EGEDESONSÖZ – Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı İbrahim Uğur Toprak, SONSÖZ TV'den önemli açıklamalarda bulundu. Gazeteci Muhittin Akbel'in sorularını yanıtlayan Başkan Toprak, gıda enflasyonunun giderek daha da yükselmesinin yol açtığı karamsar tabloyu değerlendirdi:
'Gıda enflasyonu konusunda çok daha güzel şeyler konuşmak isterdik ancak uzun yıllardır maalesef güzel şeyler söyleyemiyoruz. Gıda enflasyonunu 2018 yılında gündemimize almış ve çalışmalarımızın sonuçlarını, önerilerimizi, basın mensupları ile paylaşmıştık. Önümüzdeki hafta bu toplantının ikincisini gerçekleştireceğiz. Temmuz 2022'ye geldik; dört yılda değişen tek şey, sadece rakamlar. Ne yazık ki enflasyon iyice artıyor. Elbette bunda pandeminin etkisi var. Dünyada artıyor enflasyon ancak bizde daha fazla arttı. Yaz aylarında biraz düşmesini bekledik ancak tam tersi oldu, artmaya devam etti. TÜİK rakamlarını doğru kabul etsek bile yüzde 90 bir gıda enflasyonu var. TL'nin değer kaybetmesi bunda önemli bir etken. Yakıta her gün zam gelmesi, İzmir'de ulaşıma her ay zam geliyor, su yine İzmir'de her ay zamlanıyor. Kira artışları… Bunları düşünürsek pandemi öncesine kadar vatandaşların en büyük harcaması gıdaydı ancak bugüne baktığımızda diğer tüm giderler artmaya başladığı için vatandaşlar gıdasından kısmaya başladı. Asgari ücrete zam yapılacak mı yapılmayacak mı biliyoruz. Hepimizin yoksul, çoğumuzun aç olduğu bir ülkede yaşıyoruz. İthalatçı politikalarından vazgeçmemiz lazım. Üretimi artırırsak, ithalatçı anlayıştan uzaklaşırsak, TL'nin değer kaybetmesi, doların artması bizi daha az etkileyecek. Ne yazık ki her şeyi ithal eder durumdayız. Paramız var ki ithal ediyoruz diyordu tarım bakanı ancak Rusya- Ukrayna savaşı gösterdi ki paramız olsa da alamıyoruz.'
ÇİFTÇİNİN MAZOTUNDAN ÖTV, KDV ALINMASIN
Dünyanın her yerinde gıda krizi olduğunu, Türkiye'de bunun daha da keskinleştiğini belirten Başkan Toprak, 'Üretim maliyetlerinin düşürülmesi lazım. Bunun için öncelikle çiftçinin desteklenmesi lazım. Yatların kullandığı mazottan ÖTV alınmıyor. Çiftçinin mazotundan da alınmasın. Yatlardan almayıp çiftçiden ÖTV almak, adaletli bir şey değil. Aynı şey, yerel yönetimler için de geçerli. Yerel yönetimlerin kullandığı elektrik ve mazotta ÖTV alınmazsa, her ay su ve ulaşıma zam gelmeyecek, yurttaşın bütçesi kısmen de olsa rahatlayacak. Biz her zaman kooperatifçilik diyoruz. Üretim kooperatifinin yanı sıra tüketim kooperatiflerinin olmasını da öneriyoruz. Gıda krizi, içinden çıkılmaz bir hal aldı. Gıda krizinin olacağı ve ülkemizde daha sert yaşanacağı belliydi. Çünkü üretmiyoruz ve üretmediğimiz için paramız varsa ithal edebileceğimizi düşünüyorduk. Ancak gördük ki olmuyor. Biz ülke olarak aldığımız buğdayın yüzde 80'ini Ukrayna ve Rusya'dan ithal ediyoruz. Bizim geriye dönmemiz, üretici kimliğimize kavuşmamız lazım. Yerli ve milli sözünün içinin doldurulması lazım. Bizim ülke içinde rahatlıkla tüm vatandaşlarımızı, hatta 140 milyon insanı doyuracak kadar toprağımız var. 3,3 milyon hektar, ekilebilir, dikilebilir olduğu halde atıl bıraktığımız tarım alanlarımız var. Biz bu toprakları iyi kullanırsak, ranta kurban etmezsek, bu topraklar bize yeter. Biz tarım alanlarını üzerine fabrika yapacağım, JES yapacağım derseniz, sonra yurt dışındaki ülkelerde tarım arazisi kiralamaya çalışırsınız. Önce can ve yurttaş dememiz lazım. Önce kendi çiftçimizin para kazanması lazım. Çiftçi üretimden uzaklaşmaya başladı. Köyden kente göç artı. Çiftçi ürettiğinde hak ettiği parayı alamıyor. Böyle olunca da ekip biçmemeye başlıyor. Mazot, gübre ve yem desteği az da olsa veriliyor deniliyor. Çiftçiye ne ekeceğinin söylenmesi gerekiyor. Üretim planlaması lazım. En son ne zaman toprak analizi yapıldı? Çiftçi, ne ekeceğini, sattığı zaman ne kazanacağını bilmeli. Bunu bildiğinde çiftçi ekmeye başlayacak. Tabii ki ithalat yapacağız ancak yurttaşı doyurmak için ithalat yapamayalım bari. Son 4 günde 640 dönüm buğday alanları da yandı. Buğdaya en çok ihtiyacımız olduğu dönemde böyle bir talihsizlik yaşadık.'
