Yüksel açıklamasında, “Sanayicisi, esnaf, işçi ve çiftçisi olmayan içi boş bir kongre” ifadesini kullandı.
İŞTE O AÇIKLAMA
7 Şubat 1923’te toplanan İzmir İktisat Kongresinin açılış konuşmasını yapan Mustafa Kemal Atatürk; "Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz az zamanda söner" diyerek ekonomik kalkınmanın önemine vurgu yapmıştır.
Ekonomi politikası olmayan AKP'nin 5. sini düzenlediği dönemde ülke
ekonomimizin ne durumda olduğuna bakalım.
Ne olduğu belli olmayan bir ekonomi politikasına sahip AKP, 2003-2012 döneminde 134 milyar dolar iç borç, 207 milyar dolar dış borç, 38 milyar dolarlık özelleştirme, 1,1 trilyon dolar vergi geliri olmak üzere, toplam 1,5 trilyon dolar para kullandı. Yani kendinden önceki 42 hükümetin kullandığının iki katı para kullanmıştır. AKP iktidara geldiğinde imalat sanayisinin milli gelir içindeki payı yüzde 18'di.
İmalat sanayimizin milli gelir içindeki payı %15,6'ya indi. AKP iktidarı elinde Türkiye dünyanın en büyük ilk 15 imalat sanayi ekonomisi liginden düştü. AKP iktidara geldiğinde çiftçilerimizin işlediği tarımsal alan 24 milyon hektardı, işlenen tarım alanı 3,4 milyon hektar azaldı. 3 milyon çiftimizden tarımdan koparıldı. Dünyanın en yüksek faizi Türkiye'de... Bugün dolarlarını getirip bizim paramıza çeviren yabancılar yüzde 22 faizle para kazanmış oluyorlar.
Ülkemize giren sıcak para 80 milyar doları geçti. Borsanın yüzde 72'si yabancı yatırımcıların elinde. Bankacılık sisteminin yüzde 42'sini yabancılar satın aldı. Benzine yapılan zamlarla litresi 5 lira oldu. İşsizlik korkunç boyutlara ulaştı. Avrupa'nın en pahalı mazotu Türkiye'de satılıyor... Elektriğe pek çok ülkeden on kat daha fazla para öder duruma geldik. Yoksulluk, yolsuzluk, yoksunluk görülmemiş boyutlara çıktı. Yolsuzluk ve talanın adı AKP ile bütünleşti.
Başbakan ve bakanların çocuklarının nasıl servet sahibi olduklarını gördük. İşçi, memur, küçük esnaf, çiftçi başta olmak üzere bütün dar gelirli kesimler perişan hale getirildi. Dini alet ederek, yoksul insanlara sadaka dağıtarak onların oylarını satın almaya çalışan bir
AKP var karşımızda.
5 Şubat 2009'da toplanan Ekonomik ve Sosyal Konsey (ESK) son 4 yıldır yeniden neden toplanmadı? 12 Eylül 2010'da yapılan halkoylamasında ESK'nın anayasal kurum haline getirilen ESK, toplanamayacaksa niye kuruldu? Ekonomik kriz karşısında hükümet işçi-işveren kesimlerini bir araya getirmedi. Hükümet iş yaşamının taraflarını bir araya getirerek sorunların elbirliğiyle çözülmesini sağlamalıydı. AKP üretene çalışana işverene ve işçi kesimine kulaklarını tıkıyor, onları dinlemekten kaçıyor. Bu kongrede de ne yazık ki böyle oldu. Birinci İktisat Kongresini düzenleyen Siyasi İrade, Kurtuluş mücadelesi sonrasında, yeni Türkiye'yi hangi ekonomik temeller üzerine oturtabileceği konusunda toplumun farklı kesimlerinin görüş ve beklentilerini dinlenmiş ve dikkate almıştır. Ancak bugünkü Hükümet; "esnafa, çiftçiye, işçiye, sanayiciye ve bu kesimlerin örgütlü temsilcilerine danışmaya gerek yok, biz en iyisini biliriz" yaklaşımıyla daha çok bir tür etkinlik olarak bakmıştır. 5. Uluslararası İktisat Kongresine. Kongre, arihi misyonundan ve işlevinden son derece uzaktır. 1923'lerde ekonomik kalkınmaya verilen önemi 2013'te düzenlenen kongrede göremedik. Bu kongrede sektör temsilcilerinin katılımı sağlanarak, görüşlerinin paylaşılmasına ve tartışılmasına izin verilmedi. Kongrenin içi o kadar boştu ki, kongreden daha çok Bakan Mehmet Şimşek ile Prof. Dr. Nurettin Bilici arasındaki 'içki yasağı' diyaloğu yazıldı, çizildi!!
AKP hükümetinin ekonomik kararları, büyük alışveriş merkezlerini (AVM'ler) neredeyse sokak aralarına girecek biçime teşvik etmiş durumdadır. Savaş kışkırtıcı politikalarıyla sürekli bir gerginlik yaratmakta, esnaf, sanatkar, üretici kim varsa yok olmaya mahkum etmektedir. AKP hükümeti ulusal düzeyde girişimciliği yok eden karar ve uygulamalarıyla emperyal ekonominin patronlarına hizmet etmektedir. Esnaflarımız, işverenlerimiz bağ-kur primlerini ve işyerlerinin elektrik faturalarını ödeyemez hale gelmişlerdir. Kapanan işyeri sayısı her geçen gün artmakta ve işsizlik ciddi bir sorun olarak büyümektedir. Ekonomik göstergeler, siyasi iktidarın talebi doğrultusunda çarpıtılmakta ve kamuoyu yanıltılmaktadır. Siyasi iktidarın görevi ekonomide ve siyasal alanda yasa ve uygulamalarıyla, üreticinin, işçinin, çiftçinin, esnafın, tüccarın, sanayicinin yanında olmak olmalıdır. Bu kesimin emeklerinin ve ürettiklerinin karşılığını alacak biçimde sorunlarına çözüm bulunmalıdır. Bu yıl 5 incisi düzenlenen İzmir İktisat Kongresi ancak bu anlayışla amacına ulaşmış olacaktır.
Geçtiğimiz yıllarda Başbakan Erdoğan TÜSİAD üyelerine seslenirken "Taraf olmayan bertaraf olur" diyerek kendinden olmayanlar için "bertaraf" hareketini başlatmıştır. Sermayesini katlayarak büyüyen AKP gittikçe gözünü daha büyük şirketlere dikmiş durumdadır. Hükümetin başlattığı bu "hesaplaşma" hareketi 11 yıldır devam etmektedir. Hesaplaşma hareketi gün geçtikçe yeşil sermayeyi beslemiş, muhalif şirketleri yutarak büyümüştür. "Bizden olmayan, bertaraf olur" baskıları devam etmektedir. Örneğin Başbakan Gezi Parkı eylemlerine destek vermekle suçlayıp sık sık eleştirdiği Koç Grubu'nun üç büyük enerji şirketini maliye bakanlığı aracılığıyla baskı altına almaya çalışmakta. Açık ve seçik biçimde "benim iktidarımı tanımazsan, seni piyasadan silerim!" diyen AKP, sermaye çevrelerini tehdit etmeye devam etmektedir. Bu yaklaşım ancak despot, otoriter, faşist ülkelerde görülebilir türdendir. Yatırım yaparak veya üretimi artırarak değil, ithalatımızı patlatarak ve borçlanarak büyüyoruz. AKP'nin ekonomik büyüme tam da dediği budur!.