seçim olsaydı biz projelerimizi yerel yönetimler bazında sunardık.
- Kaç kişilik ekiple, günde kaç saat çalıştınız?
Toplamda sandık görevlilerimiz ile birlikte 40 bin kişiye yakın. Tüm ilçelerde sandık görevlilerimize eğitimler verdik. Çekirdek kadro olarak il başkanlığı bünyesinde 40 civarında. Kampanyanın koordinatörü olarak tabi yoğun geçti. Günde 3-4 saat uyuduk. Sabah saat 05.00’te geldiğimizde oldu. 3 milyona yakınn seçmen var. Hepsine ulaşmak gerekiyordu. 40 günlük yorgunluğumuzu miting aldı. O çoşkuyu görünce bütün yorgunluğumuzu unuttuk.
- Kampanya nasıl yürütüldü?
Bizim 48’e yakın çalışma programımız vardı. Esnaf ziyareti, ev sohbeti, mitingler, kahve konuşmaları, sevgi yürüyüşleri gibi programlarımız vardı. Herkese haftalık olarak programlar yaptık. 3 milyon seçmenin hepsiyle bir araya gelemedik ancak ulaşamadığımız yerler içinde basın yoluyla ulaşmaya çalıştık.
- Başbakan’la seçim sürecinde ve miting sonrasında görüştünüz mü?
Kendisi miting sonrasında çeşitli kanallarda İzmir mitingini anlattı.
- Seçim konusunda bir tahmin…
Yok biz bir tahmin yapmıyoruz. Stratejik olarak, şurada çok az süre kaldı. Kimseyi bağlayamayız. 26 adayımızın da, seçildikleri takdirde çok güzel başarılara imza atacak adaylar olduklarını düşünüyoruz.
- CHP’de sayın Mehmet Ali Susam ile sayın Aziz Kocaoğlu’nun tartışmaları konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kendi iç meseleleri ama gördüğünüz tabi belediyede ve referandum sürecindeki durum nedeniyle rahatlık içerisindeler. İki bakanımızla çok iyi adaylarımızla, ciddi projelerimizle, şık bir kampanya ile CHP’nin karşısına çıkınca bu kez vatandaşa anlatacak bir şeyleri kalmadı. Vatandaşta, ‘kusura bakmayın biz artık sizin söylediklerinize inanmıyoruz’ dedi. Dolayısıyla bu tarafa bir yöneliş olunca onlar zannettiler ki yani biz burada çok basit, klasik bir CHP anlayışıyla kampanya yürüterek yine AK Parti’yi köşe sıkıştırırız diye düşündüler. Halkın bize teveccühü görülünce bu kez kendi içinde nerede yanlışlık yaptık. Veya belediye açısından milletvekilleri açısından yanlışı kim yaptı diye birbirlerini suçlamaya başladılar. Kendi içlerinden veya belediyelerden bir çok insanla görüştük diyorlar ki, teşkilatların içinde ve seçmen bazında partide güvensizlik oluştu. Bu son yaşanan hadisede bunun bir yansımasıdır.
- Olumsuz mu yansır?
İnsanlar kavga istemiyorlar. Ne parti içinde ne başka yerde.
- Son güne girdik neler söylemek istersiniz?
Vatandaşlarımız sandığa gelsinler hür iradelerini göstersinler. AK Parti çok demokrat bir kimliğe sahip, halkın iradesine saygı duyarız. Ancak son bir haftadır kenti dolaşan bir şaiya var. Bir parti tarafından seçim günü sandık başında duran o partinin görevlileri oyları geçersiz kılmak için özellikle AK Parti’li zannettikleri seçmenlere oy pusulasını verirken, nasıl becereceklerse bilemiyorum, oy pusulalarına kalemlerle işaret koyarak oyları geçersiz kılacaklar. Bu tabi seçim kanunu açısından pusulada başka bir işaret olamaz. AK Partiliye kim benziyorsa, nasıl yapacaklar bilmiyorum. AK Partililerin böyle bir belli bir formatı mı vardır, anlamadım. Bu konuda sandık görevlilerimizi uyardık. Vatandaşlarımız duyarlı ve görevlilerimiz de buna müsaade etmeyecekler. Suistimallere izin vermeyecekler. Suçüstü yapacaklar. Yani çok duyuldu. Oy pusulalarını geçersiz saymak istiyorlar.