MERALARIN ÜZERİNE OSB'LER KURMANIN MANTIĞI YOK
Tarım alanlarının, sanayiye kurban edildiğini belirten Başkan Toprak, 'Bitkisel üretim için söylediğimiz her şey, hayvansal üretim içinde geçerli. Üretici, süt hayvancılığında tabii ki verim kazanamıyorsa ve zarar ediyorsa, hayvanını kesime gönderiyor. Biz mera arazilerine Organize sanayi bölgeleri açıyoruz. Bu niye orada yapılıyor? Hayvanların otlayacağı bir alan orası. Bunu yaparsanız ebetteki sıkıntı yaşanır. Bizim tarım alanlarımız gibi meraları da korumamız lazım. Hayvansal üretim yapan yurttaşlara destek vermemiz lazım. Destek verilmezse yurttaş zarar ediyor ve fiyatlar artıyor. Bununla birlikte taklit ve tağşişler artıyor. Farklı çalışmalar başladı yapay et yapılabilir mi diye. Üretim önemli. Yeterli ve dengeli bir beslemenin önemli olduğunun altı çiziyoruz. Dünyada yaşanan durum, iklim değişikliği yani bunların hepsinin bir olumsuz yansıması var. Bitkisel beslenmeyi artırıp hayvansal gıdayı biraz daha azaltmak lazım. Çünkü kırmızı at üretiminin de azaldığını görüyoruz. İleride kırmızı et bulmak, daha da zor olacak gibi. Ancak siz her şeyi ithal ederseniz para biriminiz de değer kaybettiği için bu tür zamların kaçınılmaz olduğunu da kabul etmek zorundasınız. Et tüketemeyen insanlara, bol bol bakliyat tüketin, diyorduk. Ancak şimdi bunu söyleyemiyoruz. Çünkü bakliyat da üretmiyoruz. Bakliyat ürünlerinin fiyatları da oldukça artmaya başladı. Bu nedenle her şeyden azar azar tüketip, dengeli bir şekilde sağlıklı beslenmek lazım. Bireylerin temel ihtiyacını karşılayacak suyun bir insan hakkı olarak görülmesi ve ücretsiz sağlanması lazım' dedi.
KURBAN KESİMİNDE NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?
Kurban Bayramı öncesi kurban kesim yerlerinden etin saklanmasına kadar uyulması gereken kuralları da hatırlatan Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı İbrahim Uğur Toprak, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Kurbanlık hayvanların kesiminin, mutlaka veteriner hekimler kontrolünde gerçekleşmesi gerekiyor. Kesimin, mutlaka özel olarak hazırlanmış yerlerde gerçekleştirilmesi lazım. Sokak aralarında, yol kenarlarında, bahçelerde hayvan kesmek doğru değil. Kanların toprağa, kanalizasyonlara karışması uzun vadede sıkıntılara, hastalıklara yol açması söz konusu. Kesildikten sonra yüzme işlemlerinin dikkatli yapılması ve iç organlarda olası bir patlama durumunda ete bulaşmasının engellenmesi gerekiyor. Kesim sonrası etler, hemen tüketilmemeli. Çünkü ette bir sertlik oluşur. 24 saat o eti dinlendirmek gerekir. Eti üst üste koymak doğru değil, çünkü hava alamayacağı için yeşillenir. Sakatat ile etin ayrı ayrı yerlerde depolanması gerekir.'
BİZ BESLENMİYORUZ SADECE KARIN DOYURUYORUZ
İnsanların son yıllarda aperatif çeşitlerle beslenme alışkanlığının artması konusunu değerlendiren Başkan Toprak, sözlerini şöyle değerlendirdi:
'Normal şartlarda evde yemek yapma alışkanlığımız vardı. Ancak olaylar, ekonomik şartlar o kadar değişti ki, insanlar artık evde yemek yapmak yerine işin kolayına kaçarak çeşitli firmalar aracılığıyla yemek siparişi veriyor. Bir kişinin evde tek kişilik yemek yapması ciddi bir maliyet yaratıyor ve dışarıdan alımı daha uygun görüyor. Fiyat artışları da her alanda karşımıza çıkıyor. Bunla birlikte sağlıklı ve dengeli beslenemem durumu da ortaya çıkıyor. Biz beslenmiyoruz, sadece karın doyuruyoruz. Bunun problemlerin önümüzdeki yıllarda sağlık sorunları olarak göreceğiz. Dünyada sadece gelir dağılımında adaletsizlik yok, aynı adaletsizlik temiz ve sağlıklı gıdaya ulaşmada da var. Dünya 1 milyar insan açıkla uğraşırken, 1 milyarın üstündeki insan da obezite sorununu yaşıyor. Biz ısrarla diyoruz ki, gıda güvenliği için kadro ayırın. Siz bugün bu parayı gıda güvenliğine ayırmazsanız, yarın bu parayı sağlık sektörüne ayırmak zorunda kalacaksınız.'