İZMİR - İzmir Swiss Otel Grand Efes'te, dün sabah Davutoğlu'nun da katılımıyla başlayan konferansta, sabah oturumunun ardından toplantının sonuç bildirgesi olan ''İzmir Deklarasyonu'' yayımlandı.
Deklarasyonda, AİHM'nin etkin ve sürdürülebilir çalışması için öncelikle ele alınması gereken konunun, gelen dava sayısını azaltmak olduğu belirtilirken, dava yükünün hafifletilmesi için üye ülkelerin ve mahkemenin alabileceği çeşitli önlemler değerlendirildi.
AİHM, biriken dosya yükünün azaltılabilmesi için öncelikle mükerrer davalar ile kabul edilemez nitelikteki davaların sayısını düşürmeyi amaçlıyor. Deklarasyonda, 11 ay önce Interlaken Konferansı'nda kabul edilen 14. protokolün yeni kabul edilebilirlik kriterleri getirdiği, 11 aydır işleyen protokolün ilk sonuçlarının cesaret verici olmakla birlikte, tek başına dava yükünün azaltılmasına yardımcı olmayacağının anlaşıldığı ifade edilerek, Bakanlar Komitesi'nin yeni önlemler konusunu ele alması gerektiği kaydedildi.
AİHM'nin insan haklarının korunmasına olağanüstü katkısı bulunduğunun tüm üyeler tarafından teyit edildiği ifade edilen İzmir Deklarasyonu'nda, 19 Şubat 2010 tarihinde Interlaken'de düzenlenen konferansta belirlenen eylem planındaki prensiplere bağlılık bir kez daha teyit edilirken, belirlenen zamanda Interlaken sürecinin tamamlanması gerektiğine dikkat çekiliyor.
Deklarasyonda, hem mahkeme, hem de üyelerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin mekanizmalarında yerindenlik ilkesinin temel bir prensip olduğunu kabul ettikleri belirtilerek, şu ifadelere yer veriliyor: ''14 Numaralı Protokol ile gündeme gelen değişikliklerle, şu ana kadarki uygulamalar cesaret verici olsa da sözleşme sisteminin karşı karşıya kaldığı sorunları çözmede nihai ve kapsamlı bir çözüm getiremeyecektir. Interlaken'den sonraki gelişmeler memnuniyetle karşılanmaktadır. Bununla birlikte mekanizmanın etkinliğini sürdürmesi için daha fazla önlem alınması gerekmektedir.''
Bazı üye ülkelerin, ülkelerdeki yüksek mahkemelerin sözleşmenin yorumlanmasına yönelik görüş talep etmelerini sağlayacak bir mekanizma geliştirilmesini talep ettikleri hatırlatılan İzmir Deklarasyonu'nda, yapılan başvurular ve sonuçlandırılan davalar arasındaki dengenin sağlanmasına değinilerek, Bakanlar Komitesi, kabul edilebilirlik kriterlerinin daha etkin şekilde işlemesi, yeni kriterlerin gerekip gerekmediği konusunda çalışma yapmaya davet ediliyor.
Deklarasyonda ayrıca Bakanlar Komitesine, mahkemenin tarafsızlığının ve kalitesinin korunması için yargıç adaylarının tüm kriterlere uygun şekilde aday gösterilmesine yönelik çalışmaların sürdürülmesi çağrısında bulunuluyor.
BİREYSEL BAŞVURU HAKKI
Bireysel başvuru hakkının sözleşme mekanizmasının temel taşı olduğu vurgulanan deklarasyonda, gerçekten iyi temelleri bulunan başvurular engellenmeden, kabul edilemezliği açık olan başvuruların sayısının azaltılmasına yönelik önlemlerin hızla alınması gerektiği, Bakanlar Komitesinin başvurularda harç uygulaması, temsil zorunluluğunun da aralarında bulunduğu önlemleri değerlendirmesi gerektiği belirtiliyor.
İzmir Deklarasyonu'nda yerindenlik ilkesinin önemine vurgu yapılarak, üye ülkelere, örnek davalar göz önünde bulundurularak ulusal düzeyde etkin ve adil şekilde işleyen mekanizmalar kurmaları, mükerrer başvuruların önüne geçilebilmesi için üye ülkelerin gerekli tedbirleri iç hukuklarında almaları çağrısı yapılıyor.
Deklarasyona göre, iltica ve göçmenliğe yönelik davalarda mahkeme, ülkenin iç hukuk yollarının etkin çalışıp çalışmadığına ve kuralların insan haklarına uyumlu olup olmadığına bakacak, istisnai durumlar dışında müdahil olmaktan kaçınacak.
Deklarasyonda genel sekreterin, potansiyel başvuru sahipleri ve onların yasal temsilcilerinin mahkeme ve kabul edilebilir başvurular konusunda bilgilendirilmelerine yönelik çalışmalarının memnuniyetle karşılandığı belirtilirken, bu yaklaşımın kabul edilemez başvuruların mahkeme önüne gelmesini engelleyeceği kaydediliyor.
Sözleşmenin ulusal düzeyde uygulanması başlığı altında üye ülkelere düşen sorumlulukların hatırlatıldığı deklarasyonda, üyeler sözleşmenin ihlal edildiği iddia edilen maddesine yönelik karar alabilecek bir iç hukuk yolunun bulunmasını temin etmeye, mahkeme kararlarının uygulanmasının denetiminde yeni yöntemler belirlemeye, yargıçlar, savcılar, hukuk hizmeti veren tüm birimlerin kolluk güçlerinin mahkeme içtihadı konusunda bilgileneceği programlar oluşturmaya, mahkeme yönetimi tarafından hazırlanan kabul edilebilirlik kriterleri kitapçığının üye ülke dillerine çevrilmesine de davet ediliyor.
İzmir Deklarasyonu uyarınca, üye ülkeler Interlaken'de getirilen düzenlemelerin kendi ülkelerindeki sonuçlarını, gelişmeleri ve karşılaştıkları güçlükleri içeren raporlarını 2011 sona ermeden hazırlayacaklar.
Filtreleme konusunda tek yargıçlı oluşumun ilk sonuçlarının cesaret verici olduğu ifade edilirken, filtreleme konusunda mevcut olan ya da mercek altına alınan önlemler dışında, yeni önlemlerin de düşünülüp incelenmesi gerektiği kaydediliyor.
Deklarasyonda Bakanlar Komitesine kısa vadede sözleşmede yeni düzenleme gerektirmeyecek şekilde yeni filtreleme olanaklarının gözden geçirilmesi, uzun vadede ise sözleşmede gerekliyse değişiklik de gerektirebilecek daha etkili filtreleme yöntemlerinin araştırılması çağrısı yapılıyor.
Mahkemeye gelen başvuru sayısının azaltılması ihtiyacından hareketle, Bakanlar Komitesi, ulusal yüksek mahkemelerin, sözleşmenin yorumu ya da uygulanmasına yönelik tavsiye görüşü istemesi konusunu ele alacak.
İzmir Deklarasyonu'nda ayrıca, sözleşmenin değiştirilmesi prosedürünün sadeleştirilmesi için de çalışmalar yapılması gerektiği kaydediliyor